'...ilk arya oldukça ilginç bir yapıdadır: Barok müziğin vazgeçilmez temelini oluşturan sürekli bas bu parçada yer almaz... Genellikle bir org veya klavsenle birlikte çellonun seslendirdiği ve tüm eserin altyapısı sayılan sürekli bas partisinn yokluğu oldukça ender rastlanan bir durumdur... Sopranoya eşlik eden obuanın süslemeleri ve yaylı sazların yumuşak tınısı sözleri destekler niteliktedir: Parçada günahkar düşünceler karşısında insanın korkusu ve titreyişi vurgulanır... Böylece bir anlamda insanın dayanaktan yoksun kalması anlatılmak istenmiştir... Sürekli basın olmadığı bir müzik, ayaklarını yere sağlam basamayan bir insan gibidir...'
-I don't want realism... I want magic! Yes, yes, magic... I try to give that to people... I do misrepresent things... I don't tell truths... I tell what ought to be truth...
'...kimbilir, belki de aygıtların yol açacakları işitilmedik çapta bir afet bizi yeniden sağlığımıza kavuşturacaktır... Boğucu gazlar yetersiz kalınca, tıpkı öteki insanlara benzeyen bir insan, odasında gizlice başkalarıyla kıyaslanamaz bir patlayıcı icat edecektir, öyle bir patlayıcı ki, bugün bildiğimiz tüm patlayıcılar yanında zararsız birer çocuk oyuncağı gibi kalacaklardır... Ve yine tıpkı öteki insanlara benzeyen, ama onlardan birazcık daha hasta bir insan o patlayıcıyı çalıp götürecek, yeryüzünün merkezine, etkisinin en fazla olacağı noktaya yerleştirecektir... Hiç kimsenin duyamayacağı dev bir patlama olacak, yeniden bulutsuya dönüşen yeryüzü, asalaklardan da, hastalıklardan da kurtulmuş olarak uzayda, öyle, başıboş dolaşacaktır...'
'...akademik kariyerlerin üniversite içine yerleşmiş çeteler tarafından verildiği, bilimsel nitelikte makale bile üretemeyen, üretse de en fazla yurtdışında faaliyet gösteren para karşılığında akademisyen mafyaların çoğunlukla başkalarının tezlerinden araklayarak yazdıkları metinlerini yayınlayan sahte bilimsel dergilerde yayınlatabilen bir sürü sahtekar... Zaten çoğu, iş kovalamaktan derslere bile girmiyorlar... Odaları meclisteki milletvekili odalarına dönmüş... Dersleri, çoğu zaman, çanta taşımaktan fırsat bulurlarsa zavallı asistanlar veriyor... Bazı üniversitelerde profesör görmemiş öğrenciler var... Okullarda ayıya dayı diyerek diplomayı bir şekilde kurtarmaya çalışan bir sürü öğrencinin hali perişan... Çürüme her yeri sarmış durumda...'
O kadar haddini bilmez haldeyiz ki, dünya üzerindeki herşeyin tarafımızdan bilinmesi gerektiğini düşünüyoruz... İşte böyle bir benlik davası yüzünden, etrafımızdaki yarım düzine insanın hakkımızda olumlu bir kanaat taşıyor olması bize zevk ve tatmin veriyor...
...
Bizim gibi aciz olan, o yüzden bize medet etmeleri mümkün olmayan dostlarımızın refakatine dayanıp güvenmek tam bir saçmalıktır... Dostlarımızın bize bir yardımı olmayacak; yalnız başına öleceğiiz...
O halde sanki yalnızmışız gibi davranmalıyız... Gerçekten böyle davranacak olsaydık, ihtişamlı evler, vesaireler yapar mıydık? Hakikatı tereddütsüz biçimde aramamız gerekiyor... Bu arayışı reddetmemiz ise, şunu gösterir: İnsanların bize itibar göstermesine, hakikatın izini sürmekten daha fazla değer veriyoruz...
...
Genellikle, kendimizin bulmuş olduğu sebepler, bizi başkalarının karşısına çıkmış olan sebeplerden daha kolay bir biçimde ikna ederler...
Bazı insanlar çok iyi konuşurlar, ama çok iyi yazamazlar... Bu,belli bir yer ve belli bir dinleyici kitlesi onları uyardığından; ama o kişi, bu gibi uyaranların olmadığı bir ortamda düşüncelerini yönetip yönlendirme kabiliyetinden mahrum olduğundan dolayı böyledir...
Benlik davası insanın kalbine öylesine sıkı bir biçimde demir atmıştır ki, bir asker, bir kabadayı, bir aşçı veya bir hamal böbürlenir ve insanların kendine hayranlık duyması beklentisi içinde olur... Filozoflar bile böyle şeyler arzular... Onlar aleyhine yazanlar, onlar aleyhine en iyi yazıyı kendilerinin yazmış olmasının prestijiyle zevklenmek isterler... Onları okuyanlar, onları okumuş olmanın prestijini isterler... Kimbilir, tüm bunları yazan ben de aynı şeyi istiyorum belki... Belki benim okuyucularım da aynı şeyi istiyor...
...
Gurur, içine düştüğümüz bütün sefil hallerin, bütün kusurlarımızın, vesairenin ortasında bizi alabildiğine fıtri bir biçimde kuşatır ve kendine ram eder... Ölürken bile, ölümümüz hakkında konuşacak insanlar bulmuş olmaktan hoşnut bir şekilde ölürüz...
Kumar, avcılık, eş-dost ziyaretleri, tiyatroya gitme... Tüm bunlar bir insanın ismini yaşatma arzusunu yanlış ve batıl bir surette karşıladığı fiillerdir...
'...genç kızın odasında,komodinin üzerinde,içinde kurumuş çiçekler bulunan cam bir vazo vardı,su buharlaşıp uçmuştu,kör eller oraya yöneldi,parmaklar çiçeklerin kurumuş taçyapraklarına dokundu,terk edildiğinde yaşam ne kadar kırılgan...'
'...o yıllarda Vivaldi,Avrupa'da gerçekten çok tanınmıştı ve besteleri için istediği ücreti kolaylıkla sağlıyabiliyordu... Ayrıca çok da hızlı çalışıyordu: Fransız devlet memuru Charles de Brosses'in söylediğine göre,konçertoyu bir kopistin yazabildiğinden daha çabuk besteleyebiliyordu... Bundan başka,yazdığı konçertolar da sıcağı sıcağına Pieta'daki üstün yetenekli kız solistler tarafından seslendiriliyordu...'
'İdeolojilerin Sonu', 'Medeniyetler Diyaloğu', 'Uygarlıklar Buluşması', 'Küresel/Evrensel Değerler' kavramları, sadece ortalığı istila etmekle kalmayıp, zihin dağınıklığı, bulanıklığı ve zihin işgali içerisinde bir türlü 'duruş'unu netleştiremeyen/belirleyemeyen, bakışını berraklaştıramayan, yürüyüşünü istikametlendiremeyen, suyun hangi yakasında olduğu müphem ve meçhul bazı liberal krema tutkunu aydın artıklarının şuuraltlarındaki ifrazatları da ortaya çıkardı...
'Bitaraf' olmaya çalışırken, kendisini çizgi dışına çıkarıp bertaraf eden bu liberal aydın artıklarına son prototip olarak Taha Akyol'u göstermek son derece yerindedir...
-Buradan şuna geleceğim: Sayın Genelkurmay Başkanı bu sözü söylediyse bizim ilk hedefimizin İncirlik olması gerekmez mi? Marmaris NATO üsleri falan... Yani ilk önce Anadolu'yu işgalden kurtarmak gerekmez mi?
-Bir şey söyleyeyim mi size? Bu Türk basını kadar cahil bir basın yeryüzünde yok... Neden? Hep İncirlik,İncirlik,İncirlik diyorsun,bugün Amerikalıların elinde öyle yerler vardır ki bin İncirlik'e bedeldir...
-Bir sembol babından...
-Hayır efendim sembol değil gerçek...
-Kabul ediyorum ama İncirlik burada sembol olduğu için...
-İncirlik bir şey değil ki... Bugün bütün limanlar,havalanları onların emrinde... Bırakın şu İncirlik'i...
-Hayır oradan topyekun Türkiye'yi...
-Bugün İncirlik'in yerine on dakikada başka bir yeri bulabilir... Beyrut'u yapar,Kıbrıs'ı yapar... Kıbrıs,Kıbrıs dersiniz... Bir gün şu İngiliz üslerinden kimse bahsetmemiştir kardeşim... Bizim başımızın en büyük belası ve bütün Ortadoğu'nun en büyük belası İngilizlerin Kıbrıs'taki üsleridir... Kıbrıs'taki üsler İngiltere toprağıdır dikkat edin...
-İncirlik'in Amerika toprağı olduğu gibi...
-Kıbrıs'ta birtakım hak iddia ediyorsun ama ne Türklerin ne Rumların bu üslerden bugüne kadar tek kelime bahsettiği yok...
-O zaman topyekun işgal...
-Topyekun dünyayı işgal etmiş yani şu anda...
...
-Biz yıllar yılı bağırdık,bağırdık,bağırdık... Siz Saddam'ın bir teklifini kabul etseydiniz bugün K.Irak'taki siyasi,iktisadi,askeri durum tamamiyle değişmiş olurdu... Halkımızın gözü önünde,Saddam dönemi Irak hükümetinin,hükümetlere yapılmış bu tekliflerini açıklayın... Amerika'nın uğruna siz neler kaybettiniz...
Ettiğin cevri bile kendime nimet bilirim
Küsemem bahtıma ben sevmeyi kısmet bilirim
Eremem vaslına lakin erebilsem de yine
Doyamam vuslatına kendimi hasret bilirim...
sadakatsiz/unfaithful
10.02.2008 - 20:26'Ryan's Daughter' (1970)
David Lean
teknikler ve mistikler
10.02.2008 - 20:22'...ilk arya oldukça ilginç bir yapıdadır: Barok müziğin vazgeçilmez temelini oluşturan sürekli bas bu parçada yer almaz... Genellikle bir org veya klavsenle birlikte çellonun seslendirdiği ve tüm eserin altyapısı sayılan sürekli bas partisinn yokluğu oldukça ender rastlanan bir durumdur... Sopranoya eşlik eden obuanın süslemeleri ve yaylı sazların yumuşak tınısı sözleri destekler niteliktedir: Parçada günahkar düşünceler karşısında insanın korkusu ve titreyişi vurgulanır... Böylece bir anlamda insanın dayanaktan yoksun kalması anlatılmak istenmiştir... Sürekli basın olmadığı bir müzik, ayaklarını yere sağlam basamayan bir insan gibidir...'
Napoleon Bonaparte
10.02.2008 - 20:20'Düşman tesiri altındaki bir komutanın vereceği emir yoktur, kim ona uyarsa suçludur.'
düşgözlü
10.02.2008 - 20:19-I don't want realism... I want magic! Yes, yes, magic... I try to give that to people... I do misrepresent things... I don't tell truths... I tell what ought to be truth...
parasıyla değil mi?
10.02.2008 - 20:06'...tedirginliğim arttı, eski bir düşünceye göre, gerçekten tehlikeli olan kadınlar az para almazlar diye geldi aklıma...'
şıpsevdi
08.02.2008 - 22:30Eller ne derse desin
İnan ilk sevgilimsin
Bekliyorum yıllardır
Ne zaman geleceksin
Ruhumsun aşkımsın sen
Her yerde senin sesin
Bekliyorum yıllardır
Ne zaman geleceksin
Unutamam buseni
Sevgilim sen nerdesin
Bekliyorum yıllardır
Ne zaman geleceksin...
