Söylenemeyenlerin Külliyatı

Huban Asena Özkan
351

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Söylenemeyenlerin Külliyatı

Dudaklarımda paslanmış bir anahtar ki açamadığı kilitler,
Sessizliğin mahzeninde çürüyen mektupların mürekkep lekeleriyle dolmuş;
Her bakışım fırtınanın dilini konuşurken,
Kelimelerim kırık bir barometrenin ibresi gibi titrer,
Boğazımda düğümlenen o zehirli yumak,
Ciğerlerime dolan sis bulutuna dönüşürken,
Geceleri dişlemdeki gıcırtı, kayalara kazınmış bir çığlığın hicranını anlatır,
İşte bu mahzende birikir söylenmemiş cümleler!

Göz bebeklerimdeki o dalgalı deniz,
Söylenmemiş destanların kayıp atlasıdır şimdi,
Her kaçışın arkasında noktalı virgülle yarıda bırakılmış cümleler yığılı;
Kalbin kütüphanesinde yakılmamış şiirlerin dumanı tüter, raflar tozlu intiharlarla dolu,
"İyiyim" yalanının kanser ettiği ciğerlerimde, her nefes cam kırığı keserken,
Yalancı dudaklarımın kıvılcımıyla tutuşan yangın, tenimi değil ruhumu küle çevirir,
İşte bu küllerden söylenecek çok şey doğar!

Omuzlarıma çöken sessizliğin ağır mantosu,
Bataklık gibi çeker her adımda beni dibe,
Gülümsemenin ipek pelerini altında saklanan cellat,
Ruhumu delik deşik eder;
Tırnaklarımla parçaladığım yastık kenarı,
Kanayan bir şiir gibi fısıldar gerçeği karanlığa,
İçimde boğulan o çocuğun çırpınışları,
Duvarlarda yankılanan hayaletin ayak seslerine dönüşür,
Aynalarda bedenim çatırdarken, taş kesilmiş nefesimle kendi katilim olurum her gece,
İşte bu çatlaklardan söylenecek çok şey sızar!

Gece yarılarının dondurucu zindanında, zamanın işlemediği o yitik anlarda,
Nefesimi tutuşum kendi boğazıma doladığım düğümünü sıkmaktır aslında;
Karanlık kuyuya attığım masumun son bakışı,
Rüyalarımı işgal eden bir kâbusun bayrağına dönüşür,
Sessizliğin ördüğü duvarlar arasında kaybolan mahkûm,
Aynada gördüğüm yabancının gözlerinde can verir,
Her saniye işlediğim sessiz cinayetin tanığıdır, avuç içlerimdeki ter izleri
İşte bu kayıp mahkûmun dilinde söylenecek çok şey var

Rüzgâra bırakılmamış her gözyaşı,
İçerde çürüyen zehirli bir meyveye dönüşür süreç içinde,
Kendi ellerimle yaktığım yangının külleri,
Dilimde kan tadını bırakır sabahları;
Özgürlüğü prangaladığım o zincirlerin pası,
Kanıma karışarak her damlamı ağırlaştırır,
Katil olduğum çocuğun "neden?"i kulaklarımda çınlarken,
Yüreğim sökük bir yelken gibi sallanır,
Yalancı krallığımın tahtı, kemiklerimden örülmüş acıdan bir heykeldir artık,
Söylenecek çok şey bu heykeli yıkan sözlerin gürültüsüdür.

Şimdi bu suskunluğun kemirgenleri,
Ruhumun son kalesini de tüketmek üzere,
Söylenmemiş her hakikat içimde kurşun gibi ağırlaşırken
Nefes almak işkenceye dönüştü;
Fırtınayı göklere salmalıyım artık,
Çığlığımı zincirlerinden kurtarmalıyım,
Mahzen kapılarını kıran balyoz,
Yılların birikmiş küllerini ateşe verecek kıvılcım olmalı,
Çünkü suskunluk bir mezardır, konuşmak ise diriliş!
Artık her kapıyı bir söz balyozu kıracak!

Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 26.7.2025 21:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!