Alaçamsporlular-gözde televizyonda
İbrahim Alaçamlı-nerde ararsan orda
Koltuğa oturmuşlar-sorular soruluyor
Cümlelerin sonunda-noktada duruluyor
Gözde TV ve Gündem-konu Alaçamspor
Burada konuşulur-güzellikle her spor
..
Kimi şarkı söyler
Kimi savaşır
Gençler size spor yaraşır
Kimi yerinde sayar, kimi yarışır
Savaşmayın spor yapın
Savaşmayın şarkı söyleyin
Savaşmayın savaşmayın
..
Bursa sporlu adımız
Yeşil beyaz bayrağımız
Fedadır ona canımız
Sen cok yaşa Bursa spor
Bakın şu renklerimize
Yeşil timsah derler bize
..
Birçoğu spor yaptığında
bedenini zorlamış olur.
yorulur, kan ter içinde
evine döner
ve üzerine bir de halsizce
yatıp, uzatmayı ayaklarını hak görür.
Bu yüzden seyrek tutar spor günlerini.
..
Müttefik devletler yenilince, Osmanlı devleti de yenik sayıldı. Mondros mütakeresi ile ülkemiz itilaf devletleri tarafından işgal edildi. Buna göre Fransızlar Adana ve Hatay'a; İngilizler Urfa, Mardin ve Merzifon'a; İtalyanlar Antalya'ya yerleştiler. 15 Mayıs 1919 günü Yunanlılar İzmir'e girdi. Böylece yurdumuz paylaşıldı. Ordularımız dağıtıldı, İstanbul Boğazı düşman gemileri ile doldu. Bu işgallere karşı çeşitli kurtuluş çareleri arandı.
Kimisi Amerika mandasına girelim. Kimisi İngiliz himayesine girelim, kimisi ise bölgesel kurtuluş çareleri arayalım düşüncesine girdiler. M. Kemal Atatürk bunların hiçbirini itibar etmeyerek “ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” düstur'unu örnek alarak tam bağımsızlık parolasını hedef olarak gösterdi.
Ancak; bu amaca ulaşmak için millet iradesine gerek vardı. İstanbul hükümeti, İngilizlerin baskısı altındaydı ve ülkenin işgali karşısında kayıtsız kalmaktaydı. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 da Samsuna 9. Ordu müfettişi olarak gönderildiğinde ona verilen görev; Samsun ve havalisinde işgal kuvvetlerine karşı direnenlerin ayaklandırmalarını bastırmaktı.
M. Kemal Samsun'a vardığında, gerçek hedefini uygulamaya koydu. İşgalcilere karşı nümayişler düzenletti. Protestolar yaptırdı. Toplantılar yaptı. Osmanlı hükümeti onu görevden aldı. Ama o Erzurum, Sivas kongrelerini yaparak kurtuluş mücadelesini başlatmıştı bile. Artık savaş dönemi vardı. 1. İnönü 2. İnönü, Sakarya, Dumlupınar, B. Taarruz, Başkomutanlık meydan savaşı gibi savaşlarla düşmanı yurttan attı. Daha sonra TBMM'sini açtı. Cumhuriyeti ilan etti. M.Kemal Bu yüzden 19 Mayısı kedisinin Doğum günü olarak kabul eder.
Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum Günü olan 19 Mayıs ile aynı güne denk gelmesi manidardır. Bağımsızlığa giden yolun başlangıcı olan 19 Mayıs, 1981 den beri Milli Egemenlik Gençlik Ve Spor Bayramı olarak kutlanmaktadır. 19 Mayıs, Milli Egemenlik Bayramıdır. Çünkü milletin iradesi ve gücüyle Egemenliğe, bağımsızlığa M.Kemal önderliğinde kavuşmuştur.
M.Kemal, milletine en güzel rejimi, halkın kendi kendisini yönetmesini Uygun görmüştür. 19 Mayıs, Gençlik Ve Spor Bayramıdır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin Geleceği gençlerin elindedir. Gençliğin cumhuriyeti ayakta Tutabilmesi için zinde, çevik ve ahlaklı olması gerekir. Bu yüzden Atatürk, Türk gençliğine büyük önem vermiştir.
