Akşam olunca,
Penceremde biriken bulutları sayıyorum
Her biri, söylenemiş bir sitem.
Çaydanlık homurdanıyor
“Neden hep aynı şeker?”
Suskunluğun cevabı damlıyor demliğe
Saat, zamanın dişlilerinde sıkışmış şikâyetleri sayıyor.
Salondaki koltuğun üstünde, tüyleri hüzünle kabarmış bir kedi
Gözlerim solgun bir televizyonun titreyen ekranına dikilmiş.
Kumandada gezinen parmaklarım,
“Mutluluk kanalını arıyor
Ama ekran hep kar, hep o çığlıksız beyaz…
O ara telefonum titredi:
“İyi misin?” diye sordu bir arkadaş.
“İyiyim,” dedim,
Her tik-tak bir vicdan azabı saydı duvar saati
Dönüp yastığa mırıldandım
“İyi değilim işte ben iyi değilim
Şikâyet etmekten şikâyet ediyorum!
Rüyamda bile, bulutlara kazıdım isyanımı
Sabahın ilk damlası sildi cümlelerimi.
Balkonda sigara içerken,
Dumanını şikâyetlerimle karıştırdım
Her halka bir “keşke”ydi gökyüzüne savrulan.
Komşunun çocuğu bağırdı “Anne, bulutlar ağlıyor!”
“Hayır,” dedim içimden, “o benim içimdeki kasırganın dışa vurmuş hali
Bu sabah,
Aynanın karşısında söz verdim kendime
“Bugün şikâyet yok!” diye
Ama kahve yaparken su taştı,
Fincanın kulpunda bir çatlak buldum
“Neden hep bana?” diye sordum,
Sessizlik cevabını duvara astı
Artık biliyorum:
Şikâyet etmek, içimdeki fırtınayı dışarı çağırmak
Rüzgârın savurduğu bir çöp poşeti gibiyim
içi boş, sesi yüksek.
Belki bir gün,
Şikâyetlerimi bir torbaya doldurup denize atarım
Dalgalar “yeter!” diye haykırır,
Kumlar benim yerime söylenir.
İşte o zaman,
Sessizce oturup çayımı içerim
Şekersiz, şikâyetsiz, ve sade…
Kayıt Tarihi : 3.3.2025 21:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!