Mayıs nanesi kurutulur.. Çünkü mentol oranı mayısta enyüksek seviyededir...
Senede bir kez,
sadece baharda,
tercihan mayısta,
taze nane ve taze soğanla
kuzu ciğeri ve gömleğinden iç pilavlı ciğerli bir trakya yemeği olan
KUZU CİĞER SARMASI yapılır
Aslında tülbent deyince beyaz olanı geliyor aklıma benim.. Ama eğer desenli olanından yani yazmadan bahsedeceksek elbette ki direk Bedri Rahmi Eyüboğlunun baskı yazmalarını anımsatıyor...
Lalenin Avrupaya Türkiyeden gittiğini biliyoruz... Bugün Avrupa ülkelerinde lale için kullanılan Tulip veya Tulipe kelimesinin aslı, Busbecq’in hatıratına dayanmaktaymışşş....! ! Busbecq, Türklerin bu bitkiye Tulipan ismini verdiğini yazmış. S.W. Murrey, bu ismin Türklerin başlarına sardıkları Tülbent ile ilgili olduğunu ve Busbecq ile tercümanı arasındaki bir yanlış anlamadan kaynaklandığını kaydetmiş....! ! Mantıklı görünüyor Ama ne kadar doğrudur bilinmez...? ? ? ... :)))
Nebraskada yaşlı bir adam yaşardı.
Patates ekimi icin bahçeyi bellemesi gerekiyordu lakin bu çok zor bir işti.
Tek oğlu olan David ona yardım
edebilirdi fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve
müşkülatını izah etti.
Sevgili David
Patates bahçemi belleyemeyeceğimden kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım.Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.
Sevgiler Baban
Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı.
Babacığım Allah aşkına bahçeyi kazma ben oraya
cesetleri gömmüştüm.
Sevgiler David
Ertesi gün sabaha karşı saat 04:00de FBI
ve yerel polis çıka geldi ve tüm sahayı kazdılar lakin hiç bir cesede
rastlamadılar. Yaşlı adamdan özür dileyerek gittiler.
Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup
daha aldı.
Babacığım Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu
şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.
Sevgiler David
Bu kadar zekice esprilerle, bu kadar kaliteli sunulunca magazin bile seyredilirmiş dedirten program.. Okan Bayülgen herzaman ki gibi zeki kaliteli ve sıradışı.. Üstelik zaga zamanları kadar itici bir ukalalık içinde değil... daha seviyeli ve daha bi olgun... Hakkı Devrim bir iki kelimesiyle bile işte kalite dedirten unsur.. Müzikler canlı ve hoş...
Sadece biraz gürültülü bir program.. Ama sanırım o da o saatlere kadar uyanık tutabilmenin bir yolu... Akşama konuklar ilginç.. :)) ceyhun ve müslüm baba mesela.... :))
En demokrat biziz.... Atatürk yaşasa bizden olurdu... şöyle hoş görülüyüz... böyle seveceniz.... eyle tahammüllüyüz takkiyeleriyle dolanıp; kendini eleştiren vatandaşa ananı da al git ulan diyebilen, o da yetmedi, Atatürkün ziyaret defterine yazılmış bir eleştiriyi bile kaldıramayıp, hayrete şayan bi biçimde defterden bir sayfayı kopartabilmeyi kendine hak gören birini bulmayı başarabilmişşşş olan bu dinci kesim...... üstelik de alıp onu başbakan yapmışsaaaa.... karnını kaşıyabileni hiç kaçırmaz vallaaa.... Neden olmasın... :)))
Kardeşimi motorsiklet tepelerinde gezdiren uğraş.. :))) Şimdi de Alp dağları diye tutturdu..Elinde makine altında motorsiklet 4500 km cik kadar bi yolu bi koşu gidip geliverecek ki annemin yüreğine insin...... :)))
Çok hoooşş.. :)) Nereden buldun bunu Nesrincimmm.. :))
Bi sadettin Kaynak Turna şarkısı da benden... :))
Yeşil gözlerini ufkuma ger ki;
Bahar geldi diye türkü söyliyem.
Sarı saçlarını yüzüme ser ki;
Koklayıp öperek yaz geldi diyem.
Turnalar uçun, yayladan geçin,
Yarimi seçin, turnalar hey!
Ekinler sarardı biçtik güz geldi,
Hakka şükür bu yıl bire yüz geldi,
Nideyim ki yokluğun pek öksüz geldi;
Sen yeterdin ekinleri neyliyem.
Turnalar uçun, yayladan geçin,
Yarimi seçin, turnalar hey!
'Zavallı'ya mı yazıyım ''dangalak'' a mı yazıyım bilemedim valla... :)))
tartışma becerisinden, zekadan, fikir ve düşünce üretmekten aciz, sadece küfür ve hakaretten ibaret bir dil dağarcığı olan düşünce ve zeka özürlü kişilere dangalak ve dahi zavallıcık denir... :))))))))))
Hah işte ben de aynen onu diyorum.. Eşyalar o zamanın, iklimin, coğrafyanın ve teknolojinin gerektirdiği şeylerdir... Ters düşmekte bi sakınca yok.. Yalnız bazılarını uygulayıp bazılarına ters düşmek tuhaf.. Çifte standart....
Birkaçgün önce bir beyefendi gördüm.. Sarığı ve şalvarıyla bir mercedes ten indi... Eğer peygamber efendimizin yaptıkları giydikleri kullandıkları sünnet iseeee....... Neden deve değil de mercedes diye düşünmeden edemiyor insan... :))
Türkiye de ne kadar cami varsa o kadar da üniversite var...
Kesinlikle cami sayısının daha az olduğunu sanmam....
Daha önce baş örtüsü terimine de yazmıştım.. Aslında ne olursan ol gel oku diyenlerdenim.. Baş örtüsü bence bi sorun değil dee bazı yerlere girerken benim örtüsüzlüğüm sorun olunca insan bi durup düşünüyo..
Din gibi sevecen ve daha fazla kapsamalı olması gereken bi kurum; müslümanların toplanıp ibadet edecekleri ve dee tanrısal bir mekan olan bu buluşma yerine, yani camiye NE OLURSAN OL GEL diyeMEyince... E işte o zaman kafama dank etti bu çifte standart...
Bazı yerel yönetimlere ait havuz falan gibi yerlere çoluğum çocuğum ve eşimle birlikte gidememe özgürlüğümü hiç saymıyorum tabi...Çünkü söylediğiniz gibi burası bu sorunun çözülebileceği bi yer değil Ayrıcadaaa NE OLURSAN OLDUĞUN da camiye giremiyorsan eğer, devamını sorgulamaya bile lüzum yok... diye düşünüyorum...
Başörtüsüyle ilgili türkiyenin genelinde bi sorun yok zaten.. Sadece bazı belli kurumlara ve yerlere girerken var.. Buralara giden kişi sayısının camiye gidenden fazla olduğunu sanmıyorum.. Ve bende türkiye içindeki herhangi bir camiden söz ediyorum zaten.. Oraya gidip başı açık namaz kılmaya yada en azından başı açık o mekan içinde bulunmaya hakkım var mı yok mu..? ? ? Varsa sorun yok.. Ama yoksa bu bir insan hakları ihlalimidir diye fikrinizi sormuştum sadece....
Aslında hiçde bu açıdan bakmamıştım ben bu olaya... Taaa ki birileri çıkıp camide başı açık namaz kılıp taaaaa...; Bütün ulema din bilgini kardeşlerimiz; '''Yok kardeşim her yere girmenin bir adabı, şekli şemali ve kılık kıyafeti vardır''' diyene kadar....
Camiye başımız açık girmeye hakkımız var mı? ? Eğer yoksa bu insan hakları sınırları içine mi girmiyor.. Yoksa her yere girmenin bir adabı erkanı kıyafeti mi var....:? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
Aslında kendi yazdığım türkü için şair belirtmiştim.. Diğer türkününde şairi kimdir bilmiyordum...
''Bizim (bu çoğul olan sizler kimlersiniz onu da bilmiyorum..! !) yazdığımız doğrudur'' diye bir uyarı alınca merakımı uyandırdı.. Gidip nette küçük bir araştırma yaptım.. Öyle görünüyor ki; sizin bildiğiniz mihribanın sözleri de aynı şaire ait... Hatta bestecisi de Musa Eroğluymuş...bilginize.....! ! ! ! ! !
muazzez abacı
09.05.2006 - 16:25Sanki zıplayarak kendini helak etmezse sesi çıkmayacakmış gibi... :))))
muazzez abacı
09.05.2006 - 16:24Ses ve teknik iyi ama niye zıp zıp bi anlasam... :)))
balık adam
09.05.2006 - 16:22Annemi çıldırtmak için kardeşimin bulduğu son numara.. :))
nane
09.05.2006 - 12:29Mayıs nanesi kurutulur.. Çünkü mentol oranı mayısta enyüksek seviyededir...
Senede bir kez,
sadece baharda,
tercihan mayısta,
taze nane ve taze soğanla
kuzu ciğeri ve gömleğinden iç pilavlı ciğerli bir trakya yemeği olan
KUZU CİĞER SARMASI yapılır
tülbent
08.05.2006 - 18:43Aslında tülbent deyince beyaz olanı geliyor aklıma benim.. Ama eğer desenli olanından yani yazmadan bahsedeceksek elbette ki direk Bedri Rahmi Eyüboğlunun baskı yazmalarını anımsatıyor...
