Genç kadın gözlerini kocaman açtı.
Elini havaya kaldırdı, parmakları aralandı.
Belli ki sinirliydi.
İnce ama keskin bir sesle eğildi, adamın kulağına fısıldadı:
– Senin için tüm erkeklerin cenaze namazını kılarım.
Ama annem için… senin cenaze namazını!
Genç adam bu sözden çok etkilenmişti.
Ama ne demek istediğini tam anlayamamıştı.
Seviyor muydu onu, yoksa sevmiyor muydu?
O gün sustu, hiçbir tepki vermedi.
Genç kadın da adamın bu suskunluğu karşısında yavaşça elini aşağı indirdi.
Günler geçti.
Haftalar birbirini kovaladı.
Bir gün, genç kadının telefonu çaldı.
Arayan annesiydi.
Sesi telaşlıydı, titriyordu.
Genç kadın hemen bir araç bulup annesine gitti.
Eve vardığında annesi yatakta kollarını birbirine bağlamış,
İleri geri sallanıyordu.
Göz bebekleri büyümüş, sesi titrek ve korku doluydu.
Sağa sola bakıyor, ürkekçe irkiliyordu.
Genç kadın o an anlamıştı…
Artık doktora gitme zamanı gelmişti.
Beraber hastaneye gittiler.
Doktor, annesine “duygu durum bozukluğu” teşhisi koydu.
Genç kadın yıkılmıştı.
Artık onu yalnız bırakamazdı.
Kendinden önce annesini düşünmeliydi.
Oysa bir ilişkisi vardı;
seviyeli, mutlu bir birliktelikti.
Ama uzun uzun düşündü.
Sonunda içinden geçenleri kendine itiraf etti:
– Hayır… Anneme bunu yapamam.
Şu an evlenemem.
Bu bencillik olur.
Hem... el adamı kaç gün izin verir anneme bakmama?
Evde kalmasına razı olur mu hiç?
Hayır… evet, evet... bitmeli!
Bu düşüncelerle indi merdivenlerden.
– Bir hava almalıyım, dedi.
Ve kendini sokağa attı.
Tam o sırada… genç adam aradı.
– Bir saat sonra aynı kafede buluşalım, dedi.
Genç kadın şaşırmıştı.
Ne diyecekti ona?
Merak etmiyor da değildi.
Ama annesi…
O daha ağır basıyordu.
İçinden geçirdi:
– Bakıcı mı tutsam?
Ama hemen ardından gelen düşünce yüreğine çöktü:
– Ya döverse… Televizyonda çok gördüm.
Hayır… hayır… ayrılacağım.
Kafeye gitti.
Tam masaya oturacakken genç adam diz çöktü.
Konfetiler patladı.
Kalabalık şaşkındı.
Genç adam gülümsedi, gözlerinin içine baktı:
– Benimle evlenir misin dedi.
Bir anda sessizlik oldu.
Genç kadın ağlamaya başladı.
Adam bunu heyecanına verdi.
Ama genç kadının dudaklarından dökülen tek kelimeyle
her şey sona erdi:
– Hayır.
Ağlayarak kafeyi terk etti.
İçeride herkes sus pus olmuştu.
Genç adam hâlâ diz çöküyordu.
Olduğu yerde kaldı, kalkamadı.
Yalnızca gözleri doldu...
O da ağlayarak eve döndü.
Annesine her şeyi anlattı.
Annesi sinirlendi:
– Boş ver, zaten deli annesi vardı.
Başınıza bela olurdu.
Bırak gitsin.
Sana kız mı yok evladım dedi.
Teselli etmeye çalıştı, ama nafile.
Hiçbir söz teselli edemedi…
– Bana bir açıklama yapacak, yapmak zorunda, dedi genç adam.
Ve genç kadının kapısına dikildi.
Hesap sorar gibi sordu:
– Neden?
Genç kadın derin bir nefes aldı.
Ve o gün, adamın anlayamadığı o tek cümleyi,
O fısıltıdaki gerçeği, nihayet açığa çıkardı:
– Kavga ettiğimiz, tartıştığımız o gün sana ne demiştim hatırlıyor musun?
“Senin için Tüm erkeklerin cenaze namazını kılarım.”
Ama annem için…
Seninkini…
Genç adam, o an her şeyi anladı.
Ağlayarak merdivenlerden inerken
Son kez genç kadının gözlerine baktı.
O gözler…
“Gitme.”
der gibiydi.
Koştu, sarıldı.
– Ben öldüm.
Sen bugün benim cenaze namazımı kıldın.
Hoşça kal, dedi.
Ve alnından öptü.
– Belki başka bir bahara...
Genç kadın hıçkırıklar arasında haykırdı:
– Gitme!
Ama adam çoktan gitmişti…
Bazen sorunların tek çözümü olduğunu sanırız,
O çözüm uğruna kendimizi yıpratırız.
Belki de bir şans verilmeliydi.
Ortak bir yol aranmalıydı.
O gün, genç kadın hayatının en ağır gerçeğiyle yüzleşti.
İçeri girdiğinde annesi dikkatle baktı yüzüne:
Titrek bir sesle
–Kızım… sen ağlamışsın dedi.
Genç kadın
–Ağlamadım anne.
Sadece…
O gitti.
Ben de ayak izlerini yıkadım dedi.
Annesi bir anda sesini yükseltti:
– Temiz yıka kızım!
Temiz yıka!
Geleceğinde tek leke olmasın…
Temiz yıka…
28.07.2025 11:09
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 11:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)