Ve beni ölümler çağırır;
Eski alışkanlıklardan kalma
Yaşamak kırıldığım bir dost mektubu cebimde
Kalmak kokusuz bir karanfil
Beni ölümler çağır uçsuz bucaksız ülkeler ardı...
Gitmek nasipsiz bir yağmura
Sorma; neden, niçin?
Gel işte;
Gamzende gülüşünle,
Demli çayım hazır,
Şekerleri senden olsun, gel!
Bir gün eskir de dalında
Zihne hendekler kazılır
Bir resme yüz olur şâir yüreğim...
Eskir bir gün de geçse bin yıl üzre de
Hiç kimseye mektuplar diye yazsam da bir gün
Herkese diye okusam da
Bu gövde ağır
Ağır gövdesi sancıların
Ve dal kırığı acıların yaprak yarası...
Kanar omzundaki tüfeğin mermi kovanı
Bu gövde ağır
Ağır üstelemesi yalnızlığın
Aşk tutuştuğumuz ladesti
Boşuna uğraşma unutturmak için
Gidişin hep aklımda...
Kaç ölüm uzatır saltanatını ideolojilerin
Kaç insan ölünce var olur fikirler
Yoksa yaşamlar yitirilince bulunan bir şey midir
sağ-duyu?
Karanlığı bastırmak için mi ışıklar söndürülür?
Kaç gün yas ilan edilmelidir,
Ve sen gittin,
Tenlere berzah düştü
gönüllere hicran..
Soldu Kabe'nin gülü,
baharlar bitap düştü..
Sirkatin dağlarına şecaat arz edenler üşüştü.
Mevsim ayrılıktır ya hani;
Kadın gider saçlarını keser,
Erkek cümlelerinin boyunu uzatır
Boyuna içeri...
Erkek adam saçını kısaltmaz, dökülür çünkü...
ve bir daha uzayamaz da...
Bana bir şiirler söyle sevgili;
Gözlerini dik mesela
Canıma,
Canımın ortasına!
Ve de ki; "oku gözlerimi"
Rabbinin ilk emri gibi....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!