Şehitler Ölmez Şiiri - Yorumlar

Sınırötekisi olmak, sınırsız olmak demektir, herkese aynı mesafede olmaktır, her şeye aynı mesafede olmaktır ya neyse..

Biz ve siz diye başladığımızda, cümlemiz bir yaranın yerini işaret ediyor zaten. Onlar ve diğerleri, biz ve diğerleri, biz ve ötekiler..O topraklar ve bizim topraklar...Bün bunların akabinde, tek millet, tek devlet, tek vatan ve kardeşlik teranesi..

Bilinç altı karmaşası...

Bütün bunlarla ilgilenmiyorum ve ' biz ve siz' dediğin için de bir taraf olmak zorundaymışım gibi algılanabilir söyleyeceklerim ki elbette ben mazlumun tarafıyım..

Bu ülkede Türk olmak zordur belki, belki de Kürd olmaktan daha zordur kimilerinin söylediği gibi. Hak vermiyor da değilim meselenin psikolojik ve sosyolojik boyutunu derine indirgediğim zaman ama meselemiz şimdilik bu değildir; kimin daha zor durumda olduğu değildir, kanların neden durdulamadığı, neden ısrarla aktığı, aktırıldığıdır. Hatta bu da değildir benim meselem, benim meselem bir insan ve birey olarak akan kanlar üzerinden siyaset yapanları, edebiyat yapanları hatta akan kanların üzerine barış inşa etmeye çalışanları anlamamak ve onları uyarmaktır..

Meseleyi bu kadar basit bazda ele alıp, ' bu ülkede Kürtler başbakan oluyor'a getirmek akan kanların neden durdurulamadığını yeterince açıkıyor zaten. Mesele pazarcılık yapmak, bakkal-market işletebilmek, otel açmak, hastahane kurmak değildir. ( açılım paketlerinden çıkan makarnayla kimse kanmaz, hem makarnanızı yer hem size oya vermez, yalanlarınıza kanmaz)
Mesele doktor olmak, avukat olmak değildir elbette. ( yapmadığımzı ne var ki)Mesele damat olmak, kaynata kayın baba gelin olmak meselesi de değildir ( kız alıp vermişiz).

Birinci ve asıl mesele;

' varlığım Türk varlığına armağan olsun' zihniyeti ve bunun uzantısı ve buna paralel olarak gelişen anlamsız olaylar silislesi..

Mesele;

Varlığımızın kabülü;

Mesele;

Beni devletin tanıması. ( Birinin kız vermesi, kız alması değil)

Mesele; irededir yani..

Ve ısrarla söylenmesi gereken, anlaşılması gereken bir ve tek sorun; Mesele dar alanda kısa paslaşmalar haline getirilip pkk-apo meselesi de değil. Bir halk!.. Bir halktan söz ediyoruz. Siz bir halkın hakkına saygı göstermezseniz haksızlığınız başınıza bela olur. En yakınımızdan bile ibret almıyoruz;
Barzani ailesi yıllarca savaştı. Saddam nerde sorarım size? peki ya Barzani ailesi?!.. Talabani hakeza..

Mesele;

Açılım yaparken muhatap bulamamak değil, muhatap olarak kimseyi kabul etmeme, edememe zihniyetidir. Mesele, barışı sağlayacağım diyerek yola çıkanların kiminle nerde ve nasıl barışacaklarını bilememedir, mesele el uzatamamaktır, müsafaha yapmayı çok görenlerin kucaklaşmayı asla istemediği ve yalanlarla, dolanlarla, oyalamalarla vakit geçirme meselesidir. Böylesi aralıklardan da kan sızar durur.

Samimiyetiniz yoksa başarılı olamazsınız..Akp samimi değil düşündüğünde, asker ve onun gibi düşünen çevreler hâlâ ' varlıkları varlığımıza armağan olsun' zihniyetindedirler. Halklar ise oyalanması ve yön verilmesi gerekenlerdir. Bunu ne pahasına olursa olsun yapacaklardır. Her gün çocukları öldürtülerek dahi olsa bir istedikleri gibi kanalize edileceklerdir..


Benim bu ülke insanından, bu ülkedeki annelerden tek isteğim var; meydanlara ökülüp, 'yeter artık, çocuklarımız kirli bir savaşa alet edilmesinler' diye isyan etmeleri..

Anneler barışmazsa çouklar savaşı körükler..

Not:

Çiçek silah meselesi çok su götürür ama birileri tek taraflı ateş kes ilan ettiklerinde en çok kaybı o anda sözkonusu ateşkes anında veriyorlarsa düşünmek lazım.
Birileri barışa dair ilk adım için bir grup gönderdiklerinde, diğerleri barış için gelenlere ' teslim olan teröristler' diye isim koyuyorsa sorun vardır. Birileri sözüm ona barış elçisi ve iyi niyet adına gelip ardından tutuklanıyorlarsa sorun vardır..

İnancın olduğu yerde baskı, yıldırma, asimilasyon ve imha planları işe yaramaz. İnancın yanlışlığı dorğuluğu ; metodu ayrıca tartışılır elbette..

Siz çocuklarınızı ömür boyu dağlarda yaşamayı ve gayri nizami bir savaş yürüten, davalarına bağlı, davalarına inanan nsanlara karşı 15 ay görev yapmak üzere savaşmaları için gencecik çocuklar göndereceksiniz. Hatta son olaylarda sadece 13 gün acemi birliğinde kalan bir mazlum Türk gencini savaşsın diye Türkiyenin en sıkıntılı yerine göndereceksiniz, taburunuzu korusun diye nöbete yollayacaksınız..

Savaşın sürmesini isteyenler var içimizde ne hazin..

Çok ileri gidip hassas insanları üzmek istemem ama bu ülkede ' Kürtleri ikinci sınıf insan ' gören ' en iyi Kürd ölü Kürttür ' diyen bir zihniyet vardır..

Sistem uğruna ölmeyi göze alan Kürtlerin dışında Kürt kabul etmiyor nedense. Ve hazin bir durum daha, ne vakit Kürdüm dense bu ülkede 'ırkçılık yapma kardeşim'e süüklenen bir zemin var, kaygan bir zemindir nedense.. Bu kaygan zeminde yüümediğini göstermek adına, Pkk'ya, Apo'ya Bdp'ye hakaret yağdırman ve küfür etmen gerekiyor, aksi takdirde sen de kardeş değilsin bölücüsün ve Kürtlüğün siyasidir..

Dipnotlarımız hep destan olmaya meyillidir.. sohbet havasında sürmüş konuşmam.. kopuk kopuk..

Temennim : Kanın durması..

Temennim çocuklarımızın her sabah ' varlığımız Türk varlığına armağan olsun' deme mecburiyetinden kurtulmalarıdır. Ha söylemek isteyen varsa, varsın söylesindir..

Temennim her sabah ' ne mutlu Türküm diyene' diyen Kürt çocuklarının bu yıkıcı, ruhu harap eden psikolojik asimilasyondan kurtulmalarıdır. Aksi takdirde bir süre sonra yalan söyleyen tarihin farkına vardığında böylesi sorunlar yaşamak kaçınılmaz olur..


Konunun özü de buydu zaten; Bu ülkede birilerinin yapıp birilerinin zorla yapmak zorunda kaldığı işler vardır..

Birinin ' ne mutlu Türküm diyene' demesini anlarım ama birinin zorla bir dierine ' varlığım Türk varlığına'armağan olsun' dayatmasını anlayamam...

Bütün dökülen kanların, yapılan yanlışların, yaşanan acıların, sügünlerin, ölümlerin sebebi budur işte;
Ve dünyanın hiç bir yerinde de böyle bir durum yoktur sanırım. İsrail Araplara yaşatmadığını bırakmadı ama asla onları ' siz yahudisiniz Arap değilsiniz, Arap yoktur' diye bir asimilasyona tabi tutmadı.

Bu topraklar Kızılderililerin olmadı asla diye savaşaşabilirisniz, anlaşılır ama Kızılderili yoktur diye savaş sürdürürseniz, hatta sürdürecek bir savaş buluyorsanız bu iddianız doğrultusunda kendinize durup ' madem yoktur o zaman ben kiminle savaşıyorum'u sormak zorundasınız..

Selam ile..

Onurlu bir barış...

Kendi yolnda akıllı uslu giden bir kimse kimsenin ilgisini çekmez. Oysa deli dolu hareketler yapan kişi ilgimizi çeker...Bu ilgi de kalıcı olmaz. Kimi imajı ile kimi, acaip giyimi ile kimi kahkahası, kimi yüksek sesle konuşması atıp tutmasıyla ilgi çekse de, tuzağa bir kez düşer insan...Sizin sabırsızlığınızdan öfkenizden nemalanır pirim yaptığını sanır...Lakin bunlar boş çabalar, herkes kendine has özelliğiyle, iyi iyiliğiyle kötü kötülüğüyle anılır. Benden uzak Allaha yakın ol diyip sözü noktalamak gerekir.

'Özür dileyenleri hiç sevmem...Çünkü gerçek suçludur onlar' diyen; aleni, birilerine sataşan suç isnat eden birinin yazılarını kim silecek???

Sınır ötesinden seslenen kardeş, sana katılmamak mümkün mü? Dahası soruyu doğru sorarsak öze inersek cevabımızın çok zor olmadığını enazından imkansız olmadığını da görebilirdik? Lakin soru bile soramıyoruz ki.. 30 yıldır aynı şeyler etrafında dönmekten gözümüz kör yüreklerimiz nasır bağlar olmuş.........

bu şiir sanırım kahramanlık şiiri...
'Sakarya Türküsü' ile ' Çanakkale Şehitlerine' ile ' Bayrak' ile büyümüş bizden, bunu kahramanlık şiiri diye okumamız bekleniyor...

okuduk...

Şayet şikâyetçiyse bunca insan birinden
Sabırları bitmiştir, canlarına yetmiştir
Sayfa temiz kalmalı, arınmalı kirinden
Maruzatımız budur, sıkıntımız bitmiştir.

Paradigmanın iflasıdır dökülen her kan. Birileri kan kaybettiklerini, kaybettikleri kanda hezimete uğradıklarını asla anlamayacaklar, idrak edemeyecekler..

Akıl sahipleri için ibretler vardır oysa kanda.. Kan kırmızısının her tonunda.

Kan;!
Yani ölüm;

Ölüm nasıl da cazibe kazanmış böyle. Dinsel, tinsel, etik ve örfî aksesuarlarla nasıl da böyle simgeleştirilmiş ve nasıl da arzulanır hale gelmiş anlamak zor. Ölmek ve öldürmek üzere intikam yeminleri edenlerin topladıkları taraftarlar da, ölenler ve öldürenler üzerinden nasıl da iştahla ve hararetli bir münazaranın orta yerinde raksa durmuşlar böyle anlamak mümkün değil..

Kimse meselenin özüne inmiyor, inemiyor, sanırım inmeyecek de. Böylesi ölümler neden bizim toprklarımızda bolca bulunur ve neden sorgulamayaız, sorgulamaktan korkarız böylesi ölme ve öldürme biçimlerini. Ölümlerimiz bize ' ne oldu da ben böyle bir ölümü hakettim' diye düşünme fırsatı vermiyor, neden ?!. Neden övünür olduk ölümlerimiz ve cinayetlerimiz üzerine?!..

Toplumda tarafgirlik yapanları anlarım, anlarım ölüm üzerinden siyaset yapanı, rant sağlayanı, hayatını kan içerek idame ettireni ama anne ve babalrın öz evlatlarının ölümleri karşısında böyle çaresiz düşmelerini, kendi gözyaşlarıyla uğraşırken çocuklarının neden öldürüldüğünü sorgulamamalrını, ' on tane evladım daha olsa onları da yollarım' demelerini anlayamam. Hadi ateşin düştüğü yerde yara sıcak olur, yaranın sarhoşluğuyla bunu söyleyenleri de anlarım diyeyim, ne de olsa anne-babadır ya ülkeyi yönetenlerin ' nasıl bir bedel ödememiz gerekiyorsa öderiz' demeleri !..

