Tuna Kafkas Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • kişisel ikbal

    14.03.2024 - 16:50

    ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
    müstafiyim artık bu,
    hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
    ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
    aileliği kütükte kalmışların ve
    aşkını vatanı bilmeyen,
    gözdelik ve ikbal peşindeki
    dilberlerin davasından,
    ah;

  • tasavvur bile edememek

    14.03.2024 - 16:46

    ve yürüdüm takalar boyu,
    içine balıkların takıldığı,
    ağ ağ örülmüş kıyıların içinden geçtim;
    çırpın, çırpın çırpınarak...,
    ki takvimleri didik didik eden martıyım,
    çözdüm düğümlerini gemicilerin,

    ve yürek ne zaman,
    ibrikten,
    bal şerbetli kahve köpüğünü,
    damla damla, yavaş yavaş
    usul usul,
    süzüm süzüm süzülerek içse…,
    hayat;
    yüksekten engine inmek gibi,
    aklını yitirmiş bir şelale olup köpüre köpüre
    ve deli kudretli bir devinimle akarak,
    iç telaştan azade itminana kavuşup,
    temkin sahibi ve ağırbaşlı bir vakarla,
    sekinet buluyor…,

    /ah kaçırma gözlerini benden
    bal köpüğü; sohbetini tattım bir defa
    ve kalbimde bir dolunay bakışıyla,
    yüzünün mehtabına giden yakamozun yolunda,
    iki turkuaz porselen kırdım…,

    bu karanlık okyanus
    nihayet gözlerini açtı,
    /ah ayın on dördüm,
    affet…,
    açlıkla terbiye oluyorum,
    ayyaş bir nefes gibi kokarak,
    sensizim,
    ve öyle görünüyor ki özlemiş olmalıyım…,
    bunca değersizlik hisli ve,
    kırık dökük sızım sızım,
    iç çekmelerimden belli,

    bu, /yeniden kavuşmaya itikadı bozuk dünyanın,
    sevda manastırında,
    yokluğunun kırbaçladığı bir besteyle,
    içime uşşâk makamında düşen şarkısın sen,
    neden anlamıyorsun…,

    ve ömrümü bilmem kaça bölen,
    zamanın ben merkezlilik kılıcının,
    keskin yanıyla tenime battığı yerde;
    gözleri dolu dolu derelerin,
    eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında,
    medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile,
    içilemez ve zehir oldu haberin var mı,
    mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…,
    ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin,
    ızdırabından,
    böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan,
    nilüfer gözlü,
    ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın,
    dünyaya gelişini beklemek;
    başını suya eğip, içine akan
    ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu
    sessizce derine bırakan...,
    cuma selamlığı beynamazlarının,
    mürted haline bakmadan,
    kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer
    /ah…,

  • Usul olmadan vusul olmaz (tasavvuf dilinden)

    14.03.2024 - 09:03

    Tasavvuf Nedir ? İnsanın Manevi Gelişimini Nasıl Etkiler ? İşin Uzmanına Sorduk ( Dr. Ferhat Atik )

  • Gayret Et Güzelim

    14.03.2024 - 08:52

    94. İnşirâh Sûresi
    Mekke döneminde nâzil olmuştur. Sekiz âyettir. Sûre, adını Allah Resûlü’nün kalbinin ferahlatılması hadisesine işaret edilen birinci âyetteki olaydan almıştır.

    Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

    1. (Resûlüm!) Senin (Kalbine dayanıklılık ve ferahlık vermek ve hikmetle doldurmak için) göğsünü açıp genişletmedik mi? [bk. 6/125; 20/25; 39/22]

    2-3. Sırtına ağır gelmiş (belini bükmüş) olan yükünü senden indir(ip hafiflet)medik mi?

    4. Senin namını da (dünya ve âhirette) yükseltmedik mi?

    5. Muhakkak güçlükle beraber bir kolaylık vardır.

    6. Gerçekten (yine) o (geçen) güçlükle beraber bir kolaylık (daha) vardır.[1]

    7. O halde (bir iş ve ibadeti bitirip) boş kaldığın zaman, hemen (başka bir işe/ibadete) koyul.

    8. Ve (her işinde) ancak Rabbine rağbet et (O’na sarıl ve O’ndan iste).

  • aşağılık kompleksi

    13.03.2024 - 12:02

    Müslümanız Diyoruz ama Allah'ı Bilmiyoruz! - Çağrışımlar

  • vatansever

    13.03.2024 - 10:14

    bahar yağmurlarını getiren kaba yel gibi
    uçkun esen ve oldukça kalın mizacınla,
    kaderindir senin masum dizelere yolunun düşmesi,
    dizelerin ki aşktan utanmaz
    ve aşikârdır aşka dair muradın,
    gizlemek ar gelir sana,
    sevgilinin kokusunun sindiği yerdir vatanın
    sad aşk…,

  • iftariyelik

    12.03.2024 - 18:37

    Sözlükte “boyamak, suya batırmak” anlamındaki sabğ (sıbğ, sıbağ) kökünden sıbga (boya, renk) ile Allah lafzından oluşan sıbgatu’llah tamlaması “Allah’ın boyası” demektir. Cevherî bu terkibi “Allah’ın dini” (e?-?ı?â?, “?bg” md.), Râgıb el-İsfahânî ise “Allah’ın insanda yarattığı, onu diğer canlılardan ayıran akıl ve fıtratı” (el-Müfredât, “?bg” md.) diye tanımlamıştır. Dilciler Allah’a yaklaştıran her şeyi kastederek söz konusu terkibin “Allah’ın dini, şeriatı, hilkati” anlamlarına geldiğini de belirtmiş (Lisânü’l-?Arab, “?bg” md.), boyanın kumaşı süslemesi gibi dinin de onu benimseyen için bir tür ziynet olduğuna işaret etmişlerdir (Kamus Tercümesi, II, 712).

  • mani

    12.03.2024 - 18:32

    bir uçuk turunç güle benzer o yüzün,
    yakışır mı o gece gözlere hiç hüzün,
    eğme öyle başını yetim ve küskün,
    gülce açsın mazlumlara gülüşün,
    ki sen bildiğim tek medine türküsüsün…,

  • hayrat

    11.03.2024 - 22:17

    senin gibi ısrarla yazdığı zırvalıkları buraya eklemekte inat eden o kalvyenin de senin de ben senin e mi...

  • ULAN

    09.03.2024 - 17:45

    ve ömrümü bilmem kaça bölen,
    zamanın ben merkezlilik kılıcının,
    keskin yanıyla tenime battığı yerde;
    gözleri dolu dolu derelerin,
    eğrile doğrula sapmalarıyla dolan bir gölün kıyısında,
    medeniyet tasavvuru demli bir yudum bir çay bile,
    içilemez ve zehir oldu haberin var mı,
    mülevves ortadoğulu kucaklaşmasından…,
    ve başlatma şimdi ümmet olma bilincinin,
    ızdırabından,
    böyle zırvalık sancılı kasıkların yapacağı doğumdan,
    nilüfer gözlü,
    ve asr/ı saadet bereketli bir kız evladın,
    dünyaya gelişini beklemek;
    başını suya eğip, içine akan
    ve cebinde sakladığı kıpırtısız susuşu
    sessizce derine bırakan...,
    cuma selamlığı beynamazlarının,
    mürted haline bakmadan,
    kadim kelama gösterdiği ihtirama benzer
    /ah…,

    fakirane diyorum ki;
    bir gül dalıyla nakışlayıp aşkı…,
    yedi cüceli masalın,
    içine düşen kalbimizi,
    kalabalık bir meydana,
    yağmur dualarıyla serelim,
    artık bahtına
    ve müktesebatına ne yağarsa…,

    ki gâh çenemi gâh alnımı dayadığım,
    kalp atışlarımın arasından yol açtım,
    dikenli ve yeşil bir köprüyle rabıtana,
    /ah elbistanın iftiharı,
    evet biliyorum,
    yaşam kızgın bir tavuskuşu aramızda,
    tüylerindeki gökkuşağını başımıza kakan,

    ve öyleyse sizlerde duyun ulan,
    müstafiyim artık bu,
    hayata pantolonun paçasından bakan magandaların,
    ve akşam sofrasına bir arada oturamayan
    aileliği kütükte kalmışların ve
    aşkını vatanı bilmeyen,
    gözdelik ve ikbal peşindeki
    dilberlerin davasından,
    ah;

  • Gaybi Sunullah

    08.03.2024 - 10:26

    Canı olmayan zahid cananı neden bilsin
    Bi derd olan münafık Lokman'ı neden bilsin

    Mahabbetle gelendir aşk ile menzil alan
    Aşka canın vermeyen sultanı neden bilsin

