Lavantaların vaktidir
Gün doğuşu
Gülümsemeleri
En güzel o vakittir
Çok yağmurlar yağdı ardımdan
Çok ırmaklar taştı
Duruldu fırtına
Çekildi sular
Kan damardan çekilircesine
Pak apak görünür aynada yüzüm
Hayaldeki tuval
Sır perdelenir buğulu aydınlığın ardında
Gün gizlenir sığ bahçelerin içinden kaybolurcasina
Masalsı dünya açılır perde perde taş avlulardan
Bir çıkmaz bulunur o avlularin gizemlerinde
- I -
Sabahın ilk kızıllığı
bir yudum acı kahve
dalda,
kuş cıvıltıları
Bir mavi,
Bir deli maviyi sevdim....
Her gökyüzüne bakışım da...
Her deniz kenarında dalışım da...
Bir demet karanfil,
Bir tutam ısırgan otu....
/ Bütün hayatım /
Yarı aydınlık sabahlar,
Yarı karanlık geceler ,
Çok acıyor içim bu ara
Teker teker döküyorum yapraklarımı
Dallarım sarı ve kuru
Gövdem kabuksuz kalıyor sanki
Toprak su vermiyor köklerime
kelebek ömründen aşk
Aşk vardı
Ay gibi doğar gecede
Yıldızlar gibi parlak
Bir demet gibi
Aralandı kapılar gitti eş dost serimden
Silindi hatıralar , mendiller de saklanan
Bir şarkı hatırlarım segâhlarda çalınan
Koparıldı sayfalar birer birer kabından
Nerde gönül koyduğumuz, o masum nazlarımız
Taylan Uzar’ın şiirlerinde bir hukuki duruş aramıyorsanız, ama bir vicdan, bir sorgu, bir iç ses arıyorsanız—işte orada durabilirsiniz.
“Kardelenin bahar rüyası”nda rüyaların kandırmacası, baharların çoktan gitmiş olması, sanki umutla gerçeğin savaşını aynı satırda yaşatıyor. Gerçekliği kırıp ...
"Bir Ömür..."
Şiirlerinizi lütfen, Taylan Bey... açık tutun ki okuyalım hiç değilse...