Bir akşamüstü, o park bankında otururken
Sigaranın dumanını üflediğimiz anı hatırlıyorum da
Küller yere düşüyordu, sessizce.
Sen “Bu son olsun,” demiştin,
Ben “Neden?” diye sormamıştım.
Belki de cevabı biliyordum,
Belki de korktum duyacağımdan…
Aramızda hep bir şey eksikti, tamamlayamadık.
Belki kelimeler yetmedi,
Belki de ellerimiz birbirine değdiğinde hissettiğimiz o sıcaklık
Zamanla soğudu, dondu, kırıldı.
Ve biz, kırık parçaları toplamaya çalışırken
Her biri elimizi çizdi, kanattı.
Ama hâlâ bilmiyorum:
Yaralayan sen miydin, yoksa ben mi?
O sigara izmaritini sakladım ceketimin cebinde.
Külü dağıldı, mürekkebin soldu mektuplarda.
“Geri dön,” diye yazmıştın son satırda,
Ama dönmedin, ben de sormadım.
Çünkü ağzımda hep o son soru takılı kaldı
Sönen sen miydin, yoksa içimizdeki
O ilk çakılan kıvılcım mıydı?
Bir de bavul var köşede, toz içinde.
İçinde ne olduğunu bilmiyorum.
Belki gidemediğimiz yolculukların biletleri,
Belki tutamadığımız ellerin resimleri,
Belki de sadece boşluk...
Açmaya cesaret edemiyorum.
Korkuyorum, belki de cevap
O bavulun içinde saklı…
Şimdi garip bir his var içimde,
Belki pişmanlık, belki özlem,
Belki de sadece
Zamanın üstümüze serptiği o ağır toz.
Silkeleyemiyorum,
Çünkü her hareketimde
Geçmişten bir parça daha uçup gidiyor
Ve geriye
Sadece bir sis kalıyor…
Belki de hiçbiri değil.
Belki de küllenen
Sadece bizdik
İki yabancı,
Aynı bankta oturup
Aynı sigarayı paylaşan
Ve sonunda
Birbirinin adını bile
Hatırlamayan…
Kayıt Tarihi : 17.4.2025 18:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!