Beş bölümlü bale, perde açılmadan çalınan ve eserin tümünde kullanılan 2/2'lik ölçüde, sakin havada, orta hızda (Modéré) çalınan bir saksofon solosunu içeren uvertürle başlar... 1.Bölüm (Yaratılıştan önceki kaos) , orijinal librettoda 'Tohu-bohu avant la création' (Yaratılıştan önce tohu-bohu) olarak adlandırılır... Ortada, birbiri üstüne yığılı insan kümesi hareketsiz durmaktadır... Üç tanrı figürü: Nzame, Mebere ve Nkwa adlı yaratılış erkekleri bu yığının çevresinde, çabuk tempolu bir caz figürünün büyülü tınısı eşliğinde tartışarak dolaşır...
3 - Büyük Oyunlar, Amerika Sürgünü, Dönüş ve Berliner Ensemble'nin Kuruluşu (1938-1956)
Brecht'in Avrupa'daki son yılları, epik bir tiyatronun olanaklarını arttırmaya yönelik çabalarla geçer... Epik bir tiyatronun, sahnelemede geliştirilecek teknik yöntemlerin zenginleştirilmesi sorunu olduğu düşüncesinin dışına çıkar ve politik konjonktür ile doğrudan ilişkisi olmayan ama arayışlarının yolunu açan büyük oyunlarını yazmaya başlar... İlki, 'Galilei'nin Yaşamı'dır (1938) . Oyunda, Galilei bilimsel çalışmalarını devam ettirebilmek için taktik bir davranışta bulunan bir kahramandır... Brecht, Galilei'nin kahramanlığını epik bir tutum olarak niteler... Çünkü, duygusal bir karşı çıkışın yerini akıllı bir başkaldırı almıştır... Galilei çağdaşları tarafından korkak olarak nitelenir, ama yaşamayı seçmesi bile başlı başına devrimci bir tutumdur... 'Yaşayarak aslında ortaçağın kuyusunu kazar.'
Epik Tiyatro artık sadece anlatan veya sergileyen tiyatro değildir... Epik Tiyatro'nun sorumluluğu epik insanın oluşumuna katkıdır... Öyle bir oyun sergilemeli ki, 'tiyatro yine tiyatro' olsun insanlar eğlenmeye gelsin ama bu eğlence başlı başına bir öğrenme olsun... Mizaha başvurulduğunda, yabancılaştırma başlı başına bir eğlencedir... Çağın insanı da en çok bu eğlenceden yoksundur, tiyatroda estetik sorunu artık alternatif bir eğlence tarzının keşfedilmesidir... Böylece, yabancılaştırma yeniden tanımlanır: 'İnsanlara toplumsal ilişkilerin değişebilirliğini ima eden bir yaklaşımdır, oyunun yapısına nüfuz etmediğinde bütün çabalar boşunadır.'
Oyunun yapısına nasıl nüfuz eder? Konu ettiği öyküyü kendi şizofrenisi içinde kurgulayarak... Brecht, bunu kendi oyunlarında iki yoldan gerçekleştirir... Birincisi, merkeze alınan bir karakteri bölünmüşlük içinde sergileyerek: 'Puntilla ve Matti' (1941) , 'Sezuan'ın İyi İnsanı' (1941) . Sarhoşken pırlanta gibi bir insan olan Puntilla, ayıkken zalim bir toprak ağasıdır... 'Hangi durum onun için zararlı bir tutumdur', ya da 'Hangi yönü onun için hayırlıdır? ' yanıtı belirsiz bırakılır... Sarhoşken, iyilikseverdir... Yoksullara, acizlere yardım eder... Ne var ki, ayıkken de, dünyanın en kötü insanıdır... Çevresindekilere zarar verir, uşağını, işçilerini zalimâne çalıştırır... Brecht, öyle bir dünyayı ima eder ki, insani değerlerden yoksunluk bir girişimciliktir, ama insani değerlere bireysel bir dönüş, bir tür 'Johanna olma arzusu' bu girişimcilik karşısında alternatif değildir... Çünkü, iyilikte bulunulacak insanlar bu dünyaya muhalif değildir ve iyilikten yararlanma eğilimleri bir tür yağmalamadır... Aynı tema daha belirgin bir şekilde, Sezuan'ın İyi İnsanı'nda Shen Te'de de işlenir... İyi insan ile kötü ama 'tüccar' insan Shen Te'de bir bölünmüşlük içerir... Hiçbir zaman içiçe geçemeyen bu bölünmüşlük, Brecht'in yaşadığı çağı 'soyutlama yoluyla' bir eleştirisidir... Şizofreni, karşısına yine bir şizofreni çıkarılarak eleştirilir... Seyirci, olay hakkında nesnel yargıya varabilecek yaşadığı hayatın şizofrenisinden arındırılmış bir insan değil, kendi şizofrenisine tanık olan bir Puntilla veya Shen Te'dir... Artık yabancılaştırma olumsuzun olumsuzlanması olamaz, çünkü bir yanılsamayı da gereksinir... Bu yanılsama karakterin hangi yönüdür; Johanna'lığı mı, tüccarlığı mı? Yoksa, ikisi birden mi? Yanıtı oyun boyunca değişir...
