Şiir gibi bir ev
Yeryüzünün en saadetli evi
Efendimiz ve Aişe annemiz
11 kadının hikayesini anlatıyor annemiz
Yemenli 11 kadının hikayesi
Bu kadınlar bir araya gelmiş kocalarının hallerini anlatıyorlar
Ama önce kesin söz veriyorlar
Hiç birşey gizlemiyecekleri hususunda
Ve birinci kadın başlıyor
Benim kocam yalçın bir dağın başındaki zayıf bir deve gibidir
Kolay değil ki çıkılsın semiz değil ki götürülsün
Sert mizaçlı huysuz gururlunun birisidir
İkinci kadın anlatır
Ben kocamın kötü huylarını anlatmak istemem korkarım
Eğer anlatmaya başlarsam
Büyük küçük herşeyini söyleyip geriye hiç bir şey bırakmamam gerekir
Bu da kolay değil vakit yetmez
Sıra üçüncü kadındadır
O da kocasını kötüler
Benim kocamın boyu uzundur ama aklı kısa
Konuşursam boşanırım
Konuşmassam muallakta kalırım
Dördüncü kadın kocasını över
Benim kocam tihama gecesi gibidir
Ne sıcaktır ne soğuk
Ne korkulur ne de usanılır
Söz beşinci kadındadır
Kocam içeri girince pars
Dışarı çıkınca arslan gibidir
Bana bıraktığı ev işlerinden hesap sormaz
Altıncı kadın anlatır
Benim kocamda yedimi üst üste katlayıp yer
Çok yer içtimi sömürür
Yiyip içmekten başka bir şey düşünmez
Yedinci kadın bir ah çeker
Benim kocamın işi sadece beni dövmektir der
Başımı yarar vücudumu yaralar
Bunları yapmak için eline ne geçerse kullanır
Sekizinci kadın kocasını tavşana benzetir
Ve bir cümle ile anlatır
Güzel kokulu bitki gibi hoş kokar
Dokuzuncu kadın anlatır
Benim kocam boylu postludur evi rahattır
Ocağının külü çoktur
Evi meclis gibi bir adamdır
Misafir perverdir
Onuncu kadın anlatır
Benim kocamda maliktir
Akıl ve hayalinizden geçen her hayra maliktir
Onun çok devesi vardır
Develer kesilmek üzere bekletilir
Ve söz onbirinci kadındadır
Söz Ümmü Zer'dedir
Ebu Zer'in hanımı fakat Ebu Zer Rifari değil
Söz ümmü Zer dedir
Kocam Ebu Zer di ama ne Ebu Zer
Ebu Zer beni Şıp denen bir dağ kenarında
Bir miktar davarla geçinen bir ailenin kızı olarak gördü
Kulaklarımı ziynetlerde doldurdu
Beni hoşnut kıldı
Kendimi bahtiyar ve yüce bildim
Beni atları kişneyen develeri böğüren
Ekinleri sürülüp daneleri harmanlanan
Müreffe ve Mesut bir cemiyete getirdi
Ben onun yanında söz sahibiydim
Hiç azarlanmadım
Akşam yatar sabaha kadar uyurdum
Doya doya süt içerdim
Bir gün Ebu Zer evden çıktı
Her tarafta süt tulumlar yağ çıkarılmak için çalkalanmaktaydı
Yolda bir kadına rastlar
Kocam bu kadını sevmiş olacak ki beni bıraktı
Onunla evlendi
Ondan sonra bende bir başkasıyla evlendim
Oda iyi bir adamdı
Bu kocamda bana Ey Ümmü Zer ye iç yakınlarına ihsanda bulun derdi
Buna rağmen ben bu ikinci kocamın bana verdiklerinin hepsini bir araya toplasam
Ebu Zerin en küçük kapını dolduramaz
Yemende 11 kadının hikayesi bitmişti
Efendimiz Aişe annemize gülümseyerek baktı
Ey Aişe
Ben sana Ebu Zer'in Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim
Şu farklaki Ebu Zer Ümmü Zer'i boşadı
Ben seni boşamayacağım
Biz beraber yaşayacağız
Aişe annemiz Ya Resulullah dedi
Beni nasıl seviyorsunuz?
