Zamana bırakılacaksam eğer
Bil ki ben kendimi unuturum
Bakmam saatlere takvimlere mevsimlere
Saplanır kalırım
Sen beni zamana bırakırsan
Yirmi beşinci saatlere
Ha ahu bade ha abı hayat
Fırat’ı dicleye kavuşturan Rab
Ne zaman bitecek bu imtihanı safahat
Bil ki onsuz dünyam haram ahiretim harap
Ey arşın sahibi ulaşmaz mı sana bu feryat
Beyaz benzin boğazıma buhran beşiği
Cihanıma cenuptan çiseleyen cemre
Adap bilmez avcı, aşkın afet eşiği
Sapla gözlerini son kez gözlerime
Akşamın altı, kokun silik, yokluğun düşünceli
Umut meftun, soğuk, kahvemde manzarası kederli
Yel yel kırgın yer yer zelil
Aşk mı savaş mı anlatır bu meşakkati
Hangi basamağı gurur hangisi gönle terazi
Bakınca adama benzer uzaktan öznesi
Oysa varlığının irtifası her dem inişte
Suya değse suyu kirletir hain gölgesi
Alçaklığı düşmüş serzenişte
Hasetliği huylarının en kalleş gözdesi
Alışırsam gözlerinin kuytusunda kurulan masum düşlere
Rüzgarlara yenilir nefesim
Fırtınalara direnemem bir daha
Avuçlarıma saklanırsa parmakların gerek kalmadan sözlere
Mahkumun olur ve hiç gidemem
O çok istediğim uzaklara
Süngü süngü bıçak bıçak
Hep bir cephede gözlerinle çarpışmak
Etim tırnağımdan ayrılırcasına
Laf mı sensizliğe alışmak
Alıştırdığın yokluğunla bir buhran dibi
İki nefeslik duman altı
Teneffüs edilebilir mi
Sahte aşklarla dindirilebilir mi şuramın ahtı
Baltalarken hayalin üç beş satır yazmakla kurabileceğim her münasebeti
Hem kim inanır seninle bu kadar doluyken şiirlerimin her karesi
Anlaşıldı!
Sabahın beşiydi
Ve ben güzel bir düşe uyanmıştım
Daha uykuya dalmadan
Saat kavuşmanın eşiğiydi
Yalnızlığıma sokuldu
Aynı sokakta iki şehir uzakta
Ne fark eder yokluğunun kaç olduğu arafta
Düşmesin gölgen yere
Rüzgar kokun ve ben yürürken aynı safta.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!