Tirickadan Deplek Terane 2

Seyfi Karaca
5250

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Tirickadan Deplek Terane 2

İyi kötü anıların toplam tutar yük ve yekün birikimidir hayat. Mutluluksa ruhun gönlün hayalin hasretin düşün tüneğin arzunun hevesin erişilmiş yaşanmış yaşanılması dilenilen veya yaşananacak olan doyum ve duyum eldesidir.
Yakıcı yığınlaşmış sorunlara yıkıcı darbe ve hamle girişimlerini kodlayarak, luzumsuz yersiz içeriksiz liyakatsiz niteliksiz ve yetersiz kuru kalabalıkların gezip dolaştığı akıl düşünce bulantılarında saplanıp takılan ruh duygu ve zihin boşluklarının ortaya koyduğu birbirine bağlı cesetleşmiş sesler davranışlar görünüşler tutumlar ve hatta suskunlukların dahi gövde gösterişi birbirine benzeşmiş anlamsızlığa parmak basıp iz düşen sosyolojik travmanın ürünüdür.

Akıl fikir mantık irade onur ilgi vicdan kıyas aidiyet sorgulama farkındalık duyarlılık algı idrak ihtiyat duygu düşünce .. gibi -rüzgarın da ha bire amansız körükleyerek harladıkça benzinden daha bin beter alevlenip tutuşan yangınlar misali - mahluktan beter dürtü bağımlılığıyla yaşayan insanlar her gün alıştıklarını tekrardan ibaret yaşamlarını saygın değere dönüştürüp değiştirebilme şansları hiç olmadığı gibi sürekli aynı kokuşmuş çürümüşlüğün sineklerin dahi katında olmayan ruhsuz beyinsizliği yaşayarak hep kendi saplantılarının tutsak ettiği kişilik bozukluğunun bütün yaratıklaştıran insanlık dışılığını revaçtan bilerek kimsenin ne anlattığından hiç bir şey anlayamazlar.
Kahpe züppe kaltak zorba rüşvetci hileci palavracı dümenci.. kimse kimseden sakınıp esirgemiyor kötü lafını çirkef davranışını pis huyunu ahlaksız ve adi niyetini kuşkusunu şüphesini çünkü herkes birbirinden kaynaklı ve birbirinin yanına ucuna bağdaşıp yapışan ve bitiştiği kopuşun yöresine doluşmaya odaklı, kötünün kötüsü olmuş bitmiş ve tamamlanmış artık.

Kaçak göçek kayıt ve kanun dışılığın her türlü haydut haramiler güruhunun kendini devlet otoritesi yerine koyduğu, sınırsız sorgusuz sömürüye ortak imar iskan sağlık gıda ulaşım iletişim enerji ve diğer hayatın can alıcı ve can yakıcı giderlerine çökmüş çöreklenmiş toptan ve topyekün terörcüsü bankalar, holdingler, mütahitler, kalpazanlar, sigortacılar, hırsızlar, vurguncular, soysuzlar, mafyacılar sürüsünün çıkar ve doyumsuzluk ihtiyacına rehin ve tutsak yağma yıkım talanında iniim inim inleyen toplumsal teslimiyet ve asosyal kısır döngüye bağımlı olarak..
Gittikçe günden güne üretmeden tüketim ve dürtü bağımlılığının yönlendirdiği hırs öfke nefret kin korku ayrışma ve yarış kibirliliğini kışkırtan kudurmalara ve sapmalara insanlıktan çıkmış azmış kudurmuşluğun şan servet şöhret mülk gösteriş lüks konfor hile dalavere acımasızlık sahtekarlık ve eşya fetişizmine vampirleşmeyi hortlaklaşırken dünya..

