Yeryüzünde şiirin ilk kontağını açan kim, kim başlatmış şiiri, buna değinmeden önce; şiir sanatı üzerine biraz irdeleme gerekir; herkesin kendince tanımladığı, şiirin kesin olan yönü, dil düzeneği ile duygu güzergâhında çizdiği valslar olsa gerek.
Dil düzeneğinde; hangi aksamlar yer alır, gönül, ruh, zihin, us, hafıza, bellek bunlar okuyucuyu çok ilgilendirmez; nasıl ki, uçağa bindiğimizde biz uçağın koltuklarına, konforuna bakarız, oysa uçağın arka motor kısmında ne cihazlar sağa, sola, yukarı, aşağı yanardöner ona bakmayız ve bilmeyiz onu ancak işin mühendisleri bilir.
Şiir söz üzerine serilir, söz; yukarıdan aşağı kelam; ( ilahi söz), hadis, (peygamber sözü) sonra şiir gelir, şiirden sonra da söz, işte bu söze verilen desenle söz şiir olur, sözün bir altı laf, laf; sözün bir nevi çöp kutusudur, ‘gel bir iki lafın belini kıralım’ havadan sudan şeyler, günlük hayatımızda çok kullanırız, ..bahar geldi,,,bir söz, sevdiğini gören biri derse ki; …işte benim baharım şimdi geldi …bu ne olur söze değer katar, mecazileşerek şiir dizesi haline gelebilir.
O halde şiir örgüsünde laf çürük iplik gibi olur ve mamulü defolu hale getirir, lafladığımızda yer yer bazı sözlerden bahsederiz, ‘Ne güzel yaratmış yar yar seni yaradan’ buna, bu laf kimin yerine bu söz kimin deriz. Yani sözle lafın ayrımı belirgindir.
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta