Öğrendiklerim ile,
hayatı paralelleştirince…
hâlâ başlangıç noktasında
olduğumun farkına varıyorum..
Karar aldım. Niçin? ...
Her sabah işe gitmek için, aynanın karşısına geçtiğinde, ilk işi müzik setini açmak oluyordu. Ney üfledikçe, müziğin nağmeleriyle bir yolculuğa çıkıyor ve o ritimle saçlarını fırçalardı... Yolculuğunun nereye gittiğini bilmeden sürüp giderdi amaçsızlık… özgürlük… yalnızlık…ölüm… Garip bir his içini sarardı.. Aynada yüzüne yansıyan, yolculardan bazıları tanıdık, ve bazılarıyla da henüz tanışmadığının farkındaydı. Arada sırada kendine geldiğinde titrerdi.
Ve gülümserdi. Kendisiyle de alay ederdi…dil çıkarır, nanik yapardı başarılarıyla, yetenekleriyle, sevinçleriyle, kavgalarına özeleştiride bulunurdu.
–“ Yine hayallere daldım.” Diyordu kendi kendine…
Hep bir şeyler yapma çabasında debelenirken “YENİLİK ve BEKLENTİLER” İle gelen “SORUMSUZLUK ve KARARSIZLIĞIN” içerisine gömülüp ve çıkamamak. Nedenini bilemediğimiz ve beynimizdeki virüsün ötesine gidememek. Peki bu virüsten hiç kurtulma çabanız olmadı mı? Yani yeniden yapılanma? Evet sırası geldi değil mi? ... Çünkü aradan üç yüz altmış beş gün geçti.
Her şey bir başka... Yine hiç sordun mu kendine...Şu ana kadar ben neler yaptım ve neler kazandım diye... “BECERİ ve YETENEKLERİ” göz önüne getirdin mi? Yada bırak büyük isteklerini yok et o an sen de yok olacaksın diyen içindeki sesi...
Kendini kazanma çabanı...
Tekrarla! ...
Asla Vazgeçme...
“YAZMALIYIM! ...”
Her şeyi yazmalıyım. Çektiklerimi yazmalıyım... Ve hâlâ kaybetmenin bana çıkardığı “BİLANÇOYU” yazmalıyım… Hep bir şeyler gidiyor... Gelen gidiyor. “ KAYBETTİKLERİM- KAZANDIKLARIM... Teker, teker kayboluyor. “HİSSETTİKLERİM” duyamadığım sesim.. “KOKLAMAYA” kıyamadığım çiçeklerim...
“YAZMALIYIM! ...”
Ayakta olduğumu, gördüğümü, duyabilmenin hazlığını, hissetmenin bana verdiği “ÖFKEYİ, İNATÇILIĞIMIN ve NEFRETİMİN” beni nerelere kadar götürdüğünü... Yıllarca “VER! ...VER! ...VER! ...” elinde kocaman sıfır. Sıfır ve sıfırın altına düştüğüm anları. Soğuk kış gecelerinde üşüyüşümü ve ceplerimin delik olduğu zamanlarda arşınladığım “KALDIRIM TAŞLARI” ile arkadaşlığımı yazmalıyım. Ve bir “GURUR” uğruna arşınladığım yol paralarını yazabilmeliyim... “NEREDE” olduğumu ve “NEREYE” gittiğimi yazmalıyım. Hep yerimde sayıyorum. ilerleme yok... gerileme ah! ... “O DENGE”...
Bulutun haşmet haliydi yağmur.
İzinsiz toprağa düşen cemre
Lâl kaldı damlalar yürekte
Anlaşılsaydı... Sorulurdu... Niçin?
Laleler eker- biçersin diye...
ACABA! ... Hayatım boyunca hep aynı şeylerimi yapıyorum. Kısır döngümü yaşıyorum. Veya her “DEĞİŞİM KAPILARIM” açıldığında bulunduğum nokta ve “GEÇMİŞİMLE GELECEĞİM” arasında ki noktanın birleştiği yer hep aynı nokta mı? ? ? ? ? ? ? ?
...Noktalar.... Noktalar.... Noktalar....
Ve noktalama işaretlerinin farkına varmak
.................! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ….. Yoksaaaaaa? ? ? ? İşareti miyim….
İçimizdeki Zincirlenmiş kapıları açarken, bizi bekleyen yumruk halinde dört el bileğini tutan kişi sessizce – “ Kol olmaz ise, bilek olmaz” diye düşünür ki… Bu dört yumruk, öyle sıkı sıkı bağlıdır ki yaşama, yaşam ona birlikteliği tattırmıştır. Birinci yumruk, aile bilek koludur… Aile, sevgi, hoşgörü, saygı’yı oluşturmuştur…. İkinci yumruk meslek bilek koludur. İş yaşamının getirdiği risk, çalışkanlık, başarı ve bilgiyi barındırır… Üçüncüsü çevre bilek koludur ki işte …………? ? ? ? ? ? ? ……! ! ! …………. İçine alır. Ve sonuncusu en önemlisidir… dördüncü yumruk kişisel bilek koludur… Hem kendini kapsar, hem ailesini kapsar, hem meslek ve çevresini kapsar…
İnsanın kendisini anlaması ve anlatabilmesi için, yazılı ve sözlü kendini ifade edebilecek yetenek ve becerilere ihtiyacı vardır… Kimliğini tanıması ve bilmesi gerekir.Çalışma tercihi etrafındaki insanların etkisi ile olmayacağı gibi kendi inisiyatifine kalmalıdır. İçinde olduğu durum ile kararları zirveye taşımak ve yaşatmak çabasıyla sağlıklı güneşin parıltısıyla gümüşümsü bilezikler takılabilsin… Engellere odaklanmak yerine Kendini bilerek ve tanıyarak odaklanmayı gerçekleştirmektir…. Sonradan pişman olmamak için, gereken baştan söylenmez.. Mantıklı düşünüldükten sonra yazılı ve ya sözlü birliktelikler yaşanır.
Yaşadığımız ve yaşattığımız durumlar, yaşadığımız ve yaşattığımız duygu ve düşüncelerimiz, Alacağımız veya alamadığımız kararlar korkularımızda saklıdır…. Herkesin fikirlerine saygı duyulması ve yardımsever, paylaşımlar ile birliktelik yolunda yürünmesi ve herkesin bir hikayesi olduğunu unutmadan zarafetçe destek ve çare bulunulmalıdır….
Herkesin hikayesini okumdan sakın geçmeyin. Bu kaleleri, bu kaleler biraz geçmiş, biraz gelecek ve bira da bugün korkuyordur.
BİLGİ
1.Daha çalışkan, daha olumlu, daha arzulu yaşamak için enerjinizi dolu tutun...
2. Daha kararlı, daha özverili, daha özgüvenli yaşamak istiyorsanız sıkıntılarınıza bir yol gösterici bulun...
3. Bugüne kadar başarısızlıklarınız için ağladınız mı? ..Merdiveni doğru yöne çevirin...
4. Bugüne kadar isteklerinizin ve yapacaklarınızın bir parçasımısınız? ...
5. Başarısızlıklarımın dökümüyüm. Hepsini kabul ediyorum. Ve bağışlıyorum. Deyin...
6. Bu günden sonra yapabileceklerim ve becerebileceklerim üzerinde yoğunlaşacağım. Deyin...
2. Bölüm
Beni bana getir, yâr trenin penceresinden dışarıyı seyrederken koşuşturan, dağlar, ağaçlar, ovalar yalnızdı. Nicedir kendisi de bu yolda yolcuydu.
Kalabalık yataklı vagondan çıkıp, etrafı dolaştı… Sonra yine pencereye ve etrafında ter koşuşturan doğa aldı götürdü…
Maviye Çıkar Yolculuğum-1
Hayatın Çıktısı
'Hayat, yeniden uyanış ve bu uyanışta kendine dönmektir'
Belki, bir çocuğun annesine dokunuşudur.
Belki de bir annenin şefkatli gözleridir.
Meyve veren ağaç taşlanır devam edin.