'...piyano, keman, viyola, viyolonsel ve kontrbas için bestelenen Beşli'nin 1.Bölümü 4/4'lük ölçüde, La Major tonda, çabuk ve canlı (Allegro vivace) tempoda yaylı çalgıların tek bir akoruyla açılır... Bunu piyanonun canlı arpejleri izler ve 20 mezür sonra keman gerçek birinci temayı duyurur... Viyolonsel ikinci, piyano da üçüncü temayı sergiler...'
Another popular legend about Elliot is that her vocal range was improved by three notes after she was hit on the head by some copper tubing shortly before joining the group, while they were in the Virgin Islands... Elliot herself confirmed the story; in an interview with Rolling Stone magazine in 1968 she said,
“ It’s true, I did get hit on the head by a pipe that fell down and my range was increased by three notes... They were tearing this club apart in the islands, revamping it, putting in a dance floor... Workmen dropped a thin metal plumbing pipe and it hit me on the head and knocked me to the ground... I had a concussion and went to the hospital... I had a bad headache for about two weeks and all of a sudden I was singing higher... It’s true... Honest to God... ”
Kemal Tahir hem Marx ve Engels'in doğu toplumlarıyla ilgili görüşlerini hem de Cumhuriyet dönemi resmi ideolojilerinin dışında kalan Ömer Lütfi Berkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes, Şerif Mardin gibi bilim adamlarının eserlerini titizlikle inceleyip araştırdıktan sonra vardığı sonuca göre; Osmanlı-Türk toplumu, Marksizm'in, toplumların sosyo-ekonomik süreçte birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak gördüğü 'ilkel topluluk/kölecilik/feodalite/kapitalizm' şablonuna uymadığını görmüştü... Osmanlı-Türk toplumunun kendi kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan çok daha özel bir gelişme süreci, dinamikleri ve yapısal farklılıkları vardı... Bu sebeple de, batılılaşma süreci, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve şekli/biçimsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildi... Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçilikten öte bir anlam ifade etmiyordu...
AKP'li Murat Mercan başkanlığında İsrail'e giden 'dostluk' heyeti, kelimenin tam anlamıyla, yahudiye dost, müslüman Filistinlilere düşman olduklarını apaçık ortaya koydular... Murat Mercan denen AKP'li yahudisever şey, Kassam roketlerine atıfta bulunarak, 'Her gün roket saldırılarıyla, sivil halkın karşı karşıya kaldığı sıkıntı varsa, bunu iyi anlamak gerekir' diyerek, terörist (!) Filistin zulmü altında inim inim inleyen gariban yahudilere gözyaşı döktü...
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) krize neden olan çeltik satışından en büyük payı, şaibeli mısır ithalatında Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan ile birlikte hareket eden Akel Şirketler Grubu'na verdiği ortaya çıktı...
TMO'nun satış yaptığı dönemde çeltikten üretilen pirinç fiyatları yüzde 58 artınca, Akel TMO'nun satışından büyük kar elde etti...
3. Bölümde 3/8'lik ölçüde, çok hızlı (presto) tempoda yine fırtına sürer: Ona artık alışılmıştır... Solo kemanın virtüoz kadansları, pırıltılı arpejleri ve büyük dalgaları anımsatan uzun yay çekişleri ilgi toplar... O çağda Barok müzikçilerin gözlerine de hitap eden, nota sayfalarındaki tutti ve solo partilerinin zikzaklarla inip yükselerek boy gösteren sıralanışı, görsel etkiyi de destekler: Güçlü ve canlı akorlarla sona eren konçerto, böylece çalanları da etkiler...
12/8'lik ölçüdeki 'Dere kenarında bir sahne' başlıklı 2. Bölümde (Andante molto moto) , kemanların lirik ve trillerle süslenen ezgisi mırıldanan dereyi duyurur... Bunu, iç huzuru yansıtır gibi duygulu bir ezgi izler... Daha sonra işitilen kuş seslerinin her biri, Beethoven'ın partisyona yazdırdığı gibi başka bir çalgıyla belirlenir: Flüt bülbülleri, obua bıldırcını, klarinet ise guguk kuşunu canlandırır...
1930'lu yılların Türkiyesi'nin Urla gibi bir Ege şehrinde dahi açlıktan insanların öldüğünü...
Ortalama bir memurun aylık maaşının 50 lira olduğu bu dönemde, çağdaşlaşma yolunda (!) 75000 lira gibi büyük paralar ödenerek heykel yaptırıldığını...
...
Şanlı Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin mübarek anası Hayme Hatunun Domaniç'teki türbesini Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın, ecdadına hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirip pencerelerini atlas perdelerle kaplattırdığını ve zeminini de Hereke dokuması muhteşem bir halı ile döşettiğini...
Daha sonraları iş başına gelen Halk Partisi döneminde ise o muhteşem halının türbeden gasbedilerek, partinin İnegöl ilçe yöneticilerinin kapılarına paspas yapıldığını ve atlas perdelerinin de kaymakamlık binasında kullanıldığını...
...
Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazi Topkapı Sarayına karşılık, yıkılışımızı remzeden Versay taklidi Dolmabahçe Sarayı'nın Avrupa'dan borç alınan para ile, 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa edildiğini...
3/4'lük ölçüde ve neşeli tempoda hafif şekilde solo kemanla başlayan finalde ise yine gerilim belirir... Kısa gecikmeler ve sonsuz yedileme (septime) intervallerden oluşan zincirlemeler soliste güç anlar yaşatır... Eser canlı bir giga (gigue) dansı benzeri havada sona erer...
'...bugüne kadar İncirlik'te konuşlandırılan binlerce Yanki'nin Adana halkına ve TSK subaylarına karşı işledikleri suçların, hakaretlerin, aşağılamaların bir teki dahi cezalandırılmamıştır... 1998'de dört Amerikan askeri bir Türk askerini döverek yaraladıktan sonra üzerindeki paraları gasbettiklerinde de, hiçbir cezai işleme tabi tutulmadılar... Ya da 2004 yılında Amerikan askerleri Adana merkezinde araçlarıyla çarparak iki kişinin ölümüne neden olduklarında da... Bu tür örnekler TSK ve hükümetler tarafından gizlense de, yansıyanlar dahi, oligarşik devletin uşaklıkta sınır tanımazlığını anlatmaya yeterlidir... Örneğin, Ceyhan'da sarhoş Abd askerleri tarlada çalışan kadınlara tacizde bulunur, müdahele eden dört kişiyi öldürürler... Hiçbir kanuni işlem yapılmaz ve olay örtbas edilerek katiller ülkelerine yollanır... Aynı devletin, 12 Eylül döneminde meşru hakkını kullanarak dört Amerikan askerini cezalandıran iki devrimciye idam cezası verdiği düşünüldüğünde, faşist devletin misyonunun halkı işgalcilerden değil, işgalciyi halktan korumak olduğu görülecektir...'
'...Andıç'ta kendisine özel bir yer ayrılan TESEV'in başkanı Can Paker, Sabah Gazetesi'ne verdiği röportajda 'Ne var para almışsak? ' diyerek, baskın çıkmaya çalıştı... 'Soros'dan yılda 2 milyon dolar alıyoruz' diyen Paker, Türkiye'nin menfaatlerinin AB ve ABD ilişkilerine bağlı olduğunu iddia ederek, ortaya çıkan andıcı önemsemediğini söyledi...
Paker'i 2 milyon dolara satın alanların ona verdiği görevi Can Paker itiraf etmiş: Türkiye'yi ABD ve AB'ye bağlamak... Zaten 'Andıç' da, Paker gibi satılık şahısların bu misyonuna dikkat çekiyor...'
Bu ekolojik felaketin çapını, Ömer Madra şöyle ifade ediyor: 'Bundan 10 yıl kadar önce küresel kuraklığın 2070 yılında yaşanacağı söyleniyordu... Sonra bu tarih 2040 yılına, daha sonra 2017 yılına ve nihayet 2012 yılına çekildi'
Kısacası, dünya önümüzdeki üç beş yıl içerisinde büyük bir yıkımla karşı karşıya... Bu yıkımın adı da 'ekmek' olacak... Çünkü, başta ABD, Kanada, Avustralya, Ukrayna, Rusya gibi büyük miktarda buğday hasadı yapan ülkeler, yaşanmakta olan kuraklık sebebiyle, 'kriz stokları'nı eritmeye başlamış haldeler...
...
