Biz üç kişiydik;
Bedirhan, Nazlıcan ve ben Suphi..
Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...
Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara,
Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...
El tetikte kulak kirişte
Ve sırtımız toprağa emanet...
Baldıran acısıya ovarak üşüyen ellerimizi,
Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.
hımm.
elektrikli sandalye mi?
vücuduna fatal birşeyler enjekte edilerek mi öldürülmüştü..tam hatırlayamadım...
ama ormandaki o karanlık gecenin spotları hala silinmemiş hafızamdan...
Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim...
Başımı sevdiğimin omzuna dayayıp …..buklelerimi ellerine emanet etsem...
Sadece sığınmak…. sokulmak güdüsüyle...(nerde öyle babayiğit?)
Tıpkı
Aykırı sularda...
Yitik bir tekne gibi demir atacak liman arayan...
Sığınsam...sokulsam....
Unutsam yaşadığım binbir çeşit acıyı....
Unutsam kötü yaşanmışlıklarımı...
Uykusuz geçen nöbetleri... genel durumu kötü olan bir hastayı kardiyopulmoner resusitasyonla döndürmeye çalışışlarımı...
Gittiğim trafik kazalarını...
İntiharları....
Hepsi geride kalsa...
Sadece
Gece.....Mavi......Ve yıldızlar olsa.......
Küçük bir sahil kasabasında bir takı dükkanım olsa...
Takı yapar takı satar...tekerlemesine benzesem...
Design etsem yeni takılar...
Ve hatta deniz kabuklarını toplasam sahil kenarlarında...
Bana tablovari bir resim uzatmıştı…
Orta yaşlı bıyıklı ve sakallı bir adam…
^^Passion-Tutku^^..filminin izlerini henüz beyninden atamamış biri olarak…eğer başında dikenli telden bir taç olsaydı…onun Hz.İsa olduğuna kanaat getirirdim hemen dürüstçesi….
Ama gözlerine bakmalıydım…
Her zaman insanlarla konuşurken yapmakta olduğum gibi…
Bu insanlara inanılmaz bir güven telkin ederdi…
Gözlerine bakmak…bir insanı kaale aldığının en önemli göstergesi…
Ki o insanların her gün en az yüz tanesi benden medet umarak gözlerime bakmaktaydı…omuzlarımdaki sorumluluk yükünü bin kat daha artırdığının bilincini yaşamadan….
^^Gözler kalbin aynasıdır^^ diye şarkılar bile yazılmıştı…
Öyle miydi gerçekten…?
O resmi çizen parmaklar o kadar ustaca tutmuştu ki fırçayı…
Mona Lisa tablosu gibiydi sanki resim…
Tıpkı onun gibi ne yana geçersen geç..sağda solda nerede olursan ol… sana bakacakmış gibi…
Peki neydi bende yarattığı bu etki?
Neden baktıkça bakasım geliyordu…. ve neden…bilmeden anlamını…gözlerimin arkasını yağmur bulutları kaplıyordu böyle…?
Ben yağmur bulutlarına alışkındım..
^^Sulugözüm^^ diye severlerdi beni arkadaşlarım..can dostlarım…
Acıklı bir türk filmi ve romantik yabancı film sahnelerinde deşarj olmak için Sonsuz’la(Eternalmoon) biz… birer kutu selpak alır önümüze…koltuklarımıza kurulur…burun çekerdik.…
Çay…çekirdek ve ağlayan iki hatun….komik duruyor değil mi?
Oysa ne zevklidir onunla burun çekmek…canım kızkardeşim…ikinci yarım…genetik kodumun parçası….
Hemen tatilde onunla bir seans düzenleyelim bari aklıma gelmişken…
Bir yengem var…Kirpiklerinin ucunda bir damla gözyaşı saklar hep…
O çekik kahverengi güzel gözler sevinçten de üzüntüden de her an gözyaşlarını salıvermeye hazırolda beklerler…
Teyze gibidir…amcamın eşi olmasına rağmen kızkardeşimle üzerimizde büyük emeği geçmiş…neredeyse bizi yetiştirmiş…yaşantımızın her ilkini bizimle paylaşmıştır anne yarısı gibi…
Havaalanına geldiğinde uğurlarken arkamızdan mendilini sallarken ağlar…
Keplerimizi havaya fırlatırken de diploma töreninde…yine gözlerini silmektedir usulca sevinçten….
