FAZLA SÖZE GEREK VA' MI?
1999 Düzce depreminde yaptığı binanın yıkılması sonucu 20 kişinin ölümüne neden olduğu için hapis cezasına çarptırılan müteahhit Hamza Cebeci, şu anda cumhurbaşkanının danışmanı...
Cebeci'nin ortağı Fahri Çakır ise AKP Düzce milletvekili!
Deprem bölgesindeki sorumlu tüm AKP’li ve MHP’li belediye başkanları da hiçbir şey olmamış gibi görevlerinin başında.
Hatay’ın eski AKP’li, şimdiki CHP’li belediye başkanı da bu adlar arasında.
UTANMAZLIĞIN BU KADARI...
(Liyakat olmadığı gibi vicdan da yok!)
Kızılay başkanının özel kalem müdürü burak ünver, depremde yıkılan bir enkazın üzerine, yaşamını yitiren çocukların anısına asılan balonların fotoğrafına "Bebelere balon :(" yorumunu yaptı.
Bu skandal paylaşım, büyük tepki topladı, sosyal medya kullanıcılarını isyan ettirdi, ortalığı karıştırdı.
Vicdandan yoksun adam(!), aldığı tepkiler sonrası hesabını korumaya aldı. (Haberler)
"BANA ÇİZMELERİMİ GİYDİRMEYİN!"
(20 Yıllık Destan)
"Atatürk, Hatay şehididir!
Bu rastgele söylenmiş, hamaset içerikli bir söz değildir. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın başından beri ülke topraklarında gördüğü bir bölgenin 20 yıllık destanıdır.
1916’da İngiltere ile Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması ile bölge Suriye ile birlikte Fransa’ya bırakıldı.
1918’de Dörtyol-Hassa hattı başta olmak üzere Fransızlara karşı direniş hareketi başladı.
1919’da Sivas Kongresi’nde, “İşgal altındaki bölgelerde Müdafa-i Hukuk örgütleri kurulur” kararının ardından Hatay Kuvayı Milliyesi oluşturuldu.
1920’de Hatay direnişi örgütlü hale geldi. Başta 500’den fazla milisle Tayfur Bey vardı.
20 Ekim 1921’de Ankara Hükümeti’yle Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nda Hatay bölümü şöyle yer aldı:
“Fransa mandasındaki Suriye topraklarında yer alacak. Ancak özerk bir yapıya sahip olacak.”
Atatürk, askeri başarılarının yanı sıra diploması dehasını da devreye sokarak ileride atacağı adamlara zemin oluşturmuştu.
Atatürk 1936’da TBMM’nin açılış konuşmasında şöyle dedi:
'Fransa ile Türkiye arasındaki Hatay davasını sonuçlandırmanın zamanı geldi.'
Anadolu’nun her yerinde Hatay mitingleri düzenlenmeye başladı.
1937’de Milletler Cemiyeti’nin de gözetimi ile Hatay Suriye’nin parçası değil, Türkiye ile Fransa’nın gözetiminde bir sancak olarak kabul edildi.
Mayıs 1938’de Atatürk, Adana ve Mersin’e trenle giderek iki gün birlik denetledi. Fransa’nın itirazlarına yanıtı şu oldu:
'Bana çizmelerimi giydirmeyin!'
5 Temmuz 1938’de bir Türk tugayı Hatay’a girdi.
1 Ağustos 1938’de Hatay Meclisi açıldı ve Hatay Devleti kuruldu. İlk kararı şu oldu:
'Türkiye Cumhuriyeti yasaları Hatay’da da geçerlidir!'
23 Haziran 1939’da Hatay resmen Türkiye’ye katıldı ama işlem Atatürk’ün sağlığında, sağlığına mal olarak bitmişti.
Atatürk’ün son Anadolu gezisi Hatay sorununu gerekirse çizme ile çözeceğini ilan etmek için gittiği Adana, Mersin’dir. Doktorların, “Sağlığınız buna elvermez” demesine karşın gitmiştir. Dönüşte fenalaşmış, trenle İstanbul’a Dolmabahçe Sarayı’na geçmiş, 10 Kasım’da hayata gözlerini yummuştur.
Atatürk, tek bir Mehmetçiğin burnunu kanatmadan, sağlığını feda ederek Hatay’ı vatan toprağı yapmıştır.
Bu acılı günümüzde tarihi gerçeklerin altını çizmek istedik. Depremden zarar gören bütün illerimizin ayrı yeri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin parçası olarak öyküsü var.
Acılı ilimiz, her tarafı tarih, uygarlık ve insanlık kokan Hatay’ı yeniden bu özelliklerine kavuşturmak hepimizin borcudur."
(Alıntı: MUSTAFA BALBAY'ın "Atatürk Hatay şehididir!" başlıklı yazısından)
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI'nı ANIYORUZ...
Bağımsızlık Savaşı Kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı Cuma dualarinda yok sayan ve molla rejimine programlanmış ne idüğü belirsiz karanlık ortaçağ kalıntılarının...
Emperyalizmin maşalığını gönüllü olarak üstlenip, yalan ve inkara dayalı girişimlerini her alanda sürdürerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı karalamak için kendi çamurlarında debelenen ayrılıkçı terörist ihanet çetesinin uzantısı oldukları, paylaşımlarıyla apaçık ortadayken utanmadan mağduru(!) oynayarak içlerindeki hastalıklı irini kusan etnik kafatasçı güruhun...
Her iki grubun veya bulanık üçüncü grupların borazanlığına soyunarak tarihi olayları çarpıtıp Cumhuriyetimizin Kuruluş Felsefesi ile Değerleri'nin yanısıra Aydınlanma Devrimi'ne ve dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'na bulaşmak cüret ve hadsizliğini gösteren çapsızların, II. cumhuriyetcilerin, "yetmez ama evet"çilerin...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nın adlarına bile tahammul edemediğini gizlemek için her yöne mavi boncuk dağıtıp şirin gözükmeye çalışan edepsiz ve düzeysiz şarlatanlar ile bu şarlatanlara "ha ha'lı hi hi'li" mimiklerle yaranmaya çalışan kişilik yoksunu sinsi sırnaşık zavallıların...
Tüm bu ulusal onurdan yoksun değersizliklere, seyretmek dışında tepki vermeyen duyarsızların...
... inadına,
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI
her Cuma bu başlıkta anılmaktadır.
Peki çocuklar "ölüm"ü nasıl karşılıyor?
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül bu konuda şu saptama ve uyarılarda bulunuyor:
0-2 yaş arasında ölüm teması henüz yok, anlamıyor. Ama 1 yaşın altındakiler bakım verenden ani ve uzun süreli ayrılırlarsa bu onlarda ölüme kadar gidebilecek sonuçlara yol açabiliyor.
3-6 yaş aralığında ölüm geri döndürülebilir bir kavram gibi algılanabiliyor. Ölenlerin daha sonra yeniden gelebileceğini düşünüyor bu yaştaki çocuklar. Kaybın sonucu olarak geride kalana yapışma, becerilerde geriye gidiş, tedirginlik, kabuslar yaşanabilir.
Okul çağı çocukları geri dönülmezliği anlıyor fakat ölümün kendi başına da gelebileceğini çok idrak edemiyor. Bu yaş grubunda "yaramazlık yaptım annem o yüzden öldü" gibi kendini suçlama eğilimi de görülüyor.
Özetle, süreç çok dikkatli ve hassas biçimde yürütülmelidir.
DEPREM, ÖLÜM ve ÇOCUK 1
İki haftayı aşkın süredir yaşadığımız deprem sürecinin en çok etkilediği kesimin çocuklar olduğu kesin... Peki bu süreçte onlara nasıl yaklaşmalıyız?
Tüm bu soruları Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül yanıtlıyor ve bu sorunu ikiye ayırıp değerlendirmelerde bulunmak gerektiğini söylüyor:
A) Depremde doğrudan mağdur çocuklar.
B) Depremin dolaylı etkilediği diğer çocuklar.
*****
A) Depremden doğrudan etkilenmiş, yakınlarını kaybetmiş olan bölgedeki ya da oradan tahliye edilmiş çocuklar:
- Çocuk güvenli bir ortamda, sağlıkla ilgili en acil gereksinimleri giderilmiş, temel bakımı tamamlanmış olmalı.
- Kayıp haberini doktor, hemşire ya da görevli vermemeli. Bu haber çocuğa hayatta kalan en yakını tarafından ve hastane dışında söylenmeli.
- Kayıp haberi, herkesin elinden geleni yaptığı, tüm imkanların kullanıldığı gibi girişlerle verilmeli.
- Kullanılan kelimeler de önemli.
Doğrudan "Öldü” denmeli.
“Kaybettik” denildiğinde kast edileni anlamayabiliyor çocuk “ O zaman tekrar buluruz” diye düşünebiliyor, yani boşuna umutlanıp, sonunda düş kırıklığına bağlı travma yaşayabiliyor.
*****
B) Depremin doğrudan mağduru olmayıp, depremden haber programları aracılığıyla veya kulaktan haberdar olarak yas ve acıyı hisseden diğer çocuklar:
- Enkaz ve arama görüntülerinden kesinlikle uzak tutulmalı.
- Onlara deprem ve yaşanan acılar,
somut ve bilimsel bir dil kullanılarak, doğru kelimelerle yakınları tarafından anlatılmalı.
- Mesela, "depremin doğal bir olay olduğu, aslında ölümcül olmadığı ama sağlam olmayan binaların ölümlere yol açtığı" gibi basit bir anlatım kullanılabilir.
- Oturdukları binanın sağlam olup olmadığını soran çocuklara,.uzmanların binayı inceledikten sonra bunun belli olacağı, sağlam değilse sağlamlaştırılacağı gibi sapmadan, makul ve kısa bir biçimde yanıt verilerek ve korkacak bir şey olmadığı vurgulanarak merak ve endişesi giderilmeli.
"......
bir gün bir yerde
tekrar karşılaşırsak eğer
benimle yeniden tanış
ama
kimse anlamasın
bu tanışıklığın evvelini
gözün bile ısırmasın beni bir yerden
çıkaramadım değil de
tanıştığımıza memnun oldum
cevabını almak istersen
(.....)
ve gün bir yerde
tekrar karşılaşırsak eğer
benimle yeniden barış
hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma çocukluğuma
dağınık olmama
ve kot pantolonuma, yırtık
bir yerde karşılaşırsak eğer
benimle barış
o çocuk büyüdü artık
benimle tanış benimle barış
bitsin bu anlamsız inat,
bitsin bu yarış
ben onuruma tutsak,
sen bağışlayan yanlarına inat
neye ve neden kızdığını
dahi hatırlayamazken
beni de unutursan eğer aldırmam inan
çünkü özgür bıraktım artık
tüm bağışlayamadığın yanlarımı
kimseye verilecek hesabı olmayan taraflarım
şehrin arka sokaklarında kaybolup gitti
......"
(PABLO NERUDA'nın "Benimle Yeniden Tanış" şiirinden)
"Şimdi o gözlerde,
Vakitsiz yağan yağmurlar var,
Hasat mevsimi bitmiş bahçelere
Sağnak sağnak yağacaklar,
Belki gönlünde gökkuşağı açacak
Ama, altından çocuklar geçmeyecek.
Su yerine zehir akacak ırmaklarından,
Hiç kimse içmeyecek…"
HESAP SADECE MÜTEAHHİTLERE Mİ AİT?
Sözcüğün tam anlamıyla bir felaket yaşanıyor ama tek bir sorumlu dahi hala istifa etmiyor.
Biz de halk olarak sadece müteahhitlere odaklanıp bol kafsinkaf'tan oluşan küfürler yağdırıyoruz.
Haklı mıyız?
Evet yüzde yüz!
Ama sadece hırsız müteahhitler mi sorumlu?
Birkaçına değinecek olursak mesela...
Deprem tehlikesine karşı kentsel dönüşüm talebiyle 5.5 yıl önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuran Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a, sırf CHP'li diye 5 yıldır yanıt bile vermeyen bakan?
Önüne konulan deprem raporunu "Ben bu rapora inanmıyorum" diyerek elinin tersiyle iten Kahramanmaraş Belediye Başkanı?
AFAD’ın müdahalede geç ve etkisiz kalan bürokratları?
Bu sorumsuz bürokratları oraya atayan irade?
Devletin tüm gücünü anında devreye sokmaktan kaçınanlar?
Ve böyle daha nice sorumlular?
Onlar ne olacak?
Hesap vermeyecekler mi?
