Bu gördüğüm kaçıncı boyutlu dünyadır
ey yüreğimin firarisi
bütün aşklarımın nirvanası
sen benim süveydamsın
gözlerinin tutsağı
Gördüğüm seni
yazabilecek harfler yok henüz hiçbir alfabede
hiyeroglif dönemden kalma
ilkel yöntemler gibi duruyor kıyaslanınca
gördüğüm ve
yazıya dökülemeyen sen
Sensizlikte sendendir
sen bunu bilmiyor ve yalnızlık hüznüyle çıldırıyorsun şimdi
damarına basılmış bir seri katil turluyor kafanda
ve kan çanağı gözlerine bakıyorum
arada ziyaret ettiğim cehennemlerden tanıyorum
püskürdüğün ateşi
Sevgili
sığmıyor seni anlatmaya beyaz sayfa
yetmiyor mürekkep
ve daralıyor bütün gökyüzü
yutuyor bir karadelik bütün evreni
o mahzun
Sonra anladım ki;
yüzün de ki beyaz gül nakışlarından
venüs’ün şarap bakışlarından
öptüğüm yumuşak yanaklarından
dağdan, taştan, yağmur’dan
Tanrı ağlıyor
duy bunu çocuk
yukarıdan düşen yağmur değil
Tanrı’nın sağanağı
tükenmiş gözler
uzun bir zaman girdi araya
kısa zamanın ağır bedeli olarak
anladım ki bütün geleceğe rağmen
uzun bir ayrılıktır hayat
ve pusulasız bir geminin arkasındayım
dalgalar alıp götürür beni en derinlere
en derin denizlerin üstünde savruluyorum her iki yana
belki kayıp bir adanın kayalıklarına vuracak bedenim
belki bir buz dağına
sonrası yok
Durgun ve sessizce
yine bir gece sindi
demir penceremden içeriye
aldırmam, güvenirim
yalnızlığımın esrik asaletine
dışarıların çılgın sesleri
Yaşamak istemiyorum, ölmekte
oportünist bir orta yolcu gibiyim
arada sıkışıp kalmış düşlerim
koma veya geçici bir bitkisel hayat olabilir durumum
streslerimi anlatamam



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!