Sen Ol Mihrabım
Menevişli gözlerini aradı bakışlarım
Göz kırpan yıldızları gözlerin sandım
Biliyordum oysa ne sen vardın artık
Ne de gök kubbe de çıngıraklı sesin
Yarım kalmış anılarla yaşıyorum ben
Seni sana bırakıp gitmek* çare olmadı ki
Gül diye devedikenlerine mi sevdalanayım?
Başını eğmiş saklı bahçede zümrüt dalları
Sen, en yalnız gam yüklü kadife çiçeği
Sen en susuz, en olgun kaktüs meyvesi
Renklerin bayramı saksılar dünyasında
Bir arada boy gösteren kainat güzelleri
Nilüferleri titreten gölden esen serin yel
Çam korusundan içime dolan baharatlı nefes
Yorgun kirpiklerimi ağırlaştırıyor
Şırıl, şırıl akan dereciklerin senfonik sesleri
Yine de doldurulması güç bir boşluk var içimde
Evrimin değirmeninde kum olan kayalar
İşkencelerde can veren devrimci gençler
Belki daha mutluydular benden
Göl çok mutluydu kuğuya olan aşkından
Lacivert karanlığı aydınlatamıyor yıldızlar / Uzak
Nefesle dalgalanan göğüs, mırıldanan susuz dudak
İnançsız bir ruhun bilinmeze yakarışları duasız
Gel, öyle gel ki “Ben” baştanbaşa “Sen” olayım
Sev, öylesine sev ki “Sen” baştanbaşa “Ben” olasın
Seni sana bırakıp * gitmemeliydim. / Hataydı
Mutsuz gittim. Mutlu dönmek bir hayaldi
Aşkın meğer ne imanı olurmuş, ne de dini
Bıraktım geçmişte kaldı tanrısızlığım
Bir “Ben” var(!) ve bir “Sen” yok(!) / Tanrı(?)
Bundan sonra sensin benim ebedi mihrabım
Bugün yeniden doğdum, iman ettim
Hoş gör, ümmetine kat beni
Yüce Tanrı! İlahi kudret
Tanrım…
Beni affet!
Dinmez Er / Çeşme / 2011. 05. 28 /
Dinmez ErKayıt Tarihi : 28.5.2011 20:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (3)