Dilek Karagüzel Pıtırcık Adlı Antoloji.com Üy ...

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    25.06.2025 - 15:15

    Ah Müjgan Ah ????
    babam haylaz ve bazen biraz kaba denebilecek kadar soğuk bir adamdır.

    pek sohbetimiz olmamıştır. dün geceye kadar. 30 yıllık büyüyü bozdu.

    hala heyecanlanıyorum söylediklerini düşündükçe.

    zeki müren dinliyordu, bir duble de rakı koymuş hafiften demleniyor. oo dedim üstadım bir tek de ben atayım. güldü gel dedi ki hayatta demez, tek içer hep nedense. neyse oturdum karşısına.

    naber dedim, iyi dedi düşünüyorum. ne oldu be dedim, anlatayım mı cidden dedi.

    anlat dedim, başladı:

    annenle tanışmamıştık o dönemler, ben sabahları işe gidiyorum akşamları da üniversiteye gidiyorum. beş kuruş para yok, kiraydı oydu buydu derken çulsuzuz hep. ama gururlu çocuklarız, kimseye eyvallahımız yoktu. sigaramız birinci, muhabbetimiz zamanın gerçek alimleriyle medresede dönerdi, çemberlitaş'ta.
    gururluyuz dedim ama bazen o kadar da gururlu değildik aslında, ya da ben değildim.

    ismi müjgan'dı. bak tekrar söylüyorum, bir kadına koyulabilecek en güzel isim budur. müjgan.
    müjgan'la tanıştıktan sonra babaannene yani anama sordum ismini değiştirmek ister misin senin ismin müjgan olsun dedim. çünkü dünyadaki en güzel varlık anamdır bu nedenle onun da ismi müjgan olmalıdır. kabul etmedi. keşke sen kız olsaydın oğlum. hayatımda kimsenin ismini müjgan koyamadım.
    müjgan'ı nasıl anlatsam bilmiyorum, hala dört kadehe kadar başka şeyler düşünebiliyorum ama dört kadehten sonra her şey müjgan oluveriyor.

    hanımeli çiçeğini bilir misin? eğer bir sokakta hanımeli çiçeği varsa ta sokağın en başından alırsın kokusunu. içindeki balının kokusu sarar sokağı. yanına gidersin ki bir de güzel bir de narin.
    azcık kopartsan evine götürsen ne var korsun bir kavanozun içine, azcık da su koysan belki kök salar ama kök salmasa bile kokusu evi sarar.

    kıyamazsın, çünkü bahçedeyken balından arılar nasiplenir, kokusundan konu konu komşu, güzelliğinden de taze çiftler nasiplenir, izledikçe aşkları kabarır.

    ben yıllardır müjgan'ı başka türlü tanımlamayı beceremedim. hanımeli çiçeği gibiydi o, ne kopartıp alabildim ne de kokusundan vazgeçebildim.

    annen bu söylediklerimi duysa ne der bilmiyorum. 36 yıldır evliyiz dile kolay, ilk defa anlatıyorum bu hikayeyi birine, hiç anlatamam sanırdım. müjgan bizim emirgan'daki komşumuzun kızıydı. babası despot bir adamdı, ülkücü geçinirdi, biz de tatlı su solcusuyuz ama yine de laf söyletmiyoruz. velhasıl görüşmemizi yasakladı.

    mektuplaştık az biraz, son mektubunda veda etti bana. tekrar yazarsam babasıyla sorun yaşayacağını ama beni hiç unutmayacağını söyledi. genciz, ateşliyiz dinlemedim müjgan'ı. daha ertesi gün kapısında beklemeye başladım, ama yarappi hatunum salınıyor merdivenlerden, bir de öğlen güneşi vurmuş tam kapısının önüne, cildi bir parlıyor, gözleri hele, gözleri kahverengiydi ama yemin ederim masmavi.

    koştum, tuttum elinden. göz göze geldik, tek kelime etmedi. korunun oralarda bir kenara gittik, çöktük yere, dedim ki: hayatta seninle birlikte olmaktan daha fazla dilediğim hiçbir şey yok, seni varlığımın her bir zerresiyle ayrı ayrı seviyorum, ne olur beni seninle olma, seninle yaşlanma saadetinden alıkoyma, yanında olmak dünyada kalan diğer tüm lezzetlerden yeğdir.

    ayağa kalktı, nazım'ım olmaz dedi. hakikaten olmaz, elimden gelmez, hiçbir şey daha söyleme. gözümün nuru, hoşçakal dedi. saçımdan öptü.

    saçımdan öpmeseydi belki daha iyiydi. çünkü insan sadece gerçek sevdiğini saçından öper, içine çeke çeke öper. nefesini bile unutmadım.

    oğlum, ondan sonraki hayatım, hayatımda kalan diğer her şeyi bu yaraya basmakla geçti, özür dilerim.

    sen oğlumsun, canımın yarısısın, bunları anlatmak içimde bir hüzün doğuruyor, suçlu hissediyorum kendimi. ama böyle oldu işte. belki şaşıracaksın, neymiş bu nazım'ın kalbi diyeceksin ama hala özlüyorum biliyor musun? koskoca okyanuslarda kaptanlık yaptım, 7 iklim 4 kıta gördüm, o görkemli kocaman denizlerde boğulmuyor da bir kaşık müjgan'da boğuluyor işte insan.

