Ulkeleri ya da WHO'yu elestirmek olur da, kisileri elestirmemek olur mu. Onlara da atayim bir iki tas...
Kardesim yola cikacaksin... Ilgililer ilgisiz, sen bari hakkini arasana bir sekilde. Hastalik tasimasi muhtemel biriyle yanyana saatlerce ucmak (Ornegin yasadigim ulke ile Turkiye arasi indisi bindisi haric yaklasik 19 saat) , nasil bir adam sendeciligin, ya da bana bir sey olmazciligin urunudur acaba?
Bir de bir konuya kafam takiliyor... Haberlerden falan anladigim kadarla herhalde ulkeler (Buna Turkiye de dahil) , ulkelerine giris yapan kisileri termal kameralarla tarayarak virus tasiyicisi olup olmadigini anlamaya calisiyor... Bunun en son ornegi, Turkiye'ye gelen Amerikali ciftte virus tesbit edilmesi...
Simdi, kardesim bu taramayi ulkenizden cikis yapan kisilere de uygulasaniz olmaz mi demek gerekmez mi? WHO (Dunya Saglik Orgutu) 'nun boylesine olumcul bir hastaligin yayilmasini engelleme anlayisi bu mudur acep?
Hastalik her ulkeye yayilsin mi isteniyor bir bakima?
Bir onceki yazida alma mazlumun ahini, cikar aheste aheste deyisi geliyor insanin aklina diye yazmistim, okuyanlar gormustur. Ne alaka diyen olur belki, kisaca aciklayayim efendim...
Fenerbahce, bu kupayi son olarak bundan tam 26 yil once kazanmisti. O sene ceyrek finlade Besiktas ile eslesen Fenerbahce, Kadikoy'deki ilk mactan 1 - 1 lik beraberlikle ayrilmisti. Ancak donemin Fenerbahce baskani Ali Sen, o zamanlar Besiktas kaptani olan Mehmet Eksi'nin bir onceki turda oynanan Besiktas - Boluspor macinda gordugu sari kart nedeniyle cezali olmasi, dolayisi ile Fenerbahce macinda oynamamasi gerektigini one surerek itiraz etmisti. O macin hakemi Ihsan Ture'nin ustune basa basa 'sari karti Mehmet Eksi'ye gostermedim' diye soylemesine ragmen, federasyon maci 3 - 0 Fenerbahce'ye vermisti. Rovans maci Ali Sami Yen Stadi'nda oynanmis, Besiktas 2 - 1 kazanmasina ragmen elenmisti...
Haksiz kazanilan kupanin, kazananin son kupasi olmasidir ki, insanin aklina mazlumun ahi gelir...
Terim, kitaptan da anlasilacagi gibi kesinlikle Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Huseyin Inan'i getirir akla.
Adnan Menderes, Fatin Rustu Zorlu ve Hasan Polatkan ile en kucuk bir yakinligi yoktur. Bu, olsa olsa sagda solda cokca yazilan konusulan 'Uc bizden, uc sizden' sacmaligina atifta bulunmak olur.
Adi gecen ucluler, her ne kadar hemen hemen ayni ortamlarda yargilansalar ve cezalari infaz edilseler de, bu hayati degisik kulvarlarda yasamislardir...
Sair ve yazar Nihat Behram'in, 12 Mart'in karanliklarinda idam edilen Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Huseyin Inan'in yakalanmalarindan asilmalarina kadarki surecte olanlari anlattigi kitaptir...
Kitap, yayinlandiktan sonra yasaklanmis, ancak daha sonra tekrar piyasaya surulmustur.
Hic cekinmeden kendini dunyanin en akilli yaratigi diye ilan ederken, dunyanin icine etmekten hic cekinmeyen ve aslinda farkinda olmadan (Yoksa bilerek mi yapiyor) kendini de tuketen enteresan bir varliktir...
Insana sordurur, ya bu kadar akilli biri, ne diye kendi gelecegini karartsin ki?
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Bir proleter bayram gununu, sekiz saatlik is gununu elde etme araci olarak kullanma dusuncesi ilk kez Avustralya'da dogdu. Avustralyali isciler, 1856'da, sekiz saatlik isgunu lehinde gosteriler yaparak, toplantilar ve eglenceler duzenleyerek, hep birlikte bir gunluk is birakmaya karar verdiler. Bu kutlamanin yapilacagi gun olarak da 21 Nisan tarihi saptandi. Avustralyali isciler bu karari, yalnizca 1856'da uygulamaya niyetlenmislerdi. Ama bu ilk kutlamanin Avustralyali proleter kitleler uzerinde cok buyuk etkisi oldu, onlari canlandirip yeni bir heyecana yol acti ve bu kutlamanin her yil tekrarlanmasina karar verildi.
Gercekten iscilere, kendi kendilerine kararlastirdikları bir anda, kitle halinde isi birakmaktan daha fazla cesaret ve kendi gucune guven duygusunu ne verebilirdi? Fabrikalarin ve atolyelerin ebedi kolelerine, kendi oz birliklerini toplamaktan daha fazla ne cesaret verebilirdi? Boylece, proleter bir kutlama gunu dusuncesi hizla benimsendi ve Avustralya'dan diger ulkelere yayilmaya basladi, ta ki sonunda tum proleter dunyayı fethedene dek.
Avustralyali iscilerin ornegini ilk izleyen Amerikalilar oldu. 1886'da 1 Mayis'in evrensel bir is birakma gunu olmasina karar verdiler. 1 Mayis'ta 200 bin Amerikali isci is birakti ve 8 saatlik isgunu talebinde bulundu. Daha sonra uygulanan polisiye ve yasal baskilarla, iscilerin bu olcekte bir gosteriyi tekrarlamasi birkac yil engellendi. Yine de 1888'de bu yolda yeniden karar aldilar ve gelecek gosterinin 1 Mayis 1890'da olmasini kararlastirdilar.
Bu sirada Avrupa'daki isci hareketi de guclendi ve canlandi. Bu hareketin en guclu ifadesi, 1889'da toplanan uluslararasi isciler kongresi oldu. 400 delegenin katildigi bu kongrede, sekiz saatlik isgunu talebinin en basta yer almasi gerektigi yolunda karar alindi. Bunun uzerine Fransiz sendikalarinin temsilcisi, Bordeaux'lu isci Lavigne, bu talebin tum ulkelerde evrensel bir is birakma ile dile getirilmesini teklif etti. Amerikan iscilerinin temsilcisi, yoldaslarinin 1 Mayis 1890'da grev yapilmasi yolunda aldigi karara dikkat cekti ve kongre bu tarihte uluslararasi bir proletarya gununun kutlanmasina karar verdi.
Otuz yil once Avustralyali isciler, aslinda yalnizca bir gumluk kutlama dusunmuslerdi. Kongre, tum ulkelerin iscilerinin, 1 Mayis 1890'da sekiz saatlik isgunu icin, hep birlikte gosteriler yapmasini kararlastirdi. Kimse bu kutlamanin daha sonraki yillarda da tekrarlanmasindan soz etmedi. Dogal olarak, kimse, bu dusuncenin bir simsegin cakisi gibi basari kazanacagini ve isci sinifi tarafindan kisa zamanda benimsenecegini onceden goremezdi. Bununla birlikte, 1 Mayis'in her yil kutlanacak surekli bir kurum haline getirilmesinin gerekliligini herkesin kavramasi ve hissetmesi icin, 1 Mayis'in yalnizca bir kez kutlanmasi yeterli oldu.
Ilk 1 Mayis'ta sekiz saatlik isgununun uygulanmasi talep edildi. Ama bu hedefe ulasildiktan sonra da, 1 Mayis'in kutlanmasina son verilmedi. Iscilerin burjuvazi ve egemen sinif karsisindaki mucadelesi devam ettigi surece, ve tum talepleri karsilanmadigi surece, 1 Mayis, isci sinifinin bu taleplerinin her yil dile getirildigi gun olacaktir. Ve daha iyi gunler dogdugunda, dunya isci sinifi kurtuldugunda, buyuk bir olasilikla insanlik o zaman da 1 Mayis'i, gecmiste verilen zorlu mucadelelerin ve cekilen acilarin anisina yine kutlayacaktir.'
ABD Baskani Barak Obama icin nerdeyse tum Istanbul'un cadde ve sokaklarini ayiran yuce devletimiz, ulkemizin can damari olan iscilerimiz icin Taksim Meydani'ni cok goruyor ya, ne diyeyim bilmiyorum...
Ulkemizde 1 Mayis, emekcinin, iscinin bayrami olarak kutlanirdi eskiden. Taa ki, birileri alanlardaki bu gucu gorene, kendileri icin tehlike olabilecegini anlayana degin. Sonra o kanli 1977 1 Mayis'i yasadik. Ve bayram bitti...
Simdi bu gunu yeniden bayram ilan etmis buyuklerimiz. Adini da degistirmisler. Emek ve Dayanisma Gunu olmus artik. Daha bir hos mu geliyor ne kulaga...
