Ümmetçilik Zorbalığı Soygunları

Önder Karaçay
2651

ŞİİR


81

TAKİPÇİ

Ümmetçilik Zorbalığı Soygunları

Ümmet bir dinci ruhbancılık olup bataklık ortadoğu tarafından üretilmiş ve cehalet sayesinde siyasetin oyuncağı çağ ve insanlık dışı bir kanlı soygun ideolojisidir.

Macerası her cesaret ve korkaklık çok hızlı çöker.

Abdülhamid korkak bugün onu örnek alanlar ise maceracı bir cesaret ile ihanet boyutunda geri dönülmez kötülük içine saplandı kaldılar.

Soykırımcı işbirliği yapmak soykırımcı olmaktan kaçamamak demektir.

Eninde sonunda bu soykırım yeryüzünde beşeri yasalar önünde de doğa töz yasa önünde yargı gördüğü gibi tarih yargılayacak.

Roma, yunan veya bizans felsefesi adı altında bu kanlı soygun ideolojisi savunulmuş ve yaşatılmıştır.

Tarihin bu anlamda yakın kırılma örneği olduğu için Abdülhamid ile başlayıp güne geleceğim.

Abdülhamit istibdadı (zorbalığı) ve günümüzdeki taklitçilerini detayları ile yazacağım.

Maktup diplomasisi meyvelerini ümmet bölücülüğünü zemine gelecek plan olarak döşerken uzak erim emperyal soygun nereden bulacağım böyle bir işbirlikçi diyerek adeta İran'a karşı Filistin katili terör örgütünün korunmasına yönelik bölge halklarının bir cephe oluşturmasını barış adı altında İran'a karşı savaş planına dönüştürmüş durumda.

Kula kulluk ümmet ısıtıcılığı ortadoğu da kan ateşini yine barış adı altında yakma girişimi başladı.

Bu proje işlesin diye içeride birilerine siyasi hukuk zorbalığı cambaza bak siyaseti olarak devreye sürekli aynı yöntem olarak sahneye konuluyor.

Emperyal projenin yedek ikinci tek adam mağduriyeti dışında bir soru sorun varsa adil yargılama yapması gereken mahkeme ve yargıç işidir. Yalnız siyasetin müdahil olduğu bir dava ne kadar doğru ne kadar yanlı?

Devleti Ali'ye bizans soygun rejimi ile günümüze benzerliği anlayalım.

1876 tarihinde ilk Anayasa ile kula kulluğa son verildi. 29 Mayıs 1453 tarihinden sonra ilk devrim tarihi başlangıcıdır.

Bizans tarihçileri tarihi böyle yazamaz.

Abdülhamit korkaktı ve paranoya kaynaklı vesveseli biri olarak tahta çıkmıştı.

İhbarla devlet yönetiyor, işine gelmediğini sürgüne gönderiyordu.
Bugün gizli tanık saha istihbarat ile korku yayma aynı yöntem.

Geri dönmesini istemediği yurtseverleri Fizan’a bile gönderdi.

Tahta çıkar çıkmaz, meclisi kapatarak sopayla 33 yıl istibdat yaşattı.

Son çeyrek yüzyıl anayasa tanımayan bir zorbalık değil mi?;

İşin en ilginç tarafı meclis kapatan bir sultana meclis başkanı (2016 tarihi) hayranlığıdır.

Demek ki kendisine o hal ile saf dışı bırakılması yetmemiş olmalı ki daha fazlasını istemektedir.

Sarayından dışarı hiç çıkamadı, kendisi tahtan indirilip sürgüne gönderilene kadar sürdü bu tutumu.

Osmanlı adı altında bizans rejimi onun zamanında, en büyük toprak kaybını yaşadı 1,5 milyon m2 toprak kaybeden bir padişahın örnek alınması toprak kaybı hayranlığından olsa gerek.

Suriye’de Süleyman Şah türbesinin toprağını kaybettiklerini, Yunanistan’ın 17 adamızı işgal ettiği halde söylentilere göre o ülkeye verdiklerine dair ateş olan yerde dumanı tüttürüyor.
Kıbrıs’ı da parayla ilk Abdülhamit satmıştı.
Bunun Kıbrıs etrafında doğal kaynak soygununu rum kesimi ile Filistin katili soykırımcı terör örgütü birlikte yapıyor.

Kıbrıs barış harekatının yapılmasına Libya ihaneti birlikte affedilmesi mümkün olmayan bir jeostratejik art niyetli sonuç üreten bir politik hüsran yaşatmıştır.

Saddam veya Kaddafi gibi olmak istemiyorsan İran'a karşı düşmanlık yapmak isteyenlere aslında İran demek Türk demek Türk demek Anadolu demek olduğunu gizleyerek bop projesi gereği bize toprak kaybettirmek amaçlı savaş sebebi sayılacak kötülüklerin tohumu ekilmektedir.

