© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Bir Gece Vakti Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
12 Mayıs 2025 Pazartesi - 00:02:50
Bir Gece Vakti
03.07.2023 - 19:10O uğultu kesilmiş, gecenin zifiri karanlığını daha da koygunlaştıran bir sessizlik almıştı ortalığı. Perdeyi aralayıp dışarı baktı… Kapkara bir duvardı pencere önü. Oysa biliyordu ki; bir adım ötede tadına hiçbir zaman doyamadığı, elma ve portakal ağacı, onun hemen berisinde kiraz ağacı, güne birlikte eşlik edenler…
Karanlığın gizlediklerine şaşkınlıkla baktı. Işığın rengini düşündü. Dahası onun yansıdığı nesnelerin karanlıktan, kapkaranlıktan kurtulup gerçekliklerine kavuşmalarını.
Sabahı mı beklemeliyim dedi içinden. Şimdi çıkıp yola düşemeyeceğini bile bile, uykusunu bastırarak, kalkıp pencere önüne gelerek, hiçbir şeysizliğin kollarına kendini bırakarak, buradan gidip gitmemeyi; ama ne olursa olsun, adımını dışarı atınca kendini özgür hissedebileceği, o al-verden, ikilemden, kaygan düşüncelerden, kendisini alıp götürecek duyguların dinginliğinden kurtulup kurtulmamayı düşünmüştü.
Buraya gelmek kolay, buradan gitmek zordu;
Ne gündüzleyin ne de GECE VAKTİ…
Bir Gece Vakti
02.07.2023 - 11:55Yönünü yitiren bir güvercinin, ışığını özleyen Mihallıççık kuşunun, göğüne kavuşmak isteyen yaralı hüthütün umarsızlığı, özlemi, acısı vardı teninde.
Her şey bu kadar çabuk mu değişiyor!
Çözülmenin dilini anlamaktansa, var olanın nerelerde saklı tutulduğunu görmek istemişti.
Görmeyi de öğrenir insan,
Hele bir yıkılmaya, çözülmeye dursun…
Ait olduğunuz yerin dilini anlamak için başka da umarınız yok!
Şimdi, onun sözlerine dönmüştü yüzünü.
Burada, her adımda sesi bir çınıltıya dönüşüyordu.
Sözlerine dönüyordun ister istemez. Adımladığın her yer, rastlaştığın her mekân biraz da onu anlatıp, yazdıklarını anımsatıyordu sana bir bir.
Görmeyi, bakmayı anlatıyordu sana…
Görmeye, görülmeye dair sözler ediyordu. Bakışın dili, zihnin yansısı buradadır. ‘’Görmeyi öğrenme duygu diliyle gelişebilir ancak’’ diyordu. Bunu düşünmüştün günlerce.
Yaralı ten uğuntusunu getiriyordu her bir görüntü. Gelenleri, gidenleri düşündün.
Adlandırılamayanları.
Hayatın derdest edip sürüklediklerini.
Bakışların arıyordu onu.
Bir yel gibi gelip geçmişti karşından. Bilmiyordu bakışlarının onda olduğunu, sözlerinin birikirtirdikleriyle buluştuğunu…
Görmeye, görülmeye değer bir dil yurdunun gezginisiniz. O orada, sen burada
Düş mevsiminde yol alıyorsunuz BİR GECE VAKTİ.
Bir Gece Vakti
29.06.2023 - 17:07Yok oluşun, terk edişin tarihiyle yüzleşmişti. Sinikleşmenin, değişmenin, değiştirmenin, saklı kalışın, örtülüşün, kimliksizleşmenin…
Günü bir kuşluk vakti karşıladı.
Bu yüzleşmenin adını arıyordu, bir de durduğu yerin anlamını sorguluyordu. Okuduğu kitabın satır aralarına dalmıştı. Tagore’nin balıkla selamlaşması müthişti dedi…
Günün başladığı yer, ona göre, anılarla bürümleşen o mekanların dilini en iyi anlatan ince belli bardakla ilk çayını yudumlayarak yüzünü hayata dönmekti.
Kuşluk vaktiydi dedim.
Ben çayımı yudumlarken sen beni izliyordun,
Şımarık kara gözlerim bunu biliyordu.
Mademki ilk aşkının esintisi alıp dolaştırıyordu onu, demek ki ilk gençlik demlerindeydi gelip bu yeri keşfettiğinde.
Gene bir gün, kuşluk vakti, gelip orada soluk aldığında, havuzun hemen yanı başındaki servinin, elma ağacının yapraklarıyla tanışmıştı. Ağaçları, daha çok gövdeleri, dallarından değil de yapraklarından tanıyıp adlandırdığımda şaşar kalırdın…
Bahçemdeki bu yeşilin sabah güneşiyle bin bir renge bürünen hallerine bakarak, gözleriyle yaprakların yüzeyine dokunarak sormuştun;
Söz senin hünerin,
Bir de yalnızlık kokan
Yazıların?...
Herkes bilirdi bu yanını!
Önünü açtığınızda, şenliklerden şenlik beğenmeniz gerekirdi. O da, bu yanını bildiğinden, fazla üstelememişti sorusundan sonra anlatılanları.
Gelip durduğu bu yeri, o yaprakların dili, rengi, biçimi olmasaydı tanıyamazdı.
İnsansız bir şehir gibisin derdi, güzel bir şehir… Tanımak için içeri, daha içeri girmeniz gerekir.
Oysa biliyordum ki burada çözülmüştü
Her şey Bir Gece Vakti…
Bir Gece Vakti
27.06.2023 - 13:06Göç yurdun,
Ayrılığının sebebi,
Çocukluğun,
Düşlerin…
Düşlerindeydi hep o kent.
Kokusu sevgili gibiydi, sinen ve hiç gitmeyen.
Dağ yellerinin esintisi adımladığın sokakları.
Getirdikleri düşlerindi, yurtluğunun sıcaklığıyla,
Sevgilinin bakışlarının izleriydi.
Bu ayrılığı yazanların sözlerini zamana ve tarihe bırakıyorsun. Çocukluk yurdunu arıyorsun. Bir yazgıyı paylaşıyorsunuz; yurtsuzluğu, sürgünlüğü. Sen yurdundan koparılmıştın, o düşlerinin evinden. Öteki ‘’aşk’’ının sürgünlüğündeydi. Yurt yeriniz, barınağınız aynı kavşakta buluşturmuştu sizleri.
Ses…
Sesler…
Sonra ezgiler alıyordu seni.
Bir Gece Vakti
27.06.2023 - 10:16Taşa nakış veren elleri, biçimleyen bilincin aydınlık bakışını düşündü. Gelip durduğu bu yerde, taşların diline döndü gene. İçinde depreşen o boşluk duygusunu altetti.
Rodin’i düşündü; Victor Hugo’yu neden çırılçıplak bir kayaya oturtmuştu.
Victor Hugo’ya neden bu kadar kızgındı.
Aşk ve tutkunun ne olduğunu, insan ömrünün ne anlama geldiğini, Rilke’yi düşündüren o dize;
‘’Bitirilecek ne kadar çok acı var!’’
Rodin neden Camilla Claudel’i öldürmek istemişti.
Otuz yıl akıl hastanesinde hep Rodin’i düşündü, onu severek ve ondan çok korkarak…
Tam otuz yıl Claudel akıl hastanesinde kimsesiz ve yalnız
Ölene kadar.
"Bir avuç toprağı yoğurmayı bile bilmeyenler.
Duygusuz yavan insanlar.
Bu benim ruhum en kutsal varlığım...
Bunlar çalışma saatleri. Ruhumun yandığı saatler.
Siz yiyip içerken, dalga geçerken, oburca tıkınırken, ben heykelimle yalnızdım..
Ve yavaş yavaş akan benim hayatımdı..
Bu toprağın derinliklerine kanımı akıtıyordum..."
Bir Gece Vakti
26.06.2023 - 19:46https://www.demilked.com/giant-cats-andrey-scherbak/
İçinden geldiği gibi yazmalısın
26.06.2023 - 11:36‘’Beni kendi yüreğinin üzerine bir mühür gibi,
Kolunun üzerine bir mühür gibi koy;
Çünkü sevgi ölüm gibi kuvvetlidir;
Kıskançlık ölüler diyarı gibi serttir;
Onun alevleri, ateşin alevleri,
Yakıp bitiren alev. ‘’
NEŞİDELER NEŞİDESİ, 8:6
Bir Gece Vakti
25.06.2023 - 20:11Can suretim,
Ayrılığın sebebi.
Bir yol dervişiyim, yol oğluyum şimdi. Sencileyin yaşananların uzağındayım sanma,
Gök gözlü servicanım.
Dönüyorum gökyüzü maviliğinde
Süzülen bir güvercin gibi.
Savruluyorum,
Yarasının kanını göstermeden
O mavilikte kaybolmaya çalışan
Güvercin gibi… BİR GECE VAKTİ.
Bir Gece Vakti
25.06.2023 - 20:02O karanlığı anımsamıştı belki de.
Onun anımsamak istediğini…
Yarım yamalaktı hayatındaki her şey.
Hiçbir şey başladığı gibi bitmiyordu.
Engelini biliyordu.
Evindeydi, pek çoğunun kıskandığı müthiş yalnızlığında.
Ateşi düşmüştü; bu gece çeviri yapmayacaktı, okumayacaktı. Tagore beklesindi.
Carl Orff’un Carmina Burana’sı çalıyordu. İyice ayırdına varmıştı… Ellerinde bir titreme hissetmişti. Müziğe doğru gidiyordu. Kendisini azat edecek bir yerin arayışındaydı.
Dalgındı bakışları, içindeki acının uğunuşunu kimsenin görmesine gerek yoktu, kimseyi ilgilendirmezdi yazdıkları, acıysa bu acı kendine aitti.
Kulaklarında Carmina Burana ezgisi, bakışlarında bu kentin bütün hüznü vardı.
Bir Gece Vakti
23.06.2023 - 00:59Yüzünü nemli bir buğu yaladı.
İrkilmişti birden!
Upuzun, içine yuvarlanacağı bir karanlık boşluğa düştüğünü sandı. Nefesini tuttu. Bir an geri döner gibi oldu, vazgeçti.
Günlerdir ateşler içindeydi, evine gelmek istemişti; bırakmadılar.
Sarı bir ışık hep üzerindeydi.
Nihayet evimdeyim.
Yalnızlığımın kalesi
Her şey yerli yerinde bilgisayarım, çeviri yaptığım kitap, notlarım, son okuduğum kitap Rabindranath Tagore hepsi beni bekliyor..
Çok şükür.
Artık yazmak istemiyorum, yazılarım kimse için sevgi, umut, düşsel, ya da ongunluk yaratmıyor…
Bilmiyorum.
Bir Gece Vakti
20.06.2023 - 00:26Bir fenikme hali vardı yüzümde.
Bulantı hissetmişti, içi karanlıktı, gecenin bu saatinde ne işi vardı burada, alıp başını gitmek istiyordu;
Gidemiyordu.
Bulantı geçmemişti. Diz çöktüğü yerden ağır ağır kalkıp, şaşkınca bakındı çevresine. Adım atacak yönü kestiremiyordu. Kararsız, şaşkındı, savruntuya kapılmış gibiydi! Panik içinde birinin savruntusundaydı.
Titriyordu.
Dudaklarında beliren alaysı gülümseyişle başını sağa sola döndürdü…
Böylesi bir an’da bir yere gidememek, kapısını çalabileceğin birsinin olmaması ne acı diye geçirdi içinden. Duygularındaki al-veri yatıştırmaya çalışıyordu. İçindeki bu fırtınanın dineceği yoktu.
Alıp başını nereye gitmeliydi peki!
Tuna’nın sözleri geldi aklına ‘’evlen artık, çekilmez bu hayat’’ diyordu sesi kulaklarında.
İçimdeki gece hüznüyle bana en iyi gelen yalnızlıktı bunu bilmiyordu.
Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)
19.06.2023 - 16:27KUĞULU PARK
ANAKARA-VİYANA
BİR SEVDA ÖYKÜSÜ
1977 yılında Viyana Belediyesi Vedat Dalokay yönetimindeki Ankara Belediyesine 2 adet beyaz kuğu hediye eder. Daha sonra Kavaklıdere Parkı’nın adını Kuğulu Park olarak değiştirecek bu ilk kuğuların isimleri Ankara ve Viyana olur.
Bu iki güzellik birbirlerine delice aşık olurlar, parkta çok güzel günlerini yaşarken Ankaralıların hayran bakışları altında sevdalarını yaşarlar.
Ama biliyoruz ki her güzelliğin bir sonu vardır. 1980 darbesi ile Kenan Evren’in emri ile bu iki sevdalıdan Ankara, Ankara’nın Çankaya semtinde bulunan Seymenler Parkına tayin edilir. Viyana yemeden içmeden kesilir, Ankarayı çok özlemektedir.
Ankara için de durum çok kötüdür, Viyana’sız bir hayata katlanamamaktadır. Karar verir bir gece Seğmenler Parkından havalanır, tek isteği sevgilisi Viyana’ya kavuşmaktır. Ama çok katlı yüksek binaları gece karanlığında farkedemez, o zaten alışık değildir şehrin füze gibi gökdelenler arasında uçmağa ve bir gökdelene çarparak orada sevgilisi Viyana’nın hasretiyle ölür…
Viyana da Ankara’ya kavuşmak için aynı yöntem uygular; o da bir gece sevgilisine kavuşmak ister ama o da bir gökdelene çarpar ve ölür.
Daha sonraları buraya başka ülkelerden de kuğular gelir. Çin’in Pekin Belediyesi iki siyah kuğu gönderir; isimleri Deniz ve Elmas olur.
Ne zaman Ankara’ya gitsem mutlaka Kuğulu Park’a giderim, dostlarımın ‘’kız istemeye gider gibi’’ sözlerine gülümserim. Elimde bir kitap, kahvem olur; Ankara ve Viyana’nın hüzünlü hikayesini anımsarım.
Louis Aragon’un o sözleri usumda canlanır
‘’Mutlu Aşk Yoktur’’
Bir Gece Vakti
19.06.2023 - 16:25KUĞULU PARK
ANAKARA-VİYANA
BİR SEVDA ÖYKÜSÜ
1977 yılında Viyana Belediyesi Vedat Dalokay yönetimindeki Ankara Belediyesine 2 adet beyaz kuğu hediye eder. Daha sonra Kavaklıdere Parkı’nın adını Kuğulu Park olarak değiştirecek bu ilk kuğuların isimleri Ankara ve Viyana olur.
Bu iki güzellik birbirlerine delice aşık olurlar, parkta çok güzel günlerini yaşarken Ankaralıların hayran bakışları altında sevdalarını yaşarlar.
Ama biliyoruz ki her güzelliğin bir sonu vardır. 1980 darbesi ile Kenan Evren’in emri ile bu iki sevdalıdan Ankara, Ankara’nın Çankaya semtinde bulunan Seymenler Parkına tayin edilir. Viyana yemeden içmeden kesilir, Ankarayı çok özlemektedir.
Ankara için de durum çok kötüdür, Viyana’sız bir hayata katlanamamaktadır. Karar verir bir gece Seğmenler Parkından havalanır, tek isteği sevgilisi Viyana’ya kavuşmaktır. Ama çok katlı yüksek binaları gece karanlığında farkedemez, o zaten alışık değildir şehrin füze gibi gökdelenler arasında uçmağa ve bir gökdelene çarparak orada sevgilisi Viyana’nın hasretiyle ölür…
Viyana da Ankara’ya kavuşmak için aynı yöntem uygular; o da bir gece sevgilisine kavuşmak ister ama o da bir gökdelene çarpar ve ölür.
Daha sonraları buraya başka ülkelerden de kuğular gelir. Çin’in Pekin Belediyesi iki siyah kuğu gönderir; isimleri Deniz ve Elmas olur.
Ne zaman Ankara’ya gitsem mutlaka Kuğulu Park’a giderim, dostlarımın ‘’kız istemeye gider gibi’’ sözlerine gülümserim. Elimde bir kitap, kahvem olur; Ankara ve Viyana’nın hüzünlü hikayesini anımsarım.
Louis Aragon’un o sözleri usumda canlanır
‘’Mutlu Aşk Yoktur’’
Bir Gece Vakti
19.06.2023 - 00:49Sevincimin ve kederimin sebebi;
Deli, hoyrat bir düş belki benimkisi.
Bil ki canımın canı;
Sensiz gece olmuyor bana;
Yazı, kışı, baharı unutuyorum.
Hazanındayım mevsimin.
Zamanın en dar yerinde çaldığım piyanomun sesine kulak veriyorum;
Yokluğun yalandı demek istiyorum.
Cankuşum, geç gelen kara karasevdam.
Geceyi sabaha erdirir gibi,
Soluk soluğa çocukluk düşlerine koşar gibi,
Bilmediğim bir kente sensiz girer gibi,
Sonra seni orada yudum yudum yaşar gibi;
Unutmak istiyorum!...
Seni unuturcasına sevmek, severcesine unutmak istiyorum.
Unutuşun aşkın kitabına dönüyorum;
Yurtsuzluğumun encamını görüyorum.
Savruluşum, kopup gidişim, arayışım bundandır.
