- Batı'nın Yeni Dünya Düzeni dediği emperyalist dünya düzenine nisbetle, asıl biz Osmanlı'nın torunları olarak Yeni Dünya Düzeni'ni gerçekleştirmeliyiz...
- Tabiî, öncelikle bunu bizim kendi içimizde gerçekleştirmemiz gerekmekte... Bunu gerçekleştirdik mi dışarıdan gözlemlendiğinde, zaten dışarıdakiler için de ufuk açıcı...
- Cazibe merkezi...
- Cazibe merkezi olmalı... Şimdi bizim, Batı toplumlarındaki gibi -ki, Amerika Batı toplumlarının günümüzdeki öncüsü- efendi/köle anlayışımız yok... Yani, 'biz dünyanın efendisi nasıl oluruz? ' gibi bir derdimiz olmadı...
- Kastettiğimiz Osman Gazi'nin dediği gibi 'ben dünyaya adalet götürmek için mücadele ediyorum; nizam-ı âlem için...'
- Evet! Zaten o adalet ve güvenlik meselesidir... Şimdi birçok kimse, kendi vatandaşlarımız da, Batılılar da -çoğu-, Osmanlı haritasına baktıkları zaman, üç kıtada hüküm süren Osmanlı'yı, her yeri fütuhatla aldı zanneder...
Hâlbuki, fütuhat sayılı kilit noktalarda gerçekleşmiştir... Coğrafî olarak, o genişlemenin büyük bir kısmı, birçok yer, kendileri Osmanlı'ya başvuruyorlar ve 'bizi de kendi topraklarınıza katın ve bize sancak gönderin; biz de size katılmak istiyoruz! ' şeklinde gerçekleşmiştir... Neden? İşte o adalet ve güvenliği Osmanlı'da bulmuşlardır...
...
- Türkiye'nin bugünkü temel meselesi Batılılaşmaya çalışıp, Batı toplumlarının bir parçası olmaya çalışırken, Batı'yı tanımadan, anlamadan, kendine göre bir 'Batı' tahayyül ederek... Şimdi, deminden beri biz neden bahsediyoruz; 'demokrasi ve insan hakları' Batı'nın temel lafları... Evet, 'demokrasi ve insan hakları' Batı kaynaklı laflar bunlar... Eski Yunan'da 'demokrasi' lafının çıktığı Atina... Atina'nın beşte dördü köle, beşte biri efendi! Atina'dan sonra Amerika'da demokrasiyi görüyoruz; Amerika'da demokrasi olduğu söylendiğinde toprak sahipleri 'özgür' ve 'efendi' ve Afrika'dan getirilmiş köleler var... İnsan sayılmayan kıtanın yerlileri...
Şimdi biz, demokrasi kavramında, Batı'da bunun hangi şartlarda ortaya çıkıp, nasıl tatbik edildiğini ciddi bir şekilde araştırıp, incelememişiz... Lâf: 'Demokrasi özgürlük demektir! ', 'Demokrasi, insan hakları demektir! ' falan... Burada, kanun-nizam tanımaz bir demokrasi tanımına geliyoruz! Şimdi burada Türkiye'de, Batı'da tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş... Yani, 18. yüzyılın sonunda başlayıp, 19. yüzyıl boyunca, İngiltere, Fransa, Almanya sanayi toplumu hâline geldiler... Batı'da, bu sanayileşme sürecinde, o dönemde 'demokratikleşme' diye bir şey yoktu! Çok keskin şartlar, çok keskin disiplinler içinde gerçekleşti bunlar! Bize gelince; biz, sanayileşmeden önce demokratikleşme yoluna girdik... 2.Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler'den tehdit gelince -boğazlardan üs istemek, Kars-Ardahan üzerindeki talepleri gibi- biz Amerika'ya yanaştık! Amerika da dedi ki bize, 'ben sana yardım ederim, ama, senin diktatöryal bir rejimin var, biz 2. Dünya Savaşı'nda diktatöryal rejimlere karşı savaştık, halkımıza bir diktatörlük rejimini desteklediğimize dair izah yapamayız, onun için sen demokrasi'ye geç! '
...