İçlerinde bulundukları siyasi ve ekonomik çöküntü ve hayat tarzları sebebiyle bu krizden en çok etkilenecek ülkeler, başta ABD, Batı Avrupa ülkeleri ve Türkiye olacak... Batı insanının, pik yapmış hedonist-hazcı hayat tarzı neticesi, en ufak bir gelir kaybı veya istenmeyen bir durumda çılgınlaştığı ve yağma,talana geçtiği -hele ABD'de- aşikar... ABD zaten içinde bulunduğu çılgınca tüketim-bol para-işsizlik-morgıç-Irak-Afganistan zayiatları türünden buhranlar sebebiyle kafayı yemek üzere... Buna bir de, 'ekmek' davası dahil edilirse, bakın netice, Rahmi Koç'un ifadesiyle nerelere varır:
'Amerika, 'interneti kapatıyorum' dese dünya durur... GSM onun attığı uydular sayesinde çalışıyor... Avrupalılar kendi İnternet ve GSM ağlarını kurmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar.'
Sanmayın ki, ABD bu hallere düşmez! Bunca sistemi işletebilmek için devasa bir 'bol maaşlı' uzmanlar çalıştırıyor... Bu uzmanlara ve bu pahalı 'sayısal işletim' sistemlerinin giderlerini karşılayacak parayı bulamadığı an -ki oldukça yakın bir vade- siz seyredin gümbürtüyü... Yani, internete giremediğiniz ve cep telefonunuzu atmak zorunda kaldığınızda anlarsınız felaketin çapını... Sadece bu kadar mı?
Bütün bu iletişim ve medya sistemi üzerine kurulmuş sömürü sistemi, kendisiyle birlikte dünyayı da peşinden sürükleyecek...
Demem o ki, artık hiç kimse yaşanacak bir kriz esnasında, ABD'den yardım ummasın! Zaten onlar da bunu açık açık ifade ediyor... ABD'de durum o kadar vahim ki, ABD Dışişleri Bakanlığı, başta Türkiye olmak üzere dünya genelindeki büyükelçilik çalışanlarının işine son vermeye başladı, sabit telefonlardan cep telefonunu aramayı yasakladı, su ve elektrik ödeneklerini asgariye indirdi... Dışişleri ABD'nin can damarıdır...
ABD bu şekilde çöker mi? Bu sualin cevabı için Sayın Alev Alatlı'nın Rusya'yı anlattığı ve bugünlerde üçüncü cildi yayınlanan 'Gogol'un İzinde' isimli eseri okumanız yeterli... Orada geniş bir zirai ülke olan Rusya'nın nasıl milyonlarca ton patates ve hububatı tarlalarda çürümeye terk edip, milyonlarca insanını açlık tehlikesiyle baş başa bırakarak, devasa bir devletin bir anda nasıl çöktüğünü görürsünüz... Üstelik Rusya'nın başında şimdi yaşadığımız gibi küresel bir kuraklık ve kıtlık belası da yoktu...
Türkiye, son beş yılda, seksen yıldakinin iki katı borçlanarak 450 milyar dolarlık iç ve dış borcunun ana para ve faizi olmak üzere, bu yıl tam 140 milyar dolar ödeme yapacak...
Buna ilaveten tam 45 milyar doları bulacak cari açığını da bir şekilde finanse etmek sorunda... Milletimiz, bankalara 100 milyar dolar borç takmış, yetmeyip çevresinden aldığı yardımla geçinmeye başlamış... Bankalara borçlanarak aldığı evler ve arabalara da bankalar geri el koymaya başlamış... İşsizlik istatistiklere sığmazken, devlet kağıt üzerinde bol keseden zenginlik dağıtıyor...
Halk, pazarda karşılaştığı yükselen fiyatlarla, resmi enflasyon rakamları arasında şaşkın... Ancak devlet dört sene içerisinde tedavüldeki en büyük banknotun değerini dört kat artırmış... 2005 yılında en büyük banknotun değeri 20 YTL iken, 100 YTL tedavüle çıkartıldı... Önümüzdeki yıl ise 200 YTL tedavüle çıkartılacak... Ama her nasılsa enflasyon yükselmemiş olacak (!)