    Dilediği özüdür özünü bilmez zahid
    Zahid özün bilmedi irfan neden bilsin

    Sufi halvet içinde riya ile Hu çeker
    Baykuş virane bekler gülşeni neden bilsin

    Cümlenin canı Gaybi zahitler inkar eder
    Sahraya düşen damla ummanı neden bilsin

  • kadın sürücüler

    08.03.2024 - 09:29

    Başkalarının hayal gücüyle sınırlı kalmayan, her yeni gün sınırlarını aşan, Türk Toplumunun aydınlık yüzü, Dünyamızı güzelleştiren kadınlarımız 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nüz Kutlu Olsun… Gazinin de söylediği gibi "Şuna inanmak lazımdır ki, dünyada üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir…

  • yeşil köşk

    07.03.2024 - 10:32

    Dünyada Bir Evim Olmadı Allah'ım Yedi Bahçeli Cennetinde Bir Köşk İsterim | Gönül Sadası

  • rainer maria rilke

    07.03.2024 - 09:47

    Rilke'nin Müslüman Melekleri - İbrahim Kalın | Kendi Gökkubbemiz

  • Sohbet-i cânan

    05.03.2024 - 20:58

    efkârlı bir göçebe konak ateşinin közlerine inat;
    başına buyruk o heybetli erciyesin,
    doruğundan gelen kar suları kadar,
    coşkulu ve vefa alemi ruhlu ve,
    bir dergâh asudeliğindeki
    vadi kuytularında şırıldayıp duran,
    buz gibi ve içimi doyumsuz,
    kendiyle halvette akan,
    bir ince nakışlı keder deresi…,
    ve sevdalı süreyya gözlerin ışıltısını,
    ne yıldızlardan, ne aydan, ne de güneşten aldığı,
    bir çift buğulu, ve lapis lazuli gözde;
    bütün bildiklerini unutan ve,
    aşkı kendinde kayboluş bilen kalbiyle,
    bu yanık anız tarlası yüreğe
    ve nadasa bırakılmış gariban bir gönle,
    çisil çisil ve ansızın yağan
    bir rahmet olan,
    can/an;

    her hevesi boğazında düğüm düğüm,
    ser verilip sır verilmemiş,
    tedaviye cevap vermeyeceği belli
    bir maraza düçârlığın burukluğu ve,
    hicivli bir gülümsemenin yüzü maskelediği,
    yalnızca;
    her rastladığı insanın gözlerindeki
    derinliğe bakabilecek,
    o temiz yüreklilerin farkına varabilecekleri,
    ve böylesine içine düşülmüş
    dermansız haliyle,
    hayatındaki hayatların verdiği
    mukavemetle nefeslerini sürdürebilen,
    dünyalar garibi ve içine kapanık,
    ve fakat yedi kat semaya açık,
    dildâr ve dostunun mihmânı
    özge bir hayat sırtında,
    sendeleyip duran ve yıkılmamak için,
    umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
    bir bir çözülüp dağıldığı ve terk ettiği dipsizlikte,
    ıssız ve kör karanlıkta kalmışlığına
    yanmaktan da malûl,
    pusulası kayıp…,
    perişan göz pınarları kurumuş,
    gücenik ve suskun bir
    can/a,

    hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
    ah;

  • turuncu gemi

    05.03.2024 - 04:33

    her cuma ikindiye doğru neden; bu sanki
    elimi uzatsam dokunacakmışım gibi hissettiğim
    yakınlık, uçurum olurdu sana;
    musevi ve isevilerce kutsal sayılan o iki gün…,
    ve yine de her haftanın bayram gününün sonunda,
    akşam akşam güleç olurdu gözlerimiz
    ışıl ışıl, o dar vaktin alacasında bile…,
    böyle acayip acayip kesintisizmiş
    ve bir terzi işi gibi cereyan edip duran,
    gönlü hep; gün batımlarından yana yatık,
    turuncu/kızıl; aşk…,
    ah,

  • simit yiyen martılar

    05.03.2024 - 04:29

    aşka aşık,
    aşka tutkunsun ve
    çimenli tepeler kadar
    yumuşak nazarlıdır gözlerin senin…,

    ve bezeli yüzün hicap nakışlarıyla…,
    yağmur sonrasında toprak nasıl tüterse,
    öyle bürür rabıtandaki aşka meftunu,
    halis çapalı ve elbistan bağırlı lisanın,

    ki petek motifli
    bir bardak çay deminde kaynar senin,
    hay/dan ihsan yüreğin, mim; aşk…,

    gecenin derinliğinde,
    dağılırken tonları kurşunî bulutların,
    maçkada/teşvikiyede,
    ak martılar yükseliyordu göğe;
    özgür ve aç,

  • tünelin sonundaki ışık

    05.03.2024 - 04:25

    ki kaçak ve
    ışık hüzmesine,
    kapandı
    kapı…
    eşikte
    yalnız
    ikisi
    ikiziyle,
    diz dize
    dizelerde…
    fısıldaşarak,
    yalın ayak baş kabak,
    kapladı
    serap
    yüzünü,
    çölleşen
    kalbini,
    kederli
    kum
    tanelerinden
    sakınarak…,
    açtı
    kafesini
    tutsak;

    kırptı
    kanatlarını,
    sığındı
    yorgun
    hurma
    ağacına,
    uyudu
    kaçak,
    oruçlu
    kollarında…,

    vuruldu
    kilit,
    kenetlendi
    göz,
    sustu
    şiir;
    kalın
    bordo
    perde
    çekildi
    kat kat…,

    denize
    saçıldı
    altın
    pullu
    balıklar,
    kuytuya
    ağardı
    gün…,

    kapandı
    kapı…,
    eşikte
    yalnız;
    kızıl
    saçlı
    kanayan
    diz/e…,

    kalbinde,
    dilsiz
    ışık
    hüzmesi...,
    ah;

  • Şaşı Felek Çıkmazı

    05.03.2024 - 04:23

    heyhat,
    bu bir girdap;
    kalbimin kuytusundan beni kendine çeken,
    kederli dağın, gönül uçurumu…

    ah
    eyv/ah,
    avcıdan habersiz
    ırmağa inişi karacanın
    ve eğilip berrak suya,
    kana kana içmesi kendi kanını,
    vurulunca kalbinden…;
    ki büyü(d/l)ü suda
    kana bulanık halkalar iç içe,
    iç içe,
    halka ve girdap...
    ah,

    avcının sağ manipülasyonu,
    karacanın gözlerinin nemli tortusu,
    büyülü su, fakat;
    düşe kalka kat edilen yolların,
    hangisine pay düşmemiştir,
    o en yakın vuslattan…,

    bir zahter tanesi kadar külfet olsaydı keşke;
    kara kışta buza kesen dipsizlikten çıkış,
    siy/ah doruklarını aşmak kaf dağının,
    ve hazza kölelikten azad oluş,
    ah;

    ah ki çöllerin avareliğinde körebelik…,
    dalı yaprağı budanık kalmanın hicâbı ve,
    bini bir para etmeyecek
    ömür yangını pişmanlıklar
    gel/geç/likteyken,
    bütün bildiklerini bir okyanus nazarda unutmak
    mümkünlü;
    bir yadigâr kutsalı
    ve vaktin emaneti olaydı bu nazar…,
    nolaydı,
    her yönün çıkmazı bir secdede nihayet bulaydı;
    ah;

  • Tuna

    05.03.2024 - 04:22

    e(y\n) sevgili\aşk…,
    biz;
    kadim yadigâr, tuna ve nil…
    t\aksim görmüş bulutların altında,
    hürriyetleri ellerinde,
    avuç avuca muhîbanız biz;
    aydınlık kuytumuzda
    ikimiz biz…
    ki ezelden ebede birbirine akan
    ve ummanına hasret çeken her demde
    biz ikimiz,
    senlik ve benliksiz,
    \ah\

  • Haramın temeli olmaz (Haramdan şifa olmaz).

    05.03.2024 - 04:17

    Şarabıaşkını
    Nûş ettir, ya Rab
    Nûş ettir, ya Rab
    İçelim imanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim
    İçelim imanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim
    İrciyi hitabın
    Gûş ettir, ya Rab
    Gûş ettir, ya Rab
    Göçelim imanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim
    Göçelim imanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim
    İmandan, Kur'an'dan
    Ayırma bizi
    Ayırma bizi
    İlahi haramla
    Doyurma bizi, Allah Allah
    Doyurma bizi
    İlahi haramla
    Doyurma bizi, Allah Allah
    Doyurma bizi
    Yolundan şaşarsak
    Affeyle bizi
    Affeyle bizi
    Seçelim irfanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim
    Seçelim irfanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim
    Aşkî'ye bezleyle
    Sen didarını
    Sen didarını
    Lütfunla sevindir
    Ben dildarını, Allah Allah
    Ben dildarını
    Lütfunla sevindir
    Ben dildarını, Allah Allah
    Ben dildarını
    Firdevsiaşiyan
    Eyle darını
    Eyle darını
    Açalım ihvanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim
    Açalım ihvanla
    Bayram edelim, Allah Allah
    Bayram edelim