- Bundan 4 sene önce, şu anda meşhur Ergenekon Operasyonu'nun temeli bina edilen Donanma Komutanı Oramiral Özden Örnek'in oğlu Tolga Örnek'in çektiği 'Gelibolu' isimli bir film var... Siz o film üzerine hem Ulusal TV'de konuştunuz hem de kitabınızda mevzu ettiniz... O film için İngiliz emperyalizminin, Batı emperyalizminin gözüyle yansıtıyor film olarak diyebilir miyiz?
- Tabiî, tamamen doğru... O filmi yapanlar akılları sıra çok büyük kurnazlık içindeler... Çanakkale meselesi İngilizler, Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar için çok önemli bir konu...
- Anzaklar...
- Anzaklar zaten Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri... Ve İngilizler... Onlar açısından çok önemli... İngilizler açısından önemli... İngilizler orada çok büyük bir yenilgi, tarihlerinde yaşamadıkları bir yenilgi alıyorlar... Bunun yanı sıra Avustralyalılarla Yeni Zelandalılar ülkelerinin dışında, yaşadıkları toprakların dışında, hiç ilgileri olmayan bir yere gelip İngilizler için savaşıp canlarını veriyorlar... Ve ilk defa Çanakkale Savaşları dolayısıyla İngilizlerden, İngiliz İmparatorluğu'ndan ayrı bir Avustralya, Yeni Zelandalılık bilinci ortaya çıkıyor Çanakkale Savaşı'nda... Bu açıdan Çanakkale Savaşları hem İngilizler için hem Avustralyalılarla Yeni Zelandalılar için çok önemli... Burada bir kurnazlık var... Bu kurnazlık da 'Biz TSK'nın imkânlarından yararlanarak bir film yapacağız ve bu filmi yaparken İngilizlerin ve Avustralyalıların, Yeni Zelandalıların kanayan yaralarına merhem süreceğiz. Ah ne acı, bizim de gönlümüz kanıyor. Sizin askercikleriniz geldi buralarda can verdiler.' Şimdi tamamen bir madrabazlık olayı... Ve bu madrabazlık olayına, babası Deniz Kuvvetleri Komutanı olan bir delikanlının ön ayak olması yüzünden maalesef çok yazık ve çok ayıp olarak Silahlı Kuvvetlerimiz de bu işe angaje edilmiş durumdalar... Biz kendi şehitlerimizi bir tarafa bırakıp İngiliz ve Avustralya, Yeni Zelanda ölüleri için gözyaşı döken bir film yapıyoruz... Hesap ne? 'Bu ülkelerde bu film satılacak. Biz bu işten çok para kazanacağız.'
- Anzakların burada ne işi var? İngilizlerin vatanımızda ne işi var? Bunlar hiç sorulmuyor...
- Evet... Şimdi bakın çok güzel bir nokta... Yeditepe Üniversitesi'nde ben ders veriyordum... Bir gün haber geldi... Tolga Örnek gelmiş Yeditepe Üniversitesi'nde bu filmin tanıtımını yapacakmış... 'Öğrenciler o saatte dersi bırakıp ona gitsinler. Siz de buyurun.' falan... Öğrenciler hevesli... Filmi göreceğiz zannediyorlar... Sadece fragmanları gösterildi... Öğrenciler 'Hani filmi seyredecektik' diye sorduğunda 'Filmi gidin sinemada seyredin' cevabını aldılar... Sinemada seyretmiş olan öğrenciler varmış aralarında... Onlar kalktılar dediler ki 'Siz İngilizlerin neden Çanakkale'ye geldiğini göstermemişsiniz. Bu bir işgâl hareketi.' Tolga Örnek'in cevabı, 'Biz de işgâlci bir ülkeydik. Bizim Mısır'da, Suriye'de ne işimiz var? '
...
- Rusya'yla Gürcistan savaşıyor arada Türkiye eziliyor...
- Evet...
- Kafkaslar Türkiye'yi eziyor...
- Evet...
- Burada mesela şeye gelir misiniz Türkiye'nin tarihî misyonunu hatırlaması noktasına... Türkiye ne kadar görmek istemese bile işte Gürcistan'la Rusya savaşıyor, gözler Türkiye'ye çevriliyor Batum'da, Acaristan'da... Bosna-Hersek'de bir hadise oluyor umutlar Türkiye'de...
- Kosova...
- Yani Somali'de bir şey oluyor, orada bir şey oluyor gözler Türkiye'de... Türkiye şaşırıp nerden çıktı bunlar falan diyor... Oysa bir yerden çıkmadı, bunlar vardı... Sen görmek istemedin... 100 yıl sonra patlıyor her şey... Tarihî misyonunu hatırlatıyor, yani dünyaya nizam verme misyonunu hatırlatıyor...
- Çok doğru... Biz tarihî özelliklerimizi ve bu tarihî özelliklerin Türkiye'ye getirdiği yükümlülükler, sorumlulukları bir tarafa bırakıp unutup, 'Batı'nın bir parçası nasıl oluruz? ' hayaline kapılmış durumdayız... Ama biz 'Aman Batı ile bütünleşelim. Orada çok para var. O paradan biz de yararlanalım' hayali iştahı içindeyken bahsettiğiniz, çok yerinde, çok doğru olarak bahsettiğiniz o tarihî yükümlülükler, sorumlulukları birden karşımızda buluveriyoruz...
3. Parça 'Warum? ' (Niçin?) Schumann'ı uzun zamandır uğraştıran bir sorudur... Schneider ise bu zarif 'Niçin'i şöyle yorumlar: 'Belki bu, Schumann'ın genç bayan Laidlow'a yönelttiği ya da onun besteciye sorduğu bir sorudur... O da genç kıza küçük bir şaheserle, şiirsel düş kırıklığıyla yüklü, özlemin gölgesinde saklanan bu müzikle cevap veriyor... Bu basit 'Niçin? ' sözcüğü pek çok soru sorabilir: Niçin tanıştık? Niçin ben büyüleyici etkinize yenildim? Niçin Rosenthal'daki günler böyle çabuk geçti? '... 2/4'lük ölçüde, ağır ve yumuşak (Langsam und zart) çalınması istenen 'Niçin? ' sanat dolu bir çokseslilikle ve Schumann'da daha önce görülmeyen duygusal bir armoniyle, şiirsel bir resim olarak gerçekleşir...
- There is an Italian painter named Carlotti, and he defined beauty... He said it was the summation of the parts working together in such a way that nothing needed to be added, taken away or altered...
film replikleri
30.10.2008 - 21:37- We're not gambling... We're following a specific set of rules and playing a system...
rejim
30.10.2008 - 21:33...
- Batı'nın Yeni Dünya Düzeni dediği emperyalist dünya düzenine nisbetle, asıl biz Osmanlı'nın torunları olarak Yeni Dünya Düzeni'ni gerçekleştirmeliyiz...
- Tabiî, öncelikle bunu bizim kendi içimizde gerçekleştirmemiz gerekmekte... Bunu gerçekleştirdik mi dışarıdan gözlemlendiğinde, zaten dışarıdakiler için de ufuk açıcı...
- Cazibe merkezi...
- Cazibe merkezi olmalı... Şimdi bizim, Batı toplumlarındaki gibi -ki, Amerika Batı toplumlarının günümüzdeki öncüsü- efendi/köle anlayışımız yok... Yani, 'biz dünyanın efendisi nasıl oluruz? ' gibi bir derdimiz olmadı...
- Kastettiğimiz Osman Gazi'nin dediği gibi 'ben dünyaya adalet götürmek için mücadele ediyorum; nizam-ı âlem için...'
- Evet! Zaten o adalet ve güvenlik meselesidir... Şimdi birçok kimse, kendi vatandaşlarımız da, Batılılar da -çoğu-, Osmanlı haritasına baktıkları zaman, üç kıtada hüküm süren Osmanlı'yı, her yeri fütuhatla aldı zanneder...