Ve ölüp ölüp diriliyorum; BİR GECE VAKTİ.
Bir Gece Vakti
18.06.2023 - 12:32Gitmek isteyip de gidememenin derin sızısını yaşatan bir buluşmanın kapısından döndüğünü anımsardı sık sık.
Yaşanmamışlıkları yaşanılabilir kılan tek şey düşlerdi.
Zamanda rastlaştıkları, yaşadıkları hep o görememenin doğurduğu sonuçlarla yüz yüze bırakmamış mıydı onu! Bunu hep bir kazanım gibi görmüş, sonrasında da unutuşun kollarına salmıştı kendini. O, buna hayatı onara onara yaşamak diyordu. Oysa şimdi dönüp geldiği noktada onarılabilecek hiçbir şeyin kalmadığını biliyordu! Sezgilerinin uzgörüşlülüğünü unutmuş, bilisizce davranıyor; neden, niçin yola düştüğünün ayrımına da varmak istemiyordu artık. O kısa zaman diliminin izlerine dönmekle neyi yakalamak, onarmak istiyordu!
Bunu da hiç sormamıştı kendine…
Sonrasını ve öncesini anımsamak istemedi…
Çünkü, o, hep unutmak istiyordu;
Sonradan anımsayıp
Yola düşürülecekleri!...
Bir Gece Vakti
18.06.2023 - 01:21Oysa o yönsüzdü…
Neden gelmişti buralara; onu getiren duygu neydi, kime, nereye, ne için gidecekti?
Bir bekleyeni yoktu!
Bunu biliyordu bilmesine. Buralara eriştiren neydi? Yaşanmışlık mıydı yoksa? Ya da yarım kalan, içte ezinç, burukluk yaşatanlar mıydı? Bunların hiç birini sormamıştı kendine. Sorular sorarak da yola çıkmamış, öylece yol alınabileceğini düşünmemişti hiç.
Bir seziş, bir ayma an’ı…
Esip gelen duygu ipiltisi, o anımsayış düşü düşleğini devindirmişti nedense.
Önü alınamaz bir duygu selintisine kapılmıştı.
Belki de;
Kanayan yaralarını dindirme isteği…
Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)
18.06.2023 - 00:38Uyumak?
Denizanalarına mı, yoksa karıncalara mı söylediniz; uyuyun artık...
Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)
18.06.2023 - 00:28karıncaların hem kalbi hem de beyni vardır...
Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)
18.06.2023 - 00:26Denizanasının kalbi de yoktur...
Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)
18.06.2023 - 00:12Aslı hanım Ayşe'nin hikayesinin size ait olmadığını, Pehlivan'n sizin hikayeniz olduğunu çok önceden söylemiştiniz ve ben tamamını okuduğumu söylemiştim.
Pehlivan konusunu konuşmuştuk...
Bir Gece Vakti
17.06.2023 - 21:57Yine kendi kendine konuşuyordu.
Bir an onunla ne konuşabileceğini düşünmüştü. Yapabileceği, dile getirebileceği tek şeyin soru sormak olduğunu biliyordu. Merak ettiklerini anımsamaya çalışıp öğrenmek istediklerini sorma düşüncesindeydi. Ama yine de vazgeçmişti bundan. Böylece aralarındaki dilsizleşme süresi uzamıştı.
Unutulmuş, solgun mevsimlerin yüzünü hatırlarcasına bir hüzün kaplamıştı içini.
O, şu an iki ucun, sıla ve gurbetin arasındaydı.
Yolcuydu.
Ne sılaya, ne gurbete.
Bir yönsüzlük içinde gidiyordu, çırılçıplaktı!
Düşleri,
Yara izleri,
Ateşleriyle…
Bir hikaye yaz ( Nesirleriniz)
17.06.2023 - 21:56Aslı Hanım sizin hikayeniz olan ''Pehlivan''ı okumuştum. size ait olmadığını biliyorum. Buna benzer yaşanmış hikayeler biliyorum. O yüzden...
Evet haklısınız binlerce Ayşe var.
Bir Gece Vakti
17.06.2023 - 14:08haklısınız Mehmet Bey buna katılıyorum: ''daha çok yolumuz var''...
Bir Gece Vakti
17.06.2023 - 13:50''Düşünüyorum, öyleyse varım''
ben Descartes'deyim henüz... anlattıklarınız elbette çok güzel, tüm söylediklerinize katılamasam da genel doğrular...
Toplam 220 mesaj bulundu