  • mecal

    05.03.2024 - 04:13

    haftanın her günü, şehrin banliyösünden
    bulvarlarına inen bir işçinin yüreği gibi,
    kan revan içindedir garipliğim…,
    kalan ömründe gözü olmadan,
    varlığına gönülden muhiban bu ıssız insan,
    bir daha meşkimizin mümkünlü
    olmayacağının idrakiyle,
    ağır başlıca yasını tutar dururken,
    yine de sen hekimim iyi olmalısın,
    hiç olmadığın kadar diye, duacınım;

    bilirsin, teslimiyetti evet
    her ambulans sireni duyulduğunda okunan
    ayet/el kürsînin; kifayetsiz nefesler ve
    mecalsiz dudaklara kaldığı bir biteviyelikte,
    yazgıya boyun eğmek, asıl teslimiyet burada…,

  • düş sokağı sakinleri

    05.03.2024 - 04:07

    ki; kanlı gözyaşlarıyla,
    uyudum ve düşümde,
    hep o nar ağacı…,
    öylece bana bakar,
    dallarını gözlerimden ayırmadan,
    hep o kederli nar ağacı…,

    küçüldüm rüyaya ve;
    içine girdim,
    gördüğüm en güzel bahçeydi…,
    eğildim, yerde bir eflatun ayrılığın çiçek tozları,
    eflatun çiçek tozları her yer,
    nar çiçeğim;
    senden mi süzüldü
    eflatun çiçek tozları söyle…,

    ve uyandım;
    kara boşlukta dönen,
    rengi bozulmaya yüz tutmuş,
    meymenetsiz bir dünya…,

    sabah etmiş ortalığı düşüm dedim…;
    yüzünü buruşturdu düş ve
    sabırsızlıkla bekledim geceyi,
    aklımda hep o nar ağacı,
    dalları yüreğime batan…,

    ki gözlerimi kapadım
    işte orada;
    bir turnayı seviyorum dedi...,
    ve turnam derken;
    saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…,
    ah;

    kapandım secdeye,
    yerdeki tekâvûd kalemefendisi seccademden
    eflatun çiçek tozları topladım,
    bağrıma saplanmış dalını çıkardım hüdayinabit alıcın,
    ve serpiştirdim tozlarını,
    beti benzi atmış dünyaya ve,
    bir dua okudum kulağına,
    sesim bir başka sese çarptı,
    tuz buz mısralar kırıntısı rüyam ah,
    turnam…;

    keklik değil, güvercin ol diye fısıldayanım,
    dudağımda hep aynı şarkı,
    notalarını nar ağacının altına gömdüm...,
    yüreği kimsenin üzülmesine el vermeyen,
    bir yalancıyı sevdin sen…,
    ve varsın gedanız kendine kıysın ey maşuk,
    olgunlaşsın keder, çiçek yüklü dalında…,
    ah;

  • efsun

    05.03.2024 - 04:00

    bir körpenin peçeli yüzü kadar saklı bir hüzünle,
    dikine dikine gidiyorum yüreğimin
    ve çağın çöplük kalbine tahammül harcım değil…,
    gel gör ki,
    hale bakar mısın dediğim şu hale isyana ve
    ayaklanmaya hazırlıklaraysa
    dermansızım…,
    ama işte düşüyor umutvar bir gül yaprağı daha
    ılık bir mevsime akisler çizerek...,

    mecbur muyum dalgın olmaya uzaklara
    ve bu kadar hatırlamaya seni ya hû;
    uzat yanağıma şifacı ellerinin
    helal kazançlı tuzunu hekimim ki,
    aksın gözlerimin öfkesi
    taş bağrıma…,

    kadim zamanlar ertesi dünyada,
    kimse ağlayamazken artık ölülerine dahi,
    beni her andığında de ki,
    gözyaşı koleksiyoncusu
    adıma,

    ki yaralılar daima çabuk kanar masallara bilirsin…,
    yalnızca ehline âyân sohbetimizin
    efsunlu kodlarını çözme peşindeyken,
    destursuzca turkuaz halılar seriyorum yollarına,
    kabuk bağlamış yol ayrımlarında,
    ah;

Toplam 753 mesaj bulundu