Efendimiz yine tebessümle cevap verdiler
Ey Aişe
İlk gün ki gibi kördüğüm gibi
Şiir gibi bir ev
Yeryüzünün en saadetli evi
Yemenli 11 kadının hikayesi
Efendimiz ve Aişe annemiz
Yüzünde tebessüm gönlünde huzur
Mutludur evin sahibesi
Mü'minlerin şerefli annesi..
Bir adam hileyle, kuşun birini tuzağa düşürerek yakaladı.
Kuş dile geldi, yalvardı:
”Ey ulu insan, sen koyunları, öküzleri yedin, bir çok deveyi
kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimlemi
doyacaksın? Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt
vereceğim.
Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur. Birincisini, elindeyken vereyim, eğer beğenirsen beni bırakırsın. İkincisini şu dama konarken,üçüncüsünü de şu ulu ağaçta söylerim,” dedi.
Adam kuşu sıkı sıkıya tutarak:
”Haydi söyle bakalım, eğer beğenirsem seni bırakırım,”
dedi.
”Kuşçağız ilk öğüdünü söyledi:
”Olmayacak sözü kim söylerse söylesin, inanma” dedi.
Adam öğüdünü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş uçarak damın
saçağına kondu. İkinci öğüdünü söyledi:
”Geçmiş gitmiş şeylere, kaçmış fırsatlara ah vah
etme.” dedi. Sonra biraz geriye çekilerek orada bulunana ulu ağaca kondu:
”Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha
biçilmez bir inci vardı. Eğer beni kaçırmasaydın o şimdi senin
olacaktı.” dedi.
Bunu duyan adam ağlayıp inlemeye, saçını başını
yolmaya başladı. Bunu gören kuş seslendi:
”Ben sana geçmiş gitmiş fırsatlar için ah vah edip üzülme
demedim mi? Madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp
duruyorsun?
Ya öğüdümü dinlemedin yahut da sağırsın. Ayrıca sana
olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün ağırlığım üç
dirhem, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında inci bulunabilir? ”
Bunun üzerine adam kendi kendine:
”Şimdi söylediklerini daha iyi anladım. Haydi şimdi de üçüncü öğüdünü söyle bakayım” dedi. Kuş:
”Allah için o iki öğüdü güzelce tuttun da benden
üçüncüsünü mü istiyorsun? Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt
vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir. Aptallık ve
bilgisizlik yırtığı, yama tutmaz.” diyerek uçup gitti.
Bir zamanlar benim sevgilimdin
Yanımdayken bile hasretimdin
Şimdi başka bir aşk buldun
Mutluluk senin olsun
Dertler benim, çile benim, hasret benim
Hayat senin, senin olsun
Ömrüm senin, senin olsun
Ben daha ne çile, dertlere yolcuyum
Ben alnına dert yazılan kader mahkumuyum
Farketmez yaşamam, sen mesut ol yeter
Dertler bana gönül vermiş
Ben aşk sarhoşuyum
Dilerim her arzun gerşek arzun
Hayat bu, şansın hep açık olsun
Dertler benim, çile benim
Hayat senin senin olsun
Hatıralar, hasret benim
Ömrüm senin senin olsun
Bir gün daha geçti yine sensiz
Aşkım ağlıyor bak, sessiz sessiz
Çare bensiz, ben çaresiz
Ümidim senin olsun
Sana gelen dertler benim
Mutluluk senin olsun
Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek.
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.
Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.
Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.
Affetmek insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.
Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.
Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.
Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.
Affetmek bir seçimdir.
Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır.
O acılar sizin acılarınız.
Affetmek kolay değildir.
Fakat özgürleşmek için gereklidir.
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.
Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi hakli bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
Affetmek kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir.Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
Unutmak ne dipsiz bir şeydir ki, unutanlara unuttuklarını bile unutturur. Unutulmak ne acı şeydir ki, unutulanın unutuluşuna ağlayışını kimse hatırlamaz. ‘Nisyan’dan unutuluştan çıkarıldık her birimiz. Yüzümüz gün ...
insan
08.07.2010 - 11:02insan
İnsan Vardır Fark Edilmez Süsünden, Kimi Farksızdır Koyun Sürüsünden, Ama Her Gördüğün Şekle Kapılma, İnsan Anlaşılmaz Görüntüsünden..!