Seni çok özledim
08.02.2008 - 22:29Deymen benim gamlı yaslı gönlüme
Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım
Evvel bağban idim dostun bağında
Talan vurdu ayva nardan ayrıldım
Kuşlar gibi gökyüzünde dönende
Baykuş gibi viran yurda konanda
Çok ağladım Mecnun gibi çöllerde
Ferhat gibi Şirin yardan ayrıldım...
armageddon
08.02.2008 - 22:28'...kimbilir, belki de aygıtların yol açacakları işitilmedik çapta bir afet bizi yeniden sağlığımıza kavuşturacaktır... Boğucu gazlar yetersiz kalınca, tıpkı öteki insanlara benzeyen bir insan, odasında gizlice başkalarıyla kıyaslanamaz bir patlayıcı icat edecektir, öyle bir patlayıcı ki, bugün bildiğimiz tüm patlayıcılar yanında zararsız birer çocuk oyuncağı gibi kalacaklardır... Ve yine tıpkı öteki insanlara benzeyen, ama onlardan birazcık daha hasta bir insan o patlayıcıyı çalıp götürecek, yeryüzünün merkezine, etkisinin en fazla olacağı noktaya yerleştirecektir... Hiç kimsenin duyamayacağı dev bir patlama olacak, yeniden bulutsuya dönüşen yeryüzü, asalaklardan da, hastalıklardan da kurtulmuş olarak uzayda, öyle, başıboş dolaşacaktır...'
rejim
08.02.2008 - 22:27'...akademik kariyerlerin üniversite içine yerleşmiş çeteler tarafından verildiği, bilimsel nitelikte makale bile üretemeyen, üretse de en fazla yurtdışında faaliyet gösteren para karşılığında akademisyen mafyaların çoğunlukla başkalarının tezlerinden araklayarak yazdıkları metinlerini yayınlayan sahte bilimsel dergilerde yayınlatabilen bir sürü sahtekar... Zaten çoğu, iş kovalamaktan derslere bile girmiyorlar... Odaları meclisteki milletvekili odalarına dönmüş... Dersleri, çoğu zaman, çanta taşımaktan fırsat bulurlarsa zavallı asistanlar veriyor... Bazı üniversitelerde profesör görmemiş öğrenciler var... Okullarda ayıya dayı diyerek diplomayı bir şekilde kurtarmaya çalışan bir sürü öğrencinin hali perişan... Çürüme her yeri sarmış durumda...'
buluşmak
08.02.2008 - 22:25Ne çıkar bahtımızda ayrılık varsa yarın
Sanma ki hikayesi şu titreyen dalların
Düşen yaprakla biter
Böyle bir kara sevda kara toprakla biter
Ağlama olma mahzun gülerek bak yarına
Sanma ki güzelliğin o ipek saçlarına
Dökülen akla biter
Böyle bir kara sevda kara toprakla biter...
before sunset / gün batmadan
08.02.2008 - 22:24Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç
Çılgın gibi koşarak uçuyorum sandın mı hiç
Geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen
Öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen
Albümdeki o resme bakıp da ağladın mı hiç
Mazideki günlere kalbini bağladın mı hiç
Unutmayıp adını senelerce andın mı hiç
Geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen
Öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen...
övmek ve övülmek
08.02.2008 - 22:23...
O kadar haddini bilmez haldeyiz ki, dünya üzerindeki herşeyin tarafımızdan bilinmesi gerektiğini düşünüyoruz... İşte böyle bir benlik davası yüzünden, etrafımızdaki yarım düzine insanın hakkımızda olumlu bir kanaat taşıyor olması bize zevk ve tatmin veriyor...
...
Bizim gibi aciz olan, o yüzden bize medet etmeleri mümkün olmayan dostlarımızın refakatine dayanıp güvenmek tam bir saçmalıktır... Dostlarımızın bize bir yardımı olmayacak; yalnız başına öleceğiiz...
O halde sanki yalnızmışız gibi davranmalıyız... Gerçekten böyle davranacak olsaydık, ihtişamlı evler, vesaireler yapar mıydık? Hakikatı tereddütsüz biçimde aramamız gerekiyor... Bu arayışı reddetmemiz ise, şunu gösterir: İnsanların bize itibar göstermesine, hakikatın izini sürmekten daha fazla değer veriyoruz...
...
Genellikle, kendimizin bulmuş olduğu sebepler, bizi başkalarının karşısına çıkmış olan sebeplerden daha kolay bir biçimde ikna ederler...
...
pazar günleri
08.02.2008 - 22:22...
Hayatımın bir haftalık bir kısmından vazgeçmem gerekiyorsa, yüz yıllık bir kısmından da vazgeçmem gerekir...
...
laf ebesi
08.02.2008 - 22:21...
Bazı insanlar çok iyi konuşurlar, ama çok iyi yazamazlar... Bu,belli bir yer ve belli bir dinleyici kitlesi onları uyardığından; ama o kişi, bu gibi uyaranların olmadığı bir ortamda düşüncelerini yönetip yönlendirme kabiliyetinden mahrum olduğundan dolayı böyledir...
...
Kelimelerin kullanımını zorlayarak antitezler oluşturanlar, simetrinin hatırına yanlış pencereler koyanlar gibidirler...
Onların kuralı doğru konuşma değil, konuşmanın doğru mecazlarıdır...
...
övmek ve övülmek
08.02.2008 - 22:19...
Benlik davası insanın kalbine öylesine sıkı bir biçimde demir atmıştır ki, bir asker, bir kabadayı, bir aşçı veya bir hamal böbürlenir ve insanların kendine hayranlık duyması beklentisi içinde olur... Filozoflar bile böyle şeyler arzular... Onlar aleyhine yazanlar, onlar aleyhine en iyi yazıyı kendilerinin yazmış olmasının prestijiyle zevklenmek isterler... Onları okuyanlar, onları okumuş olmanın prestijini isterler... Kimbilir, tüm bunları yazan ben de aynı şeyi istiyorum belki... Belki benim okuyucularım da aynı şeyi istiyor...
...
Gurur, içine düştüğümüz bütün sefil hallerin, bütün kusurlarımızın, vesairenin ortasında bizi alabildiğine fıtri bir biçimde kuşatır ve kendine ram eder... Ölürken bile, ölümümüz hakkında konuşacak insanlar bulmuş olmaktan hoşnut bir şekilde ölürüz...
Kumar, avcılık, eş-dost ziyaretleri, tiyatroya gitme... Tüm bunlar bir insanın ismini yaşatma arzusunu yanlış ve batıl bir surette karşıladığı fiillerdir...
...
Bleeding me
08.02.2008 - 22:17'...genç kızın odasında,komodinin üzerinde,içinde kurumuş çiçekler bulunan cam bir vazo vardı,su buharlaşıp uçmuştu,kör eller oraya yöneldi,parmaklar çiçeklerin kurumuş taçyapraklarına dokundu,terk edildiğinde yaşam ne kadar kırılgan...'
Fil Hafızası
08.02.2008 - 22:16'...o yıllarda Vivaldi,Avrupa'da gerçekten çok tanınmıştı ve besteleri için istediği ücreti kolaylıkla sağlıyabiliyordu... Ayrıca çok da hızlı çalışıyordu: Fransız devlet memuru Charles de Brosses'in söylediğine göre,konçertoyu bir kopistin yazabildiğinden daha çabuk besteleyebiliyordu... Bundan başka,yazdığı konçertolar da sıcağı sıcağına Pieta'daki üstün yetenekli kız solistler tarafından seslendiriliyordu...'
film replikleri
08.02.2008 - 22:09- Would he give it up if you asked?
- I don't know...
- You do...
- I wouldn't ask...
- Then why is he asking you? Does he know what he is asking?
taha akyol
05.02.2008 - 23:08'İdeolojilerin Sonu', 'Medeniyetler Diyaloğu', 'Uygarlıklar Buluşması', 'Küresel/Evrensel Değerler' kavramları, sadece ortalığı istila etmekle kalmayıp, zihin dağınıklığı, bulanıklığı ve zihin işgali içerisinde bir türlü 'duruş'unu netleştiremeyen/belirleyemeyen, bakışını berraklaştıramayan, yürüyüşünü istikametlendiremeyen, suyun hangi yakasında olduğu müphem ve meçhul bazı liberal krema tutkunu aydın artıklarının şuuraltlarındaki ifrazatları da ortaya çıkardı...