Çağın bütün kirlerini atıklarını toksinlerini kirlerini dertlerini çöplerini ve sorunlarını kokuşmuş çürümüşlüğünün ölü bedeninde yaşayan ve taşıyan; kahırlara sevgisizliklere düşkünlüklere alçalmalara haksızlıklara geçimsizliklere mutsuzluklara uyan ve boyun eğen koşulsuz kayıtsız bağımlılıkla tüketim deposu olmuş ve tutsaklaşmış; gövdesi ve ruhu yarıştırıldığı kapışma ve kovalaşmaların en mükemmeli öfkelisi saldırganı çıkarcısı sadisti sapkını seçkini üstünü başarılısı acımasızı hırsızı doyumsuzu yolsuzu hırslısı kepazesi rezili ve kanun hukuk ahlak vicdan toplamında dirlik düzen ve insanlık bilmez tanımazın en kusursuzu olarak kötülüğün birincisi gelmeye viraneleşmiş insan tipi ve toplum yapısı özenli ve düzenli proğramlarla soygun sömürücülerin kapsamlı projeleri dahilinde üretilip piyasalaştırdı.

Enerjisini kuvvetini güçünü kıstasını devrini kökenini ve kaynağını yenilenebilir şiddetli geçimsizliklerden alarak, tıpkı her türlü istismara açık sahte kişilikli geçici dolandırıcı dalavereci çoklu hesaplar gibi her olumsuzluğa işini gördükten sonra kayıplara karışmaya ilgi alaka yakınlık ilişki kuran kamuflaj kundakçılığıyla tür ve türevden üretilip çoğaltılan insanların vurguna talana zorbalığa yağmaya adaletsizliğe yerleşik ve doğal saydığı kıyamete gidişlerde herkes biberine karşı kuşkulu endişeli kaygılı uzak itici bencil çıkarcı acımasız kayıtsız kalmakla beraber, itibarsızlık duyarsızlık geçimsizlik çekememezlik ahlaksızlık sahtekarlık dolandırıcılık dinsizlik densizlik devletsizlik ve güvensizlik nispetinde yaklaşarak şahsi ihtiyatını ötekine karşı garanti sigortası görüp kendini sağlama almaya inanmaya başladı.

Ulus bilinci ve üniter bütünlüğü olmayan toplumsal yapı taşlarıyla kıyasıya oynayıp bağımlılıklarının güdümlüsü toplumsal bozulmuşluklara ayar vermeye dair işgalci talancı tecavüzcü soyan sömürenlerin bütün ihtiyaç ve dayatma dürtüsünü karşılamak için paramparçalanmış dinsizliği kimliksizliği istikrarsızlığı iletişimsizliği iradesizliği ve devletsizliği sevgili ülkemiz, dünya güzeli cennet yurdumuz Türkiye’ ye dayatma projesinin bop eşbaşkanlığı sayesindedir ki..
Hasılı velhasıl insanlığın ipliğini pazara çıkaran çağın tüketim piyasasına bağımlılık belirtisidir ki…
Her şeyin en merkezine hep ben, ben, beeeen bağırıp çağıran çağ dışılığın ağırlıklı bencil bağnaz gizli kapaklığını koyan ve kendinden başka hiç bir insan, toplum, dünya yahut ortak yaşam değerine ilgiyle itibar etmeyen; daima soyutlanmış sosyal erozyonlar izolasyonunda seçkin baskın üstün ayrıcalıklı şöhretli ve gözde olmaya kilitlenmiş hal ve gidişin sonundaki bütün salgın nitelikli her türlü tıkanıklıkları ve olumsuzlukları hastalık derecesine taşıyarak en nihayette kendinden dahi bezmiş yılmış bıkmış kovulmuş usanmışlığın ve vazgeçmiş TÜKENMİŞLİK sendromu diye tanısı konulmuşluğunu işaret ediyor bunun burası.