O kadar masum…o kadar saf ve güzel bir sevgi yumağıdır kalbi ki…anlatılmaz yaşanır gözyaşlarında o asil kadın…
Ve o gözler…
Babamın gözlerine de benziyordu sanki…
Güven telkin eden bir yanı vardı…iyi niyet gibi bir duygu sezinliyordum kaşların yumuşak kıvrımlarından….
Yumuşak başlı birisinin ifadesiz olmaya çalışan…. ama arkasında …beyninde fırtınalar kopan bakışları…
Sol gözünün alt konturları…
Fırça darbesi miydi o…?
Ağlayan çocuk resmi vardı bir zamanlar…
Açık seçikti gözyaşları….alane…
Gizli gizli mi ağlıyordu? ....Sezdirmemeye çalışarak…?
Yoksa dikkatsiz bir fırça darbesinin bende yarattığı etki miydi o belirsiz gözyaşı…?
Seçemiyordum….
Bakmakla görmek arasında fark vardı sonuçta…
Günün birçok anında birçok şeye bakardık görmeden….
Beynimizin kıvrımlarından silüetler geçedursun…kuytu bir köşeye atar unuturduk hatta gözümüzün önünden geçen hayalet misali çehreleri…
Taa ki…o an gelene ve semasını hatırlamak gerekene kadar….
Oysa ^^O gözlerde ne gördün? ^^….diye soruyordu inatla….
Bense bakıyor… bakıyordum…
Bakmakla görmenin tezatlığına kapılmak istemeden…
Görmek isteyerek…
Ama itiraf dahi edemiyordum kendime ki…
Ben o gözlerde…
Ben o bakışlarda…
Kendimi…gördüm….
Küçük bir mücevher kutusuydu kalbinin tüm güzelliklerini sığdırdığı.. Orada sevgi,ilgi ve şevkatlerini istifler..yumuşacık kırmızı kadifeler arasına kimsenin dokunup kıramayacağı şekilde saklardı…. Umarsız eller yorgunuydu…haşin ve gaddardı ...
balık
13.06.2005 - 23:36çupra...kalamar....yanında roka salatası..
baldıran acısı
13.06.2005 - 23:35Biz üç kişiydik;
Bedirhan, Nazlıcan ve ben Suphi..
Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...
Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara,
Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...
El tetikte kulak kirişte
Ve sırtımız toprağa emanet...
Baldıran acısıya ovarak üşüyen ellerimizi,
Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.
Deniz çok uzaktaydı
Ve dokunuyordu yalnızlık.
Hayaloğlu
bakteri
13.06.2005 - 23:31mikrobioloji...
baharat
13.06.2005 - 23:30kekik...kırmızı biber...karabiber..nane...
falso
13.06.2005 - 23:27false..yalnış..
Şuur
13.06.2005 - 23:27conscious
Dead Man Walking / Ölüm yolunda
13.06.2005 - 23:22hımm.
elektrikli sandalye mi?
vücuduna fatal birşeyler enjekte edilerek mi öldürülmüştü..tam hatırlayamadım...
ama ormandaki o karanlık gecenin spotları hala silinmemiş hafızamdan...
bıçak
13.06.2005 - 16:41Bursa
kıbrıs
13.06.2005 - 15:48Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim...
En cok kullandigim kelime..
13.06.2005 - 15:42yavrukuşum...
keşke
13.06.2005 - 15:40Gözlerimi kapasam huzurla...
Ve bilsem ki...
Dünyanın öbür ucunda mutlu sağlıklı huzurlu insanlar vardır biryerlerde...
Ve çocuklar...
Bir anne misali bana gelseler hastalandıklarında...
Onları yedirsem içirsem...giydirsem....
Benim olduğum yere uğramasa ^^Hüzün^^...
Her yer biteviye MAVİ olsa....
keşke
13.06.2005 - 15:39Başımı sevdiğimin omzuna dayayıp …..buklelerimi ellerine emanet etsem...
Sadece sığınmak…. sokulmak güdüsüyle...(nerde öyle babayiğit?)
Tıpkı
Aykırı sularda...
Yitik bir tekne gibi demir atacak liman arayan...
Sığınsam...sokulsam....
Unutsam yaşadığım binbir çeşit acıyı....
Unutsam kötü yaşanmışlıklarımı...
Uykusuz geçen nöbetleri... genel durumu kötü olan bir hastayı kardiyopulmoner resusitasyonla döndürmeye çalışışlarımı...
Gittiğim trafik kazalarını...
İntiharları....
Hepsi geride kalsa...
Sadece
Gece.....Mavi......Ve yıldızlar olsa.......
Atropin......adrenalin....
Potasyum....
Sodyum bikarbonat...
O küçük sahil kasabasında... O mavi şehirde...
Gök mavi...deniz mavi....
Dünsüz ve yarınsız...
^^BUGÜNÜ....^^
Doyasıya yaşasam...
keşke
13.06.2005 - 15:38Yakamozları saysam geceleri...
Aydınlık gecelerde... sisli bir şehrin tül perdesi arkasına gizlenmese yıldızlar...
Tek tek saysam samanyolunu...
Ve yudumlarken kısık ateşte pişmiş türk kahvemi...
Kayan yıldızlardan dünyada barış olmasını dilesem…..
keşke
13.06.2005 - 15:37Doktorluk mu...
Fakir babası olsam...
Kiminin parası kiminin duası desem...umrumda olmasa geçim kaygısı...
Minik ama konforlu bir evim olsa...
Mercedes değil ama ayağımı yerden kesen bir arabam...
Aynı gün yiyip yarını düşünmesem...
Daha çok ibadet etsem... Yarın ölecekmiş gibi yaşasam…..
keşke
13.06.2005 - 15:37Küçük bir sahil kasabasında bir takı dükkanım olsa...
Takı yapar takı satar...tekerlemesine benzesem...
Design etsem yeni takılar...
Ve hatta deniz kabuklarını toplasam sahil kenarlarında...
Menekşe parmakarası terliklerimle….. mayomu giyip….. pareyomu takıp ….denize atlasam her sabah..
bakış
13.06.2005 - 15:31BAKMAKLA GÖRMEK ARASINDAKİ FARK…
^^O gözlerde ne gördün? ^^….diye sordu….
İnatçıydı biraz…
Üstelemedim ama… duraksadım birden…şaşalamayla karışık…
Bana tablovari bir resim uzatmıştı…
Orta yaşlı bıyıklı ve sakallı bir adam…
^^Passion-Tutku^^..filminin izlerini henüz beyninden atamamış biri olarak…eğer başında dikenli telden bir taç olsaydı…onun Hz.İsa olduğuna kanaat getirirdim hemen dürüstçesi….
Ama gözlerine bakmalıydım…
Her zaman insanlarla konuşurken yapmakta olduğum gibi…
Bu insanlara inanılmaz bir güven telkin ederdi…
Gözlerine bakmak…bir insanı kaale aldığının en önemli göstergesi…
Ki o insanların her gün en az yüz tanesi benden medet umarak gözlerime bakmaktaydı…omuzlarımdaki sorumluluk yükünü bin kat daha artırdığının bilincini yaşamadan….
^^Gözler kalbin aynasıdır^^ diye şarkılar bile yazılmıştı…
Öyle miydi gerçekten…?
O resmi çizen parmaklar o kadar ustaca tutmuştu ki fırçayı…
Mona Lisa tablosu gibiydi sanki resim…
Tıpkı onun gibi ne yana geçersen geç..sağda solda nerede olursan ol… sana bakacakmış gibi…
Peki neydi bende yarattığı bu etki?
Neden baktıkça bakasım geliyordu…. ve neden…bilmeden anlamını…gözlerimin arkasını yağmur bulutları kaplıyordu böyle…?
Ben yağmur bulutlarına alışkındım..