Hâlbuki, fütuhat sayılı kilit noktalarda gerçekleşmiştir... Coğrafî olarak, o genişlemenin büyük bir kısmı, birçok yer, kendileri Osmanlı'ya başvuruyorlar ve 'bizi de kendi topraklarınıza katın ve bize sancak gönderin; biz de size katılmak istiyoruz! ' şeklinde gerçekleşmiştir... Neden? İşte o adalet ve güvenliği Osmanlı'da bulmuşlardır...
...
- Türkiye'nin bugünkü temel meselesi Batılılaşmaya çalışıp, Batı toplumlarının bir parçası olmaya çalışırken, Batı'yı tanımadan, anlamadan, kendine göre bir 'Batı' tahayyül ederek... Şimdi, deminden beri biz neden bahsediyoruz; 'demokrasi ve insan hakları' Batı'nın temel lafları... Evet, 'demokrasi ve insan hakları' Batı kaynaklı laflar bunlar... Eski Yunan'da 'demokrasi' lafının çıktığı Atina... Atina'nın beşte dördü köle, beşte biri efendi! Atina'dan sonra Amerika'da demokrasiyi görüyoruz; Amerika'da demokrasi olduğu söylendiğinde toprak sahipleri 'özgür' ve 'efendi' ve Afrika'dan getirilmiş köleler var... İnsan sayılmayan kıtanın yerlileri...
Şimdi biz, demokrasi kavramında, Batı'da bunun hangi şartlarda ortaya çıkıp, nasıl tatbik edildiğini ciddi bir şekilde araştırıp, incelememişiz... Lâf: 'Demokrasi özgürlük demektir! ', 'Demokrasi, insan hakları demektir! ' falan... Burada, kanun-nizam tanımaz bir demokrasi tanımına geliyoruz! Şimdi burada Türkiye'de, Batı'da tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş... Yani, 18. yüzyılın sonunda başlayıp, 19. yüzyıl boyunca, İngiltere, Fransa, Almanya sanayi toplumu hâline geldiler... Batı'da, bu sanayileşme sürecinde, o dönemde 'demokratikleşme' diye bir şey yoktu! Çok keskin şartlar, çok keskin disiplinler içinde gerçekleşti bunlar! Bize gelince; biz, sanayileşmeden önce demokratikleşme yoluna girdik... 2.Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler'den tehdit gelince -boğazlardan üs istemek, Kars-Ardahan üzerindeki talepleri gibi- biz Amerika'ya yanaştık! Amerika da dedi ki bize, 'ben sana yardım ederim, ama, senin diktatöryal bir rejimin var, biz 2. Dünya Savaşı'nda diktatöryal rejimlere karşı savaştık, halkımıza bir diktatörlük rejimini desteklediğimize dair izah yapamayız, onun için sen demokrasi'ye geç! '
...
- Bundan 4 sene önce, şu anda meşhur Ergenekon Operasyonu'nun temeli bina edilen Donanma Komutanı Oramiral Özden Örnek'in oğlu Tolga Örnek'in çektiği 'Gelibolu' isimli bir film var... Siz o film üzerine hem Ulusal TV'de konuştunuz hem de kitabınızda mevzu ettiniz... O film için İngiliz emperyalizminin, Batı emperyalizminin gözüyle yansıtıyor film olarak diyebilir miyiz?
- Tabiî, tamamen doğru... O filmi yapanlar akılları sıra çok büyük kurnazlık içindeler... Çanakkale meselesi İngilizler, Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar için çok önemli bir konu...
- Anzaklar...