Bütün iradesini ilgisini ve itibarını idare edemeyeceği kayıplara yitirip terketmiş; ve yaşam döngüsünü haksızlık onursuzluk zorbalık ahlaksızlık saygısızlık çirkeflik rezillik kepazelik kabalık kin hoşgörüsüzlük nefret ve cehalet örgüleriyle donanmış; ve sevgisizlik tohumlarıyla bilenmiş beslenmiş şiddetli geçimsizliklerden başka hiç bir şeyi birbiriyle paylaşmayan insanlık dışı harabeleşmelerde elalem ne bilsin, kuru sandalyalarda bazan, kuru yerlerde bazan, kupkuru yalnızlıklarda en çok ve dağın dolunay büyüsüne denizin beyaz köpüren dalgalarına baka baka,kurak taburelerde toprağa tohumu düşmüşse içli bir çiçeksi hıçkırık gibi oylumlaşan göçünü bulutlara esmiş yağmış yazın, güzün, öteki diyarın ve bozkırın, bak gör ki herkes her fırsatta insanlığından koparak aşktan sevgiden bi habere ayrışmış kutuplaşmış kabuklar altında mezarlığa yabancılaşmaya hınca hınç iken bile, dünya kuruldu kurulalı ve insanlığın ilk tarihinden beri gönlüne ılıyan ve hayalini süsleyen EŞ DEĞERİNİ aradı durdu kum saati. Çünkü insan hali vaktidir herkese dayalı döşeli be kişiye müstakil olan sonsuz evren ve bir varmış bir yokmuş sır ve gizindeki dünya hayatı..

Kara taşın başında oynaşır eyleşirken ahir zahir zaman, katı kurallarıyla çevrili bir tel örgünün uçuşan serçe kuşuna bakar durursun. Dinmeyen bir uğultudur herkesin birbirine benzediği instigramda şurda burda sahnesini alkışlayan beğenilerden sızan fısıltılarını yaşar uslanır geçer gidersin. Ateş böceğidir akşamın iniş yokuşlu yolunu olmuş mu olmamış mı diye incir bahçelerine, ikindi ezanlarına, hiç görülmedik hayal ve düşlerine şuncacık dünyayı yoklar yolcu eder durursun. Her yağmur damlasına, her yeşilden sarıya süslenip boyanan yaprağa ve her yıldıza bakarak bunlardan biri benim dersin, kül müsün kor musun bilemeden , ıslanırsın, tutulursun, tutuşursun yanarsın avunursun ki…Hem sonra bir uğur böceği ziyaretiyle yere göğe sığmayan sevincinin sende sayfalarca kalan hıçkırıklarını ve gülümseyen insan kitabını kurdelesi ibrişin kapaktan değil, heceleyerek öğrendiğin ömrünün henüz hiç yaşanmadık kısmına parmak uçlarından sonsuzluğa uzanıp dokunan kanatlarla nazlı güzelliğini ve sevgiye aç susuz gönlünü salar seyran olursun.

Uzun uzun düşünmekten de varılan kutluca yer, kişiye has insan güzelliğinin dokunduğu her şeyi kendisiyle değerli kılan sevincin alfabesi olsun varsın.
İnsanın ömür heybesinde sevgi çıkınlarıyla dopdolu çığlıkları, dilekleri, arzuları , hisleri, müjdeleri, hayalleri, heyecanları ve hasretleri olsun varsın, olsun varsın ki ister görmüş geçirmiş, ister ulaşmış kavuşmuş, isterse doyumsuz çekiciliklere erişmiş gerçekleşmiş yürekli çırpınışların cesur, özgür, bilge, aydın, bilinçli, iradeli,olgun, yetişkin,saygın, duyarlı, kararlı, onurlu ve iradeli aşka mezuniyet ve liyakat sahipliliğini insan, aracısız ertesiz bahanesiz minnetsiz ve ricasız kendinden bilsin bellesin.
Tahminsiz ve galibasız kuvvetle muhtemele…
Bu değilse bile buna yakın çok şeylere aday istekli aşikar ve gebe, aşkı bağrında büyüten sevgilerce dağa bakıyorsun pırıl pırıl genişleyip büyüyor dünya, için açılıyor, hiç bir darlık zorluğa saplanıp kalmadan ruhun hayalin hasretin ve tenin güzelleşiyor, engindeki çukura bakıyorsun efil efil esen vadi, çağlayıp akan ırmak, gürleyen saz söz ve çığlık.. kadınsa gezdiren ve yaşatan eşi benzersizliğin hayata dokundukça her şeyi kendi varlığıyla çiçekleştiren aşkın ta kendisidir ki…sevene ve hali dili yolu hevesi arzusundan okuyup anlayana anlatmakla bitmeyen sınırsız sonsuz aşk yarası ve can yarısı.
Bir derin durgun ve donuk kuyu ise gece, sarı badanalı mavi pencereli kırmızı çatılı evler arasında ne gamlı sazdır ne kederli miras sakin suya düşen ay güzeldir, gökte dolanıp gezen dolunay güzeldir, dağın ve hisar kalenin çağlar boyunca temel direkleri ve dilsiz taşları dibindeki tüm dünya güzel, ay güzel, Güneş güzel, ırmak güzel, orman güzel, vadi güzel, TOpRAK güzel, yeşeren sararan yaprak güzel, saz güzel, söz güzel, katıksız hilesiz sevgi güzel, onur ve itibara dengini kuran saygı güzel, özgürlük güzel, bağ güzel adma güzel, üzüm güzel, gül güzel diken güzel, hepsinden hepsi kendini aşktan sebep bilen insan güzeldir…