^^Sulugözüm^^ diye severlerdi beni arkadaşlarım..can dostlarım…
Acıklı bir türk filmi ve romantik yabancı film sahnelerinde deşarj olmak için Sonsuz’la(Eternalmoon) biz… birer kutu selpak alır önümüze…koltuklarımıza kurulur…burun çekerdik.…
Çay…çekirdek ve ağlayan iki hatun….komik duruyor değil mi?
Oysa ne zevklidir onunla burun çekmek…canım kızkardeşim…ikinci yarım…genetik kodumun parçası….
Hemen tatilde onunla bir seans düzenleyelim bari aklıma gelmişken…
Bir yengem var…Kirpiklerinin ucunda bir damla gözyaşı saklar hep…
O çekik kahverengi güzel gözler sevinçten de üzüntüden de her an gözyaşlarını salıvermeye hazırolda beklerler…
Teyze gibidir…amcamın eşi olmasına rağmen kızkardeşimle üzerimizde büyük emeği geçmiş…neredeyse bizi yetiştirmiş…yaşantımızın her ilkini bizimle paylaşmıştır anne yarısı gibi…
Havaalanına geldiğinde uğurlarken arkamızdan mendilini sallarken ağlar…
Keplerimizi havaya fırlatırken de diploma töreninde…yine gözlerini silmektedir usulca sevinçten….
O kadar masum…o kadar saf ve güzel bir sevgi yumağıdır kalbi ki…anlatılmaz yaşanır gözyaşlarında o asil kadın…
Ve o gözler…
Babamın gözlerine de benziyordu sanki…
Güven telkin eden bir yanı vardı…iyi niyet gibi bir duygu sezinliyordum kaşların yumuşak kıvrımlarından….
Yumuşak başlı birisinin ifadesiz olmaya çalışan…. ama arkasında …beyninde fırtınalar kopan bakışları…
Sol gözünün alt konturları…
Fırça darbesi miydi o…?
Ağlayan çocuk resmi vardı bir zamanlar…
Açık seçikti gözyaşları….alane…
Gizli gizli mi ağlıyordu? ....Sezdirmemeye çalışarak…?
Yoksa dikkatsiz bir fırça darbesinin bende yarattığı etki miydi o belirsiz gözyaşı…?
Seçemiyordum….
Bakmakla görmek arasında fark vardı sonuçta…
Günün birçok anında birçok şeye bakardık görmeden….
Beynimizin kıvrımlarından silüetler geçedursun…kuytu bir köşeye atar unuturduk hatta gözümüzün önünden geçen hayalet misali çehreleri…
Taa ki…o an gelene ve semasını hatırlamak gerekene kadar….
Oysa ^^O gözlerde ne gördün? ^^….diye soruyordu inatla….
Bense bakıyor… bakıyordum…
Bakmakla görmenin tezatlığına kapılmak istemeden…
Görmek isteyerek…
Ama itiraf dahi edemiyordum kendime ki…
Ben o gözlerde…
Ben o bakışlarda…
Kendimi…gördüm….
Ben o gözlerde…….^^HÜZNÜ^^…..gördüm……
Eternalflame
bakış
13.06.2005 - 15:29point of wiev...
Bak yeşil yeşil
13.06.2005 - 15:28her gün yaptığım şey...
bağışlamak
13.06.2005 - 15:27pamuktan oluşan bir kalbin son icraati...
babaanne
13.06.2005 - 15:26nur yüzlü yaratıklar...
baba söz
13.06.2005 - 15:25Kadınlar çiçektir..
bahtsız bedevi
13.06.2005 - 15:24..t kısmetten çıkınca
uçkur dokuz yerinden koparmış....
bahtsız bedevi
13.06.2005 - 15:23çöldeki kutup ayılarından muzdarip...
antolojiye 1 gün içinde 3 saatten fazla girmek
13.06.2005 - 15:23duygusal deşarj yöntemi..
ayakkabıları çıkarıp çıplak ayakla çimlere basmak gibi...ruhun elektriğini alıyor...
Toplam 2464 mesaj bulundu