Brecht'in yararlandığı ikinci yol, olayın kendisinin bir tür şizofreni içerdiği oyunlar kurgulamaktır: Cesaret Ana ve Çocukları (1939) , Simone Machard'ın Düşleri (1942) , Kafkas Tebeşir Dairesi (1944) .
Cesaret Ana ve Çocukları ise, bu dönemin en ustalıklı oyunlarındandır... Brecht, bu oyununda Otuzyıl Savaşları'nda seyyar tüccarlık yapan ve askerler tarafından Cesaret Ana lakabı takılan biri kız, üç çocuk sahibi bir kadının heyecan dolu maceralarından yararlanır... Anne'yi, çocuklarını ve öykünün arka planındaki Otuzyıl Savaşları'nı alır, kendi öyküsüne uyarlayarak, farklı bir tarihsel koşulda kendi döneminin bir modelini oluşturur... Küçük bir insanın savaştan kâr etme arzusu hikaye edilir... Cesaret Ana çocuklarını kaptırmadan savaştan payına düşeni ister... Ama çocuklarını teker teker yitirir... 'Felaketler hiçbir zaman öğretici olmamıştır ve küçük insanlar asla büyüklerin çorbasından içememiştir.' Bir savaştan çıkıp, koştura koştura diğerine giden cesaret anaların bir eleştirisidir bu oyun... Cesaret Ana yanılsama içinde davrandıkça, onun yanılsamasına tanık olan seyircinin farklı bir davranışı tasarlayabilmesi beklenir... Kaçınılmaz olarak, empatiden de yararlanılır... Çünkü, seyirci, oturduğu koltukta dahi aynı yanılsamayı paylaşmaktadır... Ancak, tanık olmanın verdiği konumsal farklılık sayesinde empatisi yer yer bir kızgınlığa, Cesaret Ana ile beraber davranmaya değil, ama onu yola getirmeye tahrik eden bir ortaklığa dönüşebilir... Tanık olmanın verdiği konumsal farklılık yine bir duygu ortaklığından yola çıkar, ancak etkileri farklılaşır, tiyatro yine bir tiyatrodur ama etkileri farklılaşır...
Artık Brecht, 'Özdeşleme yerine yabancılaştırma' sloganıyla açıklanamaz... Özdeşleşme yerini, oyundaki karakterlerin ve onları seyredenlerin 'İdeolojik ortaklığı'na bırakır... Yabancılaştırma ise, bu ortaklık içerisinden hareket eder ve ortaklardan birinin diğeri ile yüzleşmesine olanak vererek, karşısına şizofrenik bir suret çıkarmakla gerçekleşir, çözücü bir etki oluşturmaya çalışır...
