şöhreti türkiyeyi aşmış sinema eleştirmenlerimizden,asıl mesleği mimarlıktır.
kolay kolay hiç bi filmi beğenmez,yeni akım yönetmenlere büyük destek veriri.birçok da kitabı vardır.100 yılın yüz yönetmeni,oyuncusu,filmi ve en son çıkan sinemamızda çöküş ve rönesans adında.
iyi arşiv oluşturur,almakta yarar var.gerçi son kitabını daha almadım ama.
sosyalizm herkese ihanet etti.yılmaz güneye de tabi.güney eğer sosyalizm gibi şeylerle uğraşmasa martin scorsece gibi bi yönetmen olurdu..ki bunu YOL filminde gördük
yazık oldu,,,hayatı yumurtalıkta karardı
son filmi çamur çok kötüydü..sırf tabutta roveşata sı ve filler ve çimen ddeki başarısı üzerine büyük beklentilerle girmiştim salona
ama film kötüydü...
şimdiki kurtlar vadisi ve geçmişte yapılan deli yürek gibi mafya filmlerine nazaran,,daha sanatsal ve zeka kokan bir iş...özellikle haluk bilginerin oyunculuğu muhteşemdi..derviş zaim'e teşekkürler
şu an kimbilir hangi arızalılar bununla uğraşıyor...
bi söz vardır alttaki entry lere bi cvp olsun
yapamayanlar, orda otururlar anca laf atarlar,yetenekten yoksunlar otururlar,
Kocaeli Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Bu topluluk dağılınca Dostlar Tiyatrosu'nda ve Töb-Der'de oynadı. Sinemaya figüran olarak girdi. Vardiya adlı belge filmiyle yönetmenliğe başladı. Yönetmen olarak ilk filmini 1974'de '2x2.5' adıyla çekti. 2000 yılında Film Yönetmenleri Derneği (FilmYönDer) başkanlığı yaptı.
Yavuz Özkan'ın yönetmenliğini yapıp, bir kısmının da senaryosuna imza attığı yapımların uluslararası alandaki film etkinliklerine katılması alışılmış bir durum. Sanatçı, yapıtlarıyla, Türkiye'nin yanı sıra uluslararası alanda da dikkatleri üzerine çekiyor.
Yavuz Özkan, 1942'de Yozgat'ta doğdu. 1962-1965 yılları arasında Kütahya'daki bir madende işçi olarak çalışan Özkan, bir süre sonra oyunculuk yapmaya başladı. Kocaeli Tiyatrosu'nun kurucuları arasında bulunan sanatçı, topluluk dağılınca Dostlar Tiyatrosu'nda oynadı. Özkan, 1970'lerin başında kısa filmler çekerken bir taraftan da senaryo denemeleri üzerinde çalışıyordu. 1974'te 'Vardiye' adlı belgesel filmle yönetmenliğe başlayan Özkan, aynı yıl '2x2,5' adlı uzun metrajlı ilk filmini çekti. Bu yapımdan sonra 'Yarış' adlı filmi yöneten sanatçı çıkışını, 1978'de beyazperdeye aktardığı 'Maden' adlı filmle yaptı. 1978'de 18. Antalya Film Festivali'nde 'En İyi Film' ödülünü alan 'Maden'in aynı yıl katıldığı diğer etkinlikler ise; İsviçre'deki Uluslararası Locarno Film Festivali, İngiltere'deki Londra Film Şenliği, Polonya, Romanya ve Macaristan'daki Türk Filmleri Haftası, Hindistan, Belgrad ve Kahire Uluslararası Film Festivali ile Tunus Film Festivali.
1980'de Paris'e giden Özkan, burada bir süre yönetmenlik, yazarlık ve oyunculuk yaptı. Kısa adı Film-Yön olan Film Yönetmenleri Derneği'nin başkanlığını yapan Özkan'ın yönettiği filmler arasında; 'Demiryol' (1979) , 'Yağmur Kaçakları' (1987) , 'Umutlar Yarına Kaldı' (1988) , 'Büyük Yalnızlık' (1990) , 'Ateş Üstünde Yürümek' (1991) , 'İki Kadın' (1992) , 'Bir Sonbahar Hikayesi' (1994) , 'Bir Kadının Anatomisi' (1995) , 'Yengeç Sepeti' (1995) , 'Bir Erkeğin Anatomisi' (1997) ve 'Hayal Kurma Dersleri' (2000) bulunuyor.
Bazı eleştirmenler, Yavuz Özkan'ın sinemasında bir senaryo zaafiyeti olduğunu (özellikle senaryosunu kendi yazdığı filmlerde) ileri sürseler de, sanatçının atmasfer yaratmadaki başarısı, dolaysız anlatım yeteneği ve uzun planlara dayanmasına rağmen filmlerinin dinamik bir yapı kurma yeteneği hiç tartışılmıyor.
Özkan'ın senaryosunu yazıp, 1994'te yönettiği 'Bir Sonbahar Hikayesi' adlı çalışması, 1994'te Adana Film Festivali'nde 'En İyi Film', 6. Ankara Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Senaryo' ödülünü kazanırken, 10. Uluslararası İskenderiye Film Festivali'nde de 'En İyi Senaryo' ödülüne layık görüldü.
YÖNETTİĞİ BELGESEL FİLMLER
Vardiya - 1974
SİNEMA FİLMLERİ
2x2.5 - 1974
ateş üstünde yürümek
bir erkeğin anatomisi
bir kadının anatomisi
bir sonbahar hikayesi
büyük yalnızlık
demiryolu - 1979
film bitti
hayal kurma dersleri
maden - 1979
umut yarına kaldı - 1988
yağmur kaçakları - 1987
yarış
yengeç sepeti
ÖDÜLLERİ
Maden - 15. Antalya Uluslararası Sanat Şenliği / Altın Portakal Ödülü.
Film Bitti - 3. Ankara Film Festivali, En İyi Üçüncü Film Ödülü. 1990
Ben iki kez 'Yağmur Kaçakları' ve 'Ateş Üstünde Yürümek' filmlerinde Fransız görüntü yönetmeni ve teknik ekiple çalıştım. Her iki çalışmada da günlerce ışık ile ilgili ne istediğimi anlattım. 'Ateş Üstünde Yürümek' filminde ilk iş günü yedi saat ışık yaptılar, bir plan çekip, paydos ettim. Gecenin bir yarısına kadar birlikte ışık yaptık. Sonunda ilk kez böyle bir ışık anlayışıyla karşılaştıklarını ve bunun hoşlarına gittiğini belirttiler. Çünkü, Fransızların yaptıkları ışık ile benim istediğim çok farklıydı. Yavuz ÖZKAN
Kaynak - Yeşilçam'la Yüz Yüze / Burçak EVREN. Alıntı - Negatif, Aralık 1994
1944’te Ankara’da doğan Ömer Kavur, Paris’te sosyoloji, gazetecilik ve sinema dalında yükseköğrenim gördü. Fransa’da bulunduğu yıllarda Bryan Forbes ve Alain Robbe-Grillet ile çalıştı, bir çok TV müzikalinde yönetmen yardımcısı olarak görev aldı. Sinema öğrenimini görürken bir yandan da Yüksek Gazetecilik Okulu ile Sosyal Bilimler Okulu'nu bitirdi. Kısa bir süre Sorbonne'da Sinema Tarihi Bölümü'nde Master yaptı ancak yarım bırakarak yurda döndü.
Türkiye’ye döndüğünde önce belgesel ve tanıtım filmleri çeken Ömer Kavur, ilk uzun metrajlı filmi olan 'Yatık Emine' ile güçlü bir çıkış yaptı. Kuşkusuz bu güçlü çıkışın ardında, uzun yılların emeği ile edinilmiş sinema bilgisinin ve aydın kişiliğinin büyük payı vardı. Senaryosunu Onat Kutlar ile birlikte yazdığı 'Yusuf ile Kenan', yönetmenin toplumsal gerçekçilikten taviz vermeden kişisel sinema dilini nasıl oluşturulup, kullanılabileceğinin yetkin bir örneğini oldu.
1980’den sonra kendi filmlerinin yapımcılığını da üstlenen Ömer Kavur, Türk Sinemasında eksikliği hep hissedilen ve 'kişisel sinema' olarak tanımlanabilecek sinemaya ağırlık verdi. Kendine özgü bir üslupla, tikelden yola çıkarak geneli anlatmaya, evrensel olana ulaşmaya çabaladı. İnsan ve insana ait evrensel değerlerin arayışı olarak da adlandırılabilecek bu zorlu çabası, Kavur’un pek çok filmine 'yolculuk' teması olarak yansıdı. Kimi zaman bir iç yolculuk, kimi zaman binlerce kilometrelik gerçek yolculukların öyküsünde aradığı şey hep insan oldu; daha güzel bir dünyanın, o dünyaya daha çok yaraşacak insanı... Yolculuk ile simgelenen bu arayışta, aşkı, tutkusu, yabancılaşması, yalanı, doğrusu, ölüm korkusu, yaşama sevinci, şiddeti, yalnızlığı, iletişimsizliği ve kendisini çevreleyen toplumsal koşullar ile insanı bir bütün olarak yakalamaya çalıştı. Ömer Kavur’un her filmini biçim ve içerik olarak ayrı bir deneme, ayrı bir araştırmaya dönüştüren, dolayısıyla kullandığı sinema dilinin olanaklarını geliştirip zenginleştiren de bu arayıştı...
Yatık Emine’den Yusuf ve Kenan’a, Kırık Bir Aşk Hikayesi’nden Göl’e, Amansız Yol’dan Anayurt Oteli’ne, Gizli Yüz’den Akrebin Yolculuğu’na, Melekler Evi’ne kadar pek çok başarılı filme imza atan Ömer Kavur, yurt içinde aldığı çok sayıda ödülün yanısıra, yurt dışında aldığı ödüllerle de Türk Sinemasını başarıyla temsil etti ve dünyaya tanıttı.
çorap
13.03.2005 - 15:48prezervatifin kısaltılmışı....
Roman Polanski
15.01.2005 - 14:44bir zamanlar amerikalıların elinin tersi ile ittiği ve sonra dayanamayıp geri çağırdıkları,
felsefik yönetmen abilerimizden.
jerzy kosinski
15.01.2005 - 14:42roman polanski ile herzaman karıştırılan fazlaca değeri bilinmemiş,önemli ve gururlu yazarlarımızdandır
william shakespeare
14.01.2005 - 19:18tiyatrocuların artık oynamaktan bıktığı
başka oyun yokmu?
niye hep bu herifin yazdıklarını dedirten falan filan
Ridley Scott
13.01.2005 - 20:32gladyatörün yönetmeni.
holywood un eskilerinden.
Atilla Dorsay
13.01.2005 - 20:13şöhreti türkiyeyi aşmış sinema eleştirmenlerimizden,asıl mesleği mimarlıktır.
kolay kolay hiç bi filmi beğenmez,yeni akım yönetmenlere büyük destek veriri.birçok da kitabı vardır.100 yılın yüz yönetmeni,oyuncusu,filmi ve en son çıkan sinemamızda çöküş ve rönesans adında.
iyi arşiv oluşturur,almakta yarar var.gerçi son kitabını daha almadım ama.
yılmaz güney
10.01.2005 - 19:45sosyalizm herkese ihanet etti.yılmaz güneye de tabi.güney eğer sosyalizm gibi şeylerle uğraşmasa martin scorsece gibi bi yönetmen olurdu..ki bunu YOL filminde gördük
yazık oldu,,,hayatı yumurtalıkta karardı
Derviş Zaim
10.01.2005 - 19:35son filmi çamur çok kötüydü..sırf tabutta roveşata sı ve filler ve çimen ddeki başarısı üzerine büyük beklentilerle girmiştim salona
ama film kötüydü...
Filler ve Çimen
10.01.2005 - 19:33şimdiki kurtlar vadisi ve geçmişte yapılan deli yürek gibi mafya filmlerine nazaran,,daha sanatsal ve zeka kokan bir iş...özellikle haluk bilginerin oyunculuğu muhteşemdi..derviş zaim'e teşekkürler
Nuri Bilge Ceylan
10.01.2005 - 19:31sinemamızın zeki demirkubuz ile birlikte aydınlık yüzlerinden
melankoli
10.01.2005 - 19:28ah bu melankoli.....
gibi
10.01.2005 - 19:23sanki biraz naz ediyorsun ammmmaaa
senin bana gönlün var gibi gibi
yüzüme karşı git diyorsun ammmaaa
sanki gözlerin kal der gibi gibi
Senaryo
10.01.2005 - 19:17şu an kimbilir hangi arızalılar bununla uğraşıyor...
bi söz vardır alttaki entry lere bi cvp olsun
yapamayanlar, orda otururlar anca laf atarlar,yetenekten yoksunlar otururlar,
atıf hoca ile reklam ve rekabet
10.01.2005 - 19:14Gereksiz bi program olduğunu düşünüyorum..ki programı sunan zat bi iletişim fakültesi olması bile programı kotaramıyor....
masumiyet
10.01.2005 - 19:12LSD.....
Yavuz Özkan
10.01.2005 - 19:09Doğum Tarihi: 1942 / Yozgat
Kocaeli Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Bu topluluk dağılınca Dostlar Tiyatrosu'nda ve Töb-Der'de oynadı. Sinemaya figüran olarak girdi. Vardiya adlı belge filmiyle yönetmenliğe başladı. Yönetmen olarak ilk filmini 1974'de '2x2.5' adıyla çekti. 2000 yılında Film Yönetmenleri Derneği (FilmYönDer) başkanlığı yaptı.
Yavuz Özkan'ın yönetmenliğini yapıp, bir kısmının da senaryosuna imza attığı yapımların uluslararası alandaki film etkinliklerine katılması alışılmış bir durum. Sanatçı, yapıtlarıyla, Türkiye'nin yanı sıra uluslararası alanda da dikkatleri üzerine çekiyor.
Yavuz Özkan, 1942'de Yozgat'ta doğdu. 1962-1965 yılları arasında Kütahya'daki bir madende işçi olarak çalışan Özkan, bir süre sonra oyunculuk yapmaya başladı. Kocaeli Tiyatrosu'nun kurucuları arasında bulunan sanatçı, topluluk dağılınca Dostlar Tiyatrosu'nda oynadı. Özkan, 1970'lerin başında kısa filmler çekerken bir taraftan da senaryo denemeleri üzerinde çalışıyordu. 1974'te 'Vardiye' adlı belgesel filmle yönetmenliğe başlayan Özkan, aynı yıl '2x2,5' adlı uzun metrajlı ilk filmini çekti. Bu yapımdan sonra 'Yarış' adlı filmi yöneten sanatçı çıkışını, 1978'de beyazperdeye aktardığı 'Maden' adlı filmle yaptı. 1978'de 18. Antalya Film Festivali'nde 'En İyi Film' ödülünü alan 'Maden'in aynı yıl katıldığı diğer etkinlikler ise; İsviçre'deki Uluslararası Locarno Film Festivali, İngiltere'deki Londra Film Şenliği, Polonya, Romanya ve Macaristan'daki Türk Filmleri Haftası, Hindistan, Belgrad ve Kahire Uluslararası Film Festivali ile Tunus Film Festivali.
1980'de Paris'e giden Özkan, burada bir süre yönetmenlik, yazarlık ve oyunculuk yaptı. Kısa adı Film-Yön olan Film Yönetmenleri Derneği'nin başkanlığını yapan Özkan'ın yönettiği filmler arasında; 'Demiryol' (1979) , 'Yağmur Kaçakları' (1987) , 'Umutlar Yarına Kaldı' (1988) , 'Büyük Yalnızlık' (1990) , 'Ateş Üstünde Yürümek' (1991) , 'İki Kadın' (1992) , 'Bir Sonbahar Hikayesi' (1994) , 'Bir Kadının Anatomisi' (1995) , 'Yengeç Sepeti' (1995) , 'Bir Erkeğin Anatomisi' (1997) ve 'Hayal Kurma Dersleri' (2000) bulunuyor.
Bazı eleştirmenler, Yavuz Özkan'ın sinemasında bir senaryo zaafiyeti olduğunu (özellikle senaryosunu kendi yazdığı filmlerde) ileri sürseler de, sanatçının atmasfer yaratmadaki başarısı, dolaysız anlatım yeteneği ve uzun planlara dayanmasına rağmen filmlerinin dinamik bir yapı kurma yeteneği hiç tartışılmıyor.
Özkan'ın senaryosunu yazıp, 1994'te yönettiği 'Bir Sonbahar Hikayesi' adlı çalışması, 1994'te Adana Film Festivali'nde 'En İyi Film', 6. Ankara Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Senaryo' ödülünü kazanırken, 10. Uluslararası İskenderiye Film Festivali'nde de 'En İyi Senaryo' ödülüne layık görüldü.
YÖNETTİĞİ BELGESEL FİLMLER
Vardiya - 1974
SİNEMA FİLMLERİ
2x2.5 - 1974
ateş üstünde yürümek
bir erkeğin anatomisi
bir kadının anatomisi
bir sonbahar hikayesi
büyük yalnızlık
demiryolu - 1979
film bitti
hayal kurma dersleri
maden - 1979
umut yarına kaldı - 1988
yağmur kaçakları - 1987
yarış
yengeç sepeti
ÖDÜLLERİ
Maden - 15. Antalya Uluslararası Sanat Şenliği / Altın Portakal Ödülü.
Film Bitti - 3. Ankara Film Festivali, En İyi Üçüncü Film Ödülü. 1990
Ben iki kez 'Yağmur Kaçakları' ve 'Ateş Üstünde Yürümek' filmlerinde Fransız görüntü yönetmeni ve teknik ekiple çalıştım. Her iki çalışmada da günlerce ışık ile ilgili ne istediğimi anlattım. 'Ateş Üstünde Yürümek' filminde ilk iş günü yedi saat ışık yaptılar, bir plan çekip, paydos ettim. Gecenin bir yarısına kadar birlikte ışık yaptık. Sonunda ilk kez böyle bir ışık anlayışıyla karşılaştıklarını ve bunun hoşlarına gittiğini belirttiler. Çünkü, Fransızların yaptıkları ışık ile benim istediğim çok farklıydı. Yavuz ÖZKAN
Kaynak - Yeşilçam'la Yüz Yüze / Burçak EVREN. Alıntı - Negatif, Aralık 1994
Ömer Kavur
10.01.2005 - 19:081944’te Ankara’da doğan Ömer Kavur, Paris’te sosyoloji, gazetecilik ve sinema dalında yükseköğrenim gördü. Fransa’da bulunduğu yıllarda Bryan Forbes ve Alain Robbe-Grillet ile çalıştı, bir çok TV müzikalinde yönetmen yardımcısı olarak görev aldı. Sinema öğrenimini görürken bir yandan da Yüksek Gazetecilik Okulu ile Sosyal Bilimler Okulu'nu bitirdi. Kısa bir süre Sorbonne'da Sinema Tarihi Bölümü'nde Master yaptı ancak yarım bırakarak yurda döndü.
Türkiye’ye döndüğünde önce belgesel ve tanıtım filmleri çeken Ömer Kavur, ilk uzun metrajlı filmi olan 'Yatık Emine' ile güçlü bir çıkış yaptı. Kuşkusuz bu güçlü çıkışın ardında, uzun yılların emeği ile edinilmiş sinema bilgisinin ve aydın kişiliğinin büyük payı vardı. Senaryosunu Onat Kutlar ile birlikte yazdığı 'Yusuf ile Kenan', yönetmenin toplumsal gerçekçilikten taviz vermeden kişisel sinema dilini nasıl oluşturulup, kullanılabileceğinin yetkin bir örneğini oldu.
1980’den sonra kendi filmlerinin yapımcılığını da üstlenen Ömer Kavur, Türk Sinemasında eksikliği hep hissedilen ve 'kişisel sinema' olarak tanımlanabilecek sinemaya ağırlık verdi. Kendine özgü bir üslupla, tikelden yola çıkarak geneli anlatmaya, evrensel olana ulaşmaya çabaladı. İnsan ve insana ait evrensel değerlerin arayışı olarak da adlandırılabilecek bu zorlu çabası, Kavur’un pek çok filmine 'yolculuk' teması olarak yansıdı. Kimi zaman bir iç yolculuk, kimi zaman binlerce kilometrelik gerçek yolculukların öyküsünde aradığı şey hep insan oldu; daha güzel bir dünyanın, o dünyaya daha çok yaraşacak insanı... Yolculuk ile simgelenen bu arayışta, aşkı, tutkusu, yabancılaşması, yalanı, doğrusu, ölüm korkusu, yaşama sevinci, şiddeti, yalnızlığı, iletişimsizliği ve kendisini çevreleyen toplumsal koşullar ile insanı bir bütün olarak yakalamaya çalıştı. Ömer Kavur’un her filmini biçim ve içerik olarak ayrı bir deneme, ayrı bir araştırmaya dönüştüren, dolayısıyla kullandığı sinema dilinin olanaklarını geliştirip zenginleştiren de bu arayıştı...
Yatık Emine’den Yusuf ve Kenan’a, Kırık Bir Aşk Hikayesi’nden Göl’e, Amansız Yol’dan Anayurt Oteli’ne, Gizli Yüz’den Akrebin Yolculuğu’na, Melekler Evi’ne kadar pek çok başarılı filme imza atan Ömer Kavur, yurt içinde aldığı çok sayıda ödülün yanısıra, yurt dışında aldığı ödüllerle de Türk Sinemasını başarıyla temsil etti ve dünyaya tanıttı.
Toplam 18 mesaj bulundu