Göç zamanları dışında kalmış göçmen kuşların koro halinde söyledikleri şarkılar., ağaçlarının yapraklarını döken bahçe manzaralı sahnelerimizin kapalı perdelerine kulaklarımızı dayadığımızda., sıcak iklimlerin mavi göklerinde kanat sesi olarak çok uzaklardan duyulmaya başlarken ….
. ,
Acısı bol - tadı az - üstü boşaltılmış sofralardaki parmak boyu ikramların dışında.., günümüzün masum., hüzünlü ve biraz da sonbahar parkları gibi kimsesiz güzelliğinin., aydınlık yarınlarda karşımıza çıkması umudu kaf dağının arkasında değilse de üstüne kırk kilit vurulmuş kapılar ardında saklanırken …
. ,
Biz takvime ve saate bakmadan penceremizin önüne geçip kendi sessiz maviliklerimizin dalgalarına kulaç atmaya., derin karanlıklarına olta sallamaya devam edeceğiz...Tuz yakıyor diye ağlaşmayan gözlerimiz ve illa ki bütün kapıları ardına kadar açık cesaret yüklü yüreklerimizle...
. ,
Haydi rastgele …Şimdi umut ama yarın hasat zamanıdır…
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı