Hiçbir zaman mükemmel bir insan olmadım.
Hatalarım da oldu, kusurlarım da.
Düştüm… ezildim… yıprandım.
Bazen yanlış yollara saptım,
ama her defasında kendime geri döndüm.
Kimseye bilerek zarar vermedim.
Merhaba…
Bugün yine konuşacak kimse bulamadım.
Her zamanki gibi, yalnızlığın soğuk sessizliğiyle oturdum masama. Bir kahve kendime, bir kahve de beni dinleyecek… yine kendime.
Bir pencere kenarında unuttum kendimi
Rüzgârın taşıdığı hatıralarla
Her ışık, biraz daha soldurdu beni
Her gün, biraz daha eksildim sessizce…
Konuşamadım aynalara
Kırgınım;
Belki sana değil ama zamana kırgınım.
Yürüdüğüm yollarda kaldırımlara kırgınım.
Unuturum zannettiğim ama,
Defalarca yüreğimi hapsettiğim sevdana kırgınım.
Kırgınlığım sana değil bu kez,
kırgınlığım… kendime.
Sana inandığım için,
gözlerinin arkasındaki karanlığı
Bir baba düşünün,
Evladının sesi bile batıyor kulaklarına.
Yediği yemek, içtiği su…
Aldığı nefes dahi haram lokma gibi.
Konuşsa susturuluyor, sussa yok sayılıyor.
Bir adım atsam, düşer gibi oluyorum yokluğuna.
Sana uzanan ellerimde hâlâ yalnızlık kokusu var.
Geceleri, adını sayıkladığım bir çocuğun uykusunda kalıyorum.
Sahi, renklerin bir önemi var mıydı?
Gri hep hüzün müydü,
siyah gerçekten yas mıydı?
Beyaz,
hep masumiyetin mi simgesiydi
Geçenlerde…
Kafam karmakarışıktı, düşüncelerim darmadağın,
toparlayayım derken daha çok dağıttım her şeyi.
Elime yıpranmış bir resim geçti, sararmış kenarlarıyla, zamanın izini taşıyan bir hatıra.
Her gece olduğu gibi bu gecede sensizlikle başbaşayım.
Elimde yine kalemim, yazıyorum aşkımı beyaz sayfalara.
Son mısrasına kadar sen varsın şiirimde
ne bir eksik,
ne bir fazla…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!