barış manço
07.07.2010 - 18:49Unutmadım seni
Dün yine yapayalnız
Dolaştım yollarda
Yağmurlarda ıslanan
Bomboş sokaklarda
gözlerimde yaş kalbimde sızı
Unutmadım seni
Unutamadım unutamadım
Ne olur anla beni
Unutmak kolay demiştin
Alışırsın demiştin
Öyleyse sen unut beni
Yeterki benden isteme
Yıllar ikimizdende
Çok şeyler götürmüş
Sen yeni yuva kurarken
Beni paramparça bölmüş
Barış Manço
Dursun Ali Erzincanlı
07.07.2010 - 16:43ÜMMÜ ZER
Şiir gibi bir ev
Yeryüzünün en saadetli evi
Efendimiz ve Aişe annemiz
11 kadının hikayesini anlatıyor annemiz
Yemenli 11 kadının hikayesi
Bu kadınlar bir araya gelmiş kocalarının hallerini anlatıyorlar
Ama önce kesin söz veriyorlar
Hiç birşey gizlemiyecekleri hususunda
Ve birinci kadın başlıyor
Benim kocam yalçın bir dağın başındaki zayıf bir deve gibidir
Kolay değil ki çıkılsın semiz değil ki götürülsün
Sert mizaçlı huysuz gururlunun birisidir
İkinci kadın anlatır
Ben kocamın kötü huylarını anlatmak istemem korkarım
Eğer anlatmaya başlarsam
Büyük küçük herşeyini söyleyip geriye hiç bir şey bırakmamam gerekir
Bu da kolay değil vakit yetmez
Sıra üçüncü kadındadır
O da kocasını kötüler
Benim kocamın boyu uzundur ama aklı kısa
Konuşursam boşanırım
Konuşmassam muallakta kalırım
Dördüncü kadın kocasını över
Benim kocam tihama gecesi gibidir
Ne sıcaktır ne soğuk
Ne korkulur ne de usanılır
Söz beşinci kadındadır
Kocam içeri girince pars
Dışarı çıkınca arslan gibidir
Bana bıraktığı ev işlerinden hesap sormaz
Altıncı kadın anlatır
Benim kocamda yedimi üst üste katlayıp yer
Çok yer içtimi sömürür
Yiyip içmekten başka bir şey düşünmez
Yedinci kadın bir ah çeker
Benim kocamın işi sadece beni dövmektir der
Başımı yarar vücudumu yaralar
Bunları yapmak için eline ne geçerse kullanır
Sekizinci kadın kocasını tavşana benzetir
Ve bir cümle ile anlatır
Güzel kokulu bitki gibi hoş kokar
Dokuzuncu kadın anlatır
Benim kocam boylu postludur evi rahattır
Ocağının külü çoktur
Evi meclis gibi bir adamdır
Misafir perverdir
Onuncu kadın anlatır
Benim kocamda maliktir
Akıl ve hayalinizden geçen her hayra maliktir
Onun çok devesi vardır
Develer kesilmek üzere bekletilir
Ve söz onbirinci kadındadır
Söz Ümmü Zer'dedir
Ebu Zer'in hanımı fakat Ebu Zer Rifari değil
Söz ümmü Zer dedir
Kocam Ebu Zer di ama ne Ebu Zer
Ebu Zer beni Şıp denen bir dağ kenarında
Bir miktar davarla geçinen bir ailenin kızı olarak gördü
Kulaklarımı ziynetlerde doldurdu
Beni hoşnut kıldı
Kendimi bahtiyar ve yüce bildim
Beni atları kişneyen develeri böğüren
Ekinleri sürülüp daneleri harmanlanan
Müreffe ve Mesut bir cemiyete getirdi
Ben onun yanında söz sahibiydim
Hiç azarlanmadım
Akşam yatar sabaha kadar uyurdum
Doya doya süt içerdim
Bir gün Ebu Zer evden çıktı
Her tarafta süt tulumlar yağ çıkarılmak için çalkalanmaktaydı
Yolda bir kadına rastlar
Kocam bu kadını sevmiş olacak ki beni bıraktı
Onunla evlendi
Ondan sonra bende bir başkasıyla evlendim
Oda iyi bir adamdı
Bu kocamda bana Ey Ümmü Zer ye iç yakınlarına ihsanda bulun derdi
Buna rağmen ben bu ikinci kocamın bana verdiklerinin hepsini bir araya toplasam
Ebu Zerin en küçük kapını dolduramaz
Yemende 11 kadının hikayesi bitmişti
Efendimiz Aişe annemize gülümseyerek baktı
Ey Aişe
Ben sana Ebu Zer'in Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim
Şu farklaki Ebu Zer Ümmü Zer'i boşadı
Ben seni boşamayacağım
Biz beraber yaşayacağız
Aişe annemiz Ya Resulullah dedi
Beni nasıl seviyorsunuz?
Efendimiz yine tebessümle cevap verdiler
Ey Aişe
İlk gün ki gibi kördüğüm gibi
Şiir gibi bir ev
Yeryüzünün en saadetli evi
Yemenli 11 kadının hikayesi
Efendimiz ve Aişe annemiz
Yüzünde tebessüm gönlünde huzur
Mutludur evin sahibesi
Mü'minlerin şerefli annesi..
D.Ali ERZİNCANLI
mevlana
07.07.2010 - 16:23Kuş dile geldi ve yalvardı…
Bir adam hileyle, kuşun birini tuzağa düşürerek yakaladı.
Kuş dile geldi, yalvardı:
”Ey ulu insan, sen koyunları, öküzleri yedin, bir çok deveyi
kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimlemi
doyacaksın? Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt
vereceğim.
Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur. Birincisini, elindeyken vereyim, eğer beğenirsen beni bırakırsın. İkincisini şu dama konarken,üçüncüsünü de şu ulu ağaçta söylerim,” dedi.
Adam kuşu sıkı sıkıya tutarak:
”Haydi söyle bakalım, eğer beğenirsem seni bırakırım,”
dedi.
”Kuşçağız ilk öğüdünü söyledi:
”Olmayacak sözü kim söylerse söylesin, inanma” dedi.
Adam öğüdünü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş uçarak damın
saçağına kondu. İkinci öğüdünü söyledi:
”Geçmiş gitmiş şeylere, kaçmış fırsatlara ah vah
etme.” dedi. Sonra biraz geriye çekilerek orada bulunana ulu ağaca kondu:
”Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha
biçilmez bir inci vardı. Eğer beni kaçırmasaydın o şimdi senin
olacaktı.” dedi.
Bunu duyan adam ağlayıp inlemeye, saçını başını
yolmaya başladı. Bunu gören kuş seslendi:
”Ben sana geçmiş gitmiş fırsatlar için ah vah edip üzülme
demedim mi? Madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp
duruyorsun?
Ya öğüdümü dinlemedin yahut da sağırsın. Ayrıca sana
olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün ağırlığım üç
dirhem, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında inci bulunabilir? ”
Bunun üzerine adam kendi kendine:
”Şimdi söylediklerini daha iyi anladım. Haydi şimdi de üçüncü öğüdünü söyle bakayım” dedi. Kuş:
”Allah için o iki öğüdü güzelce tuttun da benden
üçüncüsünü mü istiyorsun? Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt
vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir. Aptallık ve
bilgisizlik yırtığı, yama tutmaz.” diyerek uçup gitti.
‘Mevlana’
orhan gencebay
07.07.2010 - 15:34Bir zamanlar benim sevgilimdin
Yanımdayken bile hasretimdin
Şimdi başka bir aşk buldun
Mutluluk senin olsun
Dertler benim, çile benim, hasret benim
Hayat senin, senin olsun
Ömrüm senin, senin olsun
Ben daha ne çile, dertlere yolcuyum
Ben alnına dert yazılan kader mahkumuyum
Farketmez yaşamam, sen mesut ol yeter
Dertler bana gönül vermiş
Ben aşk sarhoşuyum
Dilerim her arzun gerşek arzun
Hayat bu, şansın hep açık olsun
Dertler benim, çile benim
Hayat senin senin olsun
Hatıralar, hasret benim
Ömrüm senin senin olsun
Bir gün daha geçti yine sensiz
Aşkım ağlıyor bak, sessiz sessiz
Çare bensiz, ben çaresiz
Ümidim senin olsun
Sana gelen dertler benim
Mutluluk senin olsun
Orhan Gencebay
affetmek
05.07.2010 - 08:54Affetmek bir seçimdir! ! !
Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek.
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.
Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.
Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.
Affetmek insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.
Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.
Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.
Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.
Affetmek bir seçimdir.
Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır.
O acılar sizin acılarınız.
Affetmek kolay değildir.
Fakat özgürleşmek için gereklidir.
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.
Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi hakli bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
Affetmek kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir.Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
“Duygusal unutma” affetmenin diğer adıdır.
Toplam 54 mesaj bulundu