Pazarlayacak bir sey bulamayan din bezirganlarinin yeni bir halki oyalama kampanyasi gibi gorunuyor bana. Saga sola rusvet dagitmada hic bir sakinca gormeyen hukumetimizin bu seferki muhatabi isciler olmus, ne var yani...
Domuz Gribi
17.05.2009 - 02:47Ulkeleri ya da WHO'yu elestirmek olur da, kisileri elestirmemek olur mu. Onlara da atayim bir iki tas...
Kardesim yola cikacaksin... Ilgililer ilgisiz, sen bari hakkini arasana bir sekilde. Hastalik tasimasi muhtemel biriyle yanyana saatlerce ucmak (Ornegin yasadigim ulke ile Turkiye arasi indisi bindisi haric yaklasik 19 saat) , nasil bir adam sendeciligin, ya da bana bir sey olmazciligin urunudur acaba?
Domuz Gribi
17.05.2009 - 02:42Bir de bir konuya kafam takiliyor... Haberlerden falan anladigim kadarla herhalde ulkeler (Buna Turkiye de dahil) , ulkelerine giris yapan kisileri termal kameralarla tarayarak virus tasiyicisi olup olmadigini anlamaya calisiyor... Bunun en son ornegi, Turkiye'ye gelen Amerikali ciftte virus tesbit edilmesi...
Simdi, kardesim bu taramayi ulkenizden cikis yapan kisilere de uygulasaniz olmaz mi demek gerekmez mi? WHO (Dunya Saglik Orgutu) 'nun boylesine olumcul bir hastaligin yayilmasini engelleme anlayisi bu mudur acep?
Hastalik her ulkeye yayilsin mi isteniyor bir bakima?
Domuz Gribi
17.05.2009 - 02:32Basbakanimizin (Saglik Bakanimiz da olur) , hakkinda, 'bizi teget gececektir' demesini bekledigim hastaliktir...
Beşiktaş Jimnastik Klubü
15.05.2009 - 03:37Bir onceki yazida alma mazlumun ahini, cikar aheste aheste deyisi geliyor insanin aklina diye yazmistim, okuyanlar gormustur. Ne alaka diyen olur belki, kisaca aciklayayim efendim...
Fenerbahce, bu kupayi son olarak bundan tam 26 yil once kazanmisti. O sene ceyrek finlade Besiktas ile eslesen Fenerbahce, Kadikoy'deki ilk mactan 1 - 1 lik beraberlikle ayrilmisti. Ancak donemin Fenerbahce baskani Ali Sen, o zamanlar Besiktas kaptani olan Mehmet Eksi'nin bir onceki turda oynanan Besiktas - Boluspor macinda gordugu sari kart nedeniyle cezali olmasi, dolayisi ile Fenerbahce macinda oynamamasi gerektigini one surerek itiraz etmisti. O macin hakemi Ihsan Ture'nin ustune basa basa 'sari karti Mehmet Eksi'ye gostermedim' diye soylemesine ragmen, federasyon maci 3 - 0 Fenerbahce'ye vermisti. Rovans maci Ali Sami Yen Stadi'nda oynanmis, Besiktas 2 - 1 kazanmasina ragmen elenmisti...
Haksiz kazanilan kupanin, kazananin son kupasi olmasidir ki, insanin aklina mazlumun ahi gelir...
Beşiktaş Jimnastik Klubü
14.05.2009 - 02:22Fenerbahce'yi Fortis Turkiye Kupasi finalinde, Yusuf Simsek, Bobo (2) ve Holosko'nun golleriyle 4 - 2 yenerek kupayi kazanan takimdir...
Kendilerini tebrik ediyoruz...
1 Mayıs İşçi Bayramı
02.05.2009 - 03:33Gunun isci mi, polis mi, yoksa bahar bayrami mi oldugu bu sene de anlasilamadigi gun olmustur.
Tum emegi gecenlere tesekkur ederim...
mehmet haberal
02.05.2009 - 03:25Baskent Universitesi'nin kurucusu olan profesor.
Tip doktorudur...
Turkiye'de ilk bobrek nakli ameliyatini gerceklestiren kisidir (1975) ...
darağacında üç fidan
02.05.2009 - 03:21Aradan gecen onca sureye ragmen, daragaclarinin asla meyve vermedigini bizlere bir kez daha hatirlatan terim olmustur ayni zamanda...
darağacında üç fidan
02.05.2009 - 03:18Terim, kitaptan da anlasilacagi gibi kesinlikle Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Huseyin Inan'i getirir akla.
