"Bir şeyin var mı" diye soruyorlar!
Hiçbir şeyim yok diyorum.
Bir gülücüğüm bile…
Ekim'dir yolculuğun adı
Daha derin bir yara, hüznün yapraklara bıraktığı sarı...
Ve daha bir benziyor gittikçe bu mevsim bana.
Dallar, dağlar, nehirler...
Daha çıplak bu mevsimde tabiat
Güllerin hiç biri sana benzemiyor
Ağrıyan her yanımda yüzünü gördüm
Kestim işte dilimi
Hiçbir susa bu kadar ortak olmadım....
...
Ve sen kalır gün yüzüne
Dünden ve yarından...
Doğacak çocuklar var diyor haber bültenleri
Alt yazı geçiyor, açacak çiçekler...
Sen kalır müneccim dokulu gözlerde
Bir telaş hep bir telaş içinde
Takılırım martılara
Deniz kaçar da gözlerime, serincek özlemiyle
Bir simitçi yalnızlığıyla tavaf ederim şehri
Tüm kaldırım şâirlerine nispet yapar gibi
Parkelere bölerim hüznü
Üzerinde sek sek oynarım çocukça
Gece arsız
Karanlık gece
Yüreğimde intihar sancıları..
Bodoslama daldığım aşklar!
Kıyıya vuran gölgeler
Yalnızlığımın ikintisidir...
Ötede küskün bir kadın
Avuçlarında kırılmış kırk yılın sancısıyla
Ötede yağmur oynayan çocuklar...
Kadının göğsünde annelik miğferi
Ve matem kuşları gözlerinde
Geceye konar elleri
Ne çok belli gelmediğin;
Katar katar kuş göçleri
Ağaçlar hüzün satar yapraklarda
Ve bir kışa hazırlanır şehrin mahrem yerleri
Bacalarda kavislerce keder
Ne çok belli gelmediğin,
Bu gece biter mi,
bu saat, akrep, yelkovan arasındaki kovalamaca.
Zaman vazgeçecek O'nu ''Olric''?
Ve zam'an denilen tarife
z'amansızlığa sevk ederken düş'lerimi,
hangi tarifte bulacağım t'adını bu aşkın?
Her yer;
Gece yarası,
Her söz, hece...
Saati soran olursa,
dersiniz...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!