Cezaevleri kapasitelerini üç kat aşmış olup, yeni açılacak ve devasa masraf gerektiren cezaevleri daha açılmadan kapasiteleri dolmuş olacak... (Avrupa'da bir rekor)
İç ve dış borçları 450 milyar dolar ve dolara en yüksek faizi veren (yıllık yüzde 29) bir ülke... Borsanın yüzde 75'i yabancıların elinde... Bir milyon dolar getiren bir yabancı, bir yıl içinde 1.5 milyon doları cebine koyup gidebiliyor... Yani böyle büyük bir soygun var... İç siyaseti AB, ekonomisi ABD, dış politikası ABD artı İsrail'in hakimiyeti altında olan, oligarkların, yaşanmakta olan hızlı kaos sebebiyle hangi ülkeye hizmet etmeye karar vermekte zorlandığı bir ülke...
memnun kaygısız
03.05.2008 - 21:29'...piyano, keman, viyola, viyolonsel ve kontrbas için bestelenen Beşli'nin 1.Bölümü 4/4'lük ölçüde, La Major tonda, çabuk ve canlı (Allegro vivace) tempoda yaylı çalgıların tek bir akoruyla açılır... Bunu piyanonun canlı arpejleri izler ve 20 mezür sonra keman gerçek birinci temayı duyurur... Viyolonsel ikinci, piyano da üçüncü temayı sergiler...'
film replikleri
03.05.2008 - 21:29-Ben is exactly where he wants to be...
şıpsevdi
03.05.2008 - 21:28-Deliler gibi seviyorum bak...
-Geçer bunlar...
-Sana söz ömür boyu sürecek...
-Hayal bunlar...
-Ne hayal ne düş ne de yalan yok bizim bizim gelecek...
film replikleri
03.05.2008 - 21:27-Sen hiç bir zaman gerçek bir dost değildin... Ama merak ediyorum ne kadar benim düşmanım olabilirsin?
Yüreginin götürdügü yere git
03.05.2008 - 21:26...
Another popular legend about Elliot is that her vocal range was improved by three notes after she was hit on the head by some copper tubing shortly before joining the group, while they were in the Virgin Islands... Elliot herself confirmed the story; in an interview with Rolling Stone magazine in 1968 she said,
“ It’s true, I did get hit on the head by a pipe that fell down and my range was increased by three notes... They were tearing this club apart in the islands, revamping it, putting in a dance floor... Workmen dropped a thin metal plumbing pipe and it hit me on the head and knocked me to the ground... I had a concussion and went to the hospital... I had a bad headache for about two weeks and all of a sudden I was singing higher... It’s true... Honest to God... ”
...
rejim
03.05.2008 - 21:25...
Kemal Tahir hem Marx ve Engels'in doğu toplumlarıyla ilgili görüşlerini hem de Cumhuriyet dönemi resmi ideolojilerinin dışında kalan Ömer Lütfi Berkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes, Şerif Mardin gibi bilim adamlarının eserlerini titizlikle inceleyip araştırdıktan sonra vardığı sonuca göre; Osmanlı-Türk toplumu, Marksizm'in, toplumların sosyo-ekonomik süreçte birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak gördüğü 'ilkel topluluk/kölecilik/feodalite/kapitalizm' şablonuna uymadığını görmüştü... Osmanlı-Türk toplumunun kendi kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan çok daha özel bir gelişme süreci, dinamikleri ve yapısal farklılıkları vardı... Bu sebeple de, batılılaşma süreci, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve şekli/biçimsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildi... Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçilikten öte bir anlam ifade etmiyordu...
...
rejim
03.05.2008 - 21:24...
AKP'li Murat Mercan başkanlığında İsrail'e giden 'dostluk' heyeti, kelimenin tam anlamıyla, yahudiye dost, müslüman Filistinlilere düşman olduklarını apaçık ortaya koydular... Murat Mercan denen AKP'li yahudisever şey, Kassam roketlerine atıfta bulunarak, 'Her gün roket saldırılarıyla, sivil halkın karşı karşıya kaldığı sıkıntı varsa, bunu iyi anlamak gerekir' diyerek, terörist (!) Filistin zulmü altında inim inim inleyen gariban yahudilere gözyaşı döktü...
...
rejim
03.05.2008 - 21:24...
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) krize neden olan çeltik satışından en büyük payı, şaibeli mısır ithalatında Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan ile birlikte hareket eden Akel Şirketler Grubu'na verdiği ortaya çıktı...
TMO'nun satış yaptığı dönemde çeltikten üretilen pirinç fiyatları yüzde 58 artınca, Akel TMO'nun satışından büyük kar elde etti...
...
kült film
03.05.2008 - 21:08'The Man Who Fell to Earth' (1976)
Nicolas Roeg
arınmanın bedeli
03.05.2008 - 21:08'Vanishing Point' (1971)
Richard C. Sarafian
teknikler ve mistikler
01.05.2008 - 22:233. Bölümde 3/8'lik ölçüde, çok hızlı (presto) tempoda yine fırtına sürer: Ona artık alışılmıştır... Solo kemanın virtüoz kadansları, pırıltılı arpejleri ve büyük dalgaları anımsatan uzun yay çekişleri ilgi toplar... O çağda Barok müzikçilerin gözlerine de hitap eden, nota sayfalarındaki tutti ve solo partilerinin zikzaklarla inip yükselerek boy gösteren sıralanışı, görsel etkiyi de destekler: Güçlü ve canlı akorlarla sona eren konçerto, böylece çalanları da etkiler...
memnun kaygısız
01.05.2008 - 22:22Üzüntüyü bırak sen yaşamaya bak
Bilmiyorsun yarın ne olacak
Gününü gün et sen
Gül eğlen neşelen
Bir daha geri gelmiyor giden...
sistemi okumak
01.05.2008 - 22:21Handel - Organ Concertos, Karl Richter
Handel - [The Messiah (Janowitz,Hoeffgen,Haefliger,Crass,Karl Richter,MBO,1965) ]
Handel - Concerti Grossi Op.3 & 6 - Karl Richter, Munchener Bach-Orchester (1971 Archiv)
Derenin sesi
01.05.2008 - 22:1812/8'lik ölçüdeki 'Dere kenarında bir sahne' başlıklı 2. Bölümde (Andante molto moto) , kemanların lirik ve trillerle süslenen ezgisi mırıldanan dereyi duyurur... Bunu, iç huzuru yansıtır gibi duygulu bir ezgi izler... Daha sonra işitilen kuş seslerinin her biri, Beethoven'ın partisyona yazdırdığı gibi başka bir çalgıyla belirlenir: Flüt bülbülleri, obua bıldırcını, klarinet ise guguk kuşunu canlandırır...
rejim
01.05.2008 - 22:16...
1930'lu yılların Türkiyesi'nin Urla gibi bir Ege şehrinde dahi açlıktan insanların öldüğünü...
Ortalama bir memurun aylık maaşının 50 lira olduğu bu dönemde, çağdaşlaşma yolunda (!) 75000 lira gibi büyük paralar ödenerek heykel yaptırıldığını...
...
Şanlı Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin mübarek anası Hayme Hatunun Domaniç'teki türbesini Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın, ecdadına hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirip pencerelerini atlas perdelerle kaplattırdığını ve zeminini de Hereke dokuması muhteşem bir halı ile döşettiğini...
Daha sonraları iş başına gelen Halk Partisi döneminde ise o muhteşem halının türbeden gasbedilerek, partinin İnegöl ilçe yöneticilerinin kapılarına paspas yapıldığını ve atlas perdelerinin de kaymakamlık binasında kullanıldığını...
...
Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazi Topkapı Sarayına karşılık, yıkılışımızı remzeden Versay taklidi Dolmabahçe Sarayı'nın Avrupa'dan borç alınan para ile, 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa edildiğini...
...
Biliyor muydunuz?
şiirsel
27.04.2008 - 22:41'Luci del varietà' (1950)
Federico Fellini
Alberto Lattuada
örgülü saç
27.04.2008 - 22:38'...bu şarkı, Alman liedinin doğumu olarak da anılır...'
hüznün resmi
27.04.2008 - 22:363/4'lük ölçüde ve neşeli tempoda hafif şekilde solo kemanla başlayan finalde ise yine gerilim belirir... Kısa gecikmeler ve sonsuz yedileme (septime) intervallerden oluşan zincirlemeler soliste güç anlar yaşatır... Eser canlı bir giga (gigue) dansı benzeri havada sona erer...
rejim
27.04.2008 - 22:34'...bugüne kadar İncirlik'te konuşlandırılan binlerce Yanki'nin Adana halkına ve TSK subaylarına karşı işledikleri suçların, hakaretlerin, aşağılamaların bir teki dahi cezalandırılmamıştır... 1998'de dört Amerikan askeri bir Türk askerini döverek yaraladıktan sonra üzerindeki paraları gasbettiklerinde de, hiçbir cezai işleme tabi tutulmadılar... Ya da 2004 yılında Amerikan askerleri Adana merkezinde araçlarıyla çarparak iki kişinin ölümüne neden olduklarında da... Bu tür örnekler TSK ve hükümetler tarafından gizlense de, yansıyanlar dahi, oligarşik devletin uşaklıkta sınır tanımazlığını anlatmaya yeterlidir... Örneğin, Ceyhan'da sarhoş Abd askerleri tarlada çalışan kadınlara tacizde bulunur, müdahele eden dört kişiyi öldürürler... Hiçbir kanuni işlem yapılmaz ve olay örtbas edilerek katiller ülkelerine yollanır... Aynı devletin, 12 Eylül döneminde meşru hakkını kullanarak dört Amerikan askerini cezalandıran iki devrimciye idam cezası verdiği düşünüldüğünde, faşist devletin misyonunun halkı işgalcilerden değil, işgalciyi halktan korumak olduğu görülecektir...'
sabetayist
27.04.2008 - 22:28'...Andıç'ta kendisine özel bir yer ayrılan TESEV'in başkanı Can Paker, Sabah Gazetesi'ne verdiği röportajda 'Ne var para almışsak? ' diyerek, baskın çıkmaya çalıştı... 'Soros'dan yılda 2 milyon dolar alıyoruz' diyen Paker, Türkiye'nin menfaatlerinin AB ve ABD ilişkilerine bağlı olduğunu iddia ederek, ortaya çıkan andıcı önemsemediğini söyledi...
Paker'i 2 milyon dolara satın alanların ona verdiği görevi Can Paker itiraf etmiş: Türkiye'yi ABD ve AB'ye bağlamak... Zaten 'Andıç' da, Paker gibi satılık şahısların bu misyonuna dikkat çekiyor...'
sevmek ama sevilmemek duygusu
25.04.2008 - 22:25'Mouchette' (1967)
Robert Bresson
bitmeyen bekleyişler
25.04.2008 - 22:24Çekirgem geldi taşa
Yazılan gelir başa
Dümbek de boylu çekirgem
Düğünüm kaldı kışa...
rejim
25.04.2008 - 22:21...
Bu ekolojik felaketin çapını, Ömer Madra şöyle ifade ediyor: 'Bundan 10 yıl kadar önce küresel kuraklığın 2070 yılında yaşanacağı söyleniyordu... Sonra bu tarih 2040 yılına, daha sonra 2017 yılına ve nihayet 2012 yılına çekildi'
Kısacası, dünya önümüzdeki üç beş yıl içerisinde büyük bir yıkımla karşı karşıya... Bu yıkımın adı da 'ekmek' olacak... Çünkü, başta ABD, Kanada, Avustralya, Ukrayna, Rusya gibi büyük miktarda buğday hasadı yapan ülkeler, yaşanmakta olan kuraklık sebebiyle, 'kriz stokları'nı eritmeye başlamış haldeler...
...
İçlerinde bulundukları siyasi ve ekonomik çöküntü ve hayat tarzları sebebiyle bu krizden en çok etkilenecek ülkeler, başta ABD, Batı Avrupa ülkeleri ve Türkiye olacak... Batı insanının, pik yapmış hedonist-hazcı hayat tarzı neticesi, en ufak bir gelir kaybı veya istenmeyen bir durumda çılgınlaştığı ve yağma,talana geçtiği -hele ABD'de- aşikar... ABD zaten içinde bulunduğu çılgınca tüketim-bol para-işsizlik-morgıç-Irak-Afganistan zayiatları türünden buhranlar sebebiyle kafayı yemek üzere... Buna bir de, 'ekmek' davası dahil edilirse, bakın netice, Rahmi Koç'un ifadesiyle nerelere varır:
'Amerika, 'interneti kapatıyorum' dese dünya durur... GSM onun attığı uydular sayesinde çalışıyor... Avrupalılar kendi İnternet ve GSM ağlarını kurmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar.'
