ah cemile, sen bir dizi adında kalacak ve dahi öyle mi yâd edilecektin.
cemîle, cemîlesisin sevgilinin, son buluşmadan. sevgili güzel lisanımın kollarının bacaklarının kazındığı bir kürtaj masasında buluverdim seni ben. dizi adı olmuşsun, veyl! cemile, çok değil daha 80 yıl önce haminnemin sandığında yadigardın, çanakkalede kalmış babadan.
cemile, cemilemsin sen, sakın terk etme garibin cemileni.
halbuki beş şehir mütereddid tanpınar nesrinin şahikasıdir zannımca. zannımcadır zira, tanpınarsa anlatılan en azından anlatanda olmalı hep zan. tanpınarın en mükerrer eseri beş şehir. tanpınar paradoksunun parçalandığı mihenktir ihtimal. beş şehri tanpınarın. şehri şehir yapanların macerasından ademi âdem yapan taşlara yolculuk. her şehrin her taşı ruh ikliminin sarayına malzeme. beş şehir, ya ki ne işi var orada ankara? mütereddid idi muhakkak. zordu zaman, zordu yazmak, ankara aniden çıkıveren. beş şehrin mazlum değil, küstah ve şımarık çocuğu ankara. hasılı bursa sudan ibaretti, osmanlının ruhuydu, temeli ve de. tanpınar cumhuriyetin mütereddid tecessüslerinin kalemi. beş şehir artık şerh konabilir, ala, aliyyül ala, rana hem ki ne ala. sonunda tanpınar işte açıldı buluttan sandığın hafızamda...
bosnadan bir çift güvercin uçar. biri siyah biri beyaz. bosna ha düştü, ha düşecek. merkezden yardım gelecekse şayet beyaz geri dönecek, yoksa umudu yardımın, heyhat... siyaha nefes yetmeyecek.
bosnadan bir çift güvercin uçar.
ve bosnaya bir tek kuş düşer. ve düşer kuş, ve düşer mi sevgili şehrim.
bosnadan bir çift kuş uçar, fatihin şehrinden hani. ayvaz babanın sevgii bosnasından, sarı saltuk mezarından, balagay tekkesinden en son.
sevgili, 20 güne kalmaz bosnadayım ben, bekle beni e mi? saldığımda bosnadan bir çift beyaz güvercini, sorma hiç siyah olanını. balagay tekkesinde bir tek yürek, içinde senin yüreğini almış, dua ediyor olacak sana bil! ! !
ben ne Dante'ım ne Beatrice.
yok onun için de son söz, ol sevgiliye. susuşlarım var kocaman. ben şarkım, yok avazım. nildeyim, tunada, olmadı sakaryadayım ben. şarkım ben. yok son sözüm yok çığırtkan beddualarım. nildeyim olsa olsa, fıratta en sonunda...
eski değildir hiç bir sevgili,
bir defa olmuşsa eğer sevgili, eski değildir asla.
değişir gelişerek, gelişir değişerek. başkadır artık. kadim dosttur olsa olsa. eski sevgiliymiş, laf! ne lafı âli gaf!
gideyim derken bakışımdan ödü kopan sevgili. hiç değilse balkona kadar deyişi.
hangimizmişiz korkak acep? gidişinin lafına dayanamayan ben mi? kederime dayanamyıp da bir gün daha tahammül nezaketini gösteren dost mu? korkusu kalmak mı, gitmek mi acep? ya ki doğrusu hangisi daha zor? ! !
şarihmiş sevgili. boynuma borç olan davalarımın yegane şarihi...
kan ter içinde uyandığım kabusun acemi ellerle gelen sevgili şarihi ve de.
şarihmiş... sen seç ey derdimin hemdemi, seninkisi hangisi! ! !
ve dost, şerha şerha dediydi. eski bir dosttan gelen kadim selamdı. unutmuş muydum ben şerhayı. şimdi her şerha, dost selamı. kelimenin ne ehemmiyeti var, artık o başka bir hüviyetle karşımda durmakta. şerha şerha revansın gönlüme sevgili...
siz gibi değilim ben. benim imanım akli değil belki, belki de sen kadar zeki olmadığımdan.bir çobanın imanı benimkisi.düşünmeden,sorgulamadan,aşki bir iman.cehlimden belki,olsun,o da ayrı güzel.ama o kadar çobanın imanı bendeki.onun içindir ki sorma bana akl soru.sen kadar aklım yok benim.ben çobanım dağdaki...
kelam için bkz: lam ile mim arasındaki yerde duran, lamdan kalkıp elifde soluklanan, mime yol yol alan bir deli. yedi kandilli süreyyayı arıyordu, yolda mehlika sultanın sevdalılarıyla karşılaştı. sonrası da masala eş olmuş. ayartmışlar birbirlerini. aşk neymiş diye konuşmuşlar da konuşmuşlar. kendilerine gelince bakmışlar ki aşk da çekmiş gitmiş. mehlika sultan çoktaaaan alıp yüzüğünü bir ulu dağın şahenşahının tahtına oturmuş. bu kadar uykuyu ashabı kehf bile uyumamışmış, aşk insanı nasıl uyutuyormuş. bakmışlar ki şefkat hala orada duruyormuş. şefkat bakmış yaralılara, ama bilmemiş uyku sersemleri şefkatin kadrini. halbuki o makamın en kıymetlisiymiş şefkat. ve ararken simurgu zavallı meczup müsveddeleri oradaymış hep şefkat. ve yanıyorken kaf dağı o yine oradaymış. ve ölürken birer birer sevdalılar o hep oradaymış. ve bir kelam kalmış. tam da ölürken bakmış ki, yedi kandilli süreyya gökten inmiş, yanına bağdaş kurmuş. ve buyurmuş: Musa ke demiş Rab. süreyyadan da mı geçmiş kelam, yoksa artık kendinden mi bilinmez. son defa şefkat varmış onun da yanında. kelama şefkat bile çokmuş artık. şefkat nasıl da acıtıyormuş canını. Musa ke emrine uymuş. atmış kendini bahçesinde ebruli hanımeli açan evin bahçesinden sokağa, caddeye. kalabalıkta kaybolmuş. kaybolmuş mu? seslere karışmış. seslere atmış kendini, şefkatten çok zağa, en uzağa. kalabalıkları varmış, işleri de çokmuş, faturaları ve toplantıları da hiç bitmezmiş. çok meşgul insanlar arasında bir daha hiç düşünmeyecekmiş yedi kandilli süreyyayı. kaf dağı boşmuş, hemi de yokmuş. simurg mu, ne laf, hele ki gafmış.
YALAN! ! ! kelam hep bildiği kelammış, sığınıverince evinin dört duvarı arasında. yazarken yazılarını, okurken kitaplarını hep aklında sen varmışsın. hep sen. şefkatin ellerinden tutmuş, şefkate şefkat eden sen varmışsın hep yanında. mehlikadan güzel, ondan zengin, ondan talihl kızın olsun. simurg dediğin başında penahın olsun. hüma üstünde gölgen olsun. kafdağı olsun yurdun. İbrahim Halil olsun bereketine duacın. razıyım, razı olduğum, yolun açık olsun, şefkat sana müşfik olsun...
işte gidiyorsun...
yürekten kan gidiyor...
cami avlusuna terk edilmiş bebek, tırnakları mı morarıyor soğuktan?
donan kalbi mi yoksa?
aşk şefkate galebe çalalı beri bebek cami avlusunda.
kaçıncı ölüş bu.
işte gidiyorsun...
yürekten kan gidiyor... bir türlü donamamış, moraramamış, cami avlusundaki kalbimden...
sevgili, dört elif geliyor anılırken. o da hoş ya, ne hadde adın? eski bir ipekli mendile ellerinle işlediğin karanfil değil mi şu eddâî dedikleri. o mendildeki parmak izleri sevdiğimin. bakıp da izine, ellerine akıverdiğim, ellerinde ölüverdiğim...eddâî, illa ki parmak izlerin, nar çiçeğimi eziverdiğin.
ah cehl, veyl sana ki, işte dile düşürüyorsun ademi. olsaydı da âdem düşmeseydi efendim.adem geldi adem gidecek, ama hep âdem olabilende gözü kalacak...
vakıf
19.01.2011 - 00:06Saçı süpürge olunca...
Saçımı süpürge ettim deyince...
Vakıf mı kaldı?
Vakıf çatısına konan kuş, çoktan taşıdı tozları milletin hanesine.
Artık herkes aldı lanetten kısmetini.
Şimdi süpürge saçlar moda efendim.
Dasitani olan mı kaldı...
Sayıklamalar bunlar.
De hayde...
lâedriyye
12.01.2011 - 15:27Aradım, yoktu...
E-postlarda, telefon listesindeki eskimiş numarada...
Paylaşılamayan paylaşım sitelerinde...
Yoktu.
Bilmem...
Hiç...
tashih
01.08.2006 - 13:20tashihe yok gücüm. terziyim ve dikemiyorum işte söküğümü.
Ey Musahhih, medet!
tesbih
01.08.2006 - 13:19oradaki serhoş dane olaydım, avucunu kavuran...
tashih
06.06.2006 - 17:39ömrüme bir tashih gerek.
belki de ölmem gerek... tashih şart.
cemile
04.06.2006 - 20:37ah cemile, sen bir dizi adında kalacak ve dahi öyle mi yâd edilecektin.
cemîle, cemîlesisin sevgilinin, son buluşmadan. sevgili güzel lisanımın kollarının bacaklarının kazındığı bir kürtaj masasında buluverdim seni ben. dizi adı olmuşsun, veyl! cemile, çok değil daha 80 yıl önce haminnemin sandığında yadigardın, çanakkalede kalmış babadan.
cemile, cemilemsin sen, sakın terk etme garibin cemileni.
