Senelerin, uzun senelerin gözümün önünden silemediği pastoral hatıralar pek az değil bende.
Bunlardan birisi işte.
Burnumuza su seğirttiği ilk gençlik yıllarıydı, yaz sonrası kırmızı yağmur yeni dinmiş, elimdeki çoban değneğine yaslanarak, hayvanlarımı otlatırken bir dere kenarında.
Selin debisi düşünce biraz, su kıyısına kendisini atan bir balık göründü, sarı dudaklarını göğe doğru dikerek, ne anlatıyordu bilmiyorum, tam o sırada, çalının dibinde, kuluçkadaydı belki de, bir köy kuşu, serçe suya doğru yürüyordu.
Ben umurlarında değildim, bence; balıkla kuş kendi tarzlarınca epeyce bakıştılar, konuştular.
Belki de; şöyle bir sohbet geçti aralarında:
Balık; Serçe göklerde ne var ne yok, suyumuz bulandı bizim,
Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var
Devamını Oku
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var