Çünkü iyi kötü farkındalığı ve ayırdımında bulunamayarak toptancı aklı fikri kalbi ve kafasıyla bütün ortak yaşam değerlerinden çürümüş yozlaşmış ve soyutlanmış tek tip üretim ve tüketimliliğin proğramlanmış esaret güncesini tüketmekle kendini bitirip öldürmüş bulunan insan fosilleşmesinde uzun samimi inanılır güvenilir cümlelerle konuşulmadığı gibi , kısaltılıp küçültülen semboller maskeler imgeler tarzlar şekiller oranında yalan yapay ve yüzeyselden bütün sosyal ve toplumsal ilgi ve iletişimini ömrü olabildiğince kısaltılmış tahammülsüzlük doyumsuzluk sabırsızlık katlanamamazlık saldırganlık ve kabulsüzlük çöküş çürüme şiddet mutsuzluk ve yozlaşmaları üzerine yapıp yıkıyor veya yazıp bozuyor artık, her dönüm dolaşımı magazin soytarısı ve soygun sömürü sanayi ürünü halini almış insanlık.
Yanisi şu ki..
Bütün başarı grafiğine yüksek getiri ölçeğine randıman çizelgesine rekolte manyaklığına rekor kırma cinnetine ve mükemmelliyetçilik sadistliğine bütün mevcutlu sapkınlıklarını ve saplantılarını köleleştirmiş itaatli kalabalıklar sürüsü halinde kendinden kaçacak silinti süprüntü çöplüğü ve sığınağı arandığı sosyal bozgunda hayatı haraplardan hükümsüzlük yürütürken insanlık…

Bu sebepledir ki..,
Aklı fikri insanlık alfabesini dilini halini mecalini meylini meramını okuyup snlamaya hasretli bir yangının hiç soğumayan sağ dinç diri külleri gibicesine kafası basmıyor aklı fikri kavramanın onurlu itibarına yetmiyor iletişim güzeli değerlerle gönlüne sığdıramıyorsa da, kalbinin kanatlı kapılar herkese açık gün ışığı sevincin ıslığı ve deli doluluğun rüzgarı gibiyimdir ne kilit bilirim ne kayıt dışı sürgü altında olanı anlar dinlerim ve bu yüzden yaşayarak öğrendiğim bildiğim ısrara yüzü insan ışıyıp gülümseyen herkesi hiç peşin hükümlü bir ön yargının ayrıştıran ve düşmanlaştıran kölesi kulu fitnesi ve felaket kuklası olmaksızın aşktan duyar çağırır seslenir kendimin dengi sayarım. Bunda aldanmak ve yanılmak payı aşka düşer ki her ne yaşadım yaşıyorum yaşayacaksam tümüne hata payı sıfır denecek kadar ne kusurdur ne zarardır ne ziyan, ona zaten doğuştan beri iptal olmadı mümkünsüz tutkuyla kabul olduğum bütün hayatıma rast gidenlerin hasretinde huzurunda ve harcındayım.

Çünkü herkesin insanlık künyesinde doğmuş beslenmiş büyümüş duygudan düşünceden hazdan histen hayalden heyecandan özden zerafetten dolan biriken ucu özgürlüğe açık coşkun sevgi deryalar vardır. Damladıkça bütün sertlikleri ve zorlukları aşındırarak aşka dönüşür insan. Yeter ki hiç bir sapkınlık yobazlık gericilik ve köktencilik ve tutuculuk hastalığının muhabbet meramını her şeyi bitirip öldüren intihar virüsüne bulaşmadan, kime nereye nasıl akıp kaynaşacağını bilerek yaşamak onuruna ermiş varmış olsun.
Bunca insanlık kainat ve dünya cevherini çöp ederek çürümüş kokuşmuşluğun binasını örüp örgütleyen dengesini düzenini harabeleştirmiş hataya kusura zaafiyete çaresizliğe yalana zulüme yanlışa şiddete sadistliğe vicdansızlığa saldırganlığa odaklı haksız hukuksuzluğun kışkırtıp güttüğü cinnet ve cinayet mahaline dönüştü herkes ve her yer.

Bu bağlamda ‘ şanmış şöhretmiş ihtişammış servetmiş heybetmiş pulmuş ya da gösterişli konformuş, paraya adanıp tapanlardan değilim ben, sen ki eğer onurlu değerli duyarlı kültürlü saygın adil bilge olgun gelişmişliğin itibarına insansan bu bana yetiyor’ .. demişse biri, diğeri lakırtıyı uzatma kısa kes kimse bu uzun soluklu cümleleri durup dinleyecek halde saatte değildir, bu günün dünyası böylece buradan yürüyüp dönmüyor ‘ azarına çullanıp yüklenerek bağırıp çağıracağı kesindir. Çünkü özenti toplumu modelinden plastikleşmiş insan üretip tüketiliyor artık. Özendiğiniyse tüketim piyasasının reklamıyla algı hücrelerine alılanmış idol tanrısı biliyor herkes. Bu yüzden de herkes en yakınındakinden üstün baskın farklı ayrıcalıklı olmak için birbiriyle kibirde kapriste zorbalıkta acımasızlıkta bencillikte gericilikte şiddete duyarsızlıkta ahlaksızlıkta hukuksuzlukta kişiliksizlikte kıran kırana ve öldüresiye kapışıp yarılıyor. Onun içindir ki herkesin hayatı karakterini özgürlüğünü aklını iradesini yitirmişlik çöplüğünde debelenerek her saniyesi ötekinden daha betere mutsuz unutsuz sanatsız korkuyla karanlıkla hektikle sürekli itişe kakıla sınavdaymış gibi soyut silik uzak yitik kopuk ve kayıp tabutlarda geçiyor. Çünkü herkes ilk her pahasına ilk fırsatta kendini insanlığından bozup koparan soygun sömürü birincilerine ve tanrılaştırılan idollere yetişip kıyasıya tapındıpına yetişip ulaşarak rol modelindeki hortlaklığın bizzat kendisi olmak istiyor.

Toplumsal tıkanıklığın iyce hastalıklı hal aldığı kimse kimsenin umrunda itibarında olmama kutuplaşma ve kendi kabuğuna çekilmenin iletişimi sıfır bağlantısızlık zindanından, herkes kendini bulduğu her kör dilsiz ezik sinmiş topal furyacı fırsatlardan GÖSTERME ve DUYURMA derdinde. Kimi taca çıkmış hayatını kornerden gole çevirmeyi umuyor, kimi kumsal sandal yurt içi yahut yurtdışı turlarından serpip savurduğu oynayan resim karelerinde şakır şukur sesler çıkararak trübün coşturuyor öyle veya yukardakinin aynısı böylesi.

