Bitmek..
Anadolu'da yeşermek manasında da kullanılır 'bitmek'..
biryerlerden aniden çıkmak anlamına da gelir..
Hâl böyle iken 'Her aşk bitermiş' sözünü bir daha düşünün derim..
Aşk ta her tohum gibi çatlamak, toprağın üstüne çıkmak; bitmek ister..
Fakat her bitişin
bir amaca gebe olması gerekir..
Amaçsız biten aşklar 'biten' aşklardır..
Kimi beyaza yakın derken
kimisi de siyaha daha yakın diyor..
isteyen istediği yerden baksın..
ister amuda kalkarak bak,
ister bir ağaca çık
istersen bir dağın tepesine
istersen kendine bir çukur kaz oradan bak..
baktığın yer önemlidir
ve bu öncelik senin kendi tercihin.
ama ben rüzgarın koparttığı bir çınar yaprağının üstündeyken, bir yandan savrulup bir yandan üşürken,düşerken bakıyorsam; bakmaya çalışıyorsam
bundan kime ne?
şu an yaprak yeni koptu; yüksekteyim ve gri bence beyaza daha yakın..
düşmeye yakınken siyaha yakın görürsem, beni kınamayın...
'kelbetân'
insan parmağından esinlenerek icât edilmiş bir âlet.
çok iş gördüğü hepimize mâlum olmasının yanısıra
ben
bir türlü 'dişçi'lerin eline yakıştıramıyorum..
hani gördüğü iş hasebiyle ya tuttuğunu kopartır, ya da yamultur kerpeten..
insan daha başka bir şekilde süsler ve şirin gösterir
ama yok
'dişçi'lerde de günlük hayatta kullanılanın tıpatıp aynısı var..
gelde ürkme!
el-insaf..
orijinal ismi 'baka' iken 'kaplumbağa' (kaplı baka) dan ayırmak için
başına 'kur' öneki getirilmiştir..
'baka' eski türkçede kaplumbağa ve kurbağanın ortak ismidir...
dikkat edin; baka, (bakmak) tan geliyor..
ikisininde bakışları bir tuhaftır değil mi?
hatta meşhur bir söz bile vardır
'kaplumbağa kafasını çıkartıp etrafına bakmadan ilerlemez'
diye..
e kurbağanın böyle gözleri suyun altından fırlamışçasına bakışı da meşhurdur..
hakkını yemeyelim..
'hal' ve 'halel' kelimeleriyle aynı kökten
'halel' 'hâl'e zarar vermek, 'hâl' in durumunu menfî anlamda değiştirmek
anlamına gelmektedir..
eh..
ihtilâl kelimesini açıklamaya bilmem gerek var mı.
yinede söyleyelim
'ihtilâl' bir makâmı zorla ele geçirmek,
eski hâlini değiştirmek
manasına gelir arapçada..
'Ankara Gençlik Grubu ' olarak ismimizi yazdırıp
oyuna çağırılınca ortadan kaybolduğumuz da
bizimle
- Ne oldu Ankara Çocuk Korosuna dönüştünüz birden
diyen, ağzı laf yapan fırlama kişilikler işte..
'buna-mak' tır kökeni..
'bun' ise eski türkçede sıkıntı, dert, hastalık anlamlarına gelmekte..
yani
'bunalmak'ın köken mânâsı (saçmalamak) tır..
dolayısıyla
insan
saçmalıyorsa anlayın ki bunalmıştır
ve
bunalmışsa birazdan saçmalamaya başlayacaktır; ona göre tedbir alın..
'sâkin' ve 'sükûn' kelimeleriyle aynı kökten
'sükûn' arapçada (yerinde duran, fakîr) anlamlarına gelirken
'miskîn' (çok fazla yerinde duran :) ve çok fakir) anlamlarına gelmektedir..
