Yeryüzünün ağır olan üç işi vardır;
Bekl'emek, özl'emek, düşl'emek.
Hepsi de yoğun 'emek' ister.
Yemeklerde tat yok.
Afiyet olan kederdir.
İnsan da bir ağaç gibi,
Yaprakları dışarı,
Ötekileri içine atıyor Eylül'de
Sayende asılır, sayende gülümser.
Benim yüz ifadem, senin eserindir.
Sen mutluysan,
Bunu benim yüzümde de görürsün.
Dışarıdan bakanlar, iyi biri olduğumu asla düşünmez.
Aklı olan bu soğukta dışarıdan bakacağına merak etsin,
Kapıyı çalıp buyursun içeri. Evdeki hesap bambaşkadır.
Karşılaşınca sevmediğimiz, bir zaman sonra en sevdiğimize dönüşüyor.
Dünya işte, karşılaşınca sevdiğin ise sonunda en büyük düşman oluyor.
Umursama diyorum kendime. Düşman, düşmanlığında boğsun kendini.
Bazı insanlar çay kadar keyif verirler.
Onlar geldiklerinde aklınıza çayınızı tazelemek gelmez.
Yazdığım mektupların hepsi olduğu gibi durur.
Ben, onların hepsini okudun, güldün sayarım.
Ağlanacak hallerim de artık çekilir hale geldi.
Yüzümü güldürenlerin çoktan ölüp gittiğinden.
İki çeşit insandan bahsediyorum;
Yüzünü görünce yüz çevirdiklerimiz,
Yüzümüzü yüzüne sürmek istediklerimiz...
Çekilesi bir dünya istedim. Fakat bana çok ağır geldi, çekemedim.
Dünya ile beraber yuvarlanıp gitmek için mutlu olmak gerekirdi.
İnsan ancak tebessümüyle ikna ederdi... İkna eden, olan kazanandı.
Yenilikleri gülerek karşılardı, ne güzel bir ütopya, bu ben olmalıydım.
Adını hatırlatan adaşlarına rastlamak,
Artık acıtmıyor canımı,
Demek ki sahiden seninle ilgili her şey bitmiş...
Geriye bakıyorum arada bir, meraktan.
Var mısın diye, bakıyorum.
Vallahi görüş alanımda bile değilsin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!