Müzik mağazalarından birine gidip Salieri'nin CD'sini sorsak, alacağımız cevap muhtemelen 'Bırakın şu katil adamı' olur. Salieri tek başına besteci kimliğiyle neden tanınmıyor?
Salieri iyi bir besteci aslında, ne yazık ki Mozart'ın çağdaşı. Çok çalışıyor, dua ediyor, kötü şeyler yapmak istemiyor. Ama Mozart gibi bir serseri oturuyor ve onun yüz senede yazamayacağı bir besteyi pat diye, üstelik tek nüsha halinde yazıyor. Musluk açık kalmış. Başka çağlarda yaşasalardı Salieri de iyi bir besteci olarak anılacaktı belki, bilmiyoruz. Tek başına onu hiç değerlendirmiyoruz çünkü.
sual: Siz Salieri'ye ve Mozart'a nasıl yaklaştınız?
el-cevab:
Bence ikisinin de haklı yanları var. Mozart dâhi olmasaydı rahat bir hayat yaşayacaktı belki. Mozart yazıyor ve yazdığı şey, dünyanın en büyük müziklerinden biri; ama mutlu değil. Salieri ise öyle müzikler yapayım diye çıldırıyor, çalışıyor, çalışıyor ama yapamıyor. Hem Mozart'ın hem de Salieri'nin dramı söz konusu aslında oyunda.
Bence Mozart'ın babasına çook ihtiyacı vardı.Demek istediğim:J.C.W.A.Mozart Leopold gibi önemli bir sanatçının oğlu olmasaydı... mozart 'mozart' olamazdı...ama asla 'ilham'a ihtiyacı olmadı.Bilirsiniz... ta kendisi İLHAM'dı! Birilerinin kulağına fısıldadığı söylentisi,eserlerini ona az ait yaparmış...kıskançlık kokusu alıyorum...yazık ki onu bu fısıltılar da farklı kılar...her türlü seçilmiş.Kıskanmaya devam edin :)
yeterince pişmemiş tenyalı domuz etinden zehirlenerek öldüğü son yapılan bilimsel araştırmalarla sabit osmanlı hayranı viyanalı müzik dehası.mit:olağanüstü müziğinden dolayoyı görünmez güçlerden yardım aldığı söylenir.
'...1782'den sonra ders verdiği bayanlar arasında Therese von Trattern,Kontes Thiennes de Rumbeke,Kontes von Zichy,Josepha Auernhammer,Kontes von Palffy,Babette (Barbara) von Ployer,Wilhelmine Kontesi von Thun ve erkekler arasında da Dr. Joseph Frank,Prof. Thomas Attwood,Johann Nepomuk Hummel,Schikaneder Tiyatrosu müzik yöneticisi İgnaz Seyfried gibi tanınmış kişiler yer alıyordu.Ancak Mozart'a,hüzünlü son günlerinde sadece birkaç kişi sadık kalmıştı...'
Duygularımı şiirle aktaramam, şair değiim; kendimi gölgelerle ve ışıkla ifade edemem, ressam değilim; düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam, dansçı değilim; ama hepsini müzikle yapabilirim, ben bir müzisyenim...
dünyanın belkide ilk vede en büyük,kendi ölüm müzigini yapan bir müzisyen(regiuem) ...ve ilk defa türkler üzerine müzik yapan bir deha zengin ama yoksul bir deha..
kontlardan düklerden krallardan ihsanlar toplayarak yasamini sürdürmeye calisan kücük mozart schwetzingen sarayinda da görülür.. oradaki yillarinda annesinden kendisinden iki tane cebi olan bir yelek dikmesini ister.. ikisine de birer altin saat koyar.. gittigi her yerden krallar dükler felan filanlar, musiki dehasindan büyülendikleri mozart'a hediye olarak devrin en kiymetli erkek takisi olan altin saatlerden hediye ederler. asiir pahali olduklari icin bozduracak satacak yer bulamaz.. evinde bir sürü altin saati vardir ve karni actir...
yaptirdiig cift cepli yelegine koydugu iki tanne altin saatin mesaji aciktir.. saatim yeteri kadar, vereceksen adam giib altin gümüs para ver...
mozart erken yaslarda ölmeyip de dünyanin her yerinde duyulacak besteleri seyttirebildiyse bunu, annecigine yaptirdigi o cift cepli yelege borcludur...
yasadigi devirde batiyi etkisi altina alan, moda olan türk askeri marsi, mehteri duyunca büyülendigi ve iste müzik bu dedigi söylenir.. tüm avrupda mehterin batili enstrümanlarla calinmasinin moda oldugu o devirde türk marsi adi altinda onun da bir denemesi var.. web.de 'nin mesajlara fon olarak kullandigi müzikklerden biri de mozartin bu türk marsi..
'Mozart müzik sanatında ulaşılmazlığın simgesidir. Şiirde Shakespear'in olduğu gibi. Onun sanat evreninde belirişi açıklanması olanaksız bir mucizedir.' J.W.Goethe
Wolfgang Amadeus Mozart (1756 - 1791)
27 Ocak 1756'da Avusturya'da dünyaya gelen Mozart daha üç yaşında duyduğu melodileri çalabilen mucezevi bir çocuktu. Babasının da Salzburg Başpiskoposluğu Saray Orkestrası'nda bestacı ve kemancısı olması bu yeteneğin keşfinin de hemen olmasını sağladı. Minicik elleriyle bile o yaşta nota kağıtlarına çizmes, doğuştan yetenekli olan Mozart'tı müzik tarihinde en üst seviyeye çıkması kaderidir.
Denildiğine göre ''Kulağı bir kemanda bir notanın sekizde bir kadar akort düşüklüğünü farkedecek derecede hassastı ve çirkin seslere, gürültülere karşı tepkisi ise baygınlık geçirecek ölçüde şiddetlenebiliyordu. ''
''Beş yaşında menuet, yedi yaşında konçerto ve sekiz yaşında senfoni meydana getir''mesi, resim ve matematik gibi konularda da deha olan ve cevresinde Harika Çocuk olarak da bilinen küçük Mozart konserler vererek her gittiği yerde hayretler uyandırıyordu. Zamanın ünlü ressamları resmini çiziyor ve Voltaire gibi ünlü düşünürler ve Goethe gibi ünlü şairlerse övgüler yazıyor ve krallıklar tarafından ise şovalyelik bile veriliyordu… ve kısa zamanda Papa'nın karşısında bile konser vermesi bile Avrupa'da ne kadar büyük bir şöhret olduğunun yanında hiç kalırdı… O zamanın yıldızı olmak bile onu çok şımartmayıp kendini hep bestelerine verdi, ülke ülke, kent kent dolaşıp aç ve yorgun bile düştü… 25 yaşına geldiğinda yorulmuş ve yıpranmış haldeydi zaten geçirdiği tifo gibi büyük hastalıklara karşı bile dayandı. Bu kadar hızla şöhret basamaklarına tırmanan kişinin çok zengin ve şımarık bir kişi olduğu düşünmek zor olmasa gerek ama tam tersine romatizmalarıyla, harıl harıl besteler üretmesi ve hiç durmadan 7 den 77 ye devam ettiği konserler, hastalıkları, yorgunluğu, onu yoksulluğa itmiş, onu pof poflyan krallar tarafından ise yüz vermemişleridir ama o keyfini kaçırmamış dersler ve halk konserleri vererek 100 metre koşusuna devam etmiştir.. Tarihin daha önce hiç görmediği bu şohret 36'sını doldurmadan 5 Aralık 1791'de Viyana'da öldü. Mozart mozart diye anılan bu kişinin mezarının yeri ve ölümü bilinmemektedir. Belki 1984 çekilen Amadeus filminde ki gibi vebadan ölüp toplu mezara atıldı. Fenomen bir kişi ve fenomen bir hayat….
Bir Bipolar olarak; müziği kadar manik depresif kişiliği de ilgimi çekmektedir.
Mozart'ın tam adı, Johaan Chrysostomus Wolfgangus Theophilus Mozart'tır.
'Artık hayattaki her şeyde en kötüsüne hazırlıklı olmayı alışkanlık edindim. Çünkü iyice düşündüğümüzde ölüm, varoluşumuzun esas amacıdır.'
Müzik mağazalarından birine gidip Salieri'nin CD'sini sorsak, alacağımız cevap muhtemelen 'Bırakın şu katil adamı' olur. Salieri tek başına besteci kimliğiyle neden tanınmıyor?
