Nasıl ki, eriyor şeker çayın içinde
İşte öyle eririm süslü hatun görünce
Şeker çaya tat verir içene lezzet
Süslü bu laf anlamaz dünyamı eder zehir.
Bıktım artık Allah'ım kurtar beni bu dertten
Hayal-î zirvedeydim her taraf sen
Anlat diyorsun ama ya küsersen
Nerden başlasam ki, hangi fasıldan
Bal damlamıştı dilime dudaklarından
Utanıp önce yok desende
Aşk ne kutsal ne ulvi his
Tarifi yok ki, kimse bilemiyor
Say ki masal, yahut sarhoşluk
Adı kısa özü bilinmiyor
Lakin kendi uzun çok uzun
Ne mutlu sevene
Başımı koyunca gece yastığa
O pencere açılır ilkin oldukça küçük
Koklarım esen yeli yavaş yavaş
Gözlerim küçüldükçe pencere büyür.
Sihirdir gerisi kat kat düğüm
Akasyayı sorarsın çocuk
Bilmem nasıl anlatmalı
Hoş bende unuttum
Hoş kokulu akasyayı
Topsuz top oynamayı
Bilyeden kay kay telden araba
Bütün sularımı kestin
Dere yatağımı kuruttun
Üstüme yağmursuz bulutlar yolladın
Yıldızları, güneşi unuttum.
Çakallar yatağıma indi gövdemi deştiler
Ejderhalara binipte mi, kaçıyorsun
Hangi rüzgar çalıyor kokularını benden
Zaman böyle vefasız olur mu, aşka
Kadehler dolusu dudak izlerin ıslak
Ve tenimde duruyorken hala.
....
Seninle aramızda bir bilmece
Tarifsiz bir his ulvi bir perde
Gündüzün şaşası sükût edince
Seninle bağımız kalp ve düşünce
Ruhun ki, kabrinden kalbime koşar
Sen eli kılıçlı sultan
Ben bağışlanmayı bekleyen köle
Bitmesin istiyorum zulmün
Azat etme beni senden
Af etmeyeceğini söyle...
Sihirli değnek geçse elime
Vakti geri sarmak saati başa almak
Tereddütsüz vazgeçip her şeyden
Dönmek isterdim seninle geriye.
Herkesten evvel her şeyden önce
tebrik ederim arkadaşım..zekan ve nüktedan tavrın bu şiire de bulaşmış..saygıyla eğilirim :)