Kafkas Tebeşir Dairesi'ne gelince Brecht oyunu Broadway canlılığı ile sergilenen ama Broadway karşıtı bir dramatürji anlayışı içeren bir oyun olarak niteler... Revülerden, müzikallerden, sitilizasyonlardan yararlanılabileceğini, zaten oyunun da bu havada yazıldığını, ancak asla bir Broadway prodüksiyonuna dönüşmemesi gerektiğini savunur... Kafkas Tebeşir Dairesi, Brecht'in en uzun oyunudur ve asıl öyküden bağımsız bir çok öyküyü içerir... Oyun, Cesaret Ana'dan ve diğer oyunlarından çok farklı bir yapı içerir... Yine farklı bir tarihsel dönemde model oluşturma çabası vardır... Ancak, bu model evrensel bir nitelik taşır; iyilik, dürüstlük, özveri, mülkiyet gibi 'insanlık değerlerinin', çok farklı karşılıklar bulabildiği bir 'masal'dan hareket ederek birliksiz, bütünlüksüz, episodik bir dünya sergilenir... Çelişkileriyle yaşayabilen ama bir katlanma veya ızdırap durumu yerine mücadeleyi kişilik edinen bir insan tipi ima edilir... Grusha, çocuğun hayatını kurtarma derdine düştükçe kendisininkini riske atar; üretkenliği onu kendi yıkımına sürükler... Adalet onda hem bir suçluyu, hem bir kurtarıcıyı görür... Fukaralığı çocuk için bir tehlikedir ve çocuk bu fukaralığı kışkırtır... Çocuk için zorunlu bir evlilik yapar ama bu evlilik sevgilisi için bir ihanet olabilir... Azdak, öyküyü dinleyenleri hayalkırıklığına sürüklemeyen bir karar verebilir... Yine de, kararı başkaları için bir hayalkırıklığıdır (yasal adalet, asil anne) . Azdak çocuğu yetiştiren anneyi gerçek anne ilân eder ama erdeminden degil... Çocuğun çıkarlarıyla, Grusha'nin çıkarları artık bir olduğu için... Mutlu son yoktur... Oyun, ön-oyunda ortaya atılan bir erdemin, tarihsel ve imgesel bir düzenleme (setting) içerisinde olabilirliğini (practicibility) hatta evrimini sergiler... Hiçbir şey kanıtlama derdinde değildir... Seyirciler öyküde geçen herhangi bir insan olabilirler... Bütünlüklü dünyaları, değerlerinin çelişik karşılıklar bulduğu episodik bir dünyada çözülmeye terkedilir... Artik, ne, 'epik tiyatro' tanımından bahsedilebilir, ne de, 'bilim çağı tiyatrosu' tanımından: Tiyatro, diyalektik olmak zorundadır...
Brecht, 1949'da Doğu Berlin'e yerleşir ve eşi Helena Weigel birlikte, sosyalist yönetimin finanse ettiği kendi tiyatrosunu açar: Berliner Ensemble. Açılış, 'Puntlla ve Matti' ile gerçekleşir... Berliner Ensemble, sırasıyla 'Ana', Shakespeare'den 'Coriloanus' (1951) , 'Kafkas Tebeşir Dairesi', 'Cesaret Ana' oyunlarını sergiler ve turnelere çıkar...
14 Ağustos 1956'da, hem iki yeni oyun projesi hem de İngiltere turnesi için 'Cesaret Ana' reprodüksiyonu üzerinde çalışırken, Brecht bir kalp krizi geçirir ve ölür... Ancak geriye koca bir miras bırakır; siyasal bir tiyatro...
2.Bölümde (Bitkilerin ve hayvanların uyanışı) , sakin tempoda flütün solosu ve obuanın blues ezgisi önem kazanır... Ortadaki insan kütlesi şiddetli sıçrayışlarla harekete başlar... Yaratılışın başlaması bir ağacın yavaş yavaş büyümesi, tohumunu toprağa düşürmesiyle yeni bir ağacın oluşumunu çizer... Ağacın yaprakları yere değince yeniden şekillenir, titrer ve hayvan olur... Havada bir fil asılıdır; ağır bir kaplumbağa ve ustaca davranan bir yengeç geçer... Yukarıda maymunlar tırmanmaktadır... Sahne her yaratığın oluşumunda biraz daha aydınlanır...
İlk kez 5 Aralık 1830'da Paris'te yorumlanan Fantastik Senfoni'nin, yol gösteren ilk önemli program müziği ve beş bölümlü ilk senfoni olarak müzik tarihinde seçkin bir yeri vardır... Berlioz 16 Nisan 1830'da yazdığı bir mektupta bu programı şöyle açıklamıştı: 'İdealindeki kadına ilk kez rastlayan, hayal gücü çok zengin bir sanatçıyı tasvir ediyorum... Kadının hayali sürekli olarak onun gözleri önünde; ve aynı zamanda, duyulan motif sevgilinin gururlu ve şirin havasını tanımlıyor... Bu sabir fikir sanatçıyı sürekli izliyor ve bu nedenle ilk bölümün Allegro'sunun ana teması diğer bölümlerde de tekrar beliriyor...'