    üzülme, gel içelim, bu kadehi de müjgan'ın kirpiklerine içelim, ki o kirpikler asla rastgele dizilmiş olamazlar.

    müjgan'a..

    **

    konuşamadım. öyle babama baktım. gözleri hafif nemli, gülmeye çalıştı ama ağlamaya hazırlanan bir yüzün gülmeye çalışmasının yarattığı o kambur gülümseme ne ona ne de bana yetti. ikimizin de canı ağzımıza geldi.

    öptüm saçından odama gittim, hala odamdayım. adam annesinin ismini müjgan koymaya çalışmış. benim hayata dair söyleyeceklerim o an bitti zaten.

    saçınızdan öptüm.

    İ. Girgin

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    25.06.2025 - 15:09

    Çocukluk gençlik derken
    Birde bakmışsın geçmiş yıllar
    Saçlarda aklar
    Yüzünde geçmişten kalan çizgiler
    Kırk yerinden yaralı kırk yamayla kapattığın kalbin
    Kapanmışsın içine
    İçin ağlar yüzün güler kime ne
    Dışardan bakan mutlu sanır
    Seni ancak gerçekten anlayan bir kaç dost tanır
    Geçer yıllar su gibi
    Belin bükülür
    Dermânı kalmaz dizlerin
    Anlarsın ki geçmeyen hiçbir şey yok şu hayatta
    Boşuna bir ömrü değmeyen şeylere etmişsin heba.

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    23.06.2025 - 10:57

    İNCİNSEN DE İNCİTME
    “Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan nedir bilir misin?
    ‘İncinsen de incitme.’
    Diyen
    Hacı Bektaş Veli,
    ...
    ‘Yaradılanı sev, yaradandan ötürü.’
    Diyen
    Yunus'u,
    ...
    ‘Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.’
    Diyen
    Hacı Bektaş Veli'si,
    ...
    ‘Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene’
    Diyen
    Pir Sultan Abdal'ı,
    ...
    ‘Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben tunç muyum?’
    Diyen
    Veysel'i,
    ‘Kötü insanların türküleri yoktur.’
    Diyen
    Neşet Ertaş'ı,
    ...
    ‘Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi.’
    Diyen
    Mahsuni'si,
    ...
    ‘Sana düşman
    Bana düşman,
    Düşünen insana düşman,
    Vatan ki;
    Bu insanların evidir, sevgilim
    Onlar vatana düşman.’
    Diyen
    Nazım'ı,
    ...
    ‘Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin.’
    Diyen
    Ahmed Arif'i,
    ...
    ‘Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir Barıştır.’
    Diyen
    Yaşar Kemal'i
    Var...
    ...
    Yani bu kadim topraklarda kin ve nefret yeşermez.
    Her şeye rağmen sevgi yeşerecektir...
    Kardeşçe,...

    Ah..!
    Aynen Özdemir Asaf'ın dediği gibi ..
    Acaba çok yağsa yağmur temizlenir mi bu kirli dünya...

    Vuslat

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    23.06.2025 - 10:54

    ?si=dEVbdNmSW2d3Wrqk

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    23.06.2025 - 10:23

    Bana Gelirsin

    Yıldızlar görse bendeki güzelliğini
    Birer birer düşerler içimdeki denize,
    Aydınlanırım, o kadar aydınlanırım ki,
    Bana gelirsin...

    Bahar anlarsa duyduğum üzüntüyü,
    Bütün dallarını uzatır kalbime doğru
    Çiçeklenirim, o kadar çiçeklenirim ki,
    Bana gelirsin...

    Din duysa ettiğim ibadetleri
    Bütün mihraplarıyla çevrilir bana
    Büyürüm, o kadar büyürüm ki,
    Bana gelirsin...

    İçimde bir kere görsen güzelliğini
    Garkolursun nurdan bir âleme
    Bulmak için, kendini bulmak için
    Bana gelirsin...

    Yıldızlar görse bendeki güzelliğini
    Birer birer düşerler içimdeki denize,
    Aydınlanırım, o kadar aydınlanırım ki,
    Bana gelirsin...



