Ne bileyim nerden başlasam söze,
her sözümün başı, sen diyor sen…
Vurgun yemiş kelimeler dilimin kıyısında kıvranırken ,
gözümdeki denizden süzülen gözyaşı , sen diyor sen …
Hicran dolu yıldızların, sönerken kayıp gidişinin hikayesini birde onlardan dinle…
Yoldaşlık ederken her gece nice ağzı açık dinlemişliğim var hayalinle …
Güya sen davamın azılı suçlusu benmişim…
Kayıp giden yıldızları ben söndürmedim yar, yeminle…
Sadece onlara bakarken haykırışım,
sen diyor sen…
Ve şu şehre sırf sen varsın diye ,
gidiyorum diye rest çekmedim…
Sokaklarında senin hatıların dolaşırken,
her köşe başında serserilik edip ,
vardır bir yol kesmişliğim …
Kasem olsun ki başka bir sevdayı aklımın gölgesinden bile geçirmedim…
Ve dahi yerlerdeki ıslaklık yağmurdan,
and olsun gözümdeki pınardan bir damla içirmedim…
Bulutlar gökten damla, damla dökülürken, sensiz bir akşam üstüydü…
Yere düşen her damla sesinde yankılan senin adın…
Sen yoktun ve dahi vardın…
Bazen yakan güneş , bazen başıma yağan kardın…
Adın sırat köprüsü ,
cennete giden ey yol ,benimi çağırdın…
Her yolumun başı ,sonu , sen diyor sen..
Semadan değil bu sefer senin sokağından geliyor gölnümdeki huşu…
Hayalin ise benimde kanat çırpan hüma kuşu...
Aşkının ağır yüküyle ,kalbim çıkarken bu yokuşu...
Her atışındasen diyor sen...
Adın dilimde bir lahza susmayan vaveyla…
Ve gizli günahlarımın birikdiği suheyda…
Sen anlat ,günahkar bensem günahsız kim bu dünyada…
Ve bana sunulan aşkın kadeh , kadeh,
bir yudum gibi , içim , içim…
Bütün serzenişlerimde idamlık duygularımın şu hakırışı kimin için ,
Duy ey rüvayda ,ALLAH için,
Avuçlarım semaya dönük,Sen diyor sen…
Her Sabah yüzümü geceden kalma gözyaşlarıyla yıkamak ne tuhaf…
Daha bozulmamış yatağıma takıldı gözlerim…
Yorgan sen, döşek sen, olmasanda sen, üşüdüğümü gizler gene seni özlerim…
Ve dahi henüz gelmeyen son sözlerim …
Başından beri sen diyor sen…
Yanında olamadığım yakınım,
Dalıp, dalıp gittiğim uzağım,
Koşarak sarılamadığım kucağım,
Her gece ıslattığım yanağım,
Sığındığım dağım , solum sağım
Sensiz gülsüz kalan bağım , herşey sen diyor sen..
Bütün zerrelerim, ruhum canım , damarda devreden kanım ,senin uğrunda Elfida…
Çözdüğüm her bilmecenin altından çıkan
Şu elvada,
yer yok , elçek yüreğimden evvela…
Gönül bağımdan gelen koku ve şu intihar çiçekleri…
Ve okunmaya can atan şu sela…
Ve dahi Namlunun ucundaki şakağım,
sen diyor sen…
Ayrılığın şafağında çalan mahzun türkeler suskun…
Tel kopuk, saz kırık…
Ey başkaldıran dizeler , siz söyleyin gölnüm neden buruk…
Sol tarafım yasak bölge,
ihlal etme ,ey gerideki gölge…
Sazsız telsiz olmuyor böyle…
Şu Gönlün bam teline daya mızrabını,
Vur ve dinle …
Sen diyor sen…
Aşk dediğin yanağımdaki gülüşte gizli gamze, sen gözümdeki denizde Eftelya…
Bir tarafta gülümserken bir taraftan ağlayışım ondan ya…
Daha yeni uyanan şu gecedeki gülperi,
Neylersin sensedim dün gibi bugünde seni,
hayalin ayın gölgesinde mahperi…
Esen rüzgarın eteğine dolunca rayihan
Lahza koklamadan bırakmam seni…
Bu gün yoksun ,dün yanımdaydın ,
dün dedim, bugünde olsaydın,
eleste, ezelde , na mekanlarda ruh-i revanım Apaydın , sen diyor sen…
Ve onca hayaller koşarak kaçip giderken
gözlerime dolan her toz zerresine çıkmayın siz kalın dedim…
Bu gün Dudaklarım kın,
sözlerim bıçak gibi, yalın kılınç keskin ,dedim…
Gece doğarken garbdan, semaya doğru haykırdım,
yar türküleri çalıyor kapıları açın dedim…
Dinleyin arşı taşıyan melekler,
bu nağmeleri alın semaya saçın dedim…
gök yüzüne bak ve dinle ey can ,
sen diyor sen…
Ey idamlık Aşkların Celladı sen geç kalma ,
İnfaz var yar sokağında ,yaftam boynumda ,
İtiraflarım idam sehbasında son sözlere kaldım…
Ben her gece bir gökyüzüne,birde deniz gözlerine daldım…
Kapıdaki ölüm şahittir,
Şahittir, penceremdeki gülüm,
Yar ben her nefesi ,gül seni koklayarak aldım…
Ey fırtınalı denizim,
türkülerderdeki ezgim,içremin derinininde dolaşan sezgim,
Ben bu şehrin sokaklarında adım adım seni gezdim…
Yeminli tanığımdır tepemdeki ayla gece,
Dilimde ve dahi gölnümde, sayıkladığım tek hece,
sen diyor sen…
Neylersin ey gönül , sazımdan çıkan nağmeler yol bekler yorgun…
Baksana gözlerime uzaklara dalmış yine nasılda durgun…
Dalmış dedim ya …
Deniz gözlerinde kol gezen hasret adlı şu vurgun…
Vururken gönlüme kramp,kramp ,
Taş kesilen bütün uvzumun imdad çığlığındaki korkum,
dinle,sen diyor sen…
Ben, leylası gözlerine çöl dedim,
Durma gönlüm azıksız susuz koş gir dedim…
Hasret Dağ dedim, bas bağrına hicranı taş dedim ,
şu can mecnuna yoldaş dedim…
Soranlara unuttum artık, bacı gardaş dedim…
Ne dediysem olmadı, hayel gözlüm,
Kırık bir masa karşımda yalnızlık…
Oy ölüme sözlüm …
Bari şu elvadaya yapma haksızlık…
Ve yorulan gönlüm , ve dahi mecalsiz ayaklarımla titreyen vicdanım…
Tabakamda son sarımlık tütünü de yaktım,
Ve dahi masa üstünde pusadım,
Soğukluğu şakağımda gezerken ,
tek sıkımlık mermiye baktıııımmm, baktım,
sen diyor sen…
Kayıt Tarihi : 14.8.2024 19:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!