Aslında çabuk sarhoş olanların ayık halleri çok enteresan geliyor bana..
sarhoşların çoğu
yufka yürekli insanlar..(şahsî tesbit)
bu yüzden kendilerini çok çabuk içkiye teslim ediyorlar..
ayık iken yapamadıklarını yapıp
iyice zıvanadan çıkıyorlar..
hâl böyle iken kahrı çekilmiyor tabi, en yakın dereye atıp, kafasını soğuk sulara sokup sokup çıkartmak önerilen metodlardandır..
Üniversitenin büyük amfisinde 800 kisinin katıldığı bir imtihan...
Süre iki saat...
Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine imkân yok.
Cevapları yetiştiremeyen kalıyor.
Bu yüzden bütün talebeler
harıl harıl kâgıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor.
Biraz düsünüyor biraz yazıyor. Hiç aceleci bir hâli yok.
Derken süre doluyor. 'Getirin kâgıtları çocuklar' diyor profesör ve
herkes bitirebildigi kadarıyla kâgıdını getirip masanın üzerine koyuyor.
Veren çıkıyor, veren çıkıyor
masanın üzerindeki kâgıtlar
birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor.
Bir kişi hâriç. Bizim ağırdan giden
talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.
Böylece biraz daha zaman
geçtikten sonra, bizimki kalkip kürsüye gidiyor ve kâgıdını bir sonraki ders
için hazırlıklarını
tamamlamakta olan profesöre uzatıyor.
Profesör kızarak:
-Hayır! Çok geç kaldın.
Artık senin kâgıdını alamam...
Bizimki ters ters bakıyor:
-Sen benim kim oldugumu biliyor musun?
-Yoo, aslinda bilmiyorum. Ne olacak?
Talebe bakislarini diklestirerek tekrar soruyor:
-Sen benim kim oldugumu biliyor musun?
-Hayir bilmiyorum! Üstelik bu hiç de mühim degil!
-Iyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâgitlarinin bir
kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup kağıtları tekrar
düzeltiyor. Sonra da:
-İyi günler hocam,
deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp
gidiyor...
Aşağıdaki konuşmalar tamamen gerçek olup, Deniz Navigasyon kanalı 106 (Finisterra/Galicia)
tarafından kayıt edilmiştir.
İspanyollar; ' Burası A-853, çarpışmadan kaçınmak için lütfen rotanızı 15 derece güneye çevirin. Şu anda 25 deniz mili uzaklıktasınız ve tam üzerimize doğru gelmektesiniz.'
Amerikalılar; 'Asıl siz kendi rotanızı 15 derece kuzeye çevirin.'
İspanyollar; ' Negatif! Tekrarlıyoruz. Rotanızı 15 derece güneye çevirin.'
Amerikalılar; 'Sizinle ABD gemisinin kaptanı konuşuyor. Kendi rotanızı derhal 15 derece kuzeye çevirin.'
İspanyollar; 'Öneriniz mümkün görülmedi. Bize çarpmak istemiyorsanız rotanızı 15 derece güneye çevirin.'
Amerikalılar; ' (Artık sesini yükselterek) Sizinle ABD Deniz filosunun büyüklükte ikinci uçak gemisi USS Lincoln'un Kaptanı Richard James Howard
konuşuyor. Beraberimizde iki kruvazör, avcı uçakları, dört denizaltı var. Ayrıca bizi hücumbotlar destekliyor. Size TAVSİYE etmiyorum, EMREDİYORUM!
Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin, aksi halde filomuzun emniyeti için tedbir alacağız. Derhal rotamızdan çekilin gidin.
İspanyollar; 'Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konuşuyor. Burada iki kişiyiz. Beraberimizde bir köpek, akşam yemeğimiz, iki şişe bira ve bir de
kanaryamız var. Kanarya şu anda uyuyor. Ayrıca bizi radyo istasyonu Cadena Dial La Coruna destekliyor. Şu anda İspanya'nın Finisterra Galicia
kıyısında ve A-853 numaralı Deniz fenerinde olduğumuzu göz önünde bulundurarak, buradan hiçbir yere gitmeye niyetimiz olmadığını söyleyelim.Deniz fenerimizin İspanya'daki deniz fenerleri arasında büyüklük açısından kaçıncı sırada olduğu konusunda hiç bir fikrimiz yok. Kayalık sahillerimize kafadan geçirmek üzere yönlenmiş boktan geminizin emniyeti için istetiğiniz boktan tedbiri alabilirsiniz. Ama yine de ısrarla tavsiye ediyoruz. Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin.
hoşbulduk
08.11.2006 - 12:33'Hoşgeldin'
tekil iken
'Hoşbulduk' un çoğul formda olmasının temelinde
'alçakgönüllülük' var zannımca..
nedir bölümü
08.11.2006 - 12:31Her terimin sonunda sorulan şu iki soru
bu bölümü açıklamaya yetiyor..
................sizce ne demek,.................. size neyi çağrıştırıyor?
her aşk bitermiş
08.11.2006 - 12:16Bitmek..
Anadolu'da yeşermek manasında da kullanılır 'bitmek'..
biryerlerden aniden çıkmak anlamına da gelir..
Hâl böyle iken 'Her aşk bitermiş' sözünü bir daha düşünün derim..
Aşk ta her tohum gibi çatlamak, toprağın üstüne çıkmak; bitmek ister..
Fakat her bitişin
bir amaca gebe olması gerekir..
Amaçsız biten aşklar 'biten' aşklardır..
iksir
08.11.2006 - 12:02damıtılarak elde edilmiş sıvı.
gri
08.11.2006 - 10:13Kimi beyaza yakın derken
kimisi de siyaha daha yakın diyor..
isteyen istediği yerden baksın..
ister amuda kalkarak bak,
ister bir ağaca çık
istersen bir dağın tepesine
istersen kendine bir çukur kaz oradan bak..
baktığın yer önemlidir
ve bu öncelik senin kendi tercihin.
ama ben rüzgarın koparttığı bir çınar yaprağının üstündeyken, bir yandan savrulup bir yandan üşürken,düşerken bakıyorsam; bakmaya çalışıyorsam
bundan kime ne?
şu an yaprak yeni koptu; yüksekteyim ve gri bence beyaza daha yakın..
düşmeye yakınken siyaha yakın görürsem, beni kınamayın...
kerpeten
08.11.2006 - 09:29'kelbetân'
insan parmağından esinlenerek icât edilmiş bir âlet.
çok iş gördüğü hepimize mâlum olmasının yanısıra
ben
bir türlü 'dişçi'lerin eline yakıştıramıyorum..
hani gördüğü iş hasebiyle ya tuttuğunu kopartır, ya da yamultur kerpeten..
insan daha başka bir şekilde süsler ve şirin gösterir
ama yok
'dişçi'lerde de günlük hayatta kullanılanın tıpatıp aynısı var..
gelde ürkme!
el-insaf..
kurbağa
07.11.2006 - 20:00'kurbaka'
orijinal ismi 'baka' iken 'kaplumbağa' (kaplı baka) dan ayırmak için
başına 'kur' öneki getirilmiştir..
'baka' eski türkçede kaplumbağa ve kurbağanın ortak ismidir...
dikkat edin; baka, (bakmak) tan geliyor..
ikisininde bakışları bir tuhaftır değil mi?
hatta meşhur bir söz bile vardır
'kaplumbağa kafasını çıkartıp etrafına bakmadan ilerlemez'
diye..
e kurbağanın böyle gözleri suyun altından fırlamışçasına bakışı da meşhurdur..
hakkını yemeyelim..
kurbağa
07.11.2006 - 19:54Mandayı nalladıklarını gören kurbağa da ayağını kaldırmış.
Bulgar atasözü..
toprak
07.11.2006 - 19:49Hor bakma sen toprağa,
toprakta neler yatur
Kani bunca evliya,
yüz bin peygamber yatur..
demiş Yunus..
kerte
07.11.2006 - 19:29pusula kadranının 1/16'lık derecesi
son kerte önemlidir her zaman
çünkü 'doğru' o son kertenin arkasında gizlidir..
dert
07.11.2006 - 19:13derdi olmayanın amacı da olmaz
ve her amacı olanın bir derdi vardır.
amacı var olanın derdi;
var olmaya çalışmaktır!
hüsnü şenlendirici
07.11.2006 - 19:08Hüsnü'cüğüm..
