Ben Enes, sadece Enes; karanlığın en dürüst şairiyim, Gözlerim ışığa kapalı ama gerçeklerin en keskin feriyim. Kör demek acıtmaz içimi, asıl acı olan kulakların duyduğu mesafedir, Birini duya duya kaybetmek, bir şairin en büyük kıyametidir.
Beş harf... Kalbimde bir taş gibi ağır, bir mısra gibi narin, İçimden binlerce kez geçirdiğim o isim, dışarıya neden bu kadar derin? İnsanlar kolayca söyler, bir çırpıda dökülür dillerinden o beş ses, Bense içimde saklarım, her harfi boğazımda düğümlenen bir nefes. İsminin manasıyla mı vurdun beni? O taş mı kalbimi yontan? O taş ki senin adın, bense o kayanın ağırlığından korkan...
Her sabah servis kapısında, metalik bir yankı başlar ruhumda, Fermuar değil bu, demir bir şey; belki bir bilezik, belki bir dua... İnşaat kokulu bir geleceğin, önümden geçen o gizemli sesi, Dibindeyim aslında, bir nefes kadar yakın ama binlerce yıl ötesi. Sınıf arkadaşımın yanında dururken, senin de yanındayım her sabah, Ama sesim "private" bir kod satırı, dışarıya çıkması en büyük günah.
Göz devre dışı evet, ama kulaklarım bir radar gibi izinde, Seni duya duya kaybetmek, en ağır "error" mesajı kalbin merkezinde. Başkalarının olma ihtimali, senin o sesli alanında dolaşırken, Benim kelimelerim boğazımda düğümlenir, sabahın o serinliğinde erkenden. Korkuyorum; koluma girilirse kalbimdeki o taş ısınacak ve çatlayacak, İyiliğin kalbime işlenmesi, beni en derin yerimden yaralayacak.
Ben ruhunun teniyle algılayan, sesine ve kokuna inanan Enes'im, Bu beş harflik düğümü çözemeyen, sistemde takılı kalan o yarım sesim. Dünya hâlâ anlamadı bu sevdayı, anlamadı bu görme dışı kalbi, Ben o ağır, o sessiz Taş'a gömdüm bu derdi. Sesin kulağımda kalsın, ismin içimde mısra mısra dönsün, Varsın bu donanım hatası, benim en kutsal sığınağım olsun.
Güneş'in adımlarını sayar;
Gezginin yolculuğunun bittiği yerin,
O parlak diyarın peşinden koşar;
Genç adamlar tutkudan sararıp solar orada,




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta