ne var zamanın ardında bıraktığı
alıp başını giderken bir nefes aralığında
ne var ihtiyarın dönüşünden bize kalan
üç beş hazin hikayeden başka
gölgeni hatırlıyorum akşama benzerdi
serin olurdun taze olurdun meltem gibi
karanlığında usulca kaybolurdu tenim
gözlerin gümüş kadehi aşk şarabının
düşlerini hatırlıyorum büyürdü geceleyin
güneşin ardında telaşlı ayaklarım
randevusuna gecikmiş işadamı misali
mavilere doğru koşturmaktayım
sonraki aradan göründü ilkel deniz
gözlerimi yaktı serin su parıltıları
Çizgilere basmadan sek sek oynayabilir misin
Düşerim diye korkmadan
En yüksek dalına tırmanabilir misin armut ağacının
Hiç saate bakmadan geçirebilir misin bir günü
Eteklerini toplamadan atlayabilir misin ateşin üzerinden
Yada derinliğine aldırmadan dalabilir misin suya
Öyle bir vurdun ki bu sefer
Ne yıldız kaldı gökyüzünde
Ne gözünde kaygan kederli bir bakış
Öyle bir vurdun ki insafsız
Yakıştıramıyoruz hiçbir sözcüğü dudaklarımıza
Şarkıları tam da nakaratından yakalıyoruz
Yeşil yok...
Hani o yağmurun altında ezilen kadife yeşil,
Yalnızca şiirlerde…
Dalgalar yok...
Hani o kalabalık sahilleri şenlendiren dalgalar,
yıkıldı duvarları harab evlerin
tank gürültüsü, mide bulantısı
milyonlarca ruh insanlardan fışkıran
kan kırmızıdır, kan siyah, kan beyaz
kan beyazdır
I
Yalnızlık dört yanımda sırlı ayna
Ne tarafa baksam kendimi görüyorum
Bıraktın beni bir çukurun ortasında
Gözyaşlarımdan okyanus biriktiriyorum
l
Işığı görebiliyor musun?
Işık, düşümde değil artık
Görebiliyor musun?
Gözünde o minyon kızın,
Duydum ki
Üçüncü köprüyü yapacaklarmış boğaza
Ne gerek var ki
Çelik halatlarla birleştirmeye çalışsalar da
İki yakası bir araya gelmez bu şehrin…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!