Bu vehimli korkak sultan Abdülhamid'in bir marifeti daha vardı, tahta çıkarken bir önceki sultanında öldürülmesinde rol almıştı.

O günün dünyada en güçlü donanması olan, donanmayı Haliç’e hapis ederek paslanmaya terk etti.

Ergenekon süreci 15 Temmuz sonrası Türk ordusu adalet ve hastane olanakları yok edildi.

6 Şubat yok edişi geldi Türk Silahsız Kuvvetleri bir anda ordu oldu.

Donanmanın etkisini yitirmesi sonucu Vahdettin vatanı İngilizlere Serv ile teslim etmişti.

Donanmayı kendini tahtan indirecek tehlike olarak görüyordu, nasıl ki son on dört yılda ordumuz tehlike olarak görülüp kumpaslara kurban edenler şimdi kendilerine hayranlıklarının kodlarını gösteriyorlar.

Dayatmacı, zorba, jurnal ihbarlara inanarak masum canı yakan, o son sultanın sosunu çok beğenmiş olmalılar ki kumpas davalarda gizli tanık hilesi ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası canı yakılması gerekenleri ihbarlarla hukuka uygun olmayan yöntemlerle şaibesi yüksek düzeyli ve sayıda insanı mağdur ettikleri izlenmektedir.

Güneydoğu bölgesine önce terör örgütünün yerleşmesine açılım ile göz yumduktan sonra vatanı geri kazanıyoruz diyecek kadar, son sultanı aratacak hale düştüler ve ihanetlerini kendi ağızlarıyla itiraf etmek zorunda kaldılar.

Yine de bu yobaz Sultana ve toprak kaybeden vatan hainine olan hayranlıkları bitmedi, tarihte örnek alınabilecek belki de en son kişiyi örnek alanların o kişiye benzerlikleri ve uygulamaları, meclisi hiçe sayarak dayatma ile ülke yönetme inatları Abdülhamit sultanın ne olduğunu da anlaşılmasını sağladı.

Tarihini bilmeyen bir ukusun kötüyü tekrar ederek öğrenmesi ödenen bedelin ilk faturasıdır.

Taht, saray, dayatma, meclisi hiçe saymak bu kötü geçmişin ismini kurumlara vermek neyin tekrarıydı?

Şeriat provaya mı soyundu?

Doğunun vicdan sömürüsüne alan açan şeriat batının emperyalizmine tarihin her devrinde uşak olmuştur.

Bugün yine aynı sahne tekrarlanmaktadır.

Emperyalizm tarihi bir silah olarak iç taşeronlarla kullanmaya devam ediyor.

Husumet dünyasının içimizden taşeronu ve oyuncusu tarihin her devrinde eksik olmamıştır.

Bu gerici müstebit neden otuz üç yıl meclisi devre dışı bırakarak istibdat zulmü ile ülke yönetti sorusunun cevabı çağdaşlaşma ve laiklik karşıtı olmasıdır.

Bu sebeple bu zulüm sonunda ikinci meşrutiyet devrimi ile sonuçlanmıştır.

Ülkemiz 1950'de başlayan bizans rejimi 12 Eylül 1980 sonrası aynı bu istibdat dönemine benzer burjuva ideolojisini benimsemiş sözde sandık demokrasisi ile halktan yetkiyi alıp sermayenin emrinde, tarikat, cemaat yuvalanmaları ile bugün yeni bir devrimin eşiğine yine gelmiştir.

Bu süreç aynı çağdaşlaşma ve laiklik karşıtı, milli ekonomi düşmanı işbirlikçi sermaye emrinde yüz yılı aşan birikimleri iç ederek rejimi devşirmek, ülkeyi dil, din, mezhep, vatan, toprak ve ırk temelinde bölmek ve parçalamak amaçlıydı.

1908 ikinci meşrutiyet sonrasında 33 yılın zulmü 15 yıl sonra 1923 tarihinde Cumhuriyet devrimi ile sonuçlandı.

Kırk beş yıldır devam eden 12 Eylül 1980 istibdadı bugün sivil bir özenti istibdadına son çeyrek yüz yılda dönüşmüş olup bunun sonu yine bir Türk devrimi ile gelmiştir.

2017 yılında bu hayranlık sahada ki baskı istihbarat elemanları ile bana din tebliğ yapmaya kalktılar.

Doğa töz tufan frekans güç ile düşünce gücü geri döndü din min bırakmadı.

Ümmetçilik muaviye ve yezitten yana olmak ve Türk düşmanlığı yapmak bizans emperyal soygun adına bir şer devlet düzeni kurmak demektir.

♾️▪️Önder KARAÇAY ▪️♾️

Önder Karaçay
Kayıt Tarihi : 5.7.2025 23:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


▪️♾️▪️▪️TÜRK▪️▪️♾️▪️

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!