Bugün 19 Mayıs bütün milletçe bağımsızlığımızın tadını çıkarırken, Neden bugünün bayram olduğunu lütfen hatırlayıp yaşatalım. Yapılan mücadelelerin değerini bilerek, ülkemizi bir adım daha ileri götürmek için gereken her türlü fedakârlığı yapalım.
..
Kilo almissin bu aralar Kadin
Biraz spor yap,Kos mesela
Ama Tasli yollarda
Hani ayagin filan takilirda
Yeniden Dusersin Yuregime
..
Yurdumu dış güçler işgal edeli
İngiliz Yunanı düşman bileli
Tam bağımsızlıktı, Türkün emeli
O gün atılmıştı, harbin temeli
Gençlik ve spor bayramı kutlu olsun
On dokuz mayısta, atam doğuyor
..
Küfür bir stad dolusu
Ana avrat dümdüz
Spor mu
Koca adamlar tartışıyor televizyonda
Kimi diyor ak
Kimi diyor kara
Spor mu
..
Genç nüfusu çok fazla
Gelişiyorlar hızla
Gelin sizler su verin
Yetişen yeşil dala
Spor salonumuz yok
Onun için dertler çok
İçki sigara kumar
..
Samsun ulu önder atatürk
Bağımsızlık özgürlük lahiklige yürüdü
19 mayıs 1919 da samsunda yakıldı
Özgürlügün meşalesi yurdumuzda kutlandı
Atam türk milletini ve gençlige armaganı
19 mayıs 1919 gençlik spor bayramı
Yurdumun hert yerinde bayramı kutlandı
..
12 Mayıs tarihinde oynanan ve Fenerbahçe Spor Kulüp’ünün ev sahibi olarak Galatasaray Spor Kulüp’ünü ağırladığı maçta meydana gelen insafsızca saldırılar ardı ardına ipliğe dizilen boncuklar gibi…
Öncelikle maçın skorunu ele almak istiyorum. 0-0 biten maçta sevinen tarafın GS olmasının nedeni şampiyonluğu hak etmesindendir. Sevinmek sizce de en doğal hakları değil mi? Ancak bunun farkında olmayan ve bazı kesim taraftarlarca belirli illerde, sevinen GS taraftarlarını tahrik etmenin yanı sıra linç girişimlerinde bulunuluyor ve birçok kişiyi hastanelik ediliyor. Sizce bu yapılan eylemler militanlık değil de nedir?
Önce sahaya meşaleler ile zarar veriliyor. Daha sonrada bir medeniyet olarak kabul edilen spor dalı mensupları, yani futbolcular sahada kavga edip küfür ediyorlar. Ne kadar terbiye edilmişiz?
Üzülerekten söylüyorum ki yaşanan bunca kavga darbe dönemlerinde de sağ ve sol görüşlü kişilerce yaşanmıştır. Büyüklerimizden hiç mi ders almadık? Kardeşliği hiç mi öğrenemedik? Keşke 60’lı yıllara geri dönmesek…
Etik olmayanda ne biliyor musunuz? Dostça, kardeşçe zevkle geçireceğimiz 90 dakikalık vakti küfür, kavga, ağız dalaşları ile geçirmek. Neden bu kadar kalitesiziz?
Fenerbahçe taraftarı tarafından bıçaklanan 12 yaşındaki kardeşimiz içinde iki satır yazmazsam tabir-i caiz ise gözüme damla uyku girmez. Nedir bu cahillik? Nedir bu yobazlık? Nereye kadar vasıfsızız? Bu konuda farklı bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Sevgili anne ve baba, siz çocuğunuzu sokakta mı buldunuz? Ya da leylekler mi getiriverdi? Siz nasıl anne ve babasınız ki el kadar çocuğu, sokakta militanların cirit attığını, yobazların gezip tozduğu İstanbul sokaklarında gezdirebiliyorsunuz. Nice anne ve babalar biliyorum ki çocuğunu sokağa salmayan ve sokakta pervasızca sıkılan tabancalardan kaçırarak kendilerini güvende hissettikleri evlerinde bile yere yatıran ki Allah onlardan razı olsun.