Beş Şehir
04.06.2006 - 20:27halbuki beş şehir mütereddid tanpınar nesrinin şahikasıdir zannımca. zannımcadır zira, tanpınarsa anlatılan en azından anlatanda olmalı hep zan. tanpınarın en mükerrer eseri beş şehir. tanpınar paradoksunun parçalandığı mihenktir ihtimal. beş şehri tanpınarın. şehri şehir yapanların macerasından ademi âdem yapan taşlara yolculuk. her şehrin her taşı ruh ikliminin sarayına malzeme. beş şehir, ya ki ne işi var orada ankara? mütereddid idi muhakkak. zordu zaman, zordu yazmak, ankara aniden çıkıveren. beş şehrin mazlum değil, küstah ve şımarık çocuğu ankara. hasılı bursa sudan ibaretti, osmanlının ruhuydu, temeli ve de. tanpınar cumhuriyetin mütereddid tecessüslerinin kalemi. beş şehir artık şerh konabilir, ala, aliyyül ala, rana hem ki ne ala. sonunda tanpınar işte açıldı buluttan sandığın hafızamda...
güvercin
04.06.2006 - 20:19bosnadan bir çift güvercin uçar. biri siyah biri beyaz. bosna ha düştü, ha düşecek. merkezden yardım gelecekse şayet beyaz geri dönecek, yoksa umudu yardımın, heyhat... siyaha nefes yetmeyecek.
bosnadan bir çift güvercin uçar.
ve bosnaya bir tek kuş düşer. ve düşer kuş, ve düşer mi sevgili şehrim.
bosnadan bir çift kuş uçar, fatihin şehrinden hani. ayvaz babanın sevgii bosnasından, sarı saltuk mezarından, balagay tekkesinden en son.
sevgili, 20 güne kalmaz bosnadayım ben, bekle beni e mi? saldığımda bosnadan bir çift beyaz güvercini, sorma hiç siyah olanını. balagay tekkesinde bir tek yürek, içinde senin yüreğini almış, dua ediyor olacak sana bil! ! !
sakarya
04.06.2006 - 20:14ya kardeşleri? nil mi idi? cömert tuna mı yoksa?
ilk sevgiliye son söz
04.06.2006 - 20:12ben ne Dante'ım ne Beatrice.
yok onun için de son söz, ol sevgiliye. susuşlarım var kocaman. ben şarkım, yok avazım. nildeyim, tunada, olmadı sakaryadayım ben. şarkım ben. yok son sözüm yok çığırtkan beddualarım. nildeyim olsa olsa, fıratta en sonunda...
eski sevgili
04.06.2006 - 20:09eski değildir hiç bir sevgili,
bir defa olmuşsa eğer sevgili, eski değildir asla.
değişir gelişerek, gelişir değişerek. başkadır artık. kadim dosttur olsa olsa. eski sevgiliymiş, laf! ne lafı âli gaf!
can
04.06.2006 - 20:07ve dediydi,
kurban olurum senin o canfeza sözlerine ey benim ruhrevanım... ben öldüydüm...
deli
04.06.2006 - 20:04uyumak bir kirpik mesafen uzakta!
korkmak
04.06.2006 - 20:00gideyim derken bakışımdan ödü kopan sevgili. hiç değilse balkona kadar deyişi.
hangimizmişiz korkak acep? gidişinin lafına dayanamayan ben mi? kederime dayanamyıp da bir gün daha tahammül nezaketini gösteren dost mu? korkusu kalmak mı, gitmek mi acep? ya ki doğrusu hangisi daha zor? ! !
şarih
04.06.2006 - 19:57şarihmiş sevgili. boynuma borç olan davalarımın yegane şarihi...
kan ter içinde uyandığım kabusun acemi ellerle gelen sevgili şarihi ve de.
şarihmiş... sen seç ey derdimin hemdemi, seninkisi hangisi! ! !
şerha
04.06.2006 - 19:54ve dost, şerha şerha dediydi. eski bir dosttan gelen kadim selamdı. unutmuş muydum ben şerhayı. şimdi her şerha, dost selamı. kelimenin ne ehemmiyeti var, artık o başka bir hüviyetle karşımda durmakta. şerha şerha revansın gönlüme sevgili...
iman
02.06.2006 - 00:57siz gibi değilim ben. benim imanım akli değil belki, belki de sen kadar zeki olmadığımdan.bir çobanın imanı benimkisi.düşünmeden,sorgulamadan,aşki bir iman.cehlimden belki,olsun,o da ayrı güzel.ama o kadar çobanın imanı bendeki.onun içindir ki sorma bana akl soru.sen kadar aklım yok benim.ben çobanım dağdaki...
bahtı açık
30.05.2006 - 12:20Bedbaht ona derler ki elinde cühelanın Kahrolmak için kesb-i kemal-i hüner eyler.
kelam
29.05.2006 - 11:21kelam için bkz: lam ile mim arasındaki yerde duran, lamdan kalkıp elifde soluklanan, mime yol yol alan bir deli. yedi kandilli süreyyayı arıyordu, yolda mehlika sultanın sevdalılarıyla karşılaştı. sonrası da masala eş olmuş. ayartmışlar birbirlerini. aşk neymiş diye konuşmuşlar da konuşmuşlar. kendilerine gelince bakmışlar ki aşk da çekmiş gitmiş. mehlika sultan çoktaaaan alıp yüzüğünü bir ulu dağın şahenşahının tahtına oturmuş. bu kadar uykuyu ashabı kehf bile uyumamışmış, aşk insanı nasıl uyutuyormuş. bakmışlar ki şefkat hala orada duruyormuş. şefkat bakmış yaralılara, ama bilmemiş uyku sersemleri şefkatin kadrini. halbuki o makamın en kıymetlisiymiş şefkat. ve ararken simurgu zavallı meczup müsveddeleri oradaymış hep şefkat. ve yanıyorken kaf dağı o yine oradaymış. ve ölürken birer birer sevdalılar o hep oradaymış. ve bir kelam kalmış. tam da ölürken bakmış ki, yedi kandilli süreyya gökten inmiş, yanına bağdaş kurmuş. ve buyurmuş: Musa ke demiş Rab. süreyyadan da mı geçmiş kelam, yoksa artık kendinden mi bilinmez. son defa şefkat varmış onun da yanında. kelama şefkat bile çokmuş artık. şefkat nasıl da acıtıyormuş canını. Musa ke emrine uymuş. atmış kendini bahçesinde ebruli hanımeli açan evin bahçesinden sokağa, caddeye. kalabalıkta kaybolmuş. kaybolmuş mu? seslere karışmış. seslere atmış kendini, şefkatten çok zağa, en uzağa. kalabalıkları varmış, işleri de çokmuş, faturaları ve toplantıları da hiç bitmezmiş. çok meşgul insanlar arasında bir daha hiç düşünmeyecekmiş yedi kandilli süreyyayı. kaf dağı boşmuş, hemi de yokmuş. simurg mu, ne laf, hele ki gafmış.
YALAN! ! ! kelam hep bildiği kelammış, sığınıverince evinin dört duvarı arasında. yazarken yazılarını, okurken kitaplarını hep aklında sen varmışsın. hep sen. şefkatin ellerinden tutmuş, şefkate şefkat eden sen varmışsın hep yanında. mehlikadan güzel, ondan zengin, ondan talihl kızın olsun. simurg dediğin başında penahın olsun. hüma üstünde gölgen olsun. kafdağı olsun yurdun. İbrahim Halil olsun bereketine duacın. razıyım, razı olduğum, yolun açık olsun, şefkat sana müşfik olsun...
gidişler
29.05.2006 - 10:29işte gidiyorsun...
yürekten kan gidiyor...
cami avlusuna terk edilmiş bebek, tırnakları mı morarıyor soğuktan?
donan kalbi mi yoksa?
aşk şefkate galebe çalalı beri bebek cami avlusunda.
kaçıncı ölüş bu.
işte gidiyorsun...
yürekten kan gidiyor... bir türlü donamamış, moraramamış, cami avlusundaki kalbimden...
eddâî
24.05.2006 - 22:57sevgili, dört elif geliyor anılırken. o da hoş ya, ne hadde adın? eski bir ipekli mendile ellerinle işlediğin karanfil değil mi şu eddâî dedikleri. o mendildeki parmak izleri sevdiğimin. bakıp da izine, ellerine akıverdiğim, ellerinde ölüverdiğim...eddâî, illa ki parmak izlerin, nar çiçeğimi eziverdiğin.
erbab
24.05.2006 - 22:37ah cehl, veyl sana ki, işte dile düşürüyorsun ademi. olsaydı da âdem düşmeseydi efendim.adem geldi adem gidecek, ama hep âdem olabilende gözü kalacak...
yokluğun
22.05.2006 - 23:36nurum nâr imiş, gülüm hâr, İbrahim'in gülzârı sandığım bir dağ dolusu yanan odunmuş... ateşte imişim, şahı ezhâr demiştim, sahiden hâr imiş, geç bilmişim.
dost
20.05.2006 - 16:49yine küsmüş, yine solmuşum... yoksa o edepsiz ben miymişim?
Toplam 29 mesaj bulundu