ÇAT KAPI
Çat kapı bekliyor ölüm,
Ömür kısa emel uzun.
Soluyor rengarenk gülüm,
Ömür kısa emel uzun.
Zaman bir su gibi akıp gidiyor.
Kadrini kıymetini bilemeden,
Dertler hep birbirine ekleniyor.
Gözümdeki yaşları silemeden,
Dakikalar günleri kovalıyor.
Işıkların dansını selâmlarken
Deniz feneri
Hareketlenir yavaş yavaş
Balıkçı tekneleri
Mest ederken gönülleri
Saba makamı bir ezan sesi
CAMİ AVLUSUNDA TOP OYNAMAK
Çocuklukta en sevilen şey oynamaktır. Top oynamak bunlardan birisidir. Bu sene yaz tatilinde bizim köye gittiğimde köyümün imamı Caminin avlusunda çocuklarla top oynuyordu. İmama sordum ne yapıyorsunuz diye dedi ki şimdi teneffüsteyiz çocuklarla top oynuyoruz. Biz derslerin dışında böyle değişik faaliyetler yaparız. Top oynamakta bunlardan birisidir. Geçen günü piknik için kırlara gittik. Daha önce delikli taşı gezdik. Yapabilirsek bir gün havuza gideceğiz. Faaliyetlerimizi böyle sürdüreceğiz.
Bu olay beni çok mutlu etti. Sadece okumak üzerine bir eğitimden daha faydalı olduğuna inandığım bu tür bir eğitimin yapılıyor olması beni sevindirdi.
Aklıma yıllar önce yaşadığım bir hatıra geldi. Henüz on beş yaşlarında iken bizim ilçede bir cami avlusunda oturuyordum yaşıtım ve tanımadığım biri gelerek şu topu tutarmısın lavobaya gidip geleceğim dedi. Bende hay hay diyerek memnuniyetle kabul ettim. Arkadaşı beklerken topu yere vurarak oynamak geldi içimden. Aldım topu yere vurarak oynamaya başladım. Çünkü top oynamak o zamanlar çok büyük bir mutluluktu.
O sırada biri herhalde camide müezzin ya da imamı bilemiyorum. Orda belirdi beni dövmek için burası top oynanacak yer mi? Oynayacak başka yer mi bulamadın.? seni terbiyesiz diyerek üzerime doğru koşmaya başladı bende kaçtım ama peşimden öyle taşlar fırlattı ki taşlar kulağımın sağından solundan ses çıkartarak fır fır diye geçiyordu. Yani o taşlardan birisi bana denk gelse idi acillik olmamam mümkün değildi. Oynadığın top orda kaldı sonradan topun sahibi lavobadan çıkıp gelince ne yaptı bilemiyorum. Aldığım emaneti sahibine teslim edemedim. Eğer o çocuk aynı şiddete uğradıysa camiye karşı tavrı ne oldu bilemiyorum.
Dün o renkli gözlerine baktım.
Baktım da bir türkü yaktım.
Güzelliğine diyecek söz bulamadım.
Sen çok zenginsin dostum.
Ellerinde on parmak saydım.
Dalgalanırdı zülfü yar,
Rüzgârın her esişinde,
Ver parayı çal düdüğü,
Çıkar bunun neresinde.
Olsa elimde Zülfikar,
O Server bir gece,
Alınca hicret emrini,
Yanında Sıddık Ebu Bekir’le,
Gizlice geldi Cebel-i Sevr’e.
Saklandılar bir mağaraya,
Ümitlerimi çatlatıp,
Filizlendiren bir ilkbahar günü,
Düştüm bu hüznüne,
Kabuğu erken çatlamış, civciv misali,
Başım yerde ıslak tüylerimle,
Gün gelir gidersin bir veda etmeden,
Giderde dönmezsin daha geriye,
Beklemeye ömür vefa etmeden,
Giderde dönmezsin bir daha geriye.
Hani nerde şimdi beklenen vefa,
ÖLÜMSÜZ ÖLÜM
Yitirmişim benliğimi
Kendimde değilim.
Bir soru var kafamda,
Her şey düğüm, düğüm,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!