Heybesi çal kapı hüzün
Muğlak sancılar taşır gözesi
Hücresi mayın tarlası ateş
Dosta kardeş gövdesi, düşmana leş…
Hiç gitmemiş Ankara’ya
Suskunluğumuzdan arta kalan
Sahipsiz bir çığlıktı yankılanan
Dün
İçimizde
Aç zaman
Tenine ruhuna yüreğine aç
Yoksulluğu toprağından miras
Sürgünlüğü destanlarda yazan yüreğim
Gözlerine aç…
'İlmeğinden tuttum yaşamı...
Dalı urgan ağaçlarda meyve topladım...
Ne ölümler yetişti, boy verdi aramızdan,
Sancısını yüreğimde sakladım...'
Kınanmışlığın utancını yaşamaksa eğer,
“Yıkık dökük bir hayatın,
İçinde rastladık aşk’a...
Kim kırar bizi gülüm?
İkimizden başka…”
Hani söyler ya birileri,
Bir de, ağlamayı düşün hesaptan
Artık, dökecek gözyaşımız yok gayrı
Kadına yitik, bebeye tutuk bakışlarımız
Onca sesimizi, duyan olmadı
Bu topraklar bizim dedik, söyledik
Bütün mermiler sahte..
Bütün silahlar oyuncak..
Korkmayın! Az kaldı..
Bu bir “oyun..” Bitecek…
Diyorlar……
Ne zaman oturup, sevdiklerime iki satır yazmaya kalksam,
Donar kalır bakışlarım o beyaz kağıt üzerinde....
Ne zaman o ilk cümleyi yazmak için kaleme uzansam,
Titrer ellerim...
Anamın yazdığı mektuplar gelir aklıma,
Her zaman okuduğum o ilk cümlesi çakılır beynimin duvarlarına,
Gelişmiş ülkeler -silah üretir- satar bunun karşılığında para alır...
Az gelişmiş ülkeler -terörist üretir- satamaz bunun karşılığında silah alır...
Okutmadığınız yetiştirmediğiniz sahip çıkmadığınız bir çocuk bir gün birilerinin kahramanlık türü hikayelerine kanarak dağa çıkar...Çünkü işi yoktur...Aşı yoktur...Muhtemelen çok gençtir bir yuvası bir eşi yoktur...
Katresi yangın
Damlalar düşer gözlerimden
Çamura bulanmış saçlarım
Bir sızımlık çocuk düşüdür sevincim
Büyüdükçe pişman sevdikçe kovgun
Seviştikçe yenik…



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!