- Anzaklar zaten Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri... Ve İngilizler... Onlar açısından çok önemli... İngilizler açısından önemli... İngilizler orada çok büyük bir yenilgi, tarihlerinde yaşamadıkları bir yenilgi alıyorlar... Bunun yanı sıra Avustralyalılarla Yeni Zelandalılar ülkelerinin dışında, yaşadıkları toprakların dışında, hiç ilgileri olmayan bir yere gelip İngilizler için savaşıp canlarını veriyorlar... Ve ilk defa Çanakkale Savaşları dolayısıyla İngilizlerden, İngiliz İmparatorluğu'ndan ayrı bir Avustralya, Yeni Zelandalılık bilinci ortaya çıkıyor Çanakkale Savaşı'nda... Bu açıdan Çanakkale Savaşları hem İngilizler için hem Avustralyalılarla Yeni Zelandalılar için çok önemli... Burada bir kurnazlık var... Bu kurnazlık da 'Biz TSK'nın imkânlarından yararlanarak bir film yapacağız ve bu filmi yaparken İngilizlerin ve Avustralyalıların, Yeni Zelandalıların kanayan yaralarına merhem süreceğiz. Ah ne acı, bizim de gönlümüz kanıyor. Sizin askercikleriniz geldi buralarda can verdiler.' Şimdi tamamen bir madrabazlık olayı... Ve bu madrabazlık olayına, babası Deniz Kuvvetleri Komutanı olan bir delikanlının ön ayak olması yüzünden maalesef çok yazık ve çok ayıp olarak Silahlı Kuvvetlerimiz de bu işe angaje edilmiş durumdalar... Biz kendi şehitlerimizi bir tarafa bırakıp İngiliz ve Avustralya, Yeni Zelanda ölüleri için gözyaşı döken bir film yapıyoruz... Hesap ne? 'Bu ülkelerde bu film satılacak. Biz bu işten çok para kazanacağız.'
- Anzakların burada ne işi var? İngilizlerin vatanımızda ne işi var? Bunlar hiç sorulmuyor...
- Evet... Şimdi bakın çok güzel bir nokta... Yeditepe Üniversitesi'nde ben ders veriyordum... Bir gün haber geldi... Tolga Örnek gelmiş Yeditepe Üniversitesi'nde bu filmin tanıtımını yapacakmış... 'Öğrenciler o saatte dersi bırakıp ona gitsinler. Siz de buyurun.' falan... Öğrenciler hevesli... Filmi göreceğiz zannediyorlar... Sadece fragmanları gösterildi... Öğrenciler 'Hani filmi seyredecektik' diye sorduğunda 'Filmi gidin sinemada seyredin' cevabını aldılar... Sinemada seyretmiş olan öğrenciler varmış aralarında... Onlar kalktılar dediler ki 'Siz İngilizlerin neden Çanakkale'ye geldiğini göstermemişsiniz. Bu bir işgâl hareketi.' Tolga Örnek'in cevabı, 'Biz de işgâlci bir ülkeydik. Bizim Mısır'da, Suriye'de ne işimiz var? '
...
- Rusya'yla Gürcistan savaşıyor arada Türkiye eziliyor...
- Evet...
- Kafkaslar Türkiye'yi eziyor...
- Evet...
- Burada mesela şeye gelir misiniz Türkiye'nin tarihî misyonunu hatırlaması noktasına... Türkiye ne kadar görmek istemese bile işte Gürcistan'la Rusya savaşıyor, gözler Türkiye'ye çevriliyor Batum'da, Acaristan'da... Bosna-Hersek'de bir hadise oluyor umutlar Türkiye'de...
- Kosova...
- Yani Somali'de bir şey oluyor, orada bir şey oluyor gözler Türkiye'de... Türkiye şaşırıp nerden çıktı bunlar falan diyor... Oysa bir yerden çıkmadı, bunlar vardı... Sen görmek istemedin... 100 yıl sonra patlıyor her şey... Tarihî misyonunu hatırlatıyor, yani dünyaya nizam verme misyonunu hatırlatıyor...
- Çok doğru... Biz tarihî özelliklerimizi ve bu tarihî özelliklerin Türkiye'ye getirdiği yükümlülükler, sorumlulukları bir tarafa bırakıp unutup, 'Batı'nın bir parçası nasıl oluruz? ' hayaline kapılmış durumdayız... Ama biz 'Aman Batı ile bütünleşelim. Orada çok para var. O paradan biz de yararlanalım' hayali iştahı içindeyken bahsettiğiniz, çok yerinde, çok doğru olarak bahsettiğiniz o tarihî yükümlülükler, sorumlulukları birden karşımızda buluveriyoruz...
...
kendime not
30.10.2008 - 21:33'Pioneer 10' becomes the first man made object to leave the solar system...
13.6.1983
film replikleri
26.10.2008 - 22:14- And dreaming is a luxury I've never permitted in my company...
bir sen bir de ben
26.10.2008 - 22:13Chabrier - Oeuvres pour piano (Marcelle Meyer, Francis Poulenc)
maziden biri
26.10.2008 - 22:11Beethoven
Piano Concerto No.4
Orchestre Symphonique de Vienne
(Wiener Symphoniker)
piano: Clara Haskil
direction: Herbert von Karajan
live recordings: October, 25 & 26.1952
Aşk iki kişiliktir
26.10.2008 - 21:53Hollies - Bus Stop...
aksak
26.10.2008 - 21:50Aksak Ritim Üzerine 10 Taslak, Op.58
geçiş
22.10.2008 - 21:18'Entrapment' (1999)
Jon Amiel
şiirsel
22.10.2008 - 21:12'The French Lieutenant's Woman' (1981)
Karel Reisz
sistemi okumak
22.10.2008 - 21:09J.C.Bach - 12 Clavier Concertos Op.1 & 7 - Ingrid Haebler
geçiş
22.10.2008 - 21:08Final Blackout...
vivaldi
22.10.2008 - 21:04RV 600 Laudate pueri Dominum psaume 112
RV 601 Laudate pueri Dominum psaume 112 [Inventorié aussi sous RN 113/3]
RV 602 Laudate pueri Dominum psaume 112, pour 2 sopranos et choeur avec hautbois et double orchestre
[Relié à RV 603]
RV 602a Laudate pueri Dominum psaume 112, pour 2 sopranos et choeur avec flûte et double orchestre
[Flûte au lieu du hautbois - RV 602]
RV 603 Laudate pueri Dominum psaume 112, pour soprano et choeur avec double orchestre
[Version de RV 602]
RV 604 In exitu Israel psaume 113
RV 605 Credidi propter quod psaume 115
RV 606 Laudate Dominum psaume 116
RV 607 Laetatus sum psaume 121
RV 608 Nisi Dominus psaume 126
RV 609 Lauda Jerusalem psaume 147, pour double choeur
RV 610 Magnificat pour 2 sopranos, alto et tenor, choeur (SATB) avec 2 hautbois, cordes et basse continue
RV 610a Magnificat pour 2 choeurs (ST, SATB) avec 2 hautbois, cordes et basse continue / (2S,A, SATB) avec cordes et basse continue
RV 610b Magnificat pour 2 choeurs [Version différente de RV 610A]
RV 611 Magnificat pour soprano et alto solo, choeur SATB avec cordes et basse continue
[Incorpore 3 mouvements de RV 610]
RV 612 Deus tuorum militum hymne
RV 613 Gaude Mater Ecclesia hymne
RV 614 Laudate Dominum omnes gentes offertoire
RV 615 Regina coeli antienne [Incomplet]
RV 616 Salve Regina antienne, pour double choeur
RV 617 Salve Regina antienne
RV 618 Salve Regina antienne
RV 619 Salve Regina antienne, pour voix solo avec 2 flûtes traversières, violoncelle et orgue [Perdu]
RV 620 Sanctorum meritis hymne
RV 621 Stabat Mater séquence
RV 622 Te Deum chant d'action de grâces [Perdu]
RV 623 Canta in prato motet, pour soprano
RV 624 Carae rosae respirate motet, pour soprano avec violon et basse continue
RV 625 Clarae stellae motet, pour alto
RV 626 In furore giustissimae irae motet, pour soprano
RV 627 In turbato mare motet, pour soprano
RV 628 Invicti bellate motet, pour alto
RV 629 Longe mala umbrae terrores motet, pour soprano
RV 630 Nulla in mundo pax motet, pour soprano
RV 631 O qui coeli terraeque motet, pour soprano
RV 632 Sum in medio tempestatum motet, pour soprano
RV 633 Vestro principi divino motet, pour alto
RV 634 Vos aurae per montes motet, pour soprano
RV 635 Ascende laeta introduction à un Dixit, pour soprano
RV 636 Canta in prato introduction à un Dixit, pour soprano
RV 637 Cur sagittas introduction pour un Gloria, pour alto
RV 638 Filiae mestae introduction à un Miserere, pour alto
RV 639 Jubilate o amaeni introduction au Gloria (RV 588) , pour alto
RV 639a Jubilate o amaeni introduction au Gloria (RV 588) , pour soprano
RV 640 Longe mala umbrae terrores introduction à un Gloria, pour alto
RV 641 Non in pratis introduction à un Miserere, pour alto
RV 642 Ostro picta introduction à un Gloria, pour soprano
Musique vocale séculière RV 643-740
_______________________________________
RV 643 Moyses Deus Pharaonis oratorio [Perdu]
RV 644 Juditha triumphans devicta Holofernes Barbarie oratorio
RV 645 L'adorazione delli tre re magi al bambino Ges oratorio [Perdu]
RV 646 Ad corda reclina (Concertus italicus)
RV 647 Eja voces plausum date (Aria de Sanctis)
RV 648 Ihr Himmel nun (Concertus italicus)
RV 649 All'ombra d'un bel faggio cantate pour soprano solo et basse continue
RV 650 All'or che lo sguardo cantate pour soprano solo et basse continue
RV 651 Amor hai vinto cantate pour soprano solo et basse continue
RV 652 Aure voi piu non siete cantate pour soprano solo et basse continue
RV 653 Del suo natio rigore cantate pour soprano solo et basse continue
RV 654 Elvira, Elvira anima mea cantate pour soprano solo et basse continue
RV 655 Era la notte cantate pour soprano solo et basse continue
RV 656 Fonti di pianto piangete cantate pour soprano solo et basse continue
RV 657 Geme l'onda che parte cantate pour soprano solo et basse continue
RV 658 Il povero mio cor cantate pour soprano solo et basse continue
RV 659 Indarno cerca la tortorella cantate pour soprano solo et basse continue
[Authenticité douteuse]
RV 660 La farfalletta s'aggira cantate pour soprano solo et basse continue
RV 661 Nel partir da te mio caro cantate pour soprano solo et basse continue
RV 662 Par che tardo cantate pour soprano solo et basse continue
RV 663 Scherza di fronda cantate pour soprano solo et basse continue
RV 664 Seben vivono senz'alma cantate pour soprano solo et basse continue
RV 665 Si levi dal pensier cantate pour soprano solo et basse continue
RV 666 Si si luce adorate cantate pour soprano solo et basse continue
RV 667 Sorge vermiglia in ciel cantate pour soprano solo et basse continue
RV 668 T'intendo si mio cor cantate pour soprano solo et basse continue
RV 669 Tra l'erbe, i zeffiri cantate pour soprano solo et basse continue
RV 670 Alla caccia, alla caccia cantate pour alto solo et basse continue
RV 671 Care selve amici prati cantate pour alto solo et basse continue
RV 672 Filli di gioia cantate pour alto solo et basse continue
RV 673 Ingrata lidia hai vinto cantate pour alto solo et basse continue
RV 674 Perfidissimo cor! cantate pour alto solo et basse continue
RV 675 Piango, gemo, sospiro cantate pour alto solo et basse continue
RV 676 Pianti, sospiri cantate pour alto solo et basse continue
RV 677 Qual per ignoto cantate pour alto solo et basse continue