Sanmayın ki, ABD bu hallere düşmez! Bunca sistemi işletebilmek için devasa bir 'bol maaşlı' uzmanlar çalıştırıyor... Bu uzmanlara ve bu pahalı 'sayısal işletim' sistemlerinin giderlerini karşılayacak parayı bulamadığı an -ki oldukça yakın bir vade- siz seyredin gümbürtüyü... Yani, internete giremediğiniz ve cep telefonunuzu atmak zorunda kaldığınızda anlarsınız felaketin çapını... Sadece bu kadar mı?
Bütün bu iletişim ve medya sistemi üzerine kurulmuş sömürü sistemi, kendisiyle birlikte dünyayı da peşinden sürükleyecek...
Demem o ki, artık hiç kimse yaşanacak bir kriz esnasında, ABD'den yardım ummasın! Zaten onlar da bunu açık açık ifade ediyor... ABD'de durum o kadar vahim ki, ABD Dışişleri Bakanlığı, başta Türkiye olmak üzere dünya genelindeki büyükelçilik çalışanlarının işine son vermeye başladı, sabit telefonlardan cep telefonunu aramayı yasakladı, su ve elektrik ödeneklerini asgariye indirdi... Dışişleri ABD'nin can damarıdır...
ABD bu şekilde çöker mi? Bu sualin cevabı için Sayın Alev Alatlı'nın Rusya'yı anlattığı ve bugünlerde üçüncü cildi yayınlanan 'Gogol'un İzinde' isimli eseri okumanız yeterli... Orada geniş bir zirai ülke olan Rusya'nın nasıl milyonlarca ton patates ve hububatı tarlalarda çürümeye terk edip, milyonlarca insanını açlık tehlikesiyle baş başa bırakarak, devasa bir devletin bir anda nasıl çöktüğünü görürsünüz... Üstelik Rusya'nın başında şimdi yaşadığımız gibi küresel bir kuraklık ve kıtlık belası da yoktu...
Türkiye, son beş yılda, seksen yıldakinin iki katı borçlanarak 450 milyar dolarlık iç ve dış borcunun ana para ve faizi olmak üzere, bu yıl tam 140 milyar dolar ödeme yapacak...
Buna ilaveten tam 45 milyar doları bulacak cari açığını da bir şekilde finanse etmek sorunda... Milletimiz, bankalara 100 milyar dolar borç takmış, yetmeyip çevresinden aldığı yardımla geçinmeye başlamış... Bankalara borçlanarak aldığı evler ve arabalara da bankalar geri el koymaya başlamış... İşsizlik istatistiklere sığmazken, devlet kağıt üzerinde bol keseden zenginlik dağıtıyor...
Halk, pazarda karşılaştığı yükselen fiyatlarla, resmi enflasyon rakamları arasında şaşkın... Ancak devlet dört sene içerisinde tedavüldeki en büyük banknotun değerini dört kat artırmış... 2005 yılında en büyük banknotun değeri 20 YTL iken, 100 YTL tedavüle çıkartıldı... Önümüzdeki yıl ise 200 YTL tedavüle çıkartılacak... Ama her nasılsa enflasyon yükselmemiş olacak (!)
Cezaevleri kapasitelerini üç kat aşmış olup, yeni açılacak ve devasa masraf gerektiren cezaevleri daha açılmadan kapasiteleri dolmuş olacak... (Avrupa'da bir rekor)
İç ve dış borçları 450 milyar dolar ve dolara en yüksek faizi veren (yıllık yüzde 29) bir ülke... Borsanın yüzde 75'i yabancıların elinde... Bir milyon dolar getiren bir yabancı, bir yıl içinde 1.5 milyon doları cebine koyup gidebiliyor... Yani böyle büyük bir soygun var... İç siyaseti AB, ekonomisi ABD, dış politikası ABD artı İsrail'in hakimiyeti altında olan, oligarkların, yaşanmakta olan hızlı kaos sebebiyle hangi ülkeye hizmet etmeye karar vermekte zorlandığı bir ülke...
...
film replikleri
25.04.2008 - 22:12-Önümüze bir kemik attılar diye 400 yıllık acıyı unutmamızı bekliyorlar...
(Malcolm X)
Toplam 3989 mesaj bulundu