    Celal Sılay

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    22.06.2025 - 02:34






    Thales' e sormuşlar...En güç şey nedir diye
    'Kendini tanımak 'demiş.En kolay şey nedir? demişler.
    'Başkasına öğüt vermek', demiş.Mutsuzluğa kolayca katlanmanın çaresini sormuşlar.
    'Daha mutsuz kişilerin hallerine bakmaktır' demiş.Erdemle yaşamanın çaresini sormuşlar.
    'Başkalarında görüp ayıpladığımız şeyleri yapmamak' ,demiş.Mutlu insan kimdir? demişler.
    'Sağlığı yerinde ,zengin yürekli,bilgili olandır', demiş.
    Alıntı..

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    21.06.2025 - 21:59

    Doğru kişi seni ‘düzeltmeye’ çalışmaz, seni ‘anlamaya’ çalışır.
    Geçmiş ilişkilerde çoğu zaman değişmeye zorlanmış ya da olduğun gibi kabul görmemiş olabilirsin. Bu, bilinçaltında “ben yeterli değilim” düşüncesini yaratır.
    Ama doğru kişi geldiğinde, seni değiştirmek yerine:
    Sana saygı duyar,
    Sınırlarını tanır,
    Duygularını küçümsemez,
    Zayıf yanlarını “kusur” değil, “insanlık” olarak görür.

    ??Sana kendi değerini hatırlatır.
    Psikolojide “ayna benlik” kuramı der ki:
    “Kendimizi, başkalarının bize bakışına göre algılarız.”
    Eğer birisi seni sürekli eleştiriyor, değersiz hissettiriyorsa, bir süre sonra sen de kendini öyle görmeye başlarsın.

    ??Doğru kişi,seni olduğun gibi kabul eder, onun varlığı sana şunu hissettirir:
    “Sen yeterlisin. Sen değerlisin. Senin bir şey olman gerekmiyor, sadece olman yeter.”
    Ve bu, zihninde bir devrim yaratır.

    ??Zihnin ilk kez savaşmaktan vazgeçer.
    Yanlış insanlarla birlikteyken, sürekli bir “tehlike modu” içindeyizdir:
    Ne zaman eleştirilecek?
    Yine yetersiz mi olacağım?
    Duygularımı anlayacak mı?

    Ama doğru kişiyle birlikteyken sürekli kendini ispatlama ihtiyacın sona erer.

    Gerçek sevgi, seni kurtarılacak biri gibi değil,
    yanında durulacak biri olarak görür.

    Ve doğru kişi, kalmakla zarar vermek arasındaki farkı bilir.

    Ayrılmak gerekiyorsa bile:
    Suçlamaz,
    İntikam peşinde koşmaz,
    Seni kötü hissettirmez.
    Vedası, bir savaşın değil, bir farkındalığın sonucudur.

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    19.06.2025 - 21:20

    Gu¨c¸lu¨ kadınlar...
    Sonunu getiremeyecegˆi s¸eylere kalkıs¸mazlar.

    Biter diye degˆil, hic¸ bitmesin diye bas¸larlar ilis¸kilerine.

    Kolay kolay hayatlarına birini alamazlar.

    Beklerler, degˆecegˆini go¨rene kadar beklerler.

    O arada giderse de gider.

    Hic¸ umurlarında olmaz.

    Gu¨zel go¨ru¨nmek isterler.

    Kimse ic¸in degˆil, kendileri ic¸in.

    Kimseye go¨stermek ic¸in degˆil, iyi hissetmek ic¸in.

    Yeri gelir anne olurlar yeri gelir arkadas¸.

    Sorumluluklardan kac¸mazlar.

    Her s¸eyi bir s¸ekilde yoluna sokacaklarını bilirsiniz.

    Dibine kadar gurur yaparlar.

    Evet.

    Hak etmedikleri bir s¸ey yas¸adıklarında hic¸bir s¸ey olmamıs¸ gibi devam edemezler.

    Kimsenin istemesiyle degˆis¸mezler.

    Hayatındakiler de kendisini oldugˆu gibi kabul etmesini beklerler.

    Erkekler, gu¨c¸lu¨ kadınları yıkamazlar.

    Sarsarlar sadece.

    U¨zerlerindeki toz silkelenmis¸ olur, yollarına devam ederler...

    &&&&&&

    Du¨nyadaki en sert element, tas¸ degˆildir.
    Du¨nyadaki en sert element, sevmekten vazgec¸mis¸ bir kadının yu¨regˆidir...!

    Frida KAHLO

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    16.06.2025 - 19:40

    Bazen dayanmaktır sevmek;
    Hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek…

    Bazen yaşamaktır sevmek;
    Soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin
    duracağını bilmek…

    Bazen ağırdır sevmek;
    Sevdiğine layık olabilmek…

    Ve bazen hayattır sevmek;
    Birini çok uzaktayken bile, yüreğinde taşıyabilmek…

    Özdemir ASAF

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    16.06.2025 - 12:32

    ÖMÜR’DENDİ
    Zor günlerden geçtim,
    Ömrümün baharındaydım,
    Daha gençtim,
    Ben yarımlar,
    Sen tamamlamalar ustasıydın,
    Sen hiç gelmemeyi
    Bense beklemeyi seçtim..
    Sen cennetin en güzel yerinde ağırlandın,
    Ben her gün cehenneminde yandım,
    Ölüm toprağın altı olsaydı eğer,
    Öldüğüme sevinirdim,
    Yaşamak sırtıma kambur sadece bahaneydi,
    Öldüm ama beni kimse gömmedi..
    İşte böyle bir şeydi..
    Yazamadığım dizelerde mülteciydim,
    Senin aşkının havarisiydim,
    Ben de artık mürteciyim,
    Göç benim şiirlerimde,
    Telaş etme kalıcı da değilim,
    Özlüyorum,,
    Ölüm bir ayrılık ötemde,
    Ve ben hızla yürüyorum..
    Oysa;
    Bir namazlık ömrüm vardı,
    Tek suçum aşka inanmaktı,
    Kalbime oturmuştu,
    Musallada gibi zor olurdu kalkması…

    SavaŞcı

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    16.06.2025 - 12:12

    Artık tamamen gitmem gerekiyor hayatından. Ara sıra hal hatır sormalar olmadan, selamlaşmadan... Hakkını vererek gidiyorum senden.
    Bana verdiğin en güzel mutluluklar için teşekkür ederim şimdiden...
    Sevmedim diyemem. Ben seni bu hayattaki her şeyden çok sevdim. Bu yüzden seni unutmam mümkün değil. Öyle bir yarasın ki bende izin hiç geçmiyor ama sızlatmıyorsun da... Artık kimde istiyorsan onda kabuk bağla.
    Ona gül, ona ağla...
    Sen beni artık acıtmıyorsun!
    Bundan sonra kanatsan ne olur, ağlatsan ne olur...
    Yani artık olmasan da olur...

    ? #Erhanşahin

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    14.06.2025 - 00:12

    Düş"müydün yoksa
    Düşmüşmüydün,
    Yüreğime...!
    Takılıp geçmişine,
    Devá"mıydın yoksa
    Dert miydin,
    Geleceğime...!
    Sen miydin...
    Yoksa sensizlik miydi
    İçimde büyüyen..!!
    Ne yaşayabildim seni,
    Ne de öldürebildim
    İçimde..!!
    Yaşıyormuydum yoksa
    Ölmüşmüydüm,
    Bilemeden..!!!
    Söyle,
    Her zerrem de olup
    da hiç olmayan
    SEVDAM..!!
    Semih Ayaz

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    13.06.2025 - 13:32

    58 Yaşında Yaşamaya Başladım.

    58 yaşıma kadar başka bir hayatın mümkün olabileceğini hiç hayal etmemiştim — ev işleriyle, alışverişle, yıkanacak çamaşırlarla, hazırlanacak yemeklerle ve katlanılması gereken sessizliklerle donmuş o rutinin dışında bir hayat.

    Çocukluğumdan beri bana öğretilen şuydu: Bir kadın öncelikle “yerini bulmalıydı” — evlenmeli, çocuk sahibi olmalı, ailesini bir arada tutmalıydı.

    İtiraz etmemeli. Tartışmamalı. Şikâyet etmemeli.

    Ve eğer hayal kuruyorsan… bunu sessizce yapmalıydın. Çünkü hayaller bir yere götürmezdi.

    Genç yaşta evlendim. İki çocuğum oldu.

    Anneydim, eş, ev kadınıydım. Yıkadım, ütüledim, pişirdim. Sabah akşam koşturdum.

    Kocam çalışıyordu. Yorgun gelirdi, tek kelime etmeden yemeğini yer, televizyonun karşısına geçerdi. Sonra eleştiriler başlardı: Sıkıcı olduğumu, kendimi saldığımı, artık söyleyecek bir şeyim kalmadığını söylerdi.

    Böyle bir kadınla yaşanmazmış, sadece hayatta kalınırmış.

    Peki ya ben? Ben susardım.

    Çünkü “aile kutsaldı”.

    Ve “sabretmeyi bilmek gerekirdi”.

    Annem hep derdi: “Sabırlı ol. Sen bir eşsin, bir annesin.”

    Ben de sabrettim.

    Çocuklar büyüyüp kendi hayatlarını kuracakları günü bekledim… Belki o zaman, hayatım başlardı.

    Sonra bir gün, kocam gitti.

    Ne bağırdı, ne bir açıklama yaptı.

    Kalktı, bir valiz hazırladı… ve bir daha dönmedi.

    Yalnız kaldım.

    Ve garip şekilde, ilk hissettiğim şey acı değildi. Sessizlikti.

    Gerçek bir sessizlik. Derin bir sessizlik.

    Ve o sessizlikte, ilk kez… kendi sesimi duydum.

    Başta kayboldum.

    Kim olduğumu bilmiyordum artık.

    Neleri sevdiğimi, neyi gerçekten istediğimi hatırlamıyordum.

    Evimin içinde bir misafir gibi dolaşıyordum.

    Kendime sordum: Ne zaman son kez içten bir kahkaha attım?

    Ya da: Ne zaman sabah kalkıp başkasına kahve hazırlamak zorunda olmadan uyanmıştım?

    Bir gün kalktım — ve yatağımı toplamadım.

    Sadece kendim için bir kahve yaptım. Balkonuma çıktım.

    Perdelerden süzülen ışığı izledim.

    Küçüktü… ama büyüleyiciydi.

    Ve bana aitti. Sadece bana.

    İşte o an bir şey değişti.

    İngilizce kursuna yazıldım. Evet, işe yaramak ya da bir amaca hizmet etmek için değil.

    Akıllı telefonumu kullanmayı öğrendim, tren bileti almayı.

    Yalnız başıma yola çıktım. Hayatımda ilk kez.

    Sonra daha da ileri gittim.

    Kışın denizi gördüm. Gerçek denizi. Kartpostallardaki gibi değil.

    Tuzlu, canlı bir kokusu vardı… özgürlüğün kokusu gibiydi.

    Ayakkabılarımı çıkardım, hâlâ nemli kumlara oturdum ve düşündüm:

    “Bu kadar uzun süre neyi bekledim?”

    Bir komşum bana dedi ki:

    “Deli misin sen? Neredeyse altmış yaşında yalnız başına geziyorsun?”

    Gülümsedim.

    Çünkü belki de sonunda, artık kaybolmuş değildim. Kendimi bulmuştum.

    Bugün yalnız yaşıyorum.

    Kimse beni sevmediği için değil.

    İlk kez… kendimi sevdiğim için.

    Artık saatlere bağlı değilim.

    Ama isteklerim var.

    Günlerimi mutfakta geçirmiyorum artık.

    Müzelere gidiyorum, bölgesel trenlere biniyorum, kitapçılarda oyalanıyorum ya da yıllardır başucumda duran ve “zamanım yok” diye okuyamadığım bir romanla battaniyenin altına giriyorum.

    Bazen aynaya bakıyorum. Elbette kırışıklar var.

    Ama gözlerim… gözlerim değişti.

    İçlerinde yeni bir ışık parlıyor.

    Çünkü 58 yaşında artık sadece hayatta kalmayı bıraktım.

    Ve yaşamaya başladım. Gerçekten.

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    12.06.2025 - 00:18

    ?si=dDV70exXuWjj8w9p

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    12.06.2025 - 00:04

    Hayat yaşamasını bilene güzel:

    Öldüğümüzde paramız bankada kalır...
    Ama yaşarken harcayacak yeterli paramız yoktur...
    Çin’de zengin bir iş adamı öldüğünde bankadaki 1.9 milyar dolar eşine kaldı. Eşi de adamın şöförüyle evlendi...
    Şöför şöyle söyledi:
    – Ben hep patronum için çalıştığımı sanırdım. Şimdi anlıyorum ki meğer o benim için çalışıyormuş!...
    Acı gerçek şudur:
    Daha çok yaşamak daha zengin olmaktan önemlidir. O halde kimin kim için çalıştığını sorun etmektense güçlü ve sağlıklı bir bedene sahip olmaya çalışmalıyız...
    Son model bir cep telefonunun fonksiyonlarının % 70’i kullanılmaz!
    Lüks bir arabanın aksesuarlarının % 70’i gereksizdir...
    Lüks bir villanız ya da malikaneniz olsa alanın % 70’ini kullanmazsınız...
    Gardrobunuz için durum farklı mı? Giysilerinizin % 70’i yepyeni durur...
    Yaşam boyunca çabaların ve kazançların % 70’i başkalarının harcaması içindir...
    Demek ki biz, kendimize ait % 30’a sahip çıkmalı ve ondan tam yarar sağlamalıyız...
    O halde;
    Varlıklı olmasanız da mutlu olmaya çalışın...
    Sevdiğiniz insanlar için zaman ayırın...

    *alıntı

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    11.06.2025 - 23:42

    Aşkla Kurulan Bir Dünya

    Bazı dünyalar haritalarda yer almaz. Onlar, iki kalbin titrek elleriyle çizdiği, sınırları sevgiyle belirlenen görünmez ülkeler gibidir. Aşkla kurulan bir dünya işte böyledir; ne başkentleri vardır, ne de bayrakları. Ama rüzgarı hep aynı melodiyi fısıldar;Sev.

    Bu dünya, varlığını bir formüle ya da kurala borçlu değildir. O, varlığını sadece iki insanın birbirine inanmasına borçludur. Çünkü aşk, inançtır. İki gözün birbirine değdiği o an, bu yeni dünya sessizce doğar. Ne bir kıtanın sarsıntısına benzer, ne de bir devletin kuruluşuna. Onun devrimi kalbin kıyılarında olur. Sessiz, derin ve yıkıcı.

    Aşkla kurulan bir dünyada zaman başka türlü akar. Saatler değil, kalp atışları ölçer zamanı. Beklemek bir çile değil, bir adanıştır. Özlemek, yeryüzünün en zarif acısıdır. Ayrılıklar bile yok oluş değil, yeniden kavuşmaya açılan kapılardır. Çünkü burada hiçbir şey bitmez, her şey dönüşür.

    Bu dünyanın yolları, öfkeyle değil sabırla yürünür. Burada insanlar kusurlarıyla sevilir. Yarası olanlar güzeldir çünkü aşk, en çok oradan sızar. Her kırık, her çatlak, sevginin sızabileceği yeni bir pencere açar. Bu yüzden aşkla kurulan bir dünyada, eksikler tamamlanmaz, olduğu gibi kucaklanır.

    Ve belki de en güzeli şudur: Bu dünya herkesin ayağına serilmez. Onu görebilmek için bazen yıkılman gerekir. Bazen kaybolman. Bazen her şeyi yanlış yapman. Çünkü aşk, en çok enkazların arasında yeşerir. Harabelerden bir çiçek gibi fışkırır, küllerin arasından bir kıvılcım gibi parlar.

    Aşkla kurulan bir dünya…
    Bir ömür sürmez belki, ama bir ömre bedeldir.
    Bir haritaya sığmaz belki, ama bir kalbe sığar.

    Ve en çok da şunu öğretir;
    Gerçek yuva, bir insanın kalbidir.

    Birisi ??????

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    10.06.2025 - 19:02

    BEN SENİ BİR BAŞKA SEVDİM
    Olmadı değil ;
    Doğrularım kadar benimde yanlışlarım oldu .
    Zaten bunuda inkar edecek yaşta değilim ..
    İster inan ister inanma ,
    Ben seni bir başka sevdim ...

    Biliyor musun ..?
    Kalabalıklar içindeki yalnızlık ,
    Dipsiz bir kuyu gibi ..
    Yanlışı doğru görecek kadar körleşiyorsun .
    Ruhunu yakan kızılca aşkı ,
    Ömürsüz bedenlerde söndürdüğünü görünce ,
    Yalnızlığına yalnızlık katıp aynalara küsüyorsun .
    Her defasında herkesi kendim gibi bilip ,
    Her defasında sen seni kaybediyorsun .
    İster inan ister inanma ,
    Ben seni bir başka sevdim ...

    Aslında dersimi fazlasıyla almış ,
    Kendine yetmeyi öğrenmiş ,
    Bana kalan süreyi yalnızlığa ayırmıştım .
    Taki ;
    Bir şairin kaleminde adını ,
    Bir Ahmet Kaya şarkısında sesini duyana kadar ..
    Çok uğraştım ama ,
    Seni senden habersiz sevmekle baş edemedim .
    Söz geçirebilseydim eğer yüreğime ,
    Hayalinle düşüp kalkmaya devam eder ,
    Böyle ürkek bir serçe misali karşında titremezdim .
    İster inan ister inanma ,
    Ben seni bir başka sevdim ...

    Yorulmadım ama ,
    Kolayda olmadı bendeki seni sana getirmek ..
    Kimi zaman duruşuna dürüstlüğüne ,
    Kimi zaman merhametine yüreğine ,
    En önemlisi de ,
    Dokunduğuna sahiplenmene tutunarak geldim ..
    İster inan ister inanma ,
    Ben seni bir başka sevdim ...

    Sanma ki bir beklenti barındırıyor sana gelişim .!
    Seninle yeniden nefeslendim bil istedim .
    İster yar diye al koynuna ,
    İster dost diye yaslan omzuma ,
    İstersen hazan ol savur acılara .
    Kabulümdür yazında kışında .
    İster inan ister inanma ,
    Ben seni bir başka sevdim ...
    ( Bedirhan Almas )

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    04.06.2025 - 13:22

    Ne bileyim çık gel işte..
    Çok sevdiğim kitabım sende kalmış." de
    Hiç bir kitapçıda da kalmamış.” de

    Hani belki yağmur yağmıştır, üstün ıslanmıştır,
    içeri buyur ederim. Hatta

    Üşümüşsündür dur bir kahve yapayım.
    Otururuz, susarız.
    Biz susarız, özlem konuşur.
    Biz susarız, gözler konuşur.
    Ne bileyim çık gel işte.
    Uydur bir bahane...

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    01.06.2025 - 22:20

    Bir Adam Sevdiyse… Özlem Susmaz

    Bir adam sevdiyse gerçekten…
    Zaman geçse de, mevsimler değişse de, şehirler büyüse de…
    O içinde bir çocuğu uyutamaz artık.
    Çünkü her gece uykusu onun adıyla bölünür.

    Yalnızken sessizliğe konuşur o adam…
    Bir sokaktan geçerken bir çiçeği görür,
    “Bunu o severdi” der içinden.
    Radyo açılırsa, sevdiği bir şarkıda boğazı düğümlenir.
    Bir kahve içer, eksik gelir.
    Çünkü onun gülüşü yoksa hiçbir şey tam değildir.

    O adam, geceleri dua eder.
    “Allah’ım, onu koru” diye…
    Kavuşamasalar bile,
    bir yerlerde mutlu olması için ellerini açar.
    İşte bu yüzden,
    gerçek aşk; karşılık değil, samimiyet ister.

    Her sabah uyanır,
    “Bugün de gelmedi” der belki,
    ama içinden bir ses susmaz:
    “Gelse ne giyerdi, ne söylerdi, neye gülerdi?”
    O adam,
    sevgilisinin yokluğunda bile onun varlığıyla yaşamayı öğrenmiştir.

    Çünkü seven bir adam,
    sevgilinin adını unutmaz, sesini unutmaz,
    gözlerini, en çok da susuşlarını unutmaz.
    Bir kere sevmişse bir adam,
    kalbinde onun için yer açmışsa…
    O yeri kimseye vermez.
    Zaman bile geçemez oradan.

    Ve o adam bilir:
    Belki bir gün döner…
    Belki bir gün “Ben de seni özledim” der…
    Ama o güne kadar,
    sevgisini bir emanet gibi taşır içinde.
    Kimsesiz bir şehri, onsuz sokakları,
    her adımı onun ismiyle atar…

    Çünkü bazı adamlar…
    Sevgisini susarak anlatır.
    Ve o sessizlik,
    binlerce “Seni seviyorum”dan daha gürdür.
    murat. ince

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    29.05.2025 - 00:23

    Kimse “git” demedi aslında,
    Ama her şey öyle güzel hazırlandı ki gidişe…
    Cümleler kısaldı önce,
    Bakışlar uzaklaştı,
    Ve sessizlik, kalabalıklardan daha çok konuşur oldu.

    Sözlerin sıcaklığı söndü,
    Sarılmalar gevşedi,
    Bir zamanlar ait olduğun yerde
    Artık fazlalık gibi hissettin kendini.

    Ne açık bir kapı vardı önünde,
    Ne de tutan bir el aradığında.
    Ama içten içe biliyordun:
    Kimse seni kovmadı belki,
    Ama kimse de kalman için çabalamadı.

    Ve anladın…
    Gitmek, bazen bir karar değil,
    Bir zorunluluktur.
    Kal desen bile,
    Kalacak yer bırakılmadıysa neye yarar?

    Bazı vedalar söylenmeden edilir,
    Bazı ayrılıklar sessiz büyür.
    Kimse git demedi sana,
    Ama her şey,
    "Git artık" diye fısıldadı usulca…

    Alıntı

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    24.05.2025 - 01:23

    Bir erkek sana iyi davrandığında…
    Sadece hareketleriyle değil, sesiyle, varlığıyla, enerjisiyle — içinde bir şeyler değişmeye başlar. Daha sakin nefes alırsın. Bedenin hayal kırıklığını beklemeyi bırakır. Kalbin artık her söze asılı kalmaz. Çünkü uzun zamandır ilk kez kendini güvende hissedersin.

    İşte bu, gerçek duygusal güvenliktir.
    Kaygıyı yatıştırır.
    Hayatta kalmak için ördüğün duvarları yumuşatır.
    Sinir sistemine artık sürekli kaç ya da savaş halinde olmasına gerek olmadığını öğretir.
    Artık diken üstünde yürümezsin.
    Her davranışı, her isteği sorgulamazsın.
    Sadece… sevilirsin.
    İstikrarlı bir şekilde.
    Nazikçe.
    Huzur vererek.

