Ekmeğini kuşlara sakınmadan atarmış,
Zemheride sokakta, titreyerek yatarmış,
Rahatsızlık vermeden, gelip geçen kimseye,
Bir köşede sessizce, ay ışığına bakarmış.
Meczup ki bu yolların, asla dinmez sesidir,
Gökyüzünü andırır eşsiz mavi gözlerin,
Sanki bir engin deniz, uzaktan bakıyorum.
Sükût gerek, anlamı kalmayınca sözlerin,
Gönlümün ocağında bir ateş yakıyorum.
Bana huzur veriyor baktığımda o gözler,
Dertlilerin dermanı,
Hikmet dolu fermanı,
Enbiyanın sultanı,
Muhammed Mustafa’dır.
Gece Rahman'a giden,
Tüm tuşları kırık bir piyano,
O bana baktı ben ona baktım,
Hiç unutamadığım bir an o,
O bana baktı ben ona baktım.
Anlayamadım ki neydi konu,
Ne olur bir akşam sessizce gelsen,
Gönül bahçesinden güller dererim.
Yalnızca ikimiz kalsak sen ve ben,
Yollarına solmuş güller sererim.
Gözümün çeşmesi bir gün diner mi?
Adaletin faal manifestosudur,
Kaçamaz kimse ondan,
Genç, yaşlı, fakir, zengin,
Güzel ya da çirkin...
Kağıt on saniye, kömür ise saatlerce yanar,
Öyle bir sarıl ki,
Zaman dursun biçare,
Bizi izlesin uzaktan,
Geçip gitmek yerine.
Öyle bir sarıl ki,
Darağacındayım... Yine karşınızdayım,
Ah masmavi gökyüzü! Son defa bakıyorum...
Kollarımı açtım çokça, sarılsam mı cellada?
Son isteğimi de sormadı, biraz su versin olmadı,
Nerde çocukluk yorganım? Getirmezler sanırım,
Son sahne buysa eğer, kapansın artık perdeler,
Ben Veli Han Yılmaz.
Sigara içmem, ağaçları severim.
Kafamın içinde bir yerlerde durmaksızın akan bir kum saati var.
Sessiz ve engellenemez şekilde süzülüyor taneleri.
Evet, hissediyorum, zamanım azalıyor.
İşte ben, Veli Han Yılmaz, saati ve yeri belirsiz bir randevuya hazırlanıyorum.
Seni hiç sevmeyeni,
Çaresizce sevdin mi?
Ben özledim de seni,
Sen hiç özlemedin mi?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!