‘’Karanlıkta dolaşan elleri görmüyorum
Karanlığın boğazında ellerim.’’
Ben şimdi sarhoş gecelerin sabahlarında
Ölü doğdum
Onlar her yerde vardı
Bazen güleryüzlü
Bazen çok çirkindiler...
Tutarlardı herzaman
Tüm köşe başlarını...
İçinde civcivler büyüttüğüm
Önce yıllarca koşturdu
Kendi dağlarında atını
Yılmadı rüzgarından
Anadolu'nun.
Koruyamazdı biliyordu o’nu
Ne belindeki silahı
Sana herşey yakışıyor
Bulutların ardından
Gülen güneş gibisin
Bazen portakal kokulu bir ay
Bazen rüya gibisin
Sana herşey yakışıyor
Nihavent bir şarkı çalıyor eski plakta.
Kalbim çok daha hızlı dönüyor.
Senden uzaklaştıkça deniz tutuyor beni
şarapsız meyhanelerde sarhoş oluyorum...
Ellerim yukarılara kalkmıyor
Dün İstinye'de saldırı oldu Ami'lere
Tüm Amerika güvenliği kaçarken içeriye
Üç arslan gibi (zoraki konuksever) Türk delikanlı
Siper etti göğsünü kurşunlara;
ve delik deşik oldular.
Sel oldu ANAların gözyaşı.
Onlar kuzuları yemedi
...bir çoban köpeği gibi
Sahip çıktı kuzularına....
VE yedirmediler hiçbir Çakala
Akkuzuların yeşil umutlarını
... tüm Kızılırmak Deltası uyurken
Bahar havası estikçe dik yokuşlarda
Sıcak korkusu yayılır düz ovalara
Güneşten yana tüm eğilişleri bir eğilişleri var ezik
Bir ışık çokluğu ışık bolluğu öldürücü ateş
Sabah öğle akşam kış yaz ayrı ayrı sevişmişken
Sokakların ötesine geçebilmek için çıktım
Güneş yanığı çocuklar sokaklarda ben dolu
Pencerelerde gözler sokak başları tutuk
Bir geçebilme ötelere çocuklarla ben ötelere
Sokakların büyüklüğünden değil
... ben renkleri sadece mutluluklarda ararım...
kokuları ise;
geçmişte kalan yangınların
arta kalan
sevimsiz ve soğuk küllerinde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!