Son Tövbe Şiiri - Refik Yıldız

Refik Yıldız
111

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Son Tövbe

İncecik bir sızıdır içimde gezen
Aldırmaz gündüze, korkmaz geceden
Hem günüme hem geceme hükmeden
Kâbus olur uykuları bezdirir
Bekler günü, güneşimi söndürür.

Gözlerimi yumar, gerçeklerden kaçardım
Umut üveykimdi, kanadında uçardım
Mevsim bahar ben bülbüldüm coşardım
Üveykimin kanatları kırık, ne uçuyor ne yürür
Mevsim kış, gül soluyor, bülbül ölür.

Adı nedir? Ne diyelim adına?
Nedamet mi? İç sızısı? Ya da ne?
Pişmanlıklar dökülürken maziye
Gözyaşlarım yanakları yakıyor
Günah avcı, umutları yıkıyor.

Ama bir umutla yaşıyorum dünyada
Suçlu olsan da, anan başımı okşar ya
Onun gibi bir umut, Kaf dağının ardında olsa da
Şeytanın bile Rahmet umduğu o gün var ya
Bekleyeceğim ve umacağım, belki de affedersin diye.

Keşke Vahşi gibi her an nadim olsaydım
Sütreler ardında geçirseydim ömrümü
Bir mızrağın çeliğine su verseydi gözyaşım
Sadece Senin için kullansaydım bir kere
Lütfun olsa keşke,can verebilsem affettiğin anda..

Bir umut benimkisi, günahlardan kurtulabilme umudu
Sorgusuz, sualsiz mahşerde yürümek umudu
Gayyalardan zirvelere yükselebilmek umudu
Ya yoluna kurban et, kanımı kefaret eyle
Ya setret günahlarımı, kendime affettir önce, sonra affet beni.

Bir hayal kuruyorum, hayalin olmazı yok ya
Kimi servet ister, şöhret, saltanat benim gözüm yok ya
Abidlik, dervişlik de istemem, liyakatim yok ya
Nadimim, başım yerde, içim yanıyor dermanım yok ya
Yolunda öleyim Rabbim Sen affet beni, başka çare yok ya.

Bir çiçek büyütüyorum kalbimde gözyaşlarımla
Usanmam, su veririm, en karanlık gecelerde
Hıçkırıklarım ninnidir o nazlı çiçeğe
Ben her gece estağfurullah derken secdede
O, ya settar’ı ,ya rahimiekler tevbelerime.

Pusulam tek bir yönü gösterir benim
Diğer yönleri haram kıldım kendime
Hep ya Settar yönüne yelken açarım
Cennet değil muradım, utanırım
Affet Rabbim, narda olsam da gülerim.

Ah umut, bin kez günah okuyla vuruldun
Nasıl bir varlıksın ki, sonra yine doğruldun
Yeis, kaçırdı tutsak etti, kurtuldun
Ey Rabbim madem sensin bu ümidi halkeden
Bu ümit için olsun, beni affetsen !

Sanırım her baharın tek kuru dalı benim
İçim kışın karı, ben baharlar görmedim
Bir gelincik görsem, sanırım o içimdeki narım
Gözyaşlarım yağmur olsa, kuru dallar yeşerir mi?
Kar erir, kor söner, gönlüme bahar gelir mi?

Yalnızlığı adımlıyorum şehrin sokaklarında
İçimin labirentleri gibidir, şehrin sokakları da
Yönümü şaşırırım içime her baktığımda
Sanki her köşe başında eski bir günahım çıkacak
Sanki her köşe başında bir cellat boynumu vuracak

Keşke içimde hep yeşil çayırlar kalsaydı
Şırıl şırıl akan dereler, koyun çıngırakları
Papatyalar, çiğdemler, yanık kaval sesleri
Yazık ki içime kor atıp çayırı yakan benim
Yazık ki çiçeğe zehir atıp boynunu büken de benim

Bunun adı nedir? Ne diyelim biz buna?
Nedamet mi? İç sızısı? Ya da ne?
Pişmanlıklar dökülüyor maziye
Gözyaşlarım yanakları çürütür
Günah ateş, ümitleri eritir.

Bir dantela gibi örüyorum tevbelerimi
Her düğüme bir nedamet bağlayarak
Gözyaşlarım ıslatıyor motiflerini
Ey Rabbim, hazırlıyorum hesap gününe bir hediye
Cennet için değil, sadece beni affet diye.

Her hatırlayışta ciğerime bir acı iniyor
Kayboluyor güneş, zifire dönüyor günler,gün ortasında bile
Kaybediyorum yolumu, sürükleniyorum gayyaların en derinine
Fark ederim, insanlar alay ediyorlar benimle, delirmiş diye
Bilmezler ki, pişmanlıklar çeviriyor deliye.

İçimde volkan parçalanır, her parçası beni arar
Bütün arzı kara örtüsüyle bürüyen zifir, beni gizleyemez
Alevler saçar ölüm meleği, hiddetle beni arar
Ah…! Her damarım bir hançer gibi beni parçalıyor
Lime lime olsa da vücudum, gönlüm affını arıyor.

Kıskanırım yokluğu, kıskanırım hiçliği
‘Hiç olsaydım’, sorgu sual olmazdı
Varlık ihsan idi, nefis yılan oldu aldattı
Korkuyorum, yetmez diye affıma nedametin ateşi
Şahadeti arıyorum o baldan tatlı baldıran şerbeti.

Gün parçalayarak doğar karanlığı,ışığın her tonuyla
Kaplar gökyüzünü, sonsuza karışan masmavi bulutlar
Zikir vaktidir kuşların, zikre başlar her kuş kendi lisanıyla
Bir an kopmuşken gerçeklerden, ürperirim, utanç sarar düşüncelerimi
Başımı eğerim sonra, dönerim içime, yaşarım kendi cehennemimi.

Ve kor, ve ateş, uçuk bir beniz ve yaşlı iki göz
Sorgular kendini: ‘Hani bezm-i eleste verilen söz’?
Nerede, şeytana galebe çalacak o tertemiz öz?
Zehirli ballar yedim, içten içe çürüdüm
Korkuyorum bu utanç ile ölürüm ve dirilirim…!

Beden bilmiyor sanki olanı, görmez gideni
Tıpkı bir cesede üşüşmüş kurtçuklar gibi
Ruhumu kemirirken günahların kiri
Akıl karşıdan bakar ve şaşkındır
Şeytan bedeni zapt etmiş, ruh mahkumdur…!

Ben ayna tuttum kendime, bakıyorum halime
Ölçemedi muhayyile, bu çelişki ne, ya nasıl denge
Ruhum ebetlere aşktan dönmüşken deliye
Siva ile oynuyorum, beş taş oyun oynar gibi
Umutları yitirmek, Rahmeti inkar gibi…!

Öyleyse Rabbim yıldızlar benzet beni, ben de yıldız olayım
Silip atıver maziyi, bu gün iman etmiş olayım
Sevdir Senin yollarını, yeni öğrenmiş olayım
Sen koştur yollarında, bir küheylan olayım
Sadece yolu göreyim, dünya ukba yok gibi…!

Ben rızanı arıyorum
Kulun olmayı diliyorum
Başımı okşa istiyorum
Yüz çevirme ey Rahman
Ölmüşlere can veren
Affeden
Ve seven….


Refik YILDIZ
MAYIS 2010

Refik Yıldız
Kayıt Tarihi : 28.5.2012 00:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Refik Yıldız