Adnan Menderes, Fatin Rustu Zorlu ve Hasan Polatkan ile en kucuk bir yakinligi yoktur. Bu, olsa olsa sagda solda cokca yazilan konusulan 'Uc bizden, uc sizden' sacmaligina atifta bulunmak olur.
Adi gecen ucluler, her ne kadar hemen hemen ayni ortamlarda yargilansalar ve cezalari infaz edilseler de, bu hayati degisik kulvarlarda yasamislardir...
Terimleri sulandirmaylim...
darağacında üç fidan
02.05.2009 - 03:10Sair ve yazar Nihat Behram'in, 12 Mart'in karanliklarinda idam edilen Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Huseyin Inan'in yakalanmalarindan asilmalarina kadarki surecte olanlari anlattigi kitaptir...
Kitap, yayinlandiktan sonra yasaklanmis, ancak daha sonra tekrar piyasaya surulmustur.
insan
02.05.2009 - 02:44Hic cekinmeden kendini dunyanin en akilli yaratigi diye ilan ederken, dunyanin icine etmekten hic cekinmeyen ve aslinda farkinda olmadan (Yoksa bilerek mi yapiyor) kendini de tuketen enteresan bir varliktir...
Insana sordurur, ya bu kadar akilli biri, ne diye kendi gelecegini karartsin ki?
insan
02.05.2009 - 02:43Lady Burton tarafindan dorde ayrildigi iddia edilen canli turudur.
1 - Bilmeyen ve bilmedigini bilmeyenler.
2 - Bilmeyen ve bilmedigini bilenler.
3 - Bilen ve bildigini bilmeyenler.
4 - Bilen ve bildigini bilenler...
insan
02.05.2009 - 02:43Ozdemir Asaf'in 'Yuvarlagin Koseleri' siirinde hakkinda; 'doyduktan sonra da yiyen tek yaratikdir' dedigidir...
sevgi
02.05.2009 - 02:42Can Yucel soyle demis sevgi konusunda:
'Sevgi emekmis. Emek ise vazgecmeyecek kadar, ama ozgur birakacak kadar sevmekmis.'
sevgi
02.05.2009 - 02:41Bize ozeldir... Hic kimse herkesi ya da her seyi sevmek zorunda degildir. Yani sevgi, bir saygi olmamistir hic bir zaman icin.
sevgi
02.05.2009 - 02:40Gercektir...
Gercek olursa adi sevgidir...
Icine cinsel ya da dinsel temalar yuklenmemelidir...
hayat
02.05.2009 - 02:38Dusunduklerimiz, algiladiklarimiz, hayallerimiz, sevinclerimiz, uzuntularimiz, acilarimiz, mutluluk ve mutsuzluklarimiz, yalnizliklarimiz, aliskanliklarimiz, dusmelerimiz, kalkmalarimiz, gulmelerimiz, aglamalarimiz, yemelerimiz, icmelerimiz, sevismelerimiz ve daha burada sayamadiklarimizdir kisaca...
hayat
02.05.2009 - 02:38Kisadir...
yaşamak
02.05.2009 - 02:37Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1 Mayıs İşçi Bayramı
01.05.2009 - 03:38Bir proleter bayram gununu, sekiz saatlik is gununu elde etme araci olarak kullanma dusuncesi ilk kez Avustralya'da dogdu. Avustralyali isciler, 1856'da, sekiz saatlik isgunu lehinde gosteriler yaparak, toplantilar ve eglenceler duzenleyerek, hep birlikte bir gunluk is birakmaya karar verdiler. Bu kutlamanin yapilacagi gun olarak da 21 Nisan tarihi saptandi. Avustralyali isciler bu karari, yalnizca 1856'da uygulamaya niyetlenmislerdi. Ama bu ilk kutlamanin Avustralyali proleter kitleler uzerinde cok buyuk etkisi oldu, onlari canlandirip yeni bir heyecana yol acti ve bu kutlamanin her yil tekrarlanmasina karar verildi.
Gercekten iscilere, kendi kendilerine kararlastirdikları bir anda, kitle halinde isi birakmaktan daha fazla cesaret ve kendi gucune guven duygusunu ne verebilirdi? Fabrikalarin ve atolyelerin ebedi kolelerine, kendi oz birliklerini toplamaktan daha fazla ne cesaret verebilirdi? Boylece, proleter bir kutlama gunu dusuncesi hizla benimsendi ve Avustralya'dan diger ulkelere yayilmaya basladi, ta ki sonunda tum proleter dunyayı fethedene dek.
Avustralyali iscilerin ornegini ilk izleyen Amerikalilar oldu. 1886'da 1 Mayis'in evrensel bir is birakma gunu olmasina karar verdiler. 1 Mayis'ta 200 bin Amerikali isci is birakti ve 8 saatlik isgunu talebinde bulundu. Daha sonra uygulanan polisiye ve yasal baskilarla, iscilerin bu olcekte bir gosteriyi tekrarlamasi birkac yil engellendi. Yine de 1888'de bu yolda yeniden karar aldilar ve gelecek gosterinin 1 Mayis 1890'da olmasini kararlastirdilar.
Bu sirada Avrupa'daki isci hareketi de guclendi ve canlandi. Bu hareketin en guclu ifadesi, 1889'da toplanan uluslararasi isciler kongresi oldu. 400 delegenin katildigi bu kongrede, sekiz saatlik isgunu talebinin en basta yer almasi gerektigi yolunda karar alindi. Bunun uzerine Fransiz sendikalarinin temsilcisi, Bordeaux'lu isci Lavigne, bu talebin tum ulkelerde evrensel bir is birakma ile dile getirilmesini teklif etti. Amerikan iscilerinin temsilcisi, yoldaslarinin 1 Mayis 1890'da grev yapilmasi yolunda aldigi karara dikkat cekti ve kongre bu tarihte uluslararasi bir proletarya gununun kutlanmasina karar verdi.
Otuz yil once Avustralyali isciler, aslinda yalnizca bir gumluk kutlama dusunmuslerdi. Kongre, tum ulkelerin iscilerinin, 1 Mayis 1890'da sekiz saatlik isgunu icin, hep birlikte gosteriler yapmasini kararlastirdi. Kimse bu kutlamanin daha sonraki yillarda da tekrarlanmasindan soz etmedi. Dogal olarak, kimse, bu dusuncenin bir simsegin cakisi gibi basari kazanacagini ve isci sinifi tarafindan kisa zamanda benimsenecegini onceden goremezdi. Bununla birlikte, 1 Mayis'in her yil kutlanacak surekli bir kurum haline getirilmesinin gerekliligini herkesin kavramasi ve hissetmesi icin, 1 Mayis'in yalnizca bir kez kutlanmasi yeterli oldu.
Ilk 1 Mayis'ta sekiz saatlik isgununun uygulanmasi talep edildi. Ama bu hedefe ulasildiktan sonra da, 1 Mayis'in kutlanmasina son verilmedi. Iscilerin burjuvazi ve egemen sinif karsisindaki mucadelesi devam ettigi surece, ve tum talepleri karsilanmadigi surece, 1 Mayis, isci sinifinin bu taleplerinin her yil dile getirildigi gun olacaktir. Ve daha iyi gunler dogdugunda, dunya isci sinifi kurtuldugunda, buyuk bir olasilikla insanlik o zaman da 1 Mayis'i, gecmiste verilen zorlu mucadelelerin ve cekilen acilarin anisina yine kutlayacaktir.'
Rosa Luxemburg,
Subat/1894.
1 Mayıs İşçi Bayramı
01.05.2009 - 03:11ABD Baskani Barak Obama icin nerdeyse tum Istanbul'un cadde ve sokaklarini ayiran yuce devletimiz, ulkemizin can damari olan iscilerimiz icin Taksim Meydani'ni cok goruyor ya, ne diyeyim bilmiyorum...
1 Mayıs İşçi Bayramı
01.05.2009 - 03:09Ulkemizde 1 Mayis, emekcinin, iscinin bayrami olarak kutlanirdi eskiden. Taa ki, birileri alanlardaki bu gucu gorene, kendileri icin tehlike olabilecegini anlayana degin. Sonra o kanli 1977 1 Mayis'i yasadik. Ve bayram bitti...
Simdi bu gunu yeniden bayram ilan etmis buyuklerimiz. Adini da degistirmisler. Emek ve Dayanisma Gunu olmus artik. Daha bir hos mu geliyor ne kulaga...
Pazarlayacak bir sey bulamayan din bezirganlarinin yeni bir halki oyalama kampanyasi gibi gorunuyor bana. Saga sola rusvet dagitmada hic bir sakinca gormeyen hukumetimizin bu seferki muhatabi isciler olmus, ne var yani...
Hayirli olsun...
üç şey
01.05.2009 - 02:55Is, ekmek, ozgurluk...
ben
01.05.2009 - 02:47Ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum ayrıca.
Neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi?
Tüketen kim?
Edip Cansever/
Toplam 936 mesaj bulundu