Lalenin Avrupaya Türkiyeden gittiğini biliyoruz... Bugün Avrupa ülkelerinde lale için kullanılan Tulip veya Tulipe kelimesinin aslı, Busbecq’in hatıratına dayanmaktaymışşş....! ! Busbecq, Türklerin bu bitkiye Tulipan ismini verdiğini yazmış. S.W. Murrey, bu ismin Türklerin başlarına sardıkları Tülbent ile ilgili olduğunu ve Busbecq ile tercümanı arasındaki bir yanlış anlamadan kaynaklandığını kaydetmiş....! ! Mantıklı görünüyor Ama ne kadar doğrudur bilinmez...? ? ? ... :)))
diamond
08.05.2006 - 11:09Yıllar önce bir ben çözüyorum sandığımdan, kendimi uzaylı zannettiğim, şimdinin pek bi moda bilmecesi.. Çok zevkli.... :))
seher yeli
08.05.2006 - 11:07Uzak kalırsan bana acele
Selamlar gönder seher yeliyle
Diyen bu ne sevgi aaahhhh bu ne ızdırap.... şarkısını... :))
çözüm
08.05.2006 - 11:01Nebraskada yaşlı bir adam yaşardı.
Patates ekimi icin bahçeyi bellemesi gerekiyordu lakin bu çok zor bir işti.
Tek oğlu olan David ona yardım
edebilirdi fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve
müşkülatını izah etti.
Sevgili David
Patates bahçemi belleyemeyeceğimden kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım.Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.
Sevgiler Baban
Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı.
Babacığım Allah aşkına bahçeyi kazma ben oraya
cesetleri gömmüştüm.
Sevgiler David
Ertesi gün sabaha karşı saat 04:00de FBI
ve yerel polis çıka geldi ve tüm sahayı kazdılar lakin hiç bir cesede
rastlamadılar. Yaşlı adamdan özür dileyerek gittiler.
Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup
daha aldı.
Babacığım Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu
şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.
Sevgiler David
acı çekmiyormuş gibi yapmak
06.05.2006 - 16:49maske...! !
televizyon makinası
06.05.2006 - 16:46Bu kadar zekice esprilerle, bu kadar kaliteli sunulunca magazin bile seyredilirmiş dedirten program.. Okan Bayülgen herzaman ki gibi zeki kaliteli ve sıradışı.. Üstelik zaga zamanları kadar itici bir ukalalık içinde değil... daha seviyeli ve daha bi olgun... Hakkı Devrim bir iki kelimesiyle bile işte kalite dedirten unsur.. Müzikler canlı ve hoş...
Sadece biraz gürültülü bir program.. Ama sanırım o da o saatlere kadar uyanık tutabilmenin bir yolu... Akşama konuklar ilginç.. :)) ceyhun ve müslüm baba mesela.... :))
denizin rengi
06.05.2006 - 16:24Genel olarak turkuaz da... Eflatun dahil her renk olabilir aslında.. Denizine bağlı... :))
ölüm
05.05.2006 - 17:15Aman ölüm yaman ölüm
Üç gün ara ver...
Al başımdan sevdayı
Götür yare ver.....
Ömer Yılmaz yorumuyla muhteşemdi.....
ayetullah
05.05.2006 - 13:41En demokrat biziz.... Atatürk yaşasa bizden olurdu... şöyle hoş görülüyüz... böyle seveceniz.... eyle tahammüllüyüz takkiyeleriyle dolanıp; kendini eleştiren vatandaşa ananı da al git ulan diyebilen, o da yetmedi, Atatürkün ziyaret defterine yazılmış bir eleştiriyi bile kaldıramayıp, hayrete şayan bi biçimde defterden bir sayfayı kopartabilmeyi kendine hak gören birini bulmayı başarabilmişşşş olan bu dinci kesim...... üstelik de alıp onu başbakan yapmışsaaaa.... karnını kaşıyabileni hiç kaçırmaz vallaaa.... Neden olmasın... :)))
fotoğrafçılık
05.05.2006 - 12:33Kardeşimi motorsiklet tepelerinde gezdiren uğraş.. :))) Şimdi de Alp dağları diye tutturdu..Elinde makine altında motorsiklet 4500 km cik kadar bi yolu bi koşu gidip geliverecek ki annemin yüreğine insin...... :)))
turta
04.05.2006 - 18:05Vişneli vişneliiiii........... :)) Labne peyniri.. vişne tereyaaağğğ... :)))
allı turna
04.05.2006 - 18:02Çok hoooşş.. :)) Nereden buldun bunu Nesrincimmm.. :))
Bi sadettin Kaynak Turna şarkısı da benden... :))
Yeşil gözlerini ufkuma ger ki;
Bahar geldi diye türkü söyliyem.
Sarı saçlarını yüzüme ser ki;
Koklayıp öperek yaz geldi diyem.
Turnalar uçun, yayladan geçin,
Yarimi seçin, turnalar hey!
Ekinler sarardı biçtik güz geldi,
Hakka şükür bu yıl bire yüz geldi,
Nideyim ki yokluğun pek öksüz geldi;
Sen yeterdin ekinleri neyliyem.
Turnalar uçun, yayladan geçin,
Yarimi seçin, turnalar hey!
zavallı
04.05.2006 - 17:41'Zavallı'ya mı yazıyım ''dangalak'' a mı yazıyım bilemedim valla... :)))
tartışma becerisinden, zekadan, fikir ve düşünce üretmekten aciz, sadece küfür ve hakaretten ibaret bir dil dağarcığı olan düşünce ve zeka özürlü kişilere dangalak ve dahi zavallıcık denir... :))))))))))
sarık
04.05.2006 - 15:42Hah işte ben de aynen onu diyorum.. Eşyalar o zamanın, iklimin, coğrafyanın ve teknolojinin gerektirdiği şeylerdir... Ters düşmekte bi sakınca yok.. Yalnız bazılarını uygulayıp bazılarına ters düşmek tuhaf.. Çifte standart....
sarık
04.05.2006 - 12:29Birkaçgün önce bir beyefendi gördüm.. Sarığı ve şalvarıyla bir mercedes ten indi... Eğer peygamber efendimizin yaptıkları giydikleri kullandıkları sünnet iseeee....... Neden deve değil de mercedes diye düşünmeden edemiyor insan... :))
türkiye
03.05.2006 - 18:53Türkiye de ne kadar cami varsa o kadar da üniversite var...
Kesinlikle cami sayısının daha az olduğunu sanmam....
Daha önce baş örtüsü terimine de yazmıştım.. Aslında ne olursan ol gel oku diyenlerdenim.. Baş örtüsü bence bi sorun değil dee bazı yerlere girerken benim örtüsüzlüğüm sorun olunca insan bi durup düşünüyo..
Din gibi sevecen ve daha fazla kapsamalı olması gereken bi kurum; müslümanların toplanıp ibadet edecekleri ve dee tanrısal bir mekan olan bu buluşma yerine, yani camiye NE OLURSAN OL GEL diyeMEyince... E işte o zaman kafama dank etti bu çifte standart...
Bazı yerel yönetimlere ait havuz falan gibi yerlere çoluğum çocuğum ve eşimle birlikte gidememe özgürlüğümü hiç saymıyorum tabi...Çünkü söylediğiniz gibi burası bu sorunun çözülebileceği bi yer değil Ayrıcadaaa NE OLURSAN OLDUĞUN da camiye giremiyorsan eğer, devamını sorgulamaya bile lüzum yok... diye düşünüyorum...
türkiye
03.05.2006 - 17:51Başörtüsüyle ilgili türkiyenin genelinde bi sorun yok zaten.. Sadece bazı belli kurumlara ve yerlere girerken var.. Buralara giden kişi sayısının camiye gidenden fazla olduğunu sanmıyorum.. Ve bende türkiye içindeki herhangi bir camiden söz ediyorum zaten.. Oraya gidip başı açık namaz kılmaya yada en azından başı açık o mekan içinde bulunmaya hakkım var mı yok mu..? ? ? Varsa sorun yok.. Ama yoksa bu bir insan hakları ihlalimidir diye fikrinizi sormuştum sadece....
Aslında hiçde bu açıdan bakmamıştım ben bu olaya... Taaa ki birileri çıkıp camide başı açık namaz kılıp taaaaa...; Bütün ulema din bilgini kardeşlerimiz; '''Yok kardeşim her yere girmenin bir adabı, şekli şemali ve kılık kıyafeti vardır''' diyene kadar....
türkiye
03.05.2006 - 17:07Camiye başımız açık girmeye hakkımız var mı? ? Eğer yoksa bu insan hakları sınırları içine mi girmiyor.. Yoksa her yere girmenin bir adabı erkanı kıyafeti mi var....:? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
mihriban
03.05.2006 - 15:12Aslında kendi yazdığım türkü için şair belirtmiştim.. Diğer türkününde şairi kimdir bilmiyordum...
''Bizim (bu çoğul olan sizler kimlersiniz onu da bilmiyorum..! !) yazdığımız doğrudur'' diye bir uyarı alınca merakımı uyandırdı.. Gidip nette küçük bir araştırma yaptım.. Öyle görünüyor ki; sizin bildiğiniz mihribanın sözleri de aynı şaire ait... Hatta bestecisi de Musa Eroğluymuş...bilginize.....! ! ! ! ! !
mihriban
03.05.2006 - 14:55İyi ya ben kendi yazdığım türkünün sözleri için söyledim o cümleyi.. Aşağıda yazdığım türkünün mü demeliydim... :))
Toplam 1393 mesaj bulundu