Suskunluk, dediğin nedir?
Belki de anlamın üzerini örten bir tül,
İçine sığmayan duyguların tenine kazınmış
solgun bir haritası.
Baktım, kızıl sabahlar varmış,
İçinde bağırmayan çığlıklar —
Belki de şehirler uyanmak için değil,
Unutulmak için inşa edilir.
Sevdim seni, dedim.
Ama nasıl temas edilir iz bırakmadan?
Kimliği eksik bir yaklaşım bu;
Sınır damgası olmayan bir duygu.
Göçmüş anlamların,
Dudakta yarım kalmış seslerin gölgesinde.
Şimdi düşünüyorum:
Sesin olabilir mi kırık bir flüt?
Bir yaranın iç titreşimi mi,
Yoksa yankı vermeyen bir uğultu mu?
Belki de ikisi birden —
Zamanın zarında delinmiş bir nota gibi —
sessiz ama kanıyor hâlâ.
Ve ben,
Bir kitabın son sayfasında buldum seni.
Ne satırdın sen ne de sözcük —
Sadece
bir cümlede unutulmuş ışık.
Dokunamama hali midir bu?
Yoksa çizgilerin ötesinde bir ten kaybı mı?
Bilmiyorum…
Belki de iç kıvılcımlar yalnızca
yanmayı bilenin içinde güneş olur.
Dövülürken parlayan demir gibi,
Eğilirken gerilen dil gibi —
İçten içe konuşan
bir çatlak bu belki:
Sessizliğin içinde çatlayan anlam.
Ve şimdi burada,
Bu sessiz uğultuda,
Kendime soruyorum:
İz bırakan her eksiklik
şiir midir?
Yoksa
bir türlü tutunamayan cümle mi?
Hayır —
Sessizlik,
Bir halkın en eski iç çekişidir.
Kimliksiz sevgilerin ana dili.
Biraz kül,
Biraz iç ezikliği,
Ve bolca eksik yüklem…
Zaten biz,
Ne zaman kurduysak bir anlamı tam,
Bir eşik kaydı üzerimizden.
Ve her durak,
Yeni bir belirsizliğin adresi oldu.
Sen sustukça,
Ben seni daha doğru duydum.
Çünkü bazı izler,
Ancak uzak kalınca belirir.
Biliyor musun sevgilim,
Ben seni en çok —
Adını dilime değdiremediğim yerden sevdim.
Şimdi belleğimde yerin yok belki,
Ama…
Yokluğun hâlâ
sessizliğinle uğulduyor içimde.
Şahin Çınar
Şahin ÇınarKayıt Tarihi : 9.7.2025 21:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!