Kaşiçera-I
şehrime sürgün yasaklardasın kaşiçera,
uzak kentlerin mahzenine hapsedilmiş perçemin,
sokağında müfreze gezer hançeri kınında,
celladınla baş başa dört duvara mahkûm.
parmaklarda döllenerek koyulaşan kehribar
doksandokuzluk voltayla eşelim
tuzaklarla döşenmiş taşlı yolları
içimizde harlanmış kesik yaralar ile
kalk hu diyelim
gülümsemeler terketti şerha dudaklarımı
karanlıktan sesleniyorum
gölgelere
nerede yusuf
nerede çöl
nerede susamış o kervan
şer mahzeninde
içimde soğuk bir ölüm
bir eylül akşamından
hüzünler sararmış dökülüyor kara toprağa
yaz mevsimi çoktan hicret etti
ağlasam yane yane
dert olsa bahane
koşup sana gelsem
kime ne…
dilesem aşkı makamından
sünnetsiz kelimelerin ürediği toprakta
dökülen her kıymık battı ciğerlerime
fahişelerin seviştiği ne idüğü belirsiz
tapınak şövalyeleri türedi
ar düştü tarihin yüzüne
taş kalpler kesti yolumu
kaderin intikamıydı belki
hangi şefkatin vebaliydi
bana kafa tutan
giderken
mahçup kalır
her şair
dökünce mısralara seni
eksik kalır en canlı renkler
Arınmış ateş gibiyim
küllerimi savurdum rüzgara
bir dua üflenir karanlık ruhuma
“ey gece büyüt beni seranatınla
dikenli güllerden inşirah doğsun içime,”
sen gidince
nar çiçeğini sevdim
dirhem dirhem dökülsün gecelerime
sen gidince
karı sevdim bembeyaz düşler içinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!