Bunalım gerilim kriz şiddet nefret ve felaket gibilerin ardı arkası kesilmediği hırsına yarılına pahasına yetişilmeyen derin ayrışma ve yoksullaşmaların her kişiyi yozlaştırdığı yalnızlaştırdığı ve sağırlaştırdığı kendine yabancılaşma değersizliği kafesinden pırtıp sıyrılarak her şekil kendinden çıkış ve kaçış yeri arama tıkanıklığının feryat figan dert grafik gösterim tablosudur bütün bu veya benzer sanal alemleşme çığlıkları.
Herkesi kötülükte kahırda belada çirkeflikte hırsta kinde kabalıkta kepazelikte küslükte rüsvada gösterişte görgüsüzlükte nizahta fitnede bozgunda kayıtsızlıkta duyarsızlıkta eğitimsizlikte örtbasta hilede pusuda madarada madikte rüşvette umutsuzlukta saldırganlıkta şiddette soysuzlukta yolsuzlukta menfaatçilikte mutsuzlukta ve her türden kayıt ve kanun dışılığı körükleyip kamçılayan çözümünden ilgisini çabasını kesmış ilim bilim sanat doğa kültür gelişim düşmanı kronikleşmiş sorunlarda kapışıp yarışmanın azmış kudurmuşluğuna mutabık kılmayı herkese denkleştirmeyi bulaştırıp eşitleyerek şüpheli duruma düşüren sosyal travma şebekeciliğine tahsis ..

Dert sahibi olarak zenginleşmenin ağıdını acısını yedire yuttura, soygun sömürüde hak hukuk ahlak vicdan onur adalet tanımayan harami düzenekliliğin ortak çıkarcısı olan yoz ve popüler kültürsüzlüğün inançtan sanata eğitimden iletişime topyekün etkin elemanları ve yüklenici taşeronlarının yoğun mesaidi sayedinde varolan bütün toplumsal dengeyi kuran ve yaşatan değerdeki itibarını saygınlığını nezaketini güvenini huzurunu özgürlüğünü gelişimini sosyalleşmesini vicdan muhasebesini ve adalet duygusunu yitirerek sürekli acı çekmek, huzursuzluk ve sorun yaratmak, kötülüğe seviye alçaltmak, ağlaşmak ve düzen beklentisinin zorbalığına alışarak uygun dozda ahlaksızlığa cehalete korkuya sapkınlığa uyuşmaya esastan kök saldı dünden getirdikleriyle yarına yolunu ayarını gününü bulamayıp kalıcı yıkımlara harabeleşen insanlık.

Çünkü doğum ölüm evlilik ayrılık boşanma ve diğer vesairlerde insan rutin alışkanlık ve ritüelleriyle kamçılayan piyasanın artık müşterilikten kendisine yabancı ve ezber deneği. O yüzden kelimelerin ağırlığı ve gülümseyişlerin içten samimiliğidir, kimsin necisin ne işle meşgulsün diye sırmaları hiç bir zaman sınırsız limitsiz ve koşulsuz tertemiz sevgiyi esas alaran insanlıkla kıyaslamamanın can yakınlığı.
Masal avcısı veya serüven kovalayıcısı çıkışı tertibiyle olmayan sokaklarda direklerden boşalıp dökülen geceye sönmüş ..
Ve yağmur rüzgar alıp götürmesin diye üstü bastırılmış ağırlıkların aşkların sevgilerin ışıkların taşınmaz yükünü omuzlayıp adresi kendisi olana ilettikten sonra kendimce olan yüzleşmem ve hesabım tamam olmuştur, gayrısı gerisi aşkın bileceği hassas ve hususi Mühim ve müstakil mevzuattan…

Bu sebeple bana göre aşktan şeklini alan hava hoş gün mülayimdir . İnsana dair müşterisine tüccar olmak babından muhaf, yarını günü duyguyu düşünceyi aşkı ve sevgili olanı erteleyip ihmale koyma yahut sınavı bitmeyen sabırlarda bekletme gibi huydan husustan uzak, dolaysız imasız maskesiz palavrasız duyduğum gördüğüm ve haktan bildiğimin çağıran her hal dil ve yol gösteren adresine kendimi kefil alarak varır giderim kendini hayata davet eden insana. Bunda yüzleşmek her kişinin aslı esasınadır. Eğer ki, ola ki, bunda o bildiğin sandığın ben değilim diyene yanılmaksa yük ve zahmetiyle, cümlesine yolunu tuttuğum gününü güttüğüm aşk, yükte hesapta benim kayıpsız kazancımdandır .

Eylül / 25

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 15:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!