Kalemimin ucunda yontu sesidir zaman
binmişim terkisine uçuyorum kanatsız
bir ses ki büyüyor kalbimin hüzn ü Yusuf kuyularında
ellerim sıcak, ellerim terli, ellerim küçücük
avuçlarımda kurşun kalem karası
renk renk kalem yontusu ceplerim
Geçtik kandan ateşten yolumuz düze düştü
Karanlık bir yüzyıldı gece gündüze düştü
Dağlar şimdi binektir sür atını göklere
Vakti geldi koşmanın baş koy özgürlüklere
Yerde gökte söylensin Türk’ün kutlu davası
Ay ve yıldız tanıktır kimseden yok pervası
Dumanlı vadilerde nihan durur gözlerin
Gamzen düşse geceme, Mecnun Leyla’yı bulur
Dar vakitlerde büyür, kırık dökük sözlerin
Bir cümlene aklımda Kehkeşanlar savrulur
Bana topraktan, taştan, bana yağmurdan bahset
önce yapraklar savrulurdu
sonbahar rüzgarlarında
sonra bir gece
aklar düşerdi
palandöken’in omuzlarına
kayıp ve yorgunduk
katar katar hüzünler götürürken
sözü sırça bir şairin ilk ve son baharını
yaralı yerlerine gül döküyor
her eylülde inci çiçeği
haziranda kan damlası çocuklar
Yastığım buzdandı benim
Baba ocağından
Ana kucağından gelip
Toprağıma düşen fidanlarım vardı
Saramadım sımsıcak
Toprağım közdendi benim
Dünya evimiz
Güneş gündüz
Ay gece lambamız
Sabahlar umut
Akşamlar hüzün
Günler ekmek
destansı zamanlardan geldik
ömrü kısa hikayelerden geçiyoruz
topraktan yükselen hayatlar düşüyor düşlerimize
acısı çok, acısı yok bir rüyadır suretleri
işte duvarda o fotoğraf
yine bir bedir midir önlerindeki
Doğdum
Küçük bir beşikti dünya
Gün oldu el atıp salladım
Önümde yollar açıldı
Koşsam yorulmazdım
Bakarken yoruldum
Milletin bağrında düğümse bu dert
Bir kurşun korkuya bir de dağlara
Yürüsün Hataylım yürüsün millet
Bir kurşun leşlere bir de sağlara
Zalim gelmiş sarmış vatanı yurdu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!