Bir İstanbul İstanbul üflede şenlensin buralar..
Klarneti konuşturan âdem..
Hani gitarda Santana vardır gitarı konuşturur derler..
Hüsnü Şenlendirici'de Santana'nın klarnet çalanı..
'püf'lemeden 'üf'lüyor..
Romen olduğunu zaten biliyorsunuzdur..
Dinlemek varken; anlatmak niye?
ihtilâl
07.11.2006 - 15:34'hal' ve 'halel' kelimeleriyle aynı kökten
'halel' 'hâl'e zarar vermek, 'hâl' in durumunu menfî anlamda değiştirmek
anlamına gelmektedir..
eh..
ihtilâl kelimesini açıklamaya bilmem gerek var mı.
yinede söyleyelim
'ihtilâl' bir makâmı zorla ele geçirmek,
eski hâlini değiştirmek
manasına gelir arapçada..
endişe
07.11.2006 - 15:27'dîde' (bakmak, görmek,düşünmek)
'endîden' (derin düşünmek, kaygılanmak)
'endîşe' (kaygı, derin düşünce)
kelime farsça..
solcu
07.11.2006 - 14:11Adın çıkacağına canın çıksın derler ya
bizim mahallede bir amcamız var
birilerine kızınca ağzından çıkan kelimeler aynen şöyle
-faşist bunların hepsi!
-ya amca ne alaka
-solcu komünistler
-adam solcu değil ki
-kafir masonlar!
-:Ss
animatör
07.11.2006 - 14:01'Ankara Gençlik Grubu ' olarak ismimizi yazdırıp
oyuna çağırılınca ortadan kaybolduğumuz da
bizimle
- Ne oldu Ankara Çocuk Korosuna dönüştünüz birden
diyen, ağzı laf yapan fırlama kişilikler işte..
fasit daire
07.11.2006 - 13:57para kazanmam, çalışmam için önce keyfimin olması gerekir.
keyfimin yerinde olması için de param olması..
böyle bir fasit dâire işte..
bunalmak
07.11.2006 - 13:55'buna-mak' tır kökeni..
'bun' ise eski türkçede sıkıntı, dert, hastalık anlamlarına gelmekte..
yani
'bunalmak'ın köken mânâsı (saçmalamak) tır..
dolayısıyla
insan
saçmalıyorsa anlayın ki bunalmıştır
ve
bunalmışsa birazdan saçmalamaya başlayacaktır; ona göre tedbir alın..
hergele
07.11.2006 - 13:42'hargele' farsçada (yaban eşeği) anlamına gelir
'har' = eşek..
miskin
07.11.2006 - 13:40'sâkin' ve 'sükûn' kelimeleriyle aynı kökten
'sükûn' arapçada (yerinde duran, fakîr) anlamlarına gelirken
'miskîn' (çok fazla yerinde duran :) ve çok fakir) anlamlarına gelmektedir..
sarhoş kahrı çekmek
07.11.2006 - 13:36Aslında çabuk sarhoş olanların ayık halleri çok enteresan geliyor bana..
sarhoşların çoğu
yufka yürekli insanlar..(şahsî tesbit)
bu yüzden kendilerini çok çabuk içkiye teslim ediyorlar..
ayık iken yapamadıklarını yapıp
iyice zıvanadan çıkıyorlar..
hâl böyle iken kahrı çekilmiyor tabi, en yakın dereye atıp, kafasını soğuk sulara sokup sokup çıkartmak önerilen metodlardandır..
ağlamak
07.11.2006 - 13:31Orijinal yazılışı 'ığ-lamak'..
'ığ/ağ' seslerinden türemiş bir fiil..
ah-layıp vah-lamak ın
ığ ve ağ versiyonu..
sen benim kim olduğumu biliyor musun?
07.11.2006 - 13:25Üniversitenin büyük amfisinde 800 kisinin katıldığı bir imtihan...
Süre iki saat...
Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine imkân yok.