Salieri iyi bir besteci aslında, ne yazık ki Mozart'ın çağdaşı. Çok çalışıyor, dua ediyor, kötü şeyler yapmak istemiyor. Ama Mozart gibi bir serseri oturuyor ve onun yüz senede yazamayacağı bir besteyi pat diye, üstelik tek nüsha halinde yazıyor. Musluk açık kalmış. Başka çağlarda yaşasalardı Salieri de iyi bir besteci olarak anılacaktı belki, bilmiyoruz. Tek başına onu hiç değerlendirmiyoruz çünkü.
sual:
Siz Salieri'ye ve Mozart'a nasıl yaklaştınız?
el-cevab:
Bence ikisinin de haklı yanları var. Mozart dâhi olmasaydı rahat bir hayat yaşayacaktı belki. Mozart yazıyor ve yazdığı şey, dünyanın en büyük müziklerinden biri; ama mutlu değil. Salieri ise öyle müzikler yapayım diye çıldırıyor, çalışıyor, çalışıyor ama yapamıyor. Hem Mozart'ın hem de Salieri'nin dramı söz konusu aslında oyunda.
3 yasinda klavsen
bir yil sonra viol..
bes yasindada beste yazmis..
alti yasinda ilk turnesi..deha oldugunu soylemeye gerek var mi..
ve yoksulluk icinde olmustur..
Bence Mozart'ın babasına çook ihtiyacı vardı.Demek istediğim:J.C.W.A.Mozart Leopold gibi önemli bir sanatçının oğlu olmasaydı... mozart 'mozart' olamazdı...ama asla 'ilham'a ihtiyacı olmadı.Bilirsiniz... ta kendisi İLHAM'dı! Birilerinin kulağına fısıldadığı söylentisi,eserlerini ona az ait yaparmış...kıskançlık kokusu alıyorum...yazık ki onu bu fısıltılar da farklı kılar...her türlü seçilmiş.Kıskanmaya devam edin :)
yeterince pişmemiş tenyalı domuz etinden zehirlenerek öldüğü son yapılan bilimsel araştırmalarla sabit osmanlı hayranı viyanalı müzik dehası.mit:olağanüstü müziğinden dolayoyı görünmez güçlerden yardım aldığı söylenir.
KV 533...
3. Bölüm...
Zacharias'dan...
'...1782'den sonra ders verdiği bayanlar arasında Therese von Trattern,Kontes Thiennes de Rumbeke,Kontes von Zichy,Josepha Auernhammer,Kontes von Palffy,Babette (Barbara) von Ployer,Wilhelmine Kontesi von Thun ve erkekler arasında da Dr. Joseph Frank,Prof. Thomas Attwood,Johann Nepomuk Hummel,Schikaneder Tiyatrosu müzik yöneticisi İgnaz Seyfried gibi tanınmış kişiler yer alıyordu.Ancak Mozart'a,hüzünlü son günlerinde sadece birkaç kişi sadık kalmıştı...'
Dahi ve yaramaz çocuk... :)))
albert einstein öldümüki siz bana wolfgang amadeus mozartı yamalamaya çalışıyorsunuz.
beni kandırmanıza katiyyen izin vermeyeceğim.
bilimadamları saç telini inceliyor..
dna sına bakıp
ölüm sebebini
piyanodaki kabiliyetinin sırrını çözmeye çalışıyorlar..
belkide klonlarlar onuda..
39. senfonisinin 2. bölümü...
Duygularımı şiirle aktaramam, şair değiim;
kendimi gölgelerle ve ışıkla ifade edemem, ressam değilim;
düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam, dansçı değilim;
ama hepsini müzikle yapabilirim, ben bir müzisyenim...
wolfgang amadeus mozart..
dünyanın belkide ilk vede en büyük,kendi ölüm müzigini yapan bir müzisyen(regiuem) ...ve ilk defa türkler üzerine müzik yapan bir deha
zengin ama yoksul bir deha..
ölürken yaptığı yarım kalan bestesini ne zaman dinlesem tüylerim diken diken olur.büyük insan mozart
barok müzik türüne örnek...
'Le Nozze Di Figaro' (Figaro'nun Düğünü) adlı şahane operanın bestecisi...
kontlardan düklerden krallardan ihsanlar toplayarak yasamini sürdürmeye calisan kücük mozart schwetzingen sarayinda da görülür..
oradaki yillarinda annesinden kendisinden iki tane cebi olan bir yelek dikmesini ister..
ikisine de birer altin saat koyar..
gittigi her yerden krallar dükler felan filanlar, musiki dehasindan büyülendikleri mozart'a hediye olarak devrin en kiymetli erkek takisi olan altin saatlerden hediye ederler. asiir pahali olduklari icin bozduracak satacak yer bulamaz..
evinde bir sürü altin saati vardir ve karni actir...
yaptirdiig cift cepli yelegine koydugu iki tanne altin saatin mesaji aciktir.. saatim yeteri kadar, vereceksen adam giib altin gümüs para ver...
mozart erken yaslarda ölmeyip de dünyanin her yerinde duyulacak besteleri seyttirebildiyse bunu, annecigine yaptirdigi o cift cepli yelege borcludur...
yasadigi devirde batiyi etkisi altina alan, moda olan türk askeri marsi, mehteri duyunca büyülendigi ve iste müzik bu dedigi söylenir..
tüm avrupda mehterin batili enstrümanlarla calinmasinin moda oldugu o devirde türk marsi adi altinda onun da bir denemesi var..
web.de 'nin mesajlara fon olarak kullandigi müzikklerden biri de mozartin bu türk marsi..
'Mozart müzik sanatında ulaşılmazlığın simgesidir. Şiirde Shakespear'in olduğu gibi. Onun sanat evreninde belirişi açıklanması olanaksız bir mucizedir.'
J.W.Goethe
Wolfgang Amadeus Mozart (1756 - 1791)
27 Ocak 1756'da Avusturya'da dünyaya gelen Mozart daha üç yaşında duyduğu melodileri çalabilen mucezevi bir çocuktu. Babasının da Salzburg Başpiskoposluğu Saray Orkestrası'nda bestacı ve kemancısı olması bu yeteneğin keşfinin de hemen olmasını sağladı. Minicik elleriyle bile o yaşta nota kağıtlarına çizmes, doğuştan yetenekli olan Mozart'tı müzik tarihinde en üst seviyeye çıkması kaderidir.
Denildiğine göre ''Kulağı bir kemanda bir notanın sekizde bir kadar akort düşüklüğünü farkedecek derecede hassastı ve çirkin seslere, gürültülere karşı tepkisi ise baygınlık geçirecek ölçüde şiddetlenebiliyordu. ''
''Beş yaşında menuet, yedi yaşında konçerto ve sekiz yaşında senfoni meydana getir''mesi, resim ve matematik gibi konularda da deha olan ve cevresinde Harika Çocuk olarak da bilinen küçük Mozart konserler vererek her gittiği yerde hayretler uyandırıyordu. Zamanın ünlü ressamları resmini çiziyor ve Voltaire gibi ünlü düşünürler ve Goethe gibi ünlü şairlerse övgüler yazıyor ve krallıklar tarafından ise şovalyelik bile veriliyordu… ve kısa zamanda Papa'nın karşısında bile konser vermesi bile Avrupa'da ne kadar büyük bir şöhret olduğunun yanında hiç kalırdı… O zamanın yıldızı olmak bile onu çok şımartmayıp kendini hep bestelerine verdi, ülke ülke, kent kent dolaşıp aç ve yorgun bile düştü… 25 yaşına geldiğinda yorulmuş ve yıpranmış haldeydi zaten geçirdiği tifo gibi büyük hastalıklara karşı bile dayandı. Bu kadar hızla şöhret basamaklarına tırmanan kişinin çok zengin ve şımarık bir kişi olduğu düşünmek zor olmasa gerek ama tam tersine romatizmalarıyla, harıl harıl besteler üretmesi ve hiç durmadan 7 den 77 ye devam ettiği konserler, hastalıkları, yorgunluğu, onu yoksulluğa itmiş, onu pof poflyan krallar tarafından ise yüz vermemişleridir ama o keyfini kaçırmamış dersler ve halk konserleri vererek 100 metre koşusuna devam etmiştir.. Tarihin daha önce hiç görmediği bu şohret 36'sını doldurmadan 5 Aralık 1791'de Viyana'da öldü. Mozart mozart diye anılan bu kişinin mezarının yeri ve ölümü bilinmemektedir. Belki 1984 çekilen Amadeus filminde ki gibi vebadan ölüp toplu mezara atıldı. Fenomen bir kişi ve fenomen bir hayat….
Elvira Madigan'ı dinlerken aşık olmak ister insan...