3. Bölüm (Hayvan dansları, insanın doğuşu) çabuk tempoda, değişken senkoplu melodilerle yansıtılır... Her yaratık bir kadın ya da erkek dansçı tarafından canlandırılmakta, sırası gelen sahnenin ortasında oluşumunun safhalarını sergilemektedir... Yaratıklar sonra üç tanrı figürü çevresine katılır... Üç figür yeniden hareketlenince ortalık daha da aydınlanır ve ortadaki insan kitlesi senkoplu dans ritmiyle canlanır... Her şey hareket halindedir: Dev bir bacak görünür, herkes titrer... Karmakarışık bir kafa görünür, herkes heyecanla ellerini yukarı kaldırır: Erkek ve kadının yaratılışıdır bu! İkisi birbirini görür ve - obuanın blues varyasyonu ile - yüzlerini birbirine dönerler...
tersyüz
13.11.2009 - 18:23'Professione: reporter' (1975)
Michelangelo Antonioni
geçiş
13.11.2009 - 18:06Beş bölümlü bale, perde açılmadan çalınan ve eserin tümünde kullanılan 2/2'lik ölçüde, sakin havada, orta hızda (Modéré) çalınan bir saksofon solosunu içeren uvertürle başlar... 1.Bölüm (Yaratılıştan önceki kaos) , orijinal librettoda 'Tohu-bohu avant la création' (Yaratılıştan önce tohu-bohu) olarak adlandırılır... Ortada, birbiri üstüne yığılı insan kümesi hareketsiz durmaktadır... Üç tanrı figürü: Nzame, Mebere ve Nkwa adlı yaratılış erkekleri bu yığının çevresinde, çabuk tempolu bir caz figürünün büyülü tınısı eşliğinde tartışarak dolaşır...
içimizdeki hüzün devi
11.11.2009 - 20:40RV 107...
sakla beni
11.11.2009 - 20:29Natasha Bedingfield - Pocketful of Sunshine...
şu an ne dinliyorum
09.11.2009 - 19:41Rte - Db (Hot N Cold)
ilham kaynağı olmak
07.11.2009 - 17:00Iannis Xenakis - Pléiades (The Kroumata Percussion Ensemble)
Derdimi seviyorum
05.11.2009 - 21:52Aliye Akkılınç - Keklik Gibi Daldan Dala...
vehmin saltanatı
05.11.2009 - 21:413 - Büyük Oyunlar, Amerika Sürgünü, Dönüş ve Berliner Ensemble'nin Kuruluşu (1938-1956)
Brecht'in Avrupa'daki son yılları, epik bir tiyatronun olanaklarını arttırmaya yönelik çabalarla geçer... Epik bir tiyatronun, sahnelemede geliştirilecek teknik yöntemlerin zenginleştirilmesi sorunu olduğu düşüncesinin dışına çıkar ve politik konjonktür ile doğrudan ilişkisi olmayan ama arayışlarının yolunu açan büyük oyunlarını yazmaya başlar... İlki, 'Galilei'nin Yaşamı'dır (1938) . Oyunda, Galilei bilimsel çalışmalarını devam ettirebilmek için taktik bir davranışta bulunan bir kahramandır... Brecht, Galilei'nin kahramanlığını epik bir tutum olarak niteler... Çünkü, duygusal bir karşı çıkışın yerini akıllı bir başkaldırı almıştır... Galilei çağdaşları tarafından korkak olarak nitelenir, ama yaşamayı seçmesi bile başlı başına devrimci bir tutumdur... 'Yaşayarak aslında ortaçağın kuyusunu kazar.'
Epik Tiyatro artık sadece anlatan veya sergileyen tiyatro değildir... Epik Tiyatro'nun sorumluluğu epik insanın oluşumuna katkıdır... Öyle bir oyun sergilemeli ki, 'tiyatro yine tiyatro' olsun insanlar eğlenmeye gelsin ama bu eğlence başlı başına bir öğrenme olsun... Mizaha başvurulduğunda, yabancılaştırma başlı başına bir eğlencedir... Çağın insanı da en çok bu eğlenceden yoksundur, tiyatroda estetik sorunu artık alternatif bir eğlence tarzının keşfedilmesidir... Böylece, yabancılaştırma yeniden tanımlanır: 'İnsanlara toplumsal ilişkilerin değişebilirliğini ima eden bir yaklaşımdır, oyunun yapısına nüfuz etmediğinde bütün çabalar boşunadır.'