RV 678 All'ombra di sospetto cantate pour soprano avec flûte et basse continue
RV 679 Che giova il suspirar cantate pour soprano avec 2 violons, alto et basse continue
RV 680 Lundi dal vago cantate pour soprano avec violon et basse continue
RV 681 Perche son molli cantate pour soprano avec 2 violons et basse continue
RV 682 Vengo a voi luci adorate cantate pour soprano solo avec 2 violons, alto et basse continue
RV 683 Amor hai vinto cantate pour alto solo avec 2 violons, alto et basse continue [Inventorié aussi sous RN 302/2]
RV 684 Cessate omnai cessate cantate pour alto solo avec 2 violons, alto et basse continue
RV 685 O mie porpore piu belle cantate pour alto solo avec 2 violons, alto et basse continue
RV 686 Qual in pioggia dorata cantate pour alto solo avec 2 cors, 2 violons, alto et basse continue
RV 687 La Gloria e Himeneo cantate du marriage
RV 688 Le gare del dovere sérénade
RV 689 Le gare della giustitia e della pace sérénade [Perdue]
RV 690 Mio cor povero cor sérénade à 3
RV 691 Il Mopso (Egloga pescatoria) sérénade [Perdue]
RV 692 Questa Eurilla gentil sérénade à 4 [Perdue]
RV 693 La sena festeggiantesérénade à 3 [Reliée à RV 117]
RV 694 L'unione della Pace e di Marte sérénade à 3 [Perdue]
RV 695 Adelaida opéra [Perdu]
RV 696 Alvilda regina de Goti opéra [Perdu]
RV 697 Argippo opéra [Perdu]
RV 698 Aristide opéra [Perdu]
RV 699 Armida al campo d'Egitto opéra [Relié à RV 710]
kendime not
22.10.2008 - 20:59Sega launches the Dreamcast console...
9.9.1999
wolfgang amadeus mozart
22.10.2008 - 20:58'Artık hayattaki her şeyde en kötüsüne hazırlıklı olmayı alışkanlık edindim. Çünkü iyice düşündüğümüzde ölüm, varoluşumuzun esas amacıdır.'
reddedilen kadın öfkesi
22.10.2008 - 20:54Janis Joplin - Cry Baby...
SEVGİLİYE SİTEM
22.10.2008 - 20:52...
3. Parça 'Warum? ' (Niçin?) Schumann'ı uzun zamandır uğraştıran bir sorudur... Schneider ise bu zarif 'Niçin'i şöyle yorumlar: 'Belki bu, Schumann'ın genç bayan Laidlow'a yönelttiği ya da onun besteciye sorduğu bir sorudur... O da genç kıza küçük bir şaheserle, şiirsel düş kırıklığıyla yüklü, özlemin gölgesinde saklanan bu müzikle cevap veriyor... Bu basit 'Niçin? ' sözcüğü pek çok soru sorabilir: Niçin tanıştık? Niçin ben büyüleyici etkinize yenildim? Niçin Rosenthal'daki günler böyle çabuk geçti? '... 2/4'lük ölçüde, ağır ve yumuşak (Langsam und zart) çalınması istenen 'Niçin? ' sanat dolu bir çokseslilikle ve Schumann'da daha önce görülmeyen duygusal bir armoniyle, şiirsel bir resim olarak gerçekleşir...
...
aldatılma korkusu
22.10.2008 - 20:48Suspicious Minds...
film replikleri
22.10.2008 - 20:34- It was an abortion... Just like our marriage is an abortion...
ray bradbury
18.10.2008 - 21:03Ahmed and the Oblivion Machines...
kendime not
18.10.2008 - 20:33A preliminary draft of genomes, as part of the Human Genome Project, is finished
26.6.2000
tutunuş
18.10.2008 - 20:32Four Seasons - Let's Hang On...
film replikleri
18.10.2008 - 20:27- There is an Italian painter named Carlotti, and he defined beauty... He said it was the summation of the parts working together in such a way that nothing needed to be added, taken away or altered...
kendime not
18.10.2008 - 20:25L. Ron Hubbard publishes 'Dianetics: The Modern Science of Mental Health'
9.5.1950
Toplam 3989 mesaj bulundu