Üçüncü Boyutun Şifresi
Boyutları anlamak için geometri kullanılabilir; geometri, mutlak manada boyutları anlamaya yetmez ama akla kapı açar! Üçüncü boyuttan, hiçliği, 2. Ve 1. Boyutu, anlamak o kadar kolay olmaz! İzafiyet, görecelilik aşılmak zorunda! Üçüncü boyutta, algılara izafi bir alan var ve bu alanın sınırlarını izafiyet belirliyor! Önce-sonra; büyük-küçük; az-çok; iyi-kötü; aydınlık-karanlık gibi daha pek çok izafi sınır var!
Mesela, “Az-çok” göreceliliğini kaldıralım; bir de bin de “Bir” olsun! Sayılamayacak kadar çok sanılan “Zerre”, bir tane ve artmaz eksilmez! Artmıyor ve eksilmiyor ise zaten “Tek” olmalıdır! Maddenin temel taşı olan “Zerre” bir tane ise atom altı parçaların en temeli “Zerre”, tek olmalı! Zerre ile evrenin aynı olduğunu düşünelim! “Az-çok; büyük-küçük” izafiyeti kalkınca “Tek” var! Akıl karışıyor değil mi? Çokluk aleminde, tek olanın yansıması aklı şaşırtıyor! Başını bir yere vuranın çift görmesi gibi düşünelim! Tek olan, göreceli olarak 3. Boyutta çoğalıyor!
“Hiçlik”, genel anlayışta “Yokluk” olarak düşünülür; oysa hiçlik, felsefi manada her şeyin kaynağı, sınırsız ve sonsuz bir potansiyeli ifade eder! “Hiçlik” dediğimde, sonsuz ve sınırsız bir potansiyeli kast ediyorum. Kaynak gibi, tüm boyutların çıkış noktası!
-Bir an- bakislarin mavi denizle gok arasinda
Bir uyumsundur sen -yazlar gezinir kis gunlerinin icinde-
Sabahlari bir seyler noksandir, aksamlari
Noksanlardan olusan bir uzuncluk sende.