DİLEKÇE
Okullarının kapatılması nedeniyle hak kaybına uğrayanların Danıştay'da dava açabilmeleri için gereken dilekçe örneğini edinmek isteyenler, [email protected] adresine mail atınız.
BİLGİ:
Dilekçe örneği, Prof. Dr. Ersan Şen tarafından hazırlanmıştır.
(Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ceza Özel Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku derslerini veren Şen, halen İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğine de devam etmektedir.)
Hangi hesap peşindeler bilmiyorum ama
"Dilekçe kalsın" diyenler, dilekçenin de bir hak arama aracı olduğunu algıladıklar gün, Türkiye her türlü yıkımdan kurtulacaktır.
Toplumca yaşanan acıları bile utanmaz bir tavırla umursamayarak, bu acıları kafatasçı hasta niyetleri yönünde sömürmek için debelenen malum ayrılıkçı etnik güruhlar,
bu halkın tükürüklerinde boğulacaktır.
DİLEKÇE !
Okullarının kapatılması nedeniyle hak kaybına uğrayanların Danıştay'da dava açabilmeleri için gereken dilekçe örneğini edinmek isteyenler, [email protected] adresine mail atınız.
BİLGİ:
Dilekçe örneği, Prof. Dr. Ersan Şen tarafından hazırlanmıştır.
(Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ceza Özel Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku derslerini veren Şen, halen İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğine de devam etmektedir.)
KIYAMET Mİ KOPAR YANİ
UZAKTAN EĞİTİM OLURSA?
Bir grup profesör uçakla bir toplantıya gideceklerdir.
Uçağa bindikleri sırada pilot yanlarına gelir.
“Değerli hocalarımız hoşgeldiniz. Bu uçağımızın ilk uçuşu. Ve size gurur duyacağınız bir haberim var. Bu uçağı sizin öğrencileriniz yaptı.”
Pilotun bu açıklamasını duyan tüm profesörler koşarak uçağı terk ederken biri yerinde oturmaya devam eder.
Pilot merakla sorar.
“Niye kaçtılar?”
Kaçmayan profesör yanıtlar,
“Çünkü öğrencilerimizin yaptığı uçağın düşeceğinden eminler.”
Pilot yine sorar.
“Peki siz neden kaçmadınız, düşmeyeceğini mi düşünüyorsunuz?”
Profesör gülümser,
“Hayır" der, "ben uçağın havalanmayacağından eminim. Çünkü yapan öğrencilerimizi uzaktan eğittik.”
Büro Emekçileri Sendikası'nın yaptığı açıklamadan alıntı:
"Yaşadığımız felakete yüzyılın felaketi diyenlerden, yetkililerden daha bir tane bile istifa eden olmadı. Liyakatsizliğin yanına bir de yüzsüzlük eklendi. İktidarları boyunca düzenli olarak imar affı çıkaranlardan gık çıkmıyor. Devasa bütçesine rağmen yitirdiğimiz yurttaşlarımın kefensiz defnedilmesine Diyanet İşleri Başkanı’ndan çıt çıkmıyor.”
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
25.02.2023 - 16:31FAZLA SÖZE GEREK VA' MI?
1999 Düzce depreminde yaptığı binanın yıkılması sonucu 20 kişinin ölümüne neden olduğu için hapis cezasına çarptırılan müteahhit Hamza Cebeci, şu anda cumhurbaşkanının danışmanı...
Cebeci'nin ortağı Fahri Çakır ise AKP Düzce milletvekili!
Deprem bölgesindeki sorumlu tüm AKP’li ve MHP’li belediye başkanları da hiçbir şey olmamış gibi görevlerinin başında.
Hatay’ın eski AKP’li, şimdiki CHP’li belediye başkanı da bu adlar arasında.
Daha neyi konuşuyoruz ki?!..
(Kaynak: Sefa Uyar)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
25.02.2023 - 15:38UTANMAZLIĞIN BU KADARI...
(Liyakat olmadığı gibi vicdan da yok!)
Kızılay başkanının özel kalem müdürü burak ünver, depremde yıkılan bir enkazın üzerine, yaşamını yitiren çocukların anısına asılan balonların fotoğrafına "Bebelere balon :(" yorumunu yaptı.
