Öylesine bir yazı
Güneşin ilk ışıklarının yüzüne gülümesemesi
ile hayata gülümsemek her sabah
İçini sonsuz bir sevinçle dodurmak her nefeste
Ve yaşama sımsıkı sarılmak
Acıyla beslenen arabesk ruhumuz
Kalbimize bunun hesabını elbet verecek.
Bu sebepsiz gitmelerin yolunu,
Aşkımız elbet kesecek.
Güneş bugün biraz sancılı doğdu. O yüzden olsa gerek gökyüzünün bu isyanı… Çatmış kaşlarını, hem üzülmüş, biraz da sinirlenmiş besbelli…
Herkes “güneş doğdu” diye bir parça umut kırıntısı atmış kalbine… Isıtmasa da yürekleri sıcacık…
Gökyüzü niye böyle isyankâr? İnsanların içlerindeki o umudu yeşertmek için mi bu gözyaşları? Yoksa kalplerindeki o sıcaklığı buz gibi bir kartopuna çevirmek için mi?
Gülümseyebiliyorsan inadına, yeşertmek için elbet umutlarını, ama bir parça ışıltı yoksa gözlerinde buz gibi olmaya mahkûmdur yüreğin…
Biri var sabahın erken saatlerinde güne kafa tutan… İsyankâr… Umutsuz… Sevgiden yoksun… Hayattan nasibini alamamış…
Gökyüzünün karamsarlığı öyle bir kartopuna çevirmiş ki yüreğini, güneşin doğuşu dahi ısıtmaya yetmiyor…
Yorulmuş, yıpranmıştı. Eskitmişti onu el değmiş aşkları.
Gidenlere bir bir üzülmüş, kendine sarılıp uyumuştu yıllar boyu.
Hayatına girenler incitmişti bir kere, benim sevgime de kırgınlıklarıma da, küskünlüklerime de tahammülü yoktu.
El değirmedi sevgimize. Yürek hiç değirmedi. Öngörüleri o kadar gerçekti ki.. Sonunu kendi yazdı. Yaşamadan bildi acımızı...Ayrıldığımızı...
Bense hiç bilemedim...
Acabalar dolu yarınlarımızı...
Benim hayatımda gerçek anlamda üç erkek oldu. Birine aşık oldum. İkisini gerçekten sevdim. İlki çocukluk platonik aşkımdı. Yıllarca gizli gizli uzaktan sessizce sevdim. Sevgimi çocuksu bir mektupla bildirdim. Yıllar sonra benimle birlikte olmak istediğini söylediğinde cesaret edemeyip 'böyle kalmasını' istedim. İnsanların yapmadıklarına olan pişmanlığını o evlendiğinde çok derinden hissettim ve o gün kendime söz verdim. "Kalbimin yolundan asla sapmayacaktım ve kalbimin hiç bir sözünden pişman olmayacaktım." Öyle de yaptım. O, Sonsuza kavuştu sonra ve sevgim de onunla beraber sonsuzluğa yayıldı. Ama onunla olmamanın pişmanlığı da uçup gitti.. Taşıyamazdım bu ani ölümü... Uzaktan bile yokluğu ağırdı. Ölüm gibiydi... Ölemedim. Şimdi O hep gülümseyerek andığım, huzurla baktığım yerde kaldı. Ne zaman ansam sakinleştiren bir huzur bana bıraktı.
Sonra aşık oldum. Onunla beraberken umutsuz bir çamurun içinde debelendim durdum. Gitmeye de gücüm olmadı hiç. O kadar üzüldüm ki... defalarca aldatmasın, yalanlarına... hatta çocukluk arkadaşımla yatmasına... rağmen... acıdan... gidemedim... aşktan... gidemedim... Ama o benim hayatımın yönünü değiştiren kişi oldu. Çünkü... kendimden gittim... Çamurun içinden kendisi beni çekip çıkardığında, benden - bir başkasına - gittiğinde ölecek gibi oldum... ölemedim... Nikahına gittiğim gün hayatımın ikinci yarısının başladığı gün oldu. Yeniden başlarken bambaşka bir hayata, bambaşka bir umuda tutunmak zorunda kaldım. Hayatımı yırttım ve yeni bir hayat yarattım artıklarımdan. Sözümü tuttum. Hiç pişman olmadım.
Diğerini, hayat karşıma çok geç çıkardı. İkimizde çok yorgun bıkkın sabırsız ve en çok da güvensizdik. Bu sevgiyle ne yapacağımızı bilmeden yine de birbirimizi bulmuş olmanın sevinci ile sarıldık sımsıkı. Hayaller kurduk. Bedenimizden dalıp kalbimizde boğulduk. İlk an, ilk bakış, ilk dokunuş, ilk öpücük... Kısacık anda yaşadığım her şey ilkti onunla.. Kalan ömrümü onunla tamamlamaya onu ilk gördüğüm an karar verdim. Yoldan karşıya geçiyordu. Sadece yanıma değil usulca ömrüme sokuluyordu. İlişkilerinde duygularından yönü sapmamış biri olarak bu ilk tespiti yapmış olmam herkese garip gelse de ben doğruluğunu derinlerde bir yerlerde teyit etmiştim. Bu O'ydu. "Hiç değişmemişsin" dedi sarıldığı ilk an. Ömrümce tanıdığım, bildiğim bir sıcaklıkla.. Onu zaten hep tanıyormuşum ben. Tüm hayatım boyunca aradığım, asla bulmayı ümit etmediğim kişi... Bunca yıl yaşanmamışlıklarımın , terkedilmişliklerimin sebebi, bilinmeyene olan özlememimi, eksik yanımı, her şeyimi tamamlayan.. zaten hep bildiğim kişiymiş. Kişi değil ruh.. Ruh eşi.. Ruhum onu ilk gördüğü an tanıdı. Bildi. Sevdi. Ama her eş kavuşuyor işte.. Yangınlardan korurken kendimizi, ördüğümüz duvarına ardına geçittik birbirimize. Geçemedik.. Güvenli alanı terk yasağı vardı kalbimizin. Anlayamadık.. Birbirimizi tanıyamadan yollarımız ayrılıverdi. Anlamaya ise hiç Gücümüz yoktu.. Anlamak zor iş.. Kalbini didik didik ederken onun kalbini de evirip çevirmen gerekir incitmeden.. anlamak.. Kendimizden çıkıp o olmak demek.. O olmak zor iş... Şimdi onu Ne zaman düşünsem hüzünlü bir huzur kaplıyor içimi ve buruk bir tebessüm yayılıyor yüzüme. Yüzümün tam ortasına.. belli belirsiz.. Tek bir damla gözyaşına eşlik edercesine... Eksik kalmış hatta başlayamamış bir ilişkinin burukluğu.. Ruh eşimdi. O'ydu. Ait olduğum yerdi onun yanı. Evimdi. Şehrimdi. İşimdi. Arkadaşımdı. En sevdiğim kitabımdı. En çok dinlediğim şarkıydı. Yatağımdı, kendimi güvenle bıraktığım.. Maviye olan kıyımdı . Şimdi o da yok. Gittik Birbirimizden.. İnsan gitmesi gerekirse gider. Şehrinden gider evinden gider.. Anlayamamak gitmelerin bilinmez adresidir. Geriye kalan bir tek sevgidir. Sevgidir baki kalan.. En sevdiğin kitaba olan sevgi. Ait hissettiğin şehre olan sevgi.. Kedinin ayaklarına dolanması, köpeğin başını okşamak gibi.. Saf tertemiz..
Gerçek sevgi sönmüyor, yok olmuyor, mavi gökyüzü gibi hiç bir yere gitmiyor. Ölünmüyor da devam ediliyor Sevmeye.. Ben bunları artık biliyorum. Sonsuzluğa karışana dek...
Sana olan bu sevgim
Gidenin Ardından
Gittiğinden beri sensizlik hakim günlerime.
Ardından gelen büyük boşluk ve sessizlik…
Sen gittin, ben bir daha asla o parkta oturmadım.
Gittin, bir daha taze fasulye yemedim.
Ağlıyoorum hergece hayatıma girdiğinden beri
Sevdiğimi söylemek hiç bu kadar zor olmamıştı..
Mantığım ve kalbim elele vermiş “hayır” derken
Sana itilişim neden?
Çıldırmakla sakinliğim arasındaki, o tehlikeli çizgideyim
Çocukluğumun beyazlığı,geçmişimin bugünümün yarınımın dayanağı,güzel gönüllüm can dostum....
Hangi sıfatlara sığarsın bilemiyorum ki?
Çocuksan yaptığın hiç bir şey yanlış değildir Sen benim çocukluğumun en beyaz suretisin.
Geçmiş güzeldi bugün güzel gelecek daha da güzel olacak diye avutursun kendini ama sen varsan geçmişimde bugünümde ve yarınımda bu avunuş değil kurtuluş olur Arkamı her döndüğümde kırgınlıklarımla dayanağımsın
Yüzüne bakmak yeter gönlünden geçeni bilmek için Dillendirmeye gerek yok gördüğüm en eşsiz güzellik senin gönlün
Bir canım dersin yüreğin çarpar evet dercesine
Kaçasım var..
Her şeyi yüzüstü bırakıp,
Ardıma bakmadan,
Nekadar gözyaşı döküldüğüne aldırmadan…
Yanıma kendimi almadan
kaçasım var…
herşey seni hatırlatır oldu bana
şu gökyüzündeki kara bulutlar bile.
simsiyah...
tıpkı gölzerin gibi...
kara bulutların ardından gelen yağmur,
benim sana olna hasretim gibi...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!