Cümlelerimi sonlandırırken sizinle bir Yunus Emre’nin adına yazılmış, dostluğa aç bünyemiz için bir pasaj paylaşmak istedim. Sağlıcakla barış içerisinde kalın.
..
İBRAHİM GENEŞ GÖRME ENGELLİLER SPOR KULÜBÜ için ANTOLOJİ KİTABI:
Değerli Arkadaşlar
Daha önceki yıllarda Hazırladığımız ve birebir sorumluluğunu üstlendiğim Antoloji Kitabı çalışmalarından bahsetmek istemiyorum. Bizi tanıyan Gönül dostları Neler başardığımızı ve daha neler başarabileceğimizi gayet iyi biliyorlar.
..
(Bizi şekillendiren ve tarz kazandıran, sevdiğimiz şeylerdir... ''Goethe'')
Anadolu’nun Sesi ismiyle yayın yapan bir radyo istasyonu var.
İdeolojik ve içerik olarak son derece anlamlı, son derece doğru bir çizgide yayın yapıyor bu radyo kanalı...
..
Şahsıma da hitap et, hiç spor yayımlama,
Kavga dövüş bıktırdı, şahsımı da kınama…
Çünkü maçların argo, kavga dolu, taş dolu,
Yakılıp yıkılıyor, kapanır kara yolu…
Zaten izlenilmezsin, magandaların çoktur,
..
Anlaşılmaz,hiçbir şeyi herkesin gördüğü gibi gormeyen yada oyle hissiyatları olanımdır.Çok isteyenlerden değil az ama öz isteyenlerdenim hem anlarken hemde anlatırken.adabı,edebi,erkanı bilen zor diye tabir edilenlerdenim..sevdiğimdir şiir ve metinsel anlamlı yazılar.spor uzaktır bedenime.bir akşamcı işcisiyim muhabbet masalarında.encok nefretim yalnızlık encok bagımlılıgımda yalnızlıga...insanlara guvenecek kadar kendime guvenim vardır.her soz dogrudur duyabildiğim surece...
..
Beşiktaş Spor Kulübü
18 yaş altı grubu
Sporcularından
Cem Yılmaz (15)
Elim bir olay sonucu
Yaşamını yitirdi
Ailesi yakınları ve
..
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki önemli olaylardan biri, 19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk’ün Samsun’a ayak basışıdır. Türk Milleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuruyla İstanbul’dan yola çıkarak 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a bir güneş gibi doğdu ve Kurtuluş Savaşının başlangıcına imzasını atan bir dizi toplantıları başlatarak Türk milletini Cumhuriyetimizin kuruluşuna giden yolda emin adımlarla, onur, cesaret, birlik-beraberlik ruhuyla yürümelerinin, hep bir birlikte mücadele etme gücünü kendilerinde bulmalarının yolunu açarak zorlu bir mücadeleye hazırlanmalarını sağladı. Onun içindir ki; Atatürk’ün Samsun’a ayak basması “Kurtuluş Savaşı’mızda çok büyük bir anlam ve öneme sahiptir. Dolayısıyla Atatürk’ün 16-19 Mayıs 1919’da İstanbul’dan başlayan yolculuğu, Zafer’le sona eren Kurtuluş Dönemini simgeler.
Atatürk’ün Türk Gençliği’ne güveni sonsuzdur. O nedenledir ki; Gençliğe Hitabe’yi dillendirmiş, o nedenledir ki; bu ülkeyi gençliğe emanet etmiş, “Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz! ”, demiştir. O nedenledir ki; ” Muallimler; Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister., diyerek gençliği de öğretmenlere emanet etmiştir. Türkiye’nin, aydınlık geleceğini inşa edecek olan gençlerin en iyi şekilde, özgür iradeleri ile özgür düşünceli, sağlam basan bireyler olarak yetiştirilmeleri sorumluluğunu da ancak öğretmenlerin omuzlarına yüklemiştir. Çünkü, ona göre öğretmenin başarısı, gençlerin, ülkenin başarısı demektir. Öğretmen, gençleri sadece kendi alanında yetiştirmekle kalmayıp, onları toplum hayatı içindeki rollerine de yani, hayata hazırlamakla da yükümlüdür.
Yine bir 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda, yine bin bir umutla, bin bir hayallerle bakarken çocuklarımıza, gencecik fidanlarımıza, onur ve gururla kabarıyor göğsümüz, içimden “Sizsiniz, her şeyimiz, ekmeğimiz, suyumuz, hayallerimiz, umudumuz, siz olmazsanız (Allah Korusun) ne anlamı var ki her şeyin, tek bir lokma şu dünyadan umduğumuz, o da yaş olmuş kuru olmuş ne fark eder, siz olunca her şeyin bir anlamı var, yoksa yavan her söz her kelam, iyi ki varsınız, işte o zaman uçan kuşa bile benden selam” diye geçiyor.
Ne umutlarla bel bağlıyoruz gençlerimize gerçekten de…Babalık duygusunu yaşamamış Atatürk de nasıl da inebilmiş olayın derinine, bazıları yaşayarak öğrenir hayatı, anne-baba olmayı ama, akıllı insan, geleceği akıl yoluyla görebilir, bir şeyi anlaması için illa da yaşaması gerekmez, akıl yoluyla hissedip algılayabilir. İşte Atatürk de çok zeki ve de ileri görüşlü bir insan olarak ülkemizin geleceğini ancak ve ancak onların zekasına, enerjisine duyduğu güvenle gençliğe emanet etmiştir. Zira, gelecek onların eseri olacaktır. İNŞALLAH.
..
Kıpırdayan ne varsa tüfekler talan eder,
Yenir mi yenmez mi iş zorbalığa döner…
Kan akıtılıyorsa, yuva yıkılıyorsa,
Can katlediliyorsa iş spor sayılıyorsa…
Döne döne düşen kuş basılarak ezilir,
..
İnsanın mutlu, huzurlu ve rahat yaşaması, sağlıklı olmasına bağlıdır. Sağlık, çok şeyin hem başı hem de başlangıcıdır. İnsanın kafa ve bedeninin randımanlı çalışması; yeni yeni düşünceler, fikirler üretebilmesi, fiziki ve ruhi dengesini koruyabilmesi için de zaruridir, sağlık.
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” diyenler boşuna dememiştir elbette. Sağlıklı olmayanın sağlıklı düşünmesi çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Çünkü düşünmek; aklı ve fikri sadece düşünülen konunun üzerine yüklemek ve yöneltmek olduğu zaman hedefine ulaşır. İnsanın idrak etme ve anlama gücü ne kadar çok olaya bölünürse o kadar anlama ve algılama gücü azalır. İnsan aynı birden çok olayı düşünse bile, birçok olayı aynı anda anlayamaz. Dikkat edilirse, büyük bilim, kültür ve sanat adamlarının problemlerini önce sıralandırıp sonra sırasıyla çözümledikleri hemen görülür. Bu insanların bence başarılı olmalarının sebebi, aklına taktıklarını tamamlamadan başka mevzulara el atmamalarıdır.
Sağlıklı insanın daha başarılı olmasının sebebi, bütün gücünü ve enerjisini sağlıksız insana göre daha çok aynı konuya yöneltmesidir. Onun ele aldığı konudan başka düşüncesi ve problemi yoktur, zira. Bunun için olsa gerek; sağlığı, sıhhati cihanda en büyük devlet olarak gösteren devlet adamları bile olmuştur.
Elbette insanın sağlıklı olması ve sağlıklı kalabilmesi için gerçekleştirmesi gerekenler vardır. Sağlık, kazanıldığı zaman bir daha hiç elden çıkmayan bir şey olsaydı; belki sağlığı korumak için bu kadar yorulmak gerekmezdi.
..