Bu skandal paylaşım, büyük tepki topladı, sosyal medya kullanıcılarını isyan ettirdi, ortalığı karıştırdı.
Vicdandan yoksun adam(!), aldığı tepkiler sonrası hesabını korumaya aldı. (Haberler)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
25.02.2023 - 12:26"Yere göğe sığdıramadığını söylüyordun O'nu... Ama işte bir hoşçakal'a sığdırabildin... Ve gittin."
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
25.02.2023 - 12:13KÜÇÜĞÜME
Sen
bilemezsin
nasıl bir acıdır
-bıçak gibi bir sancıdır-
yitirmek
seni...
Çünkü
sen, seni hiç
yitirmedin ki.
SIRADAĞLI aGa TURHAN
(25 Şubat 2023)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
25.02.2023 - 11:52Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
24.02.2023 - 12:34"BANA ÇİZMELERİMİ GİYDİRMEYİN!"
(20 Yıllık Destan)
"Atatürk, Hatay şehididir!
Bu rastgele söylenmiş, hamaset içerikli bir söz değildir. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın başından beri ülke topraklarında gördüğü bir bölgenin 20 yıllık destanıdır.
1916’da İngiltere ile Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması ile bölge Suriye ile birlikte Fransa’ya bırakıldı.
1918’de Dörtyol-Hassa hattı başta olmak üzere Fransızlara karşı direniş hareketi başladı.
1919’da Sivas Kongresi’nde, “İşgal altındaki bölgelerde Müdafa-i Hukuk örgütleri kurulur” kararının ardından Hatay Kuvayı Milliyesi oluşturuldu.
1920’de Hatay direnişi örgütlü hale geldi. Başta 500’den fazla milisle Tayfur Bey vardı.
20 Ekim 1921’de Ankara Hükümeti’yle Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nda Hatay bölümü şöyle yer aldı:
“Fransa mandasındaki Suriye topraklarında yer alacak. Ancak özerk bir yapıya sahip olacak.”
Atatürk, askeri başarılarının yanı sıra diploması dehasını da devreye sokarak ileride atacağı adamlara zemin oluşturmuştu.
Atatürk 1936’da TBMM’nin açılış konuşmasında şöyle dedi:
'Fransa ile Türkiye arasındaki Hatay davasını sonuçlandırmanın zamanı geldi.'
Anadolu’nun her yerinde Hatay mitingleri düzenlenmeye başladı.
1937’de Milletler Cemiyeti’nin de gözetimi ile Hatay Suriye’nin parçası değil, Türkiye ile Fransa’nın gözetiminde bir sancak olarak kabul edildi.
Mayıs 1938’de Atatürk, Adana ve Mersin’e trenle giderek iki gün birlik denetledi. Fransa’nın itirazlarına yanıtı şu oldu:
'Bana çizmelerimi giydirmeyin!'
5 Temmuz 1938’de bir Türk tugayı Hatay’a girdi.
1 Ağustos 1938’de Hatay Meclisi açıldı ve Hatay Devleti kuruldu. İlk kararı şu oldu:
'Türkiye Cumhuriyeti yasaları Hatay’da da geçerlidir!'
23 Haziran 1939’da Hatay resmen Türkiye’ye katıldı ama işlem Atatürk’ün sağlığında, sağlığına mal olarak bitmişti.
Atatürk’ün son Anadolu gezisi Hatay sorununu gerekirse çizme ile çözeceğini ilan etmek için gittiği Adana, Mersin’dir. Doktorların, “Sağlığınız buna elvermez” demesine karşın gitmiştir. Dönüşte fenalaşmış, trenle İstanbul’a Dolmabahçe Sarayı’na geçmiş, 10 Kasım’da hayata gözlerini yummuştur.
Atatürk, tek bir Mehmetçiğin burnunu kanatmadan, sağlığını feda ederek Hatay’ı vatan toprağı yapmıştır.
Bu acılı günümüzde tarihi gerçeklerin altını çizmek istedik. Depremden zarar gören bütün illerimizin ayrı yeri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin parçası olarak öyküsü var.
Acılı ilimiz, her tarafı tarih, uygarlık ve insanlık kokan Hatay’ı yeniden bu özelliklerine kavuşturmak hepimizin borcudur."
(Alıntı: MUSTAFA BALBAY'ın "Atatürk Hatay şehididir!" başlıklı yazısından)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
24.02.2023 - 12:03GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI'nı ANIYORUZ...
Bağımsızlık Savaşı Kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı Cuma dualarinda yok sayan ve molla rejimine programlanmış ne idüğü belirsiz karanlık ortaçağ kalıntılarının...
Emperyalizmin maşalığını gönüllü olarak üstlenip, yalan ve inkara dayalı girişimlerini her alanda sürdürerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı karalamak için kendi çamurlarında debelenen ayrılıkçı terörist ihanet çetesinin uzantısı oldukları, paylaşımlarıyla apaçık ortadayken utanmadan mağduru(!) oynayarak içlerindeki hastalıklı irini kusan etnik kafatasçı güruhun...
Her iki grubun veya bulanık üçüncü grupların borazanlığına soyunarak tarihi olayları çarpıtıp Cumhuriyetimizin Kuruluş Felsefesi ile Değerleri'nin yanısıra Aydınlanma Devrimi'ne ve dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'na bulaşmak cüret ve hadsizliğini gösteren çapsızların, II. cumhuriyetcilerin, "yetmez ama evet"çilerin...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nın adlarına bile tahammul edemediğini gizlemek için her yöne mavi boncuk dağıtıp şirin gözükmeye çalışan edepsiz ve düzeysiz şarlatanlar ile bu şarlatanlara "ha ha'lı hi hi'li" mimiklerle yaranmaya çalışan kişilik yoksunu sinsi sırnaşık zavallıların...
Tüm bu ulusal onurdan yoksun değersizliklere, seyretmek dışında tepki vermeyen duyarsızların...
... inadına,
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI
her Cuma bu başlıkta anılmaktadır.
Herkes davetlidir.
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
23.02.2023 - 16:33DEPREM, ÖLÜM ve ÇOCUK 2
Peki çocuklar "ölüm"ü nasıl karşılıyor?
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül bu konuda şu saptama ve uyarılarda bulunuyor:
0-2 yaş arasında ölüm teması henüz yok, anlamıyor. Ama 1 yaşın altındakiler bakım verenden ani ve uzun süreli ayrılırlarsa bu onlarda ölüme kadar gidebilecek sonuçlara yol açabiliyor.
3-6 yaş aralığında ölüm geri döndürülebilir bir kavram gibi algılanabiliyor. Ölenlerin daha sonra yeniden gelebileceğini düşünüyor bu yaştaki çocuklar. Kaybın sonucu olarak geride kalana yapışma, becerilerde geriye gidiş, tedirginlik, kabuslar yaşanabilir.
Okul çağı çocukları geri dönülmezliği anlıyor fakat ölümün kendi başına da gelebileceğini çok idrak edemiyor. Bu yaş grubunda "yaramazlık yaptım annem o yüzden öldü" gibi kendini suçlama eğilimi de görülüyor.
Özetle, süreç çok dikkatli ve hassas biçimde yürütülmelidir.
KAYNAK: Habertürk
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
23.02.2023 - 16:28DEPREM, ÖLÜM ve ÇOCUK 1
İki haftayı aşkın süredir yaşadığımız deprem sürecinin en çok etkilediği kesimin çocuklar olduğu kesin... Peki bu süreçte onlara nasıl yaklaşmalıyız?
Tüm bu soruları Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül yanıtlıyor ve bu sorunu ikiye ayırıp değerlendirmelerde bulunmak gerektiğini söylüyor:
A) Depremde doğrudan mağdur çocuklar.
B) Depremin dolaylı etkilediği diğer çocuklar.
*****
A) Depremden doğrudan etkilenmiş, yakınlarını kaybetmiş olan bölgedeki ya da oradan tahliye edilmiş çocuklar:
- Çocuk güvenli bir ortamda, sağlıkla ilgili en acil gereksinimleri giderilmiş, temel bakımı tamamlanmış olmalı.
- Kayıp haberini doktor, hemşire ya da görevli vermemeli. Bu haber çocuğa hayatta kalan en yakını tarafından ve hastane dışında söylenmeli.
- Kayıp haberi, herkesin elinden geleni yaptığı, tüm imkanların kullanıldığı gibi girişlerle verilmeli.
- Kullanılan kelimeler de önemli.
Doğrudan "Öldü” denmeli.
“Kaybettik” denildiğinde kast edileni anlamayabiliyor çocuk “ O zaman tekrar buluruz” diye düşünebiliyor, yani boşuna umutlanıp, sonunda düş kırıklığına bağlı travma yaşayabiliyor.
*****
B) Depremin doğrudan mağduru olmayıp, depremden haber programları aracılığıyla veya kulaktan haberdar olarak yas ve acıyı hisseden diğer çocuklar:
- Enkaz ve arama görüntülerinden kesinlikle uzak tutulmalı.
- Onlara deprem ve yaşanan acılar,
somut ve bilimsel bir dil kullanılarak, doğru kelimelerle yakınları tarafından anlatılmalı.
- Mesela, "depremin doğal bir olay olduğu, aslında ölümcül olmadığı ama sağlam olmayan binaların ölümlere yol açtığı" gibi basit bir anlatım kullanılabilir.
- Oturdukları binanın sağlam olup olmadığını soran çocuklara,.uzmanların binayı inceledikten sonra bunun belli olacağı, sağlam değilse sağlamlaştırılacağı gibi sapmadan, makul ve kısa bir biçimde yanıt verilerek ve korkacak bir şey olmadığı vurgulanarak merak ve endişesi giderilmeli.
KAYNAK: Habertürk
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
23.02.2023 - 11:02"......
bir gün bir yerde
tekrar karşılaşırsak eğer
benimle yeniden tanış
ama
kimse anlamasın
bu tanışıklığın evvelini
gözün bile ısırmasın beni bir yerden
çıkaramadım değil de
tanıştığımıza memnun oldum
cevabını almak istersen
(.....)
ve gün bir yerde
tekrar karşılaşırsak eğer
benimle yeniden barış
hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma çocukluğuma
dağınık olmama
ve kot pantolonuma, yırtık
bir yerde karşılaşırsak eğer
benimle barış
o çocuk büyüdü artık
benimle tanış benimle barış
bitsin bu anlamsız inat,
bitsin bu yarış
ben onuruma tutsak,
sen bağışlayan yanlarına inat
neye ve neden kızdığını
dahi hatırlayamazken
beni de unutursan eğer aldırmam inan
çünkü özgür bıraktım artık
tüm bağışlayamadığın yanlarımı
kimseye verilecek hesabı olmayan taraflarım
şehrin arka sokaklarında kaybolup gitti
......"
(PABLO NERUDA'nın "Benimle Yeniden Tanış" şiirinden)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
23.02.2023 - 10:58Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
22.02.2023 - 07:30"Şimdi o gözlerde,
Vakitsiz yağan yağmurlar var,
Hasat mevsimi bitmiş bahçelere
Sağnak sağnak yağacaklar,
Belki gönlünde gökkuşağı açacak
Ama, altından çocuklar geçmeyecek.
Su yerine zehir akacak ırmaklarından,
Hiç kimse içmeyecek…"
(AHMET MUHİP DIRANAS'ın "Kara Gözlerin" şiirinden)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
22.02.2023 - 07:28Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
21.02.2023 - 18:45HESAP SADECE MÜTEAHHİTLERE Mİ AİT?
Sözcüğün tam anlamıyla bir felaket yaşanıyor ama tek bir sorumlu dahi hala istifa etmiyor.
Biz de halk olarak sadece müteahhitlere odaklanıp bol kafsinkaf'tan oluşan küfürler yağdırıyoruz.
Haklı mıyız?
Evet yüzde yüz!
Ama sadece hırsız müteahhitler mi sorumlu?
Birkaçına değinecek olursak mesela...
Deprem tehlikesine karşı kentsel dönüşüm talebiyle 5.5 yıl önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuran Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a, sırf CHP'li diye 5 yıldır yanıt bile vermeyen bakan?
Önüne konulan deprem raporunu "Ben bu rapora inanmıyorum" diyerek elinin tersiyle iten Kahramanmaraş Belediye Başkanı?
AFAD’ın müdahalede geç ve etkisiz kalan bürokratları?
Bu sorumsuz bürokratları oraya atayan irade?
Devletin tüm gücünü anında devreye sokmaktan kaçınanlar?