Cevapları yetiştiremeyen kalıyor.
Bu yüzden bütün talebeler
harıl harıl kâgıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor.
Biraz düsünüyor biraz yazıyor. Hiç aceleci bir hâli yok.
Derken süre doluyor. 'Getirin kâgıtları çocuklar' diyor profesör ve
herkes bitirebildigi kadarıyla kâgıdını getirip masanın üzerine koyuyor.
Veren çıkıyor, veren çıkıyor
masanın üzerindeki kâgıtlar
birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor.
Bir kişi hâriç. Bizim ağırdan giden
talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.
Böylece biraz daha zaman
geçtikten sonra, bizimki kalkip kürsüye gidiyor ve kâgıdını bir sonraki ders
için hazırlıklarını
tamamlamakta olan profesöre uzatıyor.
Profesör kızarak:
-Hayır! Çok geç kaldın.
Artık senin kâgıdını alamam...
Bizimki ters ters bakıyor:
-Sen benim kim oldugumu biliyor musun?
-Yoo, aslinda bilmiyorum. Ne olacak?
Talebe bakislarini diklestirerek tekrar soruyor:
-Sen benim kim oldugumu biliyor musun?
-Hayir bilmiyorum! Üstelik bu hiç de mühim degil!
-Iyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâgitlarinin bir
kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup kağıtları tekrar
düzeltiyor. Sonra da:
-İyi günler hocam,
deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp
gidiyor...
enteresan diyaloglar
07.11.2006 - 08:36Aşağıdaki konuşmalar tamamen gerçek olup, Deniz Navigasyon kanalı 106 (Finisterra/Galicia)
tarafından kayıt edilmiştir.
İspanyollar; ' Burası A-853, çarpışmadan kaçınmak için lütfen rotanızı 15 derece güneye çevirin. Şu anda 25 deniz mili uzaklıktasınız ve tam üzerimize doğru gelmektesiniz.'
Amerikalılar; 'Asıl siz kendi rotanızı 15 derece kuzeye çevirin.'
İspanyollar; ' Negatif! Tekrarlıyoruz. Rotanızı 15 derece güneye çevirin.'
Amerikalılar; 'Sizinle ABD gemisinin kaptanı konuşuyor. Kendi rotanızı derhal 15 derece kuzeye çevirin.'
İspanyollar; 'Öneriniz mümkün görülmedi. Bize çarpmak istemiyorsanız rotanızı 15 derece güneye çevirin.'
Amerikalılar; ' (Artık sesini yükselterek) Sizinle ABD Deniz filosunun büyüklükte ikinci uçak gemisi USS Lincoln'un Kaptanı Richard James Howard
konuşuyor. Beraberimizde iki kruvazör, avcı uçakları, dört denizaltı var. Ayrıca bizi hücumbotlar destekliyor. Size TAVSİYE etmiyorum, EMREDİYORUM!
Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin, aksi halde filomuzun emniyeti için tedbir alacağız. Derhal rotamızdan çekilin gidin.
İspanyollar; 'Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konuşuyor. Burada iki kişiyiz. Beraberimizde bir köpek, akşam yemeğimiz, iki şişe bira ve bir de
kanaryamız var. Kanarya şu anda uyuyor. Ayrıca bizi radyo istasyonu Cadena Dial La Coruna destekliyor. Şu anda İspanya'nın Finisterra Galicia
kıyısında ve A-853 numaralı Deniz fenerinde olduğumuzu göz önünde bulundurarak, buradan hiçbir yere gitmeye niyetimiz olmadığını söyleyelim.Deniz fenerimizin İspanya'daki deniz fenerleri arasında büyüklük açısından kaçıncı sırada olduğu konusunda hiç bir fikrimiz yok. Kayalık sahillerimize kafadan geçirmek üzere yönlenmiş boktan geminizin emniyeti için istetiğiniz boktan tedbiri alabilirsiniz. Ama yine de ısrarla tavsiye ediyoruz. Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin.
Amerikalılar; 'Okey, anlaşıldı. Teşekkürler...'
Toplam 3332 mesaj bulundu