'Bitaraf' olmaya çalışırken, kendisini çizgi dışına çıkarıp bertaraf eden bu liberal aydın artıklarına son prototip olarak Taha Akyol'u göstermek son derece yerindedir...
...
bitmeyen bekleyişler
05.02.2008 - 23:08Kederli günlerimde arkadaş oldun bana
Ne güzel anlaşırken şimdi ne oldu sana
Ayrılmaksa maksadın istersen ayrılalım
Barışmaksa maksadın hadi gel barışalım
Ettiğin o yeminler söyle şimdi nerede
Anladım sevmiyorsun beni bu son günlerde
Ayrılmaksa maksadın istersen ayrılalım
Barışmaksa maksadın hadi gel barışalım...
rejim
05.02.2008 - 23:06...
-Buradan şuna geleceğim: Sayın Genelkurmay Başkanı bu sözü söylediyse bizim ilk hedefimizin İncirlik olması gerekmez mi? Marmaris NATO üsleri falan... Yani ilk önce Anadolu'yu işgalden kurtarmak gerekmez mi?
-Bir şey söyleyeyim mi size? Bu Türk basını kadar cahil bir basın yeryüzünde yok... Neden? Hep İncirlik,İncirlik,İncirlik diyorsun,bugün Amerikalıların elinde öyle yerler vardır ki bin İncirlik'e bedeldir...
-Bir sembol babından...
-Hayır efendim sembol değil gerçek...
-Kabul ediyorum ama İncirlik burada sembol olduğu için...
-İncirlik bir şey değil ki... Bugün bütün limanlar,havalanları onların emrinde... Bırakın şu İncirlik'i...
-Hayır oradan topyekun Türkiye'yi...
-Bugün İncirlik'in yerine on dakikada başka bir yeri bulabilir... Beyrut'u yapar,Kıbrıs'ı yapar... Kıbrıs,Kıbrıs dersiniz... Bir gün şu İngiliz üslerinden kimse bahsetmemiştir kardeşim... Bizim başımızın en büyük belası ve bütün Ortadoğu'nun en büyük belası İngilizlerin Kıbrıs'taki üsleridir... Kıbrıs'taki üsler İngiltere toprağıdır dikkat edin...
-İncirlik'in Amerika toprağı olduğu gibi...
-Kıbrıs'ta birtakım hak iddia ediyorsun ama ne Türklerin ne Rumların bu üslerden bugüne kadar tek kelime bahsettiği yok...
-O zaman topyekun işgal...
-Topyekun dünyayı işgal etmiş yani şu anda...
...
-Biz yıllar yılı bağırdık,bağırdık,bağırdık... Siz Saddam'ın bir teklifini kabul etseydiniz bugün K.Irak'taki siyasi,iktisadi,askeri durum tamamiyle değişmiş olurdu... Halkımızın gözü önünde,Saddam dönemi Irak hükümetinin,hükümetlere yapılmış bu tekliflerini açıklayın... Amerika'nın uğruna siz neler kaybettiniz...
bitmeyen bekleyişler
05.02.2008 - 23:00Arıstakta örümcek
Aklım aldın görüncek
Bir dahi yar sevmem de
Aslına ermeyincek...
şıpsevdi
03.02.2008 - 21:42Ettiğin cevri bile kendime nimet bilirim
Küsemem bahtıma ben sevmeyi kısmet bilirim
Eremem vaslına lakin erebilsem de yine
Doyamam vuslatına kendimi hasret bilirim...
before sunset / gün batmadan
03.02.2008 - 21:41Ey sevdiğim sana şikayetim var
Ne sevdiğin belli ne sevmediğin
Ben de bir insanım bir de canım var
Ne sevdiğin belli ne sevmediğin
Eski günler hayalimden gitmiyor
Dün dediğin bugünkünü tutmuyor
Gidi dünya sana gücüm yetmiyor
Ne sevdiğin belli ne sevmediğin...
Toplam 3989 mesaj bulundu