Ve böyle daha nice sorumlular?
Onlar ne olacak?
Hesap vermeyecekler mi?
YOK ÖYLE YAĞMA!
SORUMLU HERKESTEN HESAP SORULSUN!
serbest kürsü
21.02.2023 - 12:32DİLEKÇE
Okullarının kapatılması nedeniyle hak kaybına uğrayanların Danıştay'da dava açabilmeleri için gereken dilekçe örneğini edinmek isteyenler, [email protected] adresine mail atınız.
BİLGİ:
Dilekçe örneği, Prof. Dr. Ersan Şen tarafından hazırlanmıştır.
(Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ceza Özel Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku derslerini veren Şen, halen İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğine de devam etmektedir.)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
21.02.2023 - 11:47"......
Gitme, aklına getir
Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir
......"
(ARİF DAMAR'ın "Gitme Kal" şiirinden)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
21.02.2023 - 11:42Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
21.02.2023 - 00:15Susmayın Taylan bey...
Devam.
serbest kürsü
20.02.2023 - 21:53Hangi hesap peşindeler bilmiyorum ama
"Dilekçe kalsın" diyenler, dilekçenin de bir hak arama aracı olduğunu algıladıklar gün, Türkiye her türlü yıkımdan kurtulacaktır.
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
20.02.2023 - 15:40Toplumca yaşanan acıları bile utanmaz bir tavırla umursamayarak, bu acıları kafatasçı hasta niyetleri yönünde sömürmek için debelenen malum ayrılıkçı etnik güruhlar,
bu halkın tükürüklerinde boğulacaktır.
Yakında!
serbest kürsü
20.02.2023 - 15:33DİLEKÇE !
Okullarının kapatılması nedeniyle hak kaybına uğrayanların Danıştay'da dava açabilmeleri için gereken dilekçe örneğini edinmek isteyenler, [email protected] adresine mail atınız.
BİLGİ:
Dilekçe örneği, Prof. Dr. Ersan Şen tarafından hazırlanmıştır.
(Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ceza Özel Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku derslerini veren Şen, halen İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğine de devam etmektedir.)
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
20.02.2023 - 15:21Doğru tespitleriniz o bilinen fıkrayı anımsattı Taylan bey :))
Hani deveye demişler ki. "Boynun eğri"
Devecik boynunu bükmüş, "Etme ağam" demiş, "nerem doğru ki?"
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
20.02.2023 - 12:17KIYAMET Mİ KOPAR YANİ
UZAKTAN EĞİTİM OLURSA?
Bir grup profesör uçakla bir toplantıya gideceklerdir.
Uçağa bindikleri sırada pilot yanlarına gelir.
“Değerli hocalarımız hoşgeldiniz. Bu uçağımızın ilk uçuşu. Ve size gurur duyacağınız bir haberim var. Bu uçağı sizin öğrencileriniz yaptı.”
Pilotun bu açıklamasını duyan tüm profesörler koşarak uçağı terk ederken biri yerinde oturmaya devam eder.
Pilot merakla sorar.
“Niye kaçtılar?”
Kaçmayan profesör yanıtlar,
“Çünkü öğrencilerimizin yaptığı uçağın düşeceğinden eminler.”
Pilot yine sorar.
“Peki siz neden kaçmadınız, düşmeyeceğini mi düşünüyorsunuz?”
Profesör gülümser,
“Hayır" der, "ben uçağın havalanmayacağından eminim. Çünkü yapan öğrencilerimizi uzaktan eğittik.”
Turhan aGa'nın Mekanı (Atış serbest!)
20.02.2023 - 11:26DEPREMİN YORUMSUZ/SORUMSUZLARI 3
Büro Emekçileri Sendikası'nın yaptığı açıklamadan alıntı:
"Yaşadığımız felakete yüzyılın felaketi diyenlerden, yetkililerden daha bir tane bile istifa eden olmadı. Liyakatsizliğin yanına bir de yüzsüzlük eklendi. İktidarları boyunca düzenli olarak imar affı çıkaranlardan gık çıkmıyor. Devasa bütçesine rağmen yitirdiğimiz yurttaşlarımın kefensiz defnedilmesine Diyanet İşleri Başkanı’ndan çıt çıkmıyor.”
Toplam 1445 mesaj bulundu