Oyunun yapısına nasıl nüfuz eder? Konu ettiği öyküyü kendi şizofrenisi içinde kurgulayarak... Brecht, bunu kendi oyunlarında iki yoldan gerçekleştirir... Birincisi, merkeze alınan bir karakteri bölünmüşlük içinde sergileyerek: 'Puntilla ve Matti' (1941) , 'Sezuan'ın İyi İnsanı' (1941) . Sarhoşken pırlanta gibi bir insan olan Puntilla, ayıkken zalim bir toprak ağasıdır... 'Hangi durum onun için zararlı bir tutumdur', ya da 'Hangi yönü onun için hayırlıdır? ' yanıtı belirsiz bırakılır... Sarhoşken, iyilikseverdir... Yoksullara, acizlere yardım eder... Ne var ki, ayıkken de, dünyanın en kötü insanıdır... Çevresindekilere zarar verir, uşağını, işçilerini zalimâne çalıştırır... Brecht, öyle bir dünyayı ima eder ki, insani değerlerden yoksunluk bir girişimciliktir, ama insani değerlere bireysel bir dönüş, bir tür 'Johanna olma arzusu' bu girişimcilik karşısında alternatif değildir... Çünkü, iyilikte bulunulacak insanlar bu dünyaya muhalif değildir ve iyilikten yararlanma eğilimleri bir tür yağmalamadır... Aynı tema daha belirgin bir şekilde, Sezuan'ın İyi İnsanı'nda Shen Te'de de işlenir... İyi insan ile kötü ama 'tüccar' insan Shen Te'de bir bölünmüşlük içerir... Hiçbir zaman içiçe geçemeyen bu bölünmüşlük, Brecht'in yaşadığı çağı 'soyutlama yoluyla' bir eleştirisidir... Şizofreni, karşısına yine bir şizofreni çıkarılarak eleştirilir... Seyirci, olay hakkında nesnel yargıya varabilecek yaşadığı hayatın şizofrenisinden arındırılmış bir insan değil, kendi şizofrenisine tanık olan bir Puntilla veya Shen Te'dir... Artık yabancılaştırma olumsuzun olumsuzlanması olamaz, çünkü bir yanılsamayı da gereksinir... Bu yanılsama karakterin hangi yönüdür; Johanna'lığı mı, tüccarlığı mı? Yoksa, ikisi birden mi? Yanıtı oyun boyunca değişir...
Brecht'in yararlandığı ikinci yol, olayın kendisinin bir tür şizofreni içerdiği oyunlar kurgulamaktır: Cesaret Ana ve Çocukları (1939) , Simone Machard'ın Düşleri (1942) , Kafkas Tebeşir Dairesi (1944) .
Cesaret Ana ve Çocukları ise, bu dönemin en ustalıklı oyunlarındandır... Brecht, bu oyununda Otuzyıl Savaşları'nda seyyar tüccarlık yapan ve askerler tarafından Cesaret Ana lakabı takılan biri kız, üç çocuk sahibi bir kadının heyecan dolu maceralarından yararlanır... Anne'yi, çocuklarını ve öykünün arka planındaki Otuzyıl Savaşları'nı alır, kendi öyküsüne uyarlayarak, farklı bir tarihsel koşulda kendi döneminin bir modelini oluşturur... Küçük bir insanın savaştan kâr etme arzusu hikaye edilir... Cesaret Ana çocuklarını kaptırmadan savaştan payına düşeni ister... Ama çocuklarını teker teker yitirir... 'Felaketler hiçbir zaman öğretici olmamıştır ve küçük insanlar asla büyüklerin çorbasından içememiştir.' Bir savaştan çıkıp, koştura koştura diğerine giden cesaret anaların bir eleştirisidir bu oyun... Cesaret Ana yanılsama içinde davrandıkça, onun yanılsamasına tanık olan seyircinin farklı bir davranışı tasarlayabilmesi beklenir... Kaçınılmaz olarak, empatiden de yararlanılır... Çünkü, seyirci, oturduğu koltukta dahi aynı yanılsamayı paylaşmaktadır... Ancak, tanık olmanın verdiği konumsal farklılık sayesinde empatisi yer yer bir kızgınlığa, Cesaret Ana ile beraber davranmaya değil, ama onu yola getirmeye tahrik eden bir ortaklığa dönüşebilir... Tanık olmanın verdiği konumsal farklılık yine bir duygu ortaklığından yola çıkar, ancak etkileri farklılaşır, tiyatro yine bir tiyatrodur ama etkileri farklılaşır...
Artık Brecht, 'Özdeşleme yerine yabancılaştırma' sloganıyla açıklanamaz... Özdeşleşme yerini, oyundaki karakterlerin ve onları seyredenlerin 'İdeolojik ortaklığı'na bırakır... Yabancılaştırma ise, bu ortaklık içerisinden hareket eder ve ortaklardan birinin diğeri ile yüzleşmesine olanak vererek, karşısına şizofrenik bir suret çıkarmakla gerçekleşir, çözücü bir etki oluşturmaya çalışır...
Kafkas Tebeşir Dairesi'ne gelince Brecht oyunu Broadway canlılığı ile sergilenen ama Broadway karşıtı bir dramatürji anlayışı içeren bir oyun olarak niteler... Revülerden, müzikallerden, sitilizasyonlardan yararlanılabileceğini, zaten oyunun da bu havada yazıldığını, ancak asla bir Broadway prodüksiyonuna dönüşmemesi gerektiğini savunur... Kafkas Tebeşir Dairesi, Brecht'in en uzun oyunudur ve asıl öyküden bağımsız bir çok öyküyü içerir... Oyun, Cesaret Ana'dan ve diğer oyunlarından çok farklı bir yapı içerir... Yine farklı bir tarihsel dönemde model oluşturma çabası vardır... Ancak, bu model evrensel bir nitelik taşır; iyilik, dürüstlük, özveri, mülkiyet gibi 'insanlık değerlerinin', çok farklı karşılıklar bulabildiği bir 'masal'dan hareket ederek birliksiz, bütünlüksüz, episodik bir dünya sergilenir... Çelişkileriyle yaşayabilen ama bir katlanma veya ızdırap durumu yerine mücadeleyi kişilik edinen bir insan tipi ima edilir... Grusha, çocuğun hayatını kurtarma derdine düştükçe kendisininkini riske atar; üretkenliği onu kendi yıkımına sürükler... Adalet onda hem bir suçluyu, hem bir kurtarıcıyı görür... Fukaralığı çocuk için bir tehlikedir ve çocuk bu fukaralığı kışkırtır... Çocuk için zorunlu bir evlilik yapar ama bu evlilik sevgilisi için bir ihanet olabilir... Azdak, öyküyü dinleyenleri hayalkırıklığına sürüklemeyen bir karar verebilir... Yine de, kararı başkaları için bir hayalkırıklığıdır (yasal adalet, asil anne) . Azdak çocuğu yetiştiren anneyi gerçek anne ilân eder ama erdeminden degil... Çocuğun çıkarlarıyla, Grusha'nin çıkarları artık bir olduğu için... Mutlu son yoktur... Oyun, ön-oyunda ortaya atılan bir erdemin, tarihsel ve imgesel bir düzenleme (setting) içerisinde olabilirliğini (practicibility) hatta evrimini sergiler... Hiçbir şey kanıtlama derdinde değildir... Seyirciler öyküde geçen herhangi bir insan olabilirler... Bütünlüklü dünyaları, değerlerinin çelişik karşılıklar bulduğu episodik bir dünyada çözülmeye terkedilir... Artik, ne, 'epik tiyatro' tanımından bahsedilebilir, ne de, 'bilim çağı tiyatrosu' tanımından: Tiyatro, diyalektik olmak zorundadır...
Brecht, 1949'da Doğu Berlin'e yerleşir ve eşi Helena Weigel birlikte, sosyalist yönetimin finanse ettiği kendi tiyatrosunu açar: Berliner Ensemble. Açılış, 'Puntlla ve Matti' ile gerçekleşir... Berliner Ensemble, sırasıyla 'Ana', Shakespeare'den 'Coriloanus' (1951) , 'Kafkas Tebeşir Dairesi', 'Cesaret Ana' oyunlarını sergiler ve turnelere çıkar...
14 Ağustos 1956'da, hem iki yeni oyun projesi hem de İngiltere turnesi için 'Cesaret Ana' reprodüksiyonu üzerinde çalışırken, Brecht bir kalp krizi geçirir ve ölür... Ancak geriye koca bir miras bırakır; siyasal bir tiyatro...
canlı cenaze
03.11.2009 - 20:38'Great Expectations' (1946)
David Lean
acemi balık
03.11.2009 - 20:35Baby, It's Cold Outside (Petula Clark - Rod McKuen)
geçiş
03.11.2009 - 20:302.Bölümde (Bitkilerin ve hayvanların uyanışı) , sakin tempoda flütün solosu ve obuanın blues ezgisi önem kazanır... Ortadaki insan kütlesi şiddetli sıçrayışlarla harekete başlar... Yaratılışın başlaması bir ağacın yavaş yavaş büyümesi, tohumunu toprağa düşürmesiyle yeni bir ağacın oluşumunu çizer... Ağacın yaprakları yere değince yeniden şekillenir, titrer ve hayvan olur... Havada bir fil asılıdır; ağır bir kaplumbağa ve ustaca davranan bir yengeç geçer... Yukarıda maymunlar tırmanmaktadır... Sahne her yaratığın oluşumunda biraz daha aydınlanır...
film replikleri
02.11.2009 - 20:53- The time-traveling is just too dangerous... Better that I devote myself to study the other great mystery of the universe... Women!
sırnaşık
02.11.2009 - 20:42White Town - Your Woman...
Kanserleşmiş Fikirler
02.11.2009 - 20:39...
İlk kez 5 Aralık 1830'da Paris'te yorumlanan Fantastik Senfoni'nin, yol gösteren ilk önemli program müziği ve beş bölümlü ilk senfoni olarak müzik tarihinde seçkin bir yeri vardır... Berlioz 16 Nisan 1830'da yazdığı bir mektupta bu programı şöyle açıklamıştı: 'İdealindeki kadına ilk kez rastlayan, hayal gücü çok zengin bir sanatçıyı tasvir ediyorum... Kadının hayali sürekli olarak onun gözleri önünde; ve aynı zamanda, duyulan motif sevgilinin gururlu ve şirin havasını tanımlıyor... Bu sabir fikir sanatçıyı sürekli izliyor ve bu nedenle ilk bölümün Allegro'sunun ana teması diğer bölümlerde de tekrar beliriyor...'
...
Göz yanılması
01.11.2009 - 19:48Timbaland, Keri Hilson - The Way I Are...
kült film
01.11.2009 - 19:35'The Man Who Laughs' (1928)
Paul Leni
hayal kurarken mantıklı olmak
01.11.2009 - 19:29Bach - Sinfonias; Handel - Suite No.9; Krebs - Partita No.2 (Anatoly Vedernikov)
görmeyen gözler
01.11.2009 - 19:27Lawrence Welk - Tonight You Belong To Me...
kült film
28.10.2009 - 19:38'Blood and Sand' (1941)
Rouben Mamoulian
geçiş
28.10.2009 - 19:333. Bölüm (Hayvan dansları, insanın doğuşu) çabuk tempoda, değişken senkoplu melodilerle yansıtılır... Her yaratık bir kadın ya da erkek dansçı tarafından canlandırılmakta, sırası gelen sahnenin ortasında oluşumunun safhalarını sergilemektedir... Yaratıklar sonra üç tanrı figürü çevresine katılır... Üç figür yeniden hareketlenince ortalık daha da aydınlanır ve ortadaki insan kitlesi senkoplu dans ritmiyle canlanır... Her şey hareket halindedir: Dev bir bacak görünür, herkes titrer... Karmakarışık bir kafa görünür, herkes heyecanla ellerini yukarı kaldırır: Erkek ve kadının yaratılışıdır bu! İkisi birbirini görür ve - obuanın blues varyasyonu ile - yüzlerini birbirine dönerler...
sistemi okumak
26.10.2009 - 22:46Josef Myslivecek - Sonate a Due Violoncelli e basso (Frantisek Host, Michal Kanka, Jiri Hudec, Jaroslav Tuma)
chutzpah
26.10.2009 - 20:45'Kiss Me Deadly' (1955)
Robert Aldrich
zodiac
26.10.2009 - 20:41Kids...
acemi balık
25.10.2009 - 20:18'La petite marchande d'allumettes' (1928)
Jean Renoir
Jean Tédesco
Toplam 3989 mesaj bulundu