Neden vurmak istesin askerlik yapan oğlumu, adını-sanını bilmediğim, hasmım ve hısmım olmayan biri. Neden çocuklarımızı öldürmek istesin tüm hayatını dağlarda, açlık sefalet içinde öldürülme pahasına yaşayan biri. Bunun izahı nedir? var mıdır ya da? Hangi mantık açıklayabilir bunu. Hâlâ aynı hikayeler uyduranlar bizi uyutacaklarını sanmaya devam ediyorlar, yoksa farkında olduğumuz halde, hipnotize bir yaşam biçimi mi edindik yaşamak yolunda..

Bunlar, devletimizi bölmeye çalışan üç beş çapulcudan öte bir şey değil midirler sizce de? Bunlar eroin satarak, insan ticareti yaparak varlığını sürdüren bir örgütten çok öte bir şeyi ifade etmiyorlar mı sizce de? Onları bir an taviz vererek insan yerine koyup dertlerini dinlesek sahiden bölünecek mi ülkemiz?!.. haklı talepleri olabilir mi? Yoksa bile ne istediklerini ve bizi neden öldürdüklerini anlamak için neden bir adım atmıyoruz?!.. Ülkenin bölüneceği yalanına bu kadar mı kandık sahiden!?

Ülkemizin bütünlüğünü sağlamak adına ne kadar samimiyiz hayatımızın her alanında?!

Ölümler ertelenmelidir ey insanlar!.. Genç ölümleri durdurlmadan hiç bir ülke bütün kalamaz, bütünlüğünü sağlayamaz. İnsanları kutuplaşmıi, gençleri taraf tutup biri dieğrini öldürmek için silahlanmış toplumların ülkeleri bütünlüğünü koruyamamıştır zaten. Zaten derin bir bölünmüşlük vardır. Kan durmadan bölünmek durmaz. Kan durmadan barış olmaz. Kan durmadan kardeşlik sağlanmaz. Kanın sesi tüm sesleri bastırır, tüm gözyaşlarının rengini boğar!. Kan esaslıdır, kanla hükmetmeye çalışanlar başka hükümden haberdar olamazlar, kan örter. Kan kalpleri katılaştırırarak sevgiyi yok eder. Kan akıyorsa kir bir savaş uğruna her şey duruyordur insanlık adına..

Herkes set çekmeli bir şekilde kanın önüne, bedel budur! Kanı durdurmak adınaysa bedeldir. Kan akıtmak adına bedel ödenmez, borç çoğalır aksine..

Kanı durdurun! Ertelensin ölümler..

Ölümler, böylesi ölümler neden durdulamıyor. Neden çoğalıyor ölüm ısrarla bizim topraklarda. Neden ölüler ve öldürenler konuşturulamıyor?!.. Bizim gibi anne, babaların; yöneticilerimiz gibi vizyonsuz insanların, silahtan rant sağlayanların, savaşla adlarını ve ünvanlarını koruyanların yüzünden mi?!..

Kan esaslıdır be insanlar! Ya kendine getirir insanlığı ya da topyekün tutar girdabında boğar..

Herkes nefsini bir muhasebeye çekmeli bu konuda ve kendince bir cevap bulmalı!

Her ağzını açana durduk yerden saldıran
Toplumun huzurunu bozana ne demeli?
Bilip bilmediğiyle yeri göğe kaldıran
Af dileyen hanıma kızana ne demeli?

Allah’ın kullarını Allah için severken
Susmak da şeytandandır, haksızlık karşısında
Kolumuz bağlı değil, biri bizi döverken
Kul hakkının affı yok, ahiret çarşısında

HINZIRı, domuz anlamında kullanmadım.

Hınzır muzır: Zarar veren anlamında...

Fakat yine de sildim.