    İşte bu yüzden bazı kadınlar, hak ettikleri gibi sevildiklerinde ışıldamaya başlar.
    Bu sadece bir aşk hikâyesi değildir.
    Bu bir iyileşme sürecidir.
    Yeniden bulunan bir huzurdur.
    Sevginin acıtmak, altüst etmek, kırmak ve sonra onarmak zorunda olmadığını anlamaktır.
    O sevginin, sen istemesen bile orada olmasıdır.
    Adını söylerken sesine sinen o şefkattir.
    Sadece kollarıyla değil, zihninle, kalbinle, ruhunla seni sarma biçimidir.
    Bir yük olmadığını bilmek, duygularının onda güvende olduğunu hissetmek, geçmişinin onu korkutmaması ve kırılganlığının asla sana karşı kullanılmayacağını bilmektir.

    İşte bu tür bir sevgi, bir kadını ışıl ışıl yapar.
    Onu açar, büyütür.
    Ruhuna nihayet bir dinlenme alanı sunar.
    Çünkü o, seni gürültüyle değil, korkusuzca sever.

    Facebook(Eda mutfakta sayfasından)

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    23.05.2025 - 20:43

    Orhan Veli ile Sait Faik’in işi gücü yoktur. Can sıkıntısından Eftalikus kahvesinde otururlar. Oturdukları kahvede can sıkıntısından her gün birer Cumhuriyet Gazetesi alıp bulmacalarını çözmeye başlarlar.
    Sonraları ise bu bulmaca çözme işi aralarında bir iddiaya dönüşmeye başlar. İddia şudur; O günkü bulmacayı kim önce bitirirse karşı taraf o kişiye rakı ısmarlayacaktır.
    Günler böyle geçerken Sait Faik yenilgiden yenilgiye koşmaktadır. En sonunda canına tak eder ve
    “nasıl beceriyorsun lan, her gün rakıyı bana ısmarlatıyorsun?” diye serzenişte bulunur. Orhan Veli ise insanı çıldırtacak sakinlikte cevap verir “çünkü Cumhuriyet Gazetesi’nin bulmacalarını ben hazırlıyorum…

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    23.05.2025 - 16:20

    Eğer yerde yatan bir kırlangıç görürsen, kanatları açık…
    panik yapma.

    Yaralı değil.
    Ölmek üzere de değil.
    Sadece gökyüzünün kuşu…
    kalkmasına izin vermeyen bir dünyaya düşmüş.

    Kırlangıç yerden havalanamaz.
    Kanatları o kadar uzundur ki, yere basıp itme şansı yoktur.

    Onu nazikçe alman yeterlidir.
    Biraz… sadece biraz kaldırman.
    Ve o, tek başına yeniden uçar.

    Bazı insanlar gibi.

    Bazen eksik olan şey cesaret değildir.
    Sadece…
    bir el.
    bir bakış.
    yeniden rüzgârı hissedebilmek için yumuşak bir yükseliş.

    — İçine işleyen bir yeniden yazım, Jason Lapointe | L’Éveilleur

  • Dilek Karagüzel Pıtırcık
    Dilek Karagüzel Pıtırcık

    22.05.2025 - 22:15

    Bir adam girer hayatınıza, ben başkayım der güven bana der bir şans ister sizden.

    Daha siz ne olduğunu anlamadan aşk sözcükleri havada uçuşur, size olan hayranlığını bıkmadan sıkılmadan anlatır.
    Siz ne derseniz deyin pes etmez sabrına şaşar kalırsınız.

    Daha önce hiç görmediğiniz ilgi, alaka da bu arada tavan yapmıştır. İstediğiniz iki şey vardır zaten, sevgi ve güven.
    Ona inanmanız için denemediği yol kalmamıştır artık.

    Gerçekten bu defa başka diye düşünürsünüz.
    Zaten yaralı olan kalbinizi tamir edecek tek insan o olduğuna inanır, tertemiz sevmeye başlamışsınızdır bile.

    Sonra ne olur peki ?
    En baştaki ilgisi günden güne azalmaya başlar,
    bitmek bilmeyen sabrından eser kalmaz.

    Size olan hayranlığının yerini de bir sürü kusurlarınız almıştır artık. Ve siz anlarsınız ki bu defa da başka değilmiş ve yine siz anlarsınız ki harcadığınız zaman, verdiğiniz emek bir kez daha boşa gitmiştir..
    Ve güven bir kez daha yerle bir edilmiştir...!